Assassin’s Creed: Syndicate başarılı olabilecek mi?
Sizi bilmiyorum ama bende bir “Polyannacılık” var sanırım. İstisnasız her sene Ubisoft E3’te çıkıp da yeni Assassin’s Creed oyununu açıkladığında “Acaba bu sefer ilk oyundan ikinciye geçerken yaptıkları sıçramanın benzerini yaparlar mı?” diye dikkat kesiliyorum. Mesela Unity’ye o konuda gerçekten inanmıştım. Zira oyun baştan aşağı yenilenmiş gözüküyordu. Parkur animasyonlarından tutun da dövüş sistemine, grafiklerine ve Co-Op seçeneklerine kadar “farklı” bir Assassin’s Creed oyunu gibi gözüküyordu sahiden de. Şimdi yine hakkını yemeyelim, çok kötü bir oyun değildi kesinlikle. Ama Ubisoft’un abartılı gazı ve yanlış reklam kampanyaları, hemen ardından da oyunun ölümüne hatalı şekilde piyasaya çıkması zaten her sene yeni oyunla karşı karşıya kaldıkları için artık baymaya başlamış çoğu oyuncunun haklı olarak daha en baştan oyunun fişini çekmesiyle sonuçlanmıştı.
Ve şimdi de karşımızda Syndicate var. Bu sefer Ubisoft’un aklı biraz başına gelmiş gibi duruyor, zira Unity’de özellikle tepki çeken özelliklerden özenle uzak duruyorlar. Mesela ilk günden beri doğru düzgün çalışmayan Companion App bu sefer oyunda olmayacak. Multiplayer da rafa kaldırılmış, tamamen tek kişilik hikâyeye odaklanıyor oynanış. Üzerine bir de “lafa değil, icraatimize bakın” dercesine ilk defa çeşitli ülkelerde kurulmuş standlarda oyunu basın dışındaki insanlara bile deneme şansı sunuyorlar. Eh, bu standlardan birinin Amsterdam’da olacağını duyunca Hollanda’da olmanın avantajını kullanıp gidip bizzat denemeden durmak olmazdı…
Öncelikle gösterim için koca bir bina tutup onu bir güzel süslemişler. Daha yolda Assassin’s Creed: Syndicate posterlerini görmeye başlayınca doğru yolda olduğumu anladım zaten. Daha sonrasında kaydımı yaptırmış olduğumu gösteren davetiyeyi girişteki görevlilere uzattım ve ufak bir bekleyişin ardından yaklaşık 10 kişilik bir grupla birlikte siyah bir çadırın içine girdim. İçeride dev ekranda ana karakter Jacob Frye’ın ağzından Londra’yı ve oyundaki Assassin grubunun misyonunu kısaca açıklayan bir video izledikten sonra oyun alanına buyur edildik.
Alan büyüktü ve bizim 10 kişilik grubumuzdan daha fazlasını kaldıracak kadar çok PS4, içlerinde AC: Syndicate demosuyla birlikte hazır bekliyordu. Eh, demoyu oynamak için vaktimizin de kısıtlı olduğunu bildiğimden doğrudan kendime bir yer seçip kulaklığımı takarak oynamaya giriştim. Londra’nın endüstriyal gelişiminin oyunun menülerine kadar yansıdığını gördükten sonra karşıma çıkan bölümün yaklaşık 1 ay önce yayınlanan Alfa-Öncesi oynanış videosunun da geçtiği bölüm olmasına şaşırmadım. Videoyu daha önceden izlemiş olduğumdan ne yapmam gerektiğini aşağı yukarı biliyordum zaten. Yine de kontrollerin biraz değişmiş olması ve oyunun genelinde alışıldık formülün kırılmaya başlanmış olması ilk 3-4 dakikamın bu yeni ortama alışmaya çalışmakla geçmesine sebep oldu. Binalar artık biraz daha yüksekti, o yüzden alışılagelmiş tırmanma yöntemleri daha çok vakit alıyordu. Bir an durup kendime “Batman olsa ne yapardı?” diye sordum ve cevabı Jacob’un bilekliğinde gizli tırmanma ipinde buldum. Arkham serisini oynamış olanlara hiç de yabancı gelmeyecek bu alet sayesinde en yüksek binanın tepesine bile hızlıca ulaşmak oldukça kolay. Tabii güzelim aleti sadece bina tepesine tırmanmak için kullansak potansiyeline yazık olurdu. Aynı zamanda iki nokta arasına gerdiğiniz ip üzerinde geçiş yapmak ya da bir noktaya kadar gelip oradan rakibin üzerine atlayıp havadan suikast yapmak gibi kullanım alanları da mevcut.
Demodaki ilk görevimiz gidip bir bölgedeki düşmanları temizleyip dost karakterleri kurtarmak olduğundan işin dövüş yanına da bol bol bakma fırsatım oldu. Hatta etrafımda oynayanlardan gördüğüm kadarıyla herkes düz bir şekilde rakiplerini ortadan kaldırıp bölümü bitirirken ben mümkün olduğunca çok farklı yöntem geliştirmeyi deniyordum. (En son ben kalktım tahmin edeceğiniz üzere) Dövüş kontrolleri bu sefer oldukça farklı ve sanki biraz daha hızlı. Eski AC formülü “düşman sana saldırsın, saldırıyı karşıla, karşı atak yap” şeklindeyken Syndicate bu sefer bayağı komboların havada uçuştuğu, daha serbest bir sisteme geçmiş. Kare yine standart saldırı tuşu, bunun yanına X ve Kare’yi de ekleyince bastığınız sıraya göre çeşitli kombolar yapıyordu Jacob. Ben “oha her seferinde farklı hareket mi çekiyor bu” şeklinde karışık basarken fark etmiştim, lakin Ubisoft’un PS4’lerin hemen üzerine iliştirdiği bilgi kartlarında da direk komboların karşılıkları bile yazıyormuş zaten. Kombo odaklı dövüşün yanında menzilli silahlar artık teknolojinin de daha evrildiği zamanlara gelmemizle birlikte daha bir ön plana çıkmış.
Tabanca, fırlatma bıçağı ve halüsinojen ok Jacob’un yumrukları dışındaki tek silahlarımızdı hatta. (En azından demoda durum böyleydi ve suikastçi bıçağını sadece öldürürken otomatik olarak kullanıyordu Jacob. Baston/Kılıç ise maalesef demoda mevcut değildi) Sizin kadar rakipleriniz de bu patlamalı silahlara başvurduğundan arkanızı kollama konusunda daha bir dikkatli olmak gerekiyor. Yenilenmiş bu dövüş sisteminin üzerine baharatı da çevre etkileşimleri atıyor son olarak. Artık çevre elementlerini de kullanarak rakibinizin ilgisini çekebiliyor ya da doğrudan onları öldürmek için kullanabiliyorsunuz. Açıkçası çok etkileyici bir örneğine denk gelmedim, sadece bir kere tepesinde sallanan kutuların bağlı olduğu bir ipi keserek altında duran adamı öldürdüm ama kafasına fırlatma bıçağı atsam da aynı kapıya çıkacaktı zaten. Umarım oyunun kendisinde daha etkileyici ve kullanışlı bir şekilde yer alır bu etkileşimler.
10 dakikalık demodan bile 2 sayfalık yazı çıkarttığıma göre hızlandırma tuşuna artık basmanın vakti geldi sanırım. Enteresan bir şekilde AC: Unity’de birden ortadan kaybolan “ıslık” özelliği Syndicate’ta geri dönmüş. Düdüğünüzü kullanarak düşmanı tuzağınızı kurduğunuz noktaya doğru çekebiliyorsunuz. (Ki eksikliği hissediliyordu) At arabalarını GTA usülü çalmak mümkün.
Demoya ikinci kere başladığımda yaklaşık 1 dakika boyunca çalmaya çalıştığım arabanın sürücüsüyle birbirimizi arabadan aşağı attık. (Sonrasında ben sıkılıp Batman edasıyla çatının tepesine uçtum tabii) Benim çok sonradan gördüğüm kartlarda “Silahlarınızla atları vurmayı deneyin” diye bir madde vardı. Daha sonra deneyenlerden öğrendiğim üzere halüsinojenik okla vurulan atlar kısa bir süreliğine daha hızlı koşuyormuş o panikle. At arabası kontrolleri hiç de fena değildi, tırmanma ipi varken arabaları kullanacağımdan biraz şüphe duyuyor olsam da arabaların üzerinde yapılan dövüşler keyif verici olacak gibi duruyor. Gizlilik tuşu bu sefer doğrudan X tuşuna atanmış. Artık öyle “duvar köşesine sineyim” demek yerine tamamen gizlenerek ilerlemeye başlıyor karakterimiz. Hoş bir detay olarak da bu moda geçtiğimizde fötr şapkasını çıkartıp kapşonunu kafasının üzerine çekiyor.
Toparlayacak olursam, Syndicate bazı yanlardan farklı olmayı başarsa da özünde yine o bildiğimiz Assassin’s Creed olmuş. Yine belli noktalardaki hedefleri gerçekleştirince bölgeyi kazanıp kendimize bağlama gibi mekanikler oyunda yoğun olacak gibi duruyor. (Demodaki ilk görevde bile karşımıza çıktığına göre…) Onun dışında Alfa-Öncesi sürüm olduğu her halinden belli.
Grafikler Unity ayarında olsa da üzerine sağlam bir cila ve Anti-Aliasing atılması gerektiği belli oluyordu. Bir kere de tam at arabası kovalamacası sırasında oyun çökmüş olsa da genel olarak Unity’nin yamanmamış ilk halinden daha az hatayla karşılaştım doğrusu. Şu anki ham haline bakacak olursam Ubisoft’un genel olarak önceki hatalarından ders çıkarttığını ve daha iyi bir oyun yapmak için canını dişine taktığını söyleyebilirim. Ama eğer çok farklı ve ilk oyunla ikincisi arasındaki o sıçramayı yapan bir oyun bekliyorsanız… Eh, şimdiden hükümde bulunmak zor ama umutlarınızı o kadar da yüksek tutmayın derim ben.