Makale

Avatar

Hayal gücü sınırsızdır. Öyle ki inanılmaz şeyler düşünebilir, buna kendiniz
bile şaşırabilirsiniz. Hayallerde tasvir edilen unsurları gerçekleştirmek,
düşüncelerin ötesinde bir yetenek gerektirir. Bugüne kadar pek fazla film
yönetmemesine rağmen James Cameron, dünyanın en yaratıcı yönetmenlerinden bir
tanesi, hatta belki de en iyisi. Aliens, Terminator, True Lies ve Titanic,
onun isminin akıllara kazınmasını fazlasıyla sağladı. Zira her biri, sadece
çıktığı dönemin değil, tüm zamanların en iyi filmlerinden olarak gösteriliyor.

Ufak yaşta, büyük hayaller!
Henüz 13-14 yaşında bir çocuk. Yapması gereken şeyler az çok bellidir değil mi;
okula gitmek ve arkadaşlarıyla eğlenceli vakit geçirmek. Belki “o” farklı bir
çocuktur. Haliyle herkes aynı olmak zorunda değil. Okuduğu kitaplar, ürettiği
fikirler hep “bu dünyada olmayan” şeyler üzerine kuruluydu. Evet, James
Cameron’dan bahsediyorum. 54 yaşındaki Kanadalı yönetmen, kariyerinde
durmaksızın yükselirken, en büyük desteği “düşüncelerinden” aldı. Gelecekten
bir yok edici, James Cameron’ı öldürmek için geçmişe gönderildi.
Bu, aslında
yönetmenin gördüğü bir rüyaydı. O sırada çok hastaydı da. Gördükleri ona
inanılmaz fikirler verdi ve bu sayede Terminator serisi doğdu.



James Cameron için “deli” yakıştırması yapılabilir veya “dahi” olarak da
gösterilebilir. Bunun örnekleri geçmişte fazlasıyla yaşandı. Buna ilk örnek
olarak da Terminator’ü çekmeden önce, konu hakkında bahsetmesi ve insanların
şaşkınlıkla onu bakması gösterilebilir. Belki de hastalığı çok ilerledi,
durumu kötüye gidiyordur. Hayaller görmeye başlamıştır?
91 Yılına
gelindiğinde 2 numaralı Terminator, sinema tarihini baştan aşağıya
değiştirecekti. Terminator 2: Judgment Day, “aynı model, yeni görev” sloganıyla
vizyona girmişti. 102 milyon dolara çekilen film, “Tüm zamanların en pahalı
filmi” unvanının da sahibi olmuştu. T-1000 olarak adlandırılan sıvı metal adam
(Robert Patrick), sinemadaki dijital devrime esin kaynağı oldu. Tabii ki
makine-insan arasındaki savaş da öyle. Hemen ardından gelen True Lies ise, 114
milyon dolara çekildi. Bu dakikadan sonra James Cameron’ın ismi, “en pahalı
filmlerin yönetmeni” olarak da anıldı. Hayal ettiklerin için sabretmek
James (Jimi), 90’lı yılların ortalarına doğru farklı arayışlar içine girdi.
Bunlardan bir tanesi de Avatar’dı. Yani şu an fırtınalar koparan yapımın doğuşu,
1995 yılında gerçekleşti. Titanic henüz vizyona girmeden önce, Avatar için 80
sayfalık senaryo hazırladı. Aslında filmin ismi de belli değildi. Bu proje için
100 milyon dolarlık bütçe belirlendi, ama kısa süre sonra film askıya alındı.

James Cameron, Avatar’da yer alacak dünyanın ve karakterlerin, tamamıyla
bilgisayar ortamında oluşturulan tasarımlardan olmasını istiyordu. Zamane
teknolojisi yeterli olmayınca, filmin yapım hikâyesi de günümüze yakın bir
tarihe kadar ertelendi.

Derken 97 yılında Titanic, beyazperdede yer aldı ve Jimi’nin adı bir kez daha
“en pahalı filmlerin yönetmeni” olarak anılmaya başlandı. Titanic, devasa bir
bütçeyle çekildi. Bu esnada Terminator macerasında olduğu gibi yine Jimi’nin
sağlıklı karar veremediğini düşünenler oldu. Harcamalar çok çok büyüktü ve bu da
yapımcı firmayı sıkıntıya sokuyordu. Şunu söyleyebiliriz ki James Cameron, bugün
Avatar’ı çekebildiyse, bunun arkasındaki en önemli kaynak, ona duyulan “güven”
faktörüdür. Çünkü Titanic, 1.8 milyar dolar hasılat elde ederek, yapım
maliyetini neredeyse 10’a katladı.


Hayal ettiklerini ortaya çıkarmak
Titanic’le tüm rekorları kıran, 11 Oscar’ı da alarak sinema sektörüne damgasını
vuran Cameron, bunun ardından sessizliğe gömüldü. Aklında hâlâ 95 yılında
senaryo çalışmalarına başladığı filmi vardı, ama çekim yapmak için teknoloji
yeterli değildi. Önündeki birkaç yıl