Oyun Ön İncelemeleri

Assassin’s Creed IV: Black Flag – İlk Bakış

Uzunca bir zamandır Activision’ın özellikle en çok para kazandığı serisi Call of Duty için her sene bir oyun çıkartması tartışılıyor. Kimileri bunun mantıklı olduğunu, hatta her sene bir CoD oyununun çıkmasının şart olduğunu savunurken kimileri ise bunun gereksiz ve yenilikten yoksun olduğunu savunuyor. Activision ise her şeye kulağını tıkayıp o meşhur serisine devam ediyor.

Peki bir serinin devam oyununu çıkartmak için gerçekten ne kadar zaman gerekli? Her sene yenisi çıkan bir serinin sürekli olarak kötüleşeceği bir doğa kanunu mu yoksa sadece basit bir yanılgı ya da zaman zaman yersiz miktarda fazla olan beklentilerin karşılanamaması mı?

İlk Assassin’s Creed’in artık Jade Raymond tarafından meşhur olduğunu artık herkes kabul ediyor. Eğer o sunumda çıkmasaydı belki bu seri daha başlamadan bitecekti. İkinci Assassin’s Creed oyunu ondan iki sene sonra çıktı ve –kanımca- serinin en güzel oyunu oldu. Bir senenin ardından ise oyun ek oyunu Brotherhood bizlerle buluştu. Ezio’ya tamamen ısınmışken Ubisoft artık bu kahramanı yolun sonuna götürmeye karar verdi  ve 2011’de Revelations’ı yayınlayarak hikayesini 1500’ler İstanbul’unda bitirdi.

Kenway’in gizemli soyu
Bizler “Artık bir sonraki oyun iki seneye gelmez” derken Ubisoft beklenmedik bir hareket ile Assassin’s Creed 3’ü duyurdu. Farklı bir karakter, farklı bir kurulum, atmosfer ve hatta biraz farklı oynanış mekaniği ile karşımıza çıktı AC3. Daha belki bu yazıyı okuyanlarınızdan bazıları oyunu bitirmedi hatta hiç başlama fırsatı bile olmadı. Kaldı ki oyunun yeni DLC’si henüz duyurulmuşken Ubisoft beklenmedik bir hamle daha yaparak serinin altıncı büyük oyunu olan Assassin’s Creed IV: Black Flag’i duyurdu. Üstelik sadece duyurmakla kalmayıp hemen İngiltere’de ufak bir lansman hazırladı ve bir iki video ile bolca ekran görüntüsünü bizlere sundu.


Üstelik oyun o kadar hazırdı ki firma PS3’lere özel 60 dakikalık ek bir içeriğin olacağını dahi rahatlıkla söyleyebiliyordu. Şimdi gelin bu yeni oyun hakkında henüz bilinenlerden yola çıkarak bir göz atalım.

Her şeyden önce AC4 serinin düzenini bozan ilk oyun olacak, orası kesin. Nitekim birinci oyundan AC3’e kadar kronolojik sıralama ile giden ana kurulum oyunların aksine AC4 son oyunun geçtiği dönemden daha eski bir döneme gidiyor. Henüz oyunun geçeceği dönemi tam olarak söylemese de Ubisoft’un bu yeni AC oyunu korsanların şaşalı olduğu dönemlerde geçeceği için tahmini dönemimiz 1600 ile 1700’lü yıllar arasında olacak. Nitekim Karayip Korsanları filmlerinden de hatırlayacağınız gibi o klasik korsan hikayeleri bu zamanlarda zirve yapmıştı.

Kaldı ki bu geri dönüşü zaten ana karakterimizden de anlıyoruz. AC4’te kontrol edeceğimiz karakterimizin adı Edward Kenway. Kendisi AC3’te de tanıştığımız Haytam Kenway’in babası ve AC3’ün ana kahramanı olan Connor’ın büyük babası oluyor ve evet o bir korsan.

“Kaptan”! Edward Kenway
Onu ilk önce ünlü korsan Karasakal’ın ağzından dinlediğimiz bir video ile görüyoruz. Geniş suratlı, sert çene yapısına sahip, mağrur ve gözlerinden korkusuzluğu anlaşılan bir adam Edward. Cesareti ve korkusuzluğu o kadar büyük ki koca Karasakal bile onun hikayesini anlatırken saygıda kusur etmiyor. Aslında o videoda Karasakal aslında henüz gerçek anlamda Karasakal olmamışken ve hatta Edward’ın ikinci kaptanıymış gibi anlatıyor hikayesini. 

Eğer Karasakal’ın hayatını araştırırsanız onun 1680 ile 1718 yılları arasında yaşamış birisi olduğunu göreceksiniz. Dolayısı ile bizim hikayemiz de ortalama olarak 1700’lerde geçecek. İlginç bir tesadüf ise Karasakal’ın gerçek isminin de Edward olması. Tıpkı bizim Edward’ımız gibi gerçek bir İngiliz olan bu korsan da yıllarca denizlere korku salan bir adam oldu fakat her korsan gibi o da bir eğitim sürecinden geçti. Belki de onun da akıl hocası Edward Kenway di.
Oyunun baş içerik yöneticisi Carsten Myhill, Kenway’in kişiliğini şöyle anlatıyor:

“Kenway kayıtsız ancak her zaman bir planı olan, etkileyici ve zevk düşkünü, yakışıklı ve sıkı içici bir adam. Kısacası o, bir insanın kurnaz bir korsandan bekleyeceği her şeye sahip. Biz onların altın çağında ortaya çıkan imajlarını ve haklarındaki gerçek hikayelerin olduğu iddia edilen şeyleri tekrardan tanımlayacağız.”

Oyunun kreatif yönetmeni Jean Guesdon ise Kenway’in 50’den fazla yere yolculuk edeceğini belirtiyor. Bunların içinde adalar, şehriler, Havana, Kingston ve Nassau gibi ünlü limanlar bulunuyor.  Bunun yanında daha önemsiz, ufak balıkçı köyleri, gizli mağaralar, deniz altında kalmış gemi enkazları gibi yerler de olacak. Üstelik bu mekanların ziyaret sıraları ve sayıları ise tamamen bizlere bağlı olacak. AC3 ile devasalaşan açık dünya mekanizması AC4 ile daha da büyüyecek gibi.

Denizlerin köpeği

AC3 ile başlayan gemi tutkusu AC4 oyununda zirve yapıyor. Belli ki Ubisoft deniz olayını iyice gözüne kestirmiş durumda. Nitekim bunun üzerine AC3’te de oldukça düşmüştü. Ben şahsen deniz görevlerini ve senaryonun denizde geçen kısımlarını daha çok sevmiştim. Gemi kontrolü ve savaş mekaniği oldukça basit ve güzel bir şekilde hazırlanmıştı. Dolayısı ile yeni oyunun da genel olarak denizde geçeceğini düşünürsek bu mekaniğin aynısını ya da biraz daha geliştirilmiş versiyonunu görmemiz mümkün olacak.

Elbette bir korsanın gerçek aşkı deniz olsa da bazen içki, sohbet ve kadın için karaya da ayak basacak peki biz sürekli olarak “bir gemiye, bir karaya “ olayını nasıl gerçekleştireceğiz? Bu konuda Guesdon VG 247’nin yeni yayınladığı bir videoda yükleme sürelerinin olmayacağını hatta limandan denize atlayıp gemiye yüzerek ulaşıp oradan da deniz yolculuğuna, hatta görevinize başlayabileceğinizi söylüyor.

