Oyun İncelemeleri

Aquanox 2: Revelation

Oyun piyasası o kadar garip bir olgu ki, en başarılı yapımlara da imza
atsanız veya seneler sonra kült olacak bir oyunda yapsanız, oyuncular ilk
demlerinde beğenmemişse maalesef kendinizi gösteremezsiniz. Oyuncu dediğimiz
grup zaten çok değişik bir olgu. Arada kalmış bir oyunu göklere çıkarıp,
beklenen yapımları gömebilir. Aquanox’ta işte bunun gibi grupların arasında
kalmış, tabiri uygunsa “iki arada, bir derede” denilen bir oyun olarak almıştı
sahnedeki yerini.

İnanılmaz efektler, muhteşem sesler ve genişleyebilirliğiyle geldi ama
neredeyse kimse fark edemeden de geri dönüverdi. Geldiği aralık maalesef ki
Battle Realms gibi, Harry Potter gibi, Sims eklentilerinin yeni sürümleri gibi,
Return To Castle Wolfestain ve Soul Reaver 2 gibi inanılmaz dediğimiz oyunların
zamanıydı. Ama çok sevindirici ki Massive Development elindeki potansiyelin
farkındaymış ve oyunun devamını hazırlamış.

Devam demişken ufak bir de not ekleyelim. Bu oyun aslında ilk oyuna ek bir
sürüm olacaktı. Geçtiğimiz Ekim ayı içinde firma planlarını değiştirdiğini ve
oyunun tek başına çalışacağını ve bir ekten ziyade, gelişmeye devam edip tek
başına çalışan bir oyun olduğunu açıkladı. Firmamız sözünü tuttu ve ilk oyuna
ihtiyaç duymayan bir sürüm olarak elimize geçti.

Aquanox tür olarak su altı aksiyon oyunu denilebilecek türden. Oyunda 2666
senesinde, William Drake adında bir pilotu yönlendiriyoruz. William asıl amacı
ailesinden kalan hazineyi ele geçirmek olan biri ve bu amaç uğruna her tür yola
girmeye de hazır. Bu her türlü yol üç okyanustan, binlerce düşmandan, aynı
göreve talip pilotlardan ve aksiyon ortasında boynunuza yapışan yalnızlık
hissinden geçiyor.

Konu basit, genel olarak sualtında geçen bir korsancılık hikayesi gibi. Hatta
çok benzeri bir konuyu seneler önce “Sub Culture” oyunu da yapmıştı. Fakat bu
oyun gerçekten saygıyı hak ediyor. Aradan geçen zamanı çok iyi
değerlendirmişler, kabul etmek zorundayız.

Öncelikle grafikleri inceleyelim. Bir su altı macerası için gereken şartlar
genel olarak ilk aklımıza gelenlerdir. Ne olursa olsun, çok farklı su altı
yaratıkları, minik oyunlar görmek istersiniz. Balıklar, midyeler, güneş ışığının
dalgalardan geçerken kırılması, kumda yansıyan ışık oyunları hemen sayılabilecek
olanlar ve bunların tamamı hatta daha fazlası oyunda mevcut. Muhteşem grafikli
bir aksiyon oyunundan hiçbir eksiği olmayan bir grafik seviyesine sahip bir su
altı korsancılığı. Özellikle patlama efektleri sizi monitör karşısına
bağlayabilecek nitelikte.

Bu arada Aquanox II, tanıtımı itibari ile GeForce III ekran kartları için
destek anlaşması dahilindeydi. Teknolojinin sürekliliği ve oyunun tek başına
çıkışının açıklanması ile birlikte tüm düzen GeForce IV olarak tekrar optimize
edildi. Gerçek desteği, grafiği ve eğlenceyi son model kartları olanlar tadacak
demek oluyor bu. Ama gene de benim GeForce II MX 400 ekran kartımda hiç sorun
çıkmadı diyebilirim.

Yapay zekaya bir kısa bakış atarsak, Aquanox’tan beri inanılmaz bir ilerleme
kaydedildiği açık. Artık şu teke tek dediğimiz savaşlar gerçek bir eğlence ve
sinir harbi şölenine dönüşmüş. Aracınızı iyi kullanamıyor, klavye ve fare
koordinasyonunu sağlayamıyorsanız kesinlikle çok zarar alır ya da ölürsünüz.
Neyse ki oynadığım bölümler boyunca hep az sayıda düşman saldırdı. Bu kadar
kaliteli düşmanlardan bir deste saldırması sanıyorum ki kesinlikle imkansıza
davetiye olarak adlandırılırdı. Sonuç olarak bizden başka on kişilik başka bir
korsan grubu var ve hiçbir korsan hazine paylaşmaz. Paylaşmasın diye de gerçek
bir düşünce programlamışlar diyebilirim.

Sesler konusunda söylenebilecekler açık. Muhteşem ve çok başarılı. Öncelikle
efektler tamamen oyuna özgü olarak dört kişilik bir ekip tarafından dizayn
edilmiş. Oyunda kullanılan silahın boyutu ve mermisine göre değişen sesler
duymak mümkün. Tabi ki bu derece ileri seviye sesleri anlayabilmek için ileri
seviye ses kartlarına ihtiyaç duyulacağı da açık. Bir bu kadar güzel ikinci
konumuzda oyunun müzikleri. Bu iş için de başka bir grup ayarlanmış. Bu ikinci
grup ise bir adet menajer ve bir şoförden oluşuyor. Şoför arabayı kullanıyor,
menajer ise “Limp Bizkit” ve “Linkin Park” ile anlaşmaları yapıp stüdyoları
kiralıyor. Doğru, oyunun müzikleri günümüzün başarılı gruplarına emanet edilmiş
durumda. Sırf bunun bile birçok oyuncuyu kendine çekeceği gün gibi apaçık
meydanda. Neden diye merak eden olursa, sırf bu oyunda kullanılacak iki “Limp
Bizkit”, bir de “Linkin Park” parçası olduğunu söylediğimde beklemek için zaman
saymaya başlarsınız sanıyorum.

Oynanış olarak, klavye fare kombinasyonu gibi alıştığımız kontroller
olduğundan akıcı kelimesini kullanmak uygun olacaktır. İlk birkaç dakikanın
ardından, yere basılmadan ilerlenen bir Unreal Tournament, Doom, Quake oynarmış
gibi geliyor ve eğlence başlıyor. Görüldüğü üzere oyunumuz birçok açıdan
başarılı. Bununla beraber, bu tarz oyunların en büyük eksiği olan canlılık bu
oyunda da eksik. Bir su altı macerası gerçekten eğlenceli görünebilir fakat uzun
süreli birlikteliklerde kendi kısır döngüsüne saplandığı fark ediliyor. Hep aynı
kum, hep aynı kırılma efektleri, hep aynı yardımcı karakterler vesaire. Her ne
kadar büyükçe bir saygıyı hak etse de, almadan önce etraftaki oyunlar da
incelenmeli.

Ek olarak birkaç ufak detay söylemek gerekirse, arayüz gerçekten kafa
karıştırıcı. Bir seçim yapıp ardından o seçimin içinden ara seçimleri becerip de
esas istediğinizi bulmaya çalışıyorsunuz gibi bir karmaşa söz konusu. Ancak ki
oynarsanız ne demek istediğimi anlayabilirsiniz, bu şekilde anlatmak çok zor.
İlk oyundaki harita karmaşası ise bu oyunda giderilmiş gibi duruyor. Gene de
sanki uzun süre oynadıktan sonra biraz garipsedim ama sorunun nerede olduğunu
tam olarak anlayamadım. Belki de sadece değişikliği anlayamadım. Unutmayın ki
ilkini kaçıranlarınız için gerçekten kötü olduğunu düşünüyorum. Bir süre sonra
gene aramaya çıkarsanız, bulamayabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu