Ürün İnceleme

Asus ROG G752

Günümüz oyunculuğu yavaş yavaş mobil platformlara doğru gidiyor. Bunun en önemli nedeni tabiiki de konsollar. Masaüstü bilgisayarlara göre daha ufak boyutta olmaları ve taşıması daha kolay olduğu için, oyun denildiği zaman bilgisayardan çok konsollar akla geliyor. Bu nedenden dolayı bilgisayarlar da boyut küçültmeye ve laptoplar ön plana çıkmaya başladı. Daha yüksek performansla ve klavye, mouse ikilisi sayesinde çok daha rahat oyun oynanabildiği için dizüstü bilgisayarların son dönemlerde revaşta olduğu su götürmez bir gerçek. Ayrıca tek avantajları bunlar değil, eğer donanımı yüksek bir ürününüz varsa hem uzun ömürlü bir yatırım haline geliyor, hem de monitörlere bağlantı yapılabildiği için masaüstü bilgisayar gibi kullanabiliyorsunuz. Unutmamak gerekir ki günümüzde yeni çıkan mobil ekran kartlarının masaüstü sistemlere çok yakın seviyede performans vermesiyle de yüksek çözünürlüğe sahip ekranlara bağlantı yapıp daha kaliteli görsellerle oyun oynayabilirsiniz. Bu sayede oyun keyfinizi ikiye katlayabilirsiniz. Tabii bunları konuşmak kolay olsa da, en önemli etken, dizüstü bilgisayar fiyatlarının masaüstülere göre neredeyse iki kat pahalı olması. Bu nedenle yüksek seviye laptop almak o kadar da kolay olmuyor. Fakat yine de dizüstü bilgisayar almanın avantajları, dezavantajlarından çok daha fazla. Bunun ilk ve en önemli sebebi kesinlikle taşınabilir olması. Diğer nedenleri ise artık çoğu oyun dizüstüsü gelecek nesil donanımlara uyumlu oluyor. Yani ram miktarını ve ya depolama alanını arttırabilirsiniz. Bunların yanında ekran kartınızın eskidiğini düşünürseniz, yerine yeni model mobil versiyon ekran kartı alıp takabilirsiniz. Yani işin bu tarafından baktığınız zaman avantajları çok daha fazla ve masaüstü bilgisayardan pek de bir farkı kalmıyor. Aralarında ki fiyat farkının tek nedeni ise taşınabilir olması. Yani üretici firmalar; taşınabilir ürün istiyorsan iki katı para vermelisin diye bir zorunluluk koyuyor. Tabii buna yapabileceğimiz bir şey yok. Bu kadar giriş aşamasından sonra esas olaya başlayalım. Elimize Asus ROG G752VS model taşınabilir oyun bilgisayarı ulaştı ve incelememi sizlerle paylaşıyorum.

Tasarım

İlk olarak tasarımıyla ilgili düşündüklerimi açıklamak istiyorum. Ürünü elime aldığım anda kapalı konumda gerçekten hoşuma gitti. Uzay gemisine benzer bir tipi olduğunu düşündüm, ardından ekranını açtığımda ise hayal kırıklığı yaşadım. Bunun nedeni ciddi bir şekilde ekran kasa oranındaki dengesizlikti. 10 sene önceki monitörleri andıran bir görünüşü olduğunu vurgulamam gerekir. Bununla birlikte ekranın arkasında kalan havalandırmanın yüzünden olan büyük bir çıkıntı olduğunu da belirteyim. Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle birlikte cep telefonu, tablet, TV ve monitörlerin ekran kasa oranını yükseltmeye çalıştıklarını aklımıza getirdiğimiz sırada, Asus ROG G752VS ilk eksilerini almış oldu. Fakat bunun dışında tasarım kısmında kalan bütün detayların artı olarak haneye yazmayı uygun görüyorum. Bilgisayarın üst kısmında bulunan Asus ROG amblemi ve çizgisel detaylar hoş bir hava yaratmış. Tabii bunlar bir de metalik kaplamanın üzerinde kırmızı ledlerle aydınlatılınca tam bir uzay aracı tiplemesine bürünmesini sağlıyor.

Oyun performansınızı etkileyecek en önemli iki unsur klavye ve fare ikilisine gelelim. İlginç bir şekilde ilk defa laptop klavyesinde yazı yazarken kendimi rahat hissettim. Klavyenin vermiş olduğu tuş hissiyatı normal klavyelere benzer nitelikte. Bunda, piyasada bulunan diğer laptop klavyelerindeki tuşlara göre daha yüksek olmalarının etkisi çok büyük, basma hissiyatını gerçekten alabiliyorsunuz ve bu sayede oyunlarda herhangi bir zorluk çekmiyorsunuz. Bunların dışında, aynı anda 30 tuşa basılabilen dünyanın ilk arka aydınlatmalı anti-ghost klavyesi olduğununda altını çizmek gerekir. Öte yandan touchpade değinirsek, kimsenin kullandığını sanmıyorum fakat burada da tuş hissiyatının öp plana çıktığını belirtebilirim. Zaten tıkladığınız anda hissedersiniz ki, touchpad clickleri, clickten çok tuş olmuş. Normal laptop klavyelerinin hassasiyetinde ve bir o kadar da derinliği var.

Tasarım başlığı altındaki son konumuza gelelim; bağlantı portları. Toplamda yedi adet bağlantı arayüzü olduğunu belirteyim ve bu arayüzlerin; 1 x Mikrofon girişi, 1 x Kulaklık çıkışı(SPDIF), 1 x RJ45 LAN, 1 x USB 3.1 TYPE C port, 4 x USB 3.0, 1 x HDMI, 1 x SD kart okuyucu ve 1 x mini Display Port olduğunu belirteyim.

Performans

Öncelikle elimize geçen ürünün teknik özelliklerini sizlerle paylaşalım. Intel i7 6700HQ işlemci, NVIDIA GTX 1070 8GB GDDR5 belleği olan ekran kartı ve 16GB 2400 MHz DDR4 RAM’e sahip. Depolama olarak ise 1TB 7200 RPM harddisk ve 256GB NVMe destekli SSD’ye sahip. Ekran olarak da 75Hz Full HD G-Sync destekli IPS panel tercih edilmiş.

Depolama

1TB’lik 7200 RPM harddiskin standart hızlarda çalıştığı belirttikten sonra 250GB’lık NVMe’li SSD’ye göz atabiliriz. En başta şunu belirtmek isterim ki, gerçekten kaliteli ve hızlı bir SSD’si var. Hatta piyasada bu hızlara sahip olan SSD’lerin 1000 lira civarında olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Daha önce testlerini yapmış olduğum 240GB’lık PNY CS1311 ve WD Blue 1TB SSD ile karşılaştırmalar yaptım. Grafiklerde göreceğiniz üzere sıralı okuma yazma hızlarında büyük oranda fark yarattı. Bu da laptoptaki SSD’nin PCIe 3×4 olduğundan kaynaklı bir durum. Normal sata portuyla çalışan SSD’lerin bu civarlardaki hızları yakalaması kolay değil, yakalayanlar da fahiş fiyatlarda olduğundan satın almak zor, en azından şu anki teknoloji için. Piyasada bulunan Samsung 960 Pro SSD’si NVMe destekli olduğundan bu hızlara ulaşabiliyor. Fakat her halükarda PCIe slotları satalardan çok daha yüksek hızlara ulaşabiliyor. Yani demek istediğim sata maksimum hıza ulaştığı sırada, PCIe tarafında geniş bir boşluk kalacaktır. Elimize geçen ürünün hız konusunda size herhangi bir sıkıntı yaşatmayacağı hatta gereğinden fazla hızlı olduğunu rahatlıkla belirtebilirim.

CrystalDiskMark ile yaptığım testlerin sonuçları ortada. Çok fazla konuşmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü sıralı okumada en yakın rakibine 4,5 kat fark atarak 2435 puana ulaştı, yazma performansında ise yaklaşık 2 kat fark atıp 1036 puan aldı.

Ekran

Ekranı için pek bir şey söylemeye gerek yok. Tasarım kısmında da dediğim gibi ekran kasa oranı gerçekten kötü. 17.3 inçlik bir ekrana, en az %40’lik bir kasa oranı denk geliyor. Bu yüzden monitörün boyutu gözünüze ufak tefek geliyor. Öte yandan teknik özellikleri ise tasarıma göre çok daha iddialı olmuş. 75Hz’lik FullHD IPS panele sahip ve gerçekten kaliteli görseller sunabiliyor. Bununla birlikte G-Sync desteği olması ekran yırtılmalarını önlüyor, fakat bu özelliğin lag yaptığını belirtmeliyim. “Lag ne?” diye sorarsanız; fare hareketlerinin ekrana geç düşmesi. Yani, Overwatch oynarken sağınızda bir adam var ateş etmeniz gerekiyor diyelim, siz ne kadar hızlı reflekse sahip olursanız olun ekrana görüntünün geç gelmesi sebebiyle ölebilirsiniz. Tabii bu gecikme milisaniyeler kadar, fakat yinede performansınızı etkileyebiliyor. Bunun dışında gün ışığında ve ya karanlık ortamlarda parlaklığının yettiğini ve pek fazla yansıma yapmadığını söyleyebilirim. 

Sonuç

Özetleyecek olursak, gerçekten her anlamda yüksek performans veren bir dizüstü bilgisayar olmuş. Depolamasından oyun performansına kadar her detayını test ettim ve Asus’un gerçekten beğendiğim bir ürün ortaya çıkarttığını söyleyebilirim. Yaklaşık olarak 10.000 liralık bir fiyatı olmasına rağmen oyun için dizüstü bilgisayar almayı düşünüyorsanız tavsiye edebilirim. Sıkıntı yaşamadan ister oyun oynayın, ister yüklü programları çalıştırın bana mısın demeyecek bir ürün olmuş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu