Oyun İncelemeleri

Assassin’s Creed: Syndicate-Jack the Ripper

Jack the Ripper. Hepimizin adını ezbere bildiği bu seri katilin aslında kim olduğunu merak ediyorum. DLC’ye başladığımda sayısız roman, film, dizi ve oyuna konuk olan bu adam hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Evet, bir isim ve hayat kadınlarının karnını deşen bir hasta ruh.

Karındeşen Jack’in hakkında hiçbir şey bilmiyoruz, bilmiyorsunuz. Zaten 1900’lü yılların ilk çeyreğine damga vuran bu psikopatın en önemli özelliği hakkında hiçbir ipucu bırakmamış olması. Hiçbir zaman yakalanmadı, ortada birçok şüpheli olsa da hiçbir zaman tutuklama olmadı. Cinayetlerini işledi ve sırra kadem bastı.

Assassin’s Creed: Syndicate ışıltılı Viktoryen sokaklardan kendini kurtarıyor ve bu sefer Whitechapel’ın adı çıkmış, hayat kadınlarının cirit attığı, tekinsiz bölgelerine atlıyor. Harika bir sürprizle başlayan Jack the Ripper DLC’si koruduğu aksiyon hissini, eğlenceyi ve gizemleri oyunun sonuna kadar götürmeyi başarıyor.


Oyunun ana hikayesinden 20 yıl sonrasına gidiyoruz. Assassin’s Creed’in uzun süredir hasret kaldığı sağlam ana karakter sorununu Frye ikizleriyle çözen Syndicate bu sefer Evie’ye odaklanan bir senaryo sunuyor.

Uzun süredir Hindistan’da olan Evie, burada düşmanlarını etkisiz hale getirmek için yepyeni yöntemler öğrenmektedir. Elbette onun Hindistan macerasının etkilerini oyunun yeni mekaniği “korku salma” ile görüyoruz. Bu kez düşman gruplarıyla bitmek bilmeyen bir mücadeleye girmek zorunda değiliz. Evie’nin edindiği iki oyuncak sayesinde düşmanların korkularını tetikleyip, ortalığı anında dağıtabiliyoruz.

Elimizdeki korku çatalıyla düşmanları kollarından yere saplayabiliyoruz. Ardından ortaya çıkan halusinatif duman bir anda hem düşmanı hem de etrafındakileri dehşete düşürüyor. Korkuyu oyun içerisinde kademeli olarak kullanmanız gerekiyor. Tek bir korku hamlesi genelde düşmanlarınızı kaçırmaya yetmiyor. yere çaktığınız düşmanın ardından atacağınız korku bombası harika bir kombinasyon oluşturuyor ve biraz önce sizi deşmeye çalışanlardan eser kalmıyor.

Eh, bunu yapmak hayli basit olsa da yapay zekalı düşmanlarımızın da belli avantajları var. DLC’de çok çok fazla düşman var ve hayli agresifler. Oyun sizden bu mekaniği kullanmanızı bekliyor ve bu yüzden oyunun her bölümü sürüsüne bereket diyebileceğimiz düşman gruplarıyla geçiyor. Sizi sardıklarında çatalınız veya korku bombanız yoksa uzaklaşmanız gerekiyor. Bunun dışında ızbandut düşmanlar sizin korku hilelerinizden etkilenmiyorlar. Eğer çevreyi dağıtmak istiyorsanız önce bu arkadaşları haklamanız gerekiyor. Aksi bir durumda insanları korkuttuğunuzda bizim iri kıyım düşman hepsini kendine getiriyor.

Bu noktada düşmanlara nasıl yaklaşacağınız oyunun gidişatını tamamen değiştiriyor. Korkuya karşı koruması olan düşmanları Brutal Assassinate ile öldürüp, hem onların korumasını kaldırabilir, hem de diğerlerini kaçırabilirsiniz. Normal suikast ile öldürüp cesedi saklayabilirsiniz veya kimseye görünmeden yolunuza devam edebilirsiniz.

DLC bize Londra’da hayli bir bölge açmış olsa da bölgenin kısıtlı olmasından dolayı bir noktadan sonra bize sunulan yan görevleri pek umursamıyoruz. Yan görevler genel olarak birbirine çok benzer ve Evie’nin Whiteshapel sokaklarına denge getirmesine yardımcı oluyor. Bunun dışında oyunun senaryo kısmı 4-5 saatte tamamen bitiyor. Yan görevlerle desteklendiğinde tatmin edici bir süreye ulaşabiliyor.

Bunun dışında yeni mekanikler bizim çok işimize yarasa da düşmanları hayli kötü etkiliyor. Yapay zeka bu yeni mekaniklere uyum sağlayamıyor ve Assassin’s Creed tarihinin en berbat yapay zekasıyla karşılaşıyoruz. Normalde de o kadar iyi değillerdi ama bu sefer ipin ucu kaçmış. Yeni mekanlara ve suikastçı yöntemlerine alışamayan gariban düşmanlar ortalıkta avare gibi koşturuyor. Aynı sorun Untiy’nin DLC’sinde de vardı. Genel bir problem mi bilmiyorum ama Ana oyunda pek sırıtmayan (yine de kötü siz bana bakmayın) yapay zeka, DLC’lerin getirdiği yeni harita, mekanikler arasında afallıyor.

Sonuç olarak, Jack the Ripper, akıcı hikayesi, seriye kazandırdığı yeni mekanikleri ve oyuna Batmanvari bir hava kazandıran dedektif moduyla alınası, oynanası bir eklenti olmuş. Eğer Syndicate’ı satın almadıysanız size oyunu aldıracak bir DLC değil ama Syndicate’ı oynayıp, sevdiyseniz Jack the Ripper oyunu yeniden açmanız için yeterli bir sebep.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu