Arınma Gecesi: Anarşi (Makale)
Amerika… Birçok aksiyon ve macera filminin baş kahramanı olarak bilinir. Hatta bazı filmlerde o kadar yüceltilir ki, bir süreden sonra “Amerika propagandası” cümleleri çıkar ağzımızdan. İşin içerisine bir de siyasi olaylar girince, Beyaz Saray’dan tutun, ortalığı ayağa kaldıran teröristlere kadar gider konu. Muhtemelen bu cümleleri okuduktan sonra, sadece bir içeriği kötüleyeceğimi zannediyor olabilirsiniz ancak yanılıyorsunuz. Hatta size şyle bir soru soruyorum; 12 saatliğine istediğiniz her türlü suçu işleyebilseydiniz, ne yapardınız? Hayatta kalmaya mı çalışırdınız? Yoksa gerçekten suç işler miydiniz? Ayrıca her yıl böyle bir geleneğin olduğunu varsayın. Bahsettiğim isim The Purge: Anarchy, ülkemizdeki adıyla Arınma Gecesi: Anarşi.
Beyazperde.com‘un katkılarıyla düzenlenen ön gösterim sayesinde deneyimlediğim Arınma Gecesi: Anarşi, bizleri oldukça ilginç bir hikayenin tam ortasına atıyor. Biraz korku, biraz aksiyon, biraz macera ve hatta bol bol psikolojik gerilime ortak olduğumuz Arınma Gecesi: Anarşi, geçtiğimiz yıl vizyona giren Arınma Gecesi (The Purge) filminin devamı niyetliğinde. Farklı insanlar ve farklı oyuncularla Arınma Gecesi’ni dört duvardan, Amerika’nın korku dolu sokaklarına döken Arınma Gecesi: Anarşi özünde suçu azaltmış olan bir Amerikan hükümetini ön plana çıkartıyor. İşsizlik oranının düştüğü, fakir kesimin azaldığı ve suç oranının da Arınma Gecesi sayesinde neredeyse yok ediliği filmde, aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
İlk filmi kısaca özet geçmek istersek, olaylar bir ailenin etrafında dönmekteydi. Arınma Gecesi’nden kaçmaya çalışan bir adamı farkında olmadan evlerinde bulan James ve Mary, çocuklarını güvene almaya çalışmaktaydı. Tabii kurbanlarının peşinden gelenler, aileyi rahat bırakmayıp, istediklerini alana kadar da baskılarını sürdürmekteydi. Doğal olarak bir süreden sonra, ufak tefek çatışmalarla baş başa kalmaktaydık. İkinci film Arınma Gecesi: Anarşi, ilk filme oranla çok daha başarılı. Zira ilk film bir süreden sonra sıkıcı hale geliyor tabii bu filmin kötü bir yapım olduğu anlamına gelmiyor.
Arınma Gecesi: Anarşi James DeMonaco’nun yönettiği ve başrollerinde; Frank Grillo, Carmen Ejogo, Zach Gilford, Kiele Sanchez, Zoë Soul, Justina Machado ve John Beasley gibi isimlerin yer aldığı bir film. Yılda bir kez, bir gece boyunca tüm suçların serbest olduğu geceye tekrar dalıyoruz ancak bu sefer beş kişinin hayatta kalma mücadelesine ortaklık ediyoruz. Evlerine dönmeye çalışan bir çift, dul bir anne ve kızı korkunç siren sesiyle birlikte Arınma Gecesi’nden sağ çıkmaya çalışmaktadırlar. Oğlunun intikamını almak üzere yola çıkan bir adam, korku dolu sokaklarda ilerlerken hem genç çifte hem de dul anne ve kızına denk gelir. İstemeye istemeye onlara yardım eder ve geceden sağ çıkmak için ellerinden geleni yaparlar ancak onların peşindeki insanlar, tahmin ettiklerinden daha farklı bireylerdir: zengin kesim.
DEVAMI DİĞER SAYFADA
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Arınma Gecesi: Anarşi, psikolojik olarak insanı derinden etkileyen ve ister istemez, “acaba burada böyle bir şey olsaydı, neler olurdu?” sorusunu sorduran bir yapım. Özelllikle bol efektten kaçan yönetmen, daha doğal çekimlere yönelmiş. Bu da filmi daha başarılı hale getiriyor. Tabi bazı kamera açıları göze o kadar sokuluyor ki, bir süreden sonra rahatsız ediyor.
Film boyunca kimi zaman şahit olduğumuz zengin ve fakir arasındaki siyasi mücadele, kanlı çatışmalara dönüşüyor. Hatta av ve avcı konseptine bile denk gelebiliyoruz. Genelde fakir kesim av iken, zengin kesim avcı tarafının rolünü üstleniyor.
Bol bol çatışma ve özellikle iğneleyici kara mizah öğelerine de yer veren Arınma Gecesi: Anarşi, birçoğunuzun zevkle izleyeceği bir film. Özellikle ortama ayak uyduran müziklerle bir araya gelince Arınma Gecesi: Anarşi, türünün başarısını yakalıyor. Ayrıca güzel de bir haber vermek isterim, Arınma Gecesi filminin devamı da olacak, bu sefer Amerikan hükümetinin neden Arınma Gecesi kararını aldığı konu edilecek. Bakalım bu sefer ne kadar siyasi içeriklere giriş yapacaklar, merak etmemek elde değil.
İyi seyirler.