Asus Z170 Maximus VIII Gene

Intel Skylake serisi işlemcilerin çıkmasından sonra bu seriye uygun anakart modelleri gelmeye başladı. Soket adı olarak LGA1151, Chipset adı olarak Z170 belirlenirken tüm 6. Nesil işlemcilerin yani Skylake serisinin bu chipseti kullandığını ve başka bir serinin kullanamadığını belirteyim.

Maximus VIII Gene Asus’un üst seviye anakartlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Tabi  ki bu anakartta Asus’un ROG yani Republic of Gamers adlı grubun üyelerinden biri. Bu da oyun odaklı olduğunu anlamamıza yetiyor. Bu ROG üyesi olan anakartın 850-1000 lira arasında olan bir fiyat etiketi var ve unutmadan söylemeliyim ki Mini ATX bir anakart. Yani ufak sistemler için olduğunu unutmayalım. Konsol boyutlarında küçük bir bilgisayar toplamak istiyorsanız tercih edebilirsiniz. Eğer, benim Full Tower yada Mid Tower kasam var uymaz mı derseniz, kasanızın özelliklerini kontrol etmelisiniz. Örneğin benim kasam Cooler Master HAFF 912 Mid Tower olmasına rağmen uyumlu fakat kasanın içerisinde çok ufak kaldığını belirtmek isterim. Eğer kasa içi görünüme önem veriyorsanız Mid Tower yada Full Tower kasaya Mini ATX anakart takmanızı tavsiye etmiyorum. Sadece görünümünden dolayı değil iki adet ekran kartı slotu olduğundan, üç veya dört ekran kartı takmak isterseniz elinizde patlayabilir.

Artık yavaş yavaş bu anakartın detaylarına bakalım. İlk olarak kutu içeriği ve yanında gelen hediyelere değinelim. Asus’un yeni anakartının kutusunu görüp elinize aldığınızda bile bir kalite hissi ön plana çıkıyor. Kısacası “Oyuncular için dizayn edildi” ibaresi kutuyu görüp, elinize aldığınızdan beri işlevini gerçekleştiriyor.

Kutuyu açtığımızda ise tüm ihtişamıyla Asus Maximus VIII Gene bizi karşılıyor. Açıkça söylemeliyim ki önceki anakartım olan MSİ Z97 Gaming 5’e göre çok daha ihtişamlı ve şık gözüküyor. Tasarım konusuna sonra değineceğim için kutu içeriğinden devam ediyorum. Her satın alınan teknolojik üründe olduğu gibi kullanım klavuzu ve garanti belgesi yer almakta. Bunlarla birlikte bir adet toz ve statik elektriği önleyen koruması I/O Shield, yani portları koruyan kapak bulunuyor. Kasanın içindeki kabloların neyin neye bağlı olduğunu anlayabilmemiz için olan ve Keybot’u(Klavyedeki F tuşlarını programlayıp tek tuşla OC yapma gibi işlemler) kullanacak kişiler için klavyeye yapıştırılacak etiketler, üç adet ROG etiketi, driverları yükleyebilmek için Asus’un DVD’si, dört adet sata kablosu(ikisi düz ikisi kıvrık başlı), bir adet işlemciyi takma aparatı, bir adet SLI köprüsü, dnd kartı yani kapı koluna asabileceğiniz Asus ROG kartı ve son olarak kasanın reset için olan ve power için olan küçük pinlerini anakarta daha rahat bağlamamıza yarayan aparat bulunuyor.

Asus Maximus VIII Gene oldukça küçük bir kutuya sahip olmasına karşın kutu içeriği oldukça dolu. Anakartla birlikte gelen hediyelere baktığımızda onbeş günlük World Of Warships Premium hesabı, ROG temalı GPU-Z, Kaspersky Antivirus, Daemon Tools Premium ve WebStrorage geliyor. Asus hediye bakımından da bonkör davranmış. Doğrusu Daemon Tools ‘un benim oldukça işime yaradığını söylemeliyim.