Değinilmesi gereken bir diğer nokta da açık dünya oyunlarında pek sık görmediğimiz ancak AC oyunlarında, özellikle AC2 ve Brotherhood’da, oyunda ilerlemeden giremediğimiz bölgelerin varlığı. Ezio ile gezerken etrafımıza çıkan o sanal duvarlar artık yok lakin bu Edward’ın gemisi Jackdaw ile daha oyunun başından itibaren istediği her yere girip çıkabileceği anlamına gelmiyor. Edward belli yerlere girmesi için gemisini güçlendirmek, yenilemek yani oyun dilinde upgrade etmek zorunda. Bunun yanında kişiselleştirme de söz konusu.

Lakin deniz, gemi, koylar bir yana bu en nihayetinde bir Assassin’s Creed oyunu, bir korsan oyunu değil dolayısı ile en önemli unsur olan suikast mekaniği nasıl olacak? İşte bu konuda Guesdon yeni oyunun eski AC’lerdeki pek çok elementi bir araya getirerek daha gelişmiş bir sistem barındırdığını söylüyor. Bunun anlamı da daha geniş yelpazeli, daha açık uçlu yani daha kişisel suikast yöntemleri uygulayabilecek olmamız. Bunun yanında büyük olasılıkla üçüncü oyun ile gelen dinleme alanı özelliği de bu oyunda devam edecektir.

Güle güle kahraman
Assassin’s Creed 4’ün diğer oyunlardan en büyük farkı ise “esas” ana karakterini artık hikayeden kaldırmış olması. Evet Desmond Miles artık aramızda bulunmuyor maalesef. Yapımcılar onun hikayesinin AC3 ile sonlandığını belirtiyorlar. Peki, Desmond yok ise Edward’ın anıları kimin DNA’ları tarafından ortaya çıkacak? Biz elbette.

Artık oyunun “esas” başkahramanı biz oyuncular olacağız. Zaten en temelinde baş kahraman hep biz değil miydik? İşte Ubisoft bu gerçeği daha fazla gizlemenin bir mantığı olmadığını düşünmüş ve modern zamanlardaki ana karakteri oyuncunun kendisi yapmaya karar vermiş. Elbette bunun nasıl yapacağı tam olarak anlatılmadı henüz.

Son olarak bahsedilecek nokta ise multiplayer. Multiplayer için yeni modlar geleceği söyleniyor. Bu modların neredeyse tümü devam eden tarihi senaryoları ve o tarihte bulunan yer ve kişileri barındıracakmış içinde.

Şu an için herkes eskisinin üzerinden daha üzerinden 4 ay gibi kısa bir süre geçmişken ortaya çıkan yeni Assassin’s Creed oyununun şaşkınlığını yaşasa da Ubisoft’a göre 29 Ekim yani Cumhuriyet Bayramı’nda bizlerle olacak. Oyunun temel fikrini düşündüğünüzde de bizler için oldukça anlamlı bir tesadüf oluyor. Öte yandan bu acelenin bir diğer sebebi de oyunun yeni nesil konsollara da çıkacak olması. 2013’ün noel döneminde çıkacağı söylenen Playstation 4 ve muhtemelen ona yakın bir zamanda çıkacak olan Xbox 720 için hazırlanan bu oyun belli ki yeni nesil konsolların “çıkış oyunu” olmayı kafasına koymuş. Hem AC3’ün de kısa bir zaman sonra ortaya çıkmasına şaşıranlara Ubisoft’un verdiği cevabı hatırlayın; “Biz farklı bir ekip ile AC3’ü üç senedir hazırlıyorduk zaten”. Dolayısı ile benzer bir durumun AC4 içinde geçerli olduğunu düşünmek saçma olmaz.

Elbette ilerleyen günlerde AC4 ile ilgili daha çok bilgi edineceğiz, hatta ben bu yazıyı yazarken ve sizler okurken bile oyun hakkında yeni bilgiler gelemeye devam ediyor. Şimdilik sizlere bu zaman kadar bilinenlerden bir Assassin’s Creed 4 makalesi yapmaya çalıştım. İlerleyen zamanlarda başka yazılarla da karşınızda olacağım. Unutmayın;

“Nothing is true, everything is permitted”

Haydi kalın sağlıcakla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu