Assassin’s Creed 2
“Auditore ailesi ölmedi! Ben hala burdayım! Ben! Ezio, Ezio Auditore!”
Rönesans İtalya’sında, Giovanni ve Maria Auditore’nin oğlu olarak dünyaya gelen
Ezio, 17 yaşına kadar Floransalı üst sınıf bir ailenin üyesiydi. Lüks içinde
yaşadı. Babası, Auditore bankasının sahibiydi.
Bankacılığı öğrenmesi gerekiyordu ki bankanın başına geçebilsin. Ancak yıl
1476’ya geldiğinde herşey farklı olacaktı. Bankacının oğlu, içindeki yeteneği
keşfedecekti.
Çatıdan çatıya
İlk Assasin’s Creed’de (AC) Desmond Miles’ın atalarından olan Altair’i
oynuyorduk ve Abstergo için bazı Eden parçalarının yerlerini bulmaya
çalışıyorduk. Şimdi ise Abstergo’dan kaçıyor ve atalarımızın
genetik hatıralarına ulaşmak için kullandığımız Animus’un 2. versiyonuyla
Rönesans İtalya’sına gitme imkanını buluyoruz. Bu sefer Ezio Auditore da Firenze
ismindeki karakterimizle ortalığı birbirine
katacağız.
“Her şey gözlerimde saklı”
İlk yapımdan daha büyük bir haritaya sahibiz. İstediğiniz sokaktan gidebiliyor,
istediğiniz çatıya çıkabiliyor, istediğiniz duvara tırmanabiliyorsunuz. Hikayeyi
de tekdüze olmadan oynayabilmeniz nedeniyle bu
rahatlık hissi doruğa çıkıyor. Ayrıca yan görevlerde de özgürce İtalya
sokaklarında dolaşabiliyorsunuz. Bunların yanında artık yüzebiliyor, normalde
göremediğimiz şeyleri görmemize yarayan “Eagle Vision”
özelliğini hareket ederken de kullanabiliyoruz. Özgürlük kavramında gelişmelerin
olduğu ortada.
Söz konusu Rönesans İtalya’sı olunca birçok ünlü figürle de karşılaşıyoruz.
Niccolo Machiavelli’den tutun Papa 6. Alexander’a kadar tarihi karakterlerle
tanışıyoruz. Bunlardan en önemlisi de Leonardo da
Vinci. Leonardo, macerada genç haliyle bulunuyor ve Altair’den arta kalan Codex
sayfalarını çevirmemizde yardımcı oluyor. Bunun yanında silah yükseltmelerimizi
de yapıyor. Ayrıca bir bölümde kendisinin
planlarından yapılan uçan makinayı kullanabiliyoruz. Ek olarak, bulduğunuz at ve
gondol gibi araçlar da ulaşımda kolaylık sağlıyor.Para kazanmak için Monteriggioni’de bulunan aile villasından bütün ekonomik
hareketlerinizi kontrol edebiliyorsunuz. 20 dakikalık periyotlarla geliriniz
güncelleniyor. Şehirdeki dükkanları yükseltip belli
indirimler sağlayabiliyor, yeni yerler açarak gelirinizi arttırabiliyorsunuz.
Buralardan yeni zırh ve silah setleri almak da mümkün. Bu villadaki kişisel
odanızda, gerçekleştirdiğiniz suikastlerin
kurbanlarının portreleri bulunuyor. İlerledikçe aldığınız bazı eşyalar ise villa
içerisindeki bazı yerlerde belirmeye başlıyor.
Gizlenmek işin doğası
Savaş sistemi de değişikliklerden nasibini almış ve oldukça geliştirilmiş.
Düşmanlarınızı silahsız hale getirmek gibi çeşitli seçenekler eklenmiş. Ayrıca
su altına dalmak, küçük insan gruplarına karışmak
gibi yöntemlerle gizlenebiliyorsunuz. Bunların yanında duman bombaları, hırsız
grupları tutmak ve paralı askerlerle birlikte de askerlerden uzak
durabiliyorsunuz. Çeşitli yeni suikast şekilleri hem
oynanabilirlik, hem de görsel açıdan tatmin edici. Örneğin bir saman yığınında
saklanırken veya binalardan aşağı atarak kişileri öldürebiliyorsunuz.
Düşmanlarımız da birbirlerinden farklı. Bazıları çok
hızlı, bazıları ise yavaş olmalarına rağmen çok güçlüler. Sağlık ise DNA’nızla
senkronize olduğunuzda tam olarak doluyor, küçük yaralar da otomatik olarak
iyileşiyor. Ancak büyük yaralar aldığınızda
sokaktaki doktorlarla ya da aldığınız ilaçlarla iyileşmeniz gerekiyor.
“Kaçamazsın!”
Assasin’s Creed II, içinde “Notoriety” isimli bir sistem barındırıyor. Bu
sistemle etrafta nasıl davrandığınıza, bulunduğunuz mekana ya da görevinize göre
şehirdeki insanlar tarafından tanınırlığınız
ölçülmüş oluyor. Tabi ki bilinirliliğiniz çok fazlaysa, açık hedef haline
geliyorsunuz. Bunu azaltmak için şehir görevlilerine rüşvet vermek, polisleri
öldürmek ve “Wanted”(Aranıyor) posterlerini yırtmak
gerekiyor. Eğer tanınırlık ikonunuz boşsa, “Incognito” oluyorsunuz ve
istediğiniz şehirden geçebiliyorsunuz. Tanınırlık seviyesi, her şehirde farklı
oluyor ve bazı şehirlerde bilinmiyor durumda olabilmeniz
de mümkün.Etrafta hareket daha da kolaylaştırılmış. İlk oyundaki tırmanma ve yüksek
yerlerden yumuşak zeminlere atlamanızı sağlayan “Leaps of Faith” özelliği aynen
korunmuş (Bu özelliği kullanırken ekrana fazla yakın
durmayın, başınız dönebiliyor.). Tırmanma konusunda ise sıçrama özelliği
eklenmiş. Böylelikle daha yüksek yerlere rahatça çıkabilmek mümkün kılınmış.
ACII’de toplamda 200’e yakın görev mevcut. Bunlardan yarısı, ana hikâye ile
ilgili görevler. Geri kalan görevler arasında, gizli yerleri bulmak ve
geçmişteki suikastçilerin mühürlerini almak gibi uğraşlar
bulunuyor. Mühürlerin altısını da bulduğunuz takdirde, Altair’in zırhını
alabiliyorsunuz. Gayet güzel bir ayrıntı.
“Suyu gördüm mü dayanamıyorum. Suikastı bir kenara bırak, engin sularda yüzmeye bak…”
Diyaloglar konusunda oldukça zengin bir içerik mevcut. Genellikle İtalyanca ve
İngilizce karışımı bir dil kullanılmış ve lehçeler, yerel İtalyan lehçeleri.
Böylelikle tarihi yapı korunmuş. Diyaloglar
sırasında size gösterilen butonlarla konuşmanın farklı şekillerde ilerlemesini
de sağlayabiliyorsunuz, ancak bu sonucu değiştiren bir özellik değil. Konuşma
metinlerinin en güzel yanı ise, fazlasıyla
referans barındırıyor olması. Altair ve Super Mario referanslarının favorilerim
arasında olduğunu belirteyim.
Muhteşem mimari
Oyuna teknik açıdan bakmak gerekirse, şehir görüntülerinin muhteşem olduğunu
söyleyebiliriz. Dönemin İtalya’sı aynen oyuna aktarılmış. Öyle ki kendinizi
bazen çatıda durup etrafı seyrederken
bulabiliyorsunuz. Ana karakter modellemesi de iyi gözüküyor, ancak diğer grafik
motorları düşünüldüğünde modellemerin daha detaylı ve iyi olması ister istemez
bekleniyor. Animasyonlar tam anlamıyla mükemmel.
İnsanların hareketleri ve Ezio’nun çatılardaki hareketleri gördüğümüz en
gerçekçi animasyonlar. Eklenen bir diğer özellik ise, gece/gündüz döngüsü. Siz
ilerledikçe zaman değişiyor ve hava aydınlanıyor ya da
karanlık çöküyor. Işıklandırmanın objeler üzerindeki etkisiyle birleştiğinde
görsel şölene dönüşüyor. Bazı görevler, bu döngüden etkilenmeyebiliyor ve
belirlenmiş zamanlarda yapılıyor.İyi bir konfigürasyonla problem yaşamayacağınız garanti. Ancak ortalama altı bir
bilgisayarda oyunun yavaş çalışacağını üzülerek belirtmeliyiz. Suikastçı olmanın
bir gerekliliği de etrafınızdaki seslere
kulak kabartmak.
Bu yüzden sesler en ince detayına kadar yapılmış. Bu konuda da
bir eksiği bulunmuyor. Müziklerde, Hitman serisinden tanıdığımız Jesper Kyd
imzası bulunuyor. Yani işitsel anlamda da
doyacağınızı söyleyebilirim.
Şimdi de gelelim eksilere. Örneğin ekranda basılması istenen tuşlar, ikonlar
halinde bulunuyor ve siz bu ikonların hangi tuşa ait olduğunu hatırlamıyorsanız
çok geç olabiliyor. En azından bu ikonların yanına
konfigüre ettiğimiz tuşları da belirtmiş olsalar, sıkıcı dakikalar
yaşanmayabilirdi. Grafiksel olarak küçük hatalar mevcut. Ancak bunlar görmezden
gelinebiliyor. İlk kez bir Assasin’s Creed oynayacak
olanlar, başta kontrollerde zorlanabilir, ama zaman geçtikçe alışıyorsunuz.
“Bu sefer elimden kaçamazsın.”
Sonuç: Alın
Ubisoft’un kopya korumasını kullanan yapım, kaydedilmiş oyunlarınızı da
çevrimiçi olarak saklıyor. Yani oyunu başka bir yere yüklediğinizde de kayıtlı
dosyalarınıza Internet üzerinden otomatik olarak
ulaşmanız mümkün. Tabi bu kopya korumasının bir eksisi ise, internet bağlantınız
yoksa oyunu oynayamayacak olmanız.
Sonuç olarak Assasin’s Creed II, klasik olarak nitelendirilebilecek bir ürün.
Herkesin koleksiyonunda yer etmesi gerekir. Geçtiğimiz Spike TV ödüllerinde de
“En İyi Aksiyon-Macera” ödülü aldığını da
hatırlatalım.