Artık anakartın bize getirdiği özelliklerden bahsetmenin zamanı geldi. Öncelikle ilk yenilik olarak tabi ki yeni seri işlemci ve chipsetten bahsetmek gerekli. Bu yeni nesil işlemcilerle birlikte en büyük değişiklik üretim teknolojisinde yaşandı. 22nm’den 14nm’ye düşen işlemciler bu sayede daha düşük güç tüketimine sahip. Bir diğer yenilik ise onboard ekran kartındaki değişim. Bir önceki seride kullanılan HD4600 yerine HD 530 getirilmiş. Bu sayede çok daha fazla performans verebiliyor. Hatta Asus bunu göz ardı etmeyip bir adet Display Port 1.2 koymuş ve bu sayede 4k 60Hz oranları yakalanabiliyor. Her ne kadar günümüzdeki en pahalı ekran kartları bile 4k’da yüksek performans veremese de güzel bir yenilik olmuş. Dört adet RAM slotu her zaman olduğu gibi yerinde duruyor. Tam 64GB RAM destekleyen anakart overclockla birlikte 3800MHZ RAM desteği sunuyor. Ekran kartı slotlarına baktığımızda ise iki adet PCIe 3.0×16 desteğine sahip. Bu seviyedeki bir anakarttan beklendiği üzere Nvidia’nın ve AMD’nin çoklu ekran kartı teknolojilerini destekliyor. Tabiki çoklu ekran kartı kullandığınızda x16’dan X8’e düşerek eşit şekilde dağılıyorlar. Anakartın üzerindeki görüntü çıkışlarına baktığımızda daha önce söylediğim gibi bir adet DP1.2 ve HDMI 1.2 portlarına sahip. DP’den 4k 60Hz’ye kadar destek veren anakart HDMI üzerinden 4k 24Hz’ye kadar destek verebiliyor.

Ses açısından da daha gelişmiş teknolojiler karşımıza çıkarken, anakarta baktığımızda PCB’de ayrı bir ses kartı varmış gibi düşünmek mümkün. Çünkü PCB’den ayrı bir alan oluşturmuş olan Asus, bu sayede olası statik elektrikten oluşan ses kirliliğine engel olmak istemiş. Bu ayrılan alan bilgisayar açıkken aradan geçen kırmızı ışıklı bir çizgi ile ön plana çıkarılmış. Bu özellik Sonic Audio’nun geliştirilmiş haliyle kullanıcıya sunulmuş durumda. Tüm bunlara bir de altın uçlu jaklar eklendiğinde kendi kullanımıma göre oldukça başarılı buldum. Gerek kulaklıktan gerekse de hoparlörden gayet net, berrak ve yüksek seviyede ses aldığımı söylemeliyim. Tüm bunların dışında anakart 7.1 ses sistemi de destekliyor.

Gelelim bir anakartta en fazla olmasını istediğimiz özelliklere. İlki USB Port’ları ikinci olarakta Sata girişleri. İlk olarak arka panelde toplam 6 adet USB 3.0 Port’u yer almakta. Bunun dışında Asmedia’nın iki adet USB 3.1 Port’u bulunuyor. Bunlardan biri Type A yani normal bildiğimiz USB girişi, bir diğeri iste Type C.

Type C adı verilen bu yeni nesil port sayesinde USB kablolarında sık sık yaşadığımız ters takma muhabbeti tarih oluyor ama şu anda bu teknolojiyi kullanan ürün sayısı oldukça az. Hatta Type C’ye sahip ürünlerin azlığını göz önüne alırsak anakart üzerinde toplam 7 adet USB yuvası var da diyebiliriz. İkinci en önemli özelliğe gelelim, sata girişleri. Altı adet normal Sata girişi, bunun üzerine iki adette Sata Express Port’u bulunuyor. Bunun anlamı normal Sata Port’u 6GB/s’ye ulaşırken Sata Express Port’ları bunun 4 katı kadar hıza ulaşabiliyorlar. Tüm bunların dışında bir adette M.2 slotu bulunmakta. Sonuç olarak USB ve Sata girişlerinde biraz daha fazla olabilirmiş diyor insan, malum bu kadar para veriyoruz.

Kartın BIOS’una baktığımızda çok fazla söylenecek söz yok. Extreme Tweaker ve TPU II gibi özellikler benim oldukça hoşuma gitti. Şahsen işlemci için pek fazla overclock yapmadığım için bu iki özelliğin oldukça kullanışlı olduğunu söyleyebilirim. TPU II sisteminizi otomatik olarak voltaj verip işlemcinin ve RAM’lerin en iyi düzeyde overclock olmasını sağlarken, Extreme Tweaker bilgisayarınızı hangi amaçla, nasıl ve hangi bileşenler ile kullandığınızı sorup ona göre overclock yapıyor. Örnek vermem gerekirse kullandığım işlemci 6700k ve açıkça söyleyeyim ucuz bir soğutucu almam gerekti. Çünkü yeni seri İntel işlemcilerde soğutucu bulunmuyor ve ben bunu biraz geç farkettim. Fiyatı uygundu o yüzden aceleyle aldım ve almış olduğum soğutucu Mini ATX soğutucusu oldu. Overclock için BIOS’a girdiğimde Extreme Tweaker’ı keşfettim. Sorduğu sorulardan bir kaçı aklımda. İlki multimedia odaklı mı yoksa ofis odaklı mı olduğuydu ve ikincisi ise nasıl bir soğutucu kullandığım oldu. Seçeneklerde İntel’in bir önceki seri stok fanından tutun Mini ATX soğutucusuna hatta sıvı soğutucu bile vardı. En ilgimi çeken noktalardan biri oldu bu. Bunun dışında hoşuma giden diğer olay ise yapılan overclocku yüzdesel olarak hesaplayıp bilgisayar açılırken ekranda göstermesiydi. Bu anakartı aldığınızda BIOS açısından getirdiği kolaylıklar sayesinde rahatlıkla overclock yapabilirsiniz.

Son olarak biraz da tasarımına değinelim. Yazımın başlarında da belirttiğim gibi kutuyu açtığım sırada gerçekten gözüme oldukça şık ve güzel gelen bir anakart olduğunu söylemeliyim. Renk olarak önceki serilerde kullanılan siyah kırmızı renklerin dışında gümüş grisi bir ton kullanılmış. Hafif parlaklığı olan bu renk anakarta metalimsi bir his vermiş. Bilgisayarı açtığınızda iste kuzey köprüsündeki ROG amblemi kırmızı renkte yanmaya başlıyor. Seste değindiğim sırada bahsettiğim gibi ses kartını ayırmak için kartın sol alt köşesinden yukarıya doğru giden bir yol var. Bu yol anakarta elektrik gitmediği zaman yarı saydam olarak göze çarpıyor fakat elektriğe bağladığınızda kırmızı renkte ışıl ışıl parlıyor. Kartın sağ üst köşesinde de-bug led var. Asus’un buna verdiği isim Q-Led olmuş. Bilgisayarınız açılmıyorsa eğer, bu ledde görünen sayılar ve harflerden bilgisayarın neden açılmadığını anlayabiliyorsunuz. Tabi bunun için kullanım klavuzuna ihtiyacınız var. Q-Led üzerinde görünen her kodun bir karşılığı var ve hepsi klavuzun içinde yazıyor. Bunun dışında anakart BIOS’unu resetlemek için olan Clr CMOS tuşu ve bunun hemen yanında bulunan BIOS’u güncellemek ve hatalarından arındırmak için olan BIOS Flashback bulunuyor. Anakartın üzerinde ekstradan START ve RESET butonları bulunuyor. Bu sayede uzay kurulum yapmak kolay oluyor. Sistemdeki bellek problemlerinden kolayca kurtulmamız için Asus MemOk tuşunu koymayı unutmamış. Bu tuş sistemdeki herhangi bellek problemi ve uyumsuzluğundaki problemleri ortadan kaldırmaya yarıyor.

Sonuç olarak Asus oyun severlerin ve overclock tutkunlarının sorunlarını kolayca helletmesine yarayan tonla basit çözüm bulmuş. Oyun severlerin ve overclock tutkunlarının isteklerini dinleyerek oldukça geniş yelpazeli bir ürün ortaya çıkarmış. Geniş kutu içeriğiyle, hediyeleriyle ve getirdiği yenilikler sayesinde alınası bir kart olmuş fakat ne kadar beğensem de fiyat açısından biraz daha makul seviyelerde olması çok daha güzel olurdu. Mini ATX kullanacaksanız, Skylake alıp üst seviye bir bilgisayar hayaliniz varsa bu anakartla nokta atış yapabilirsiniz.

Exit mobile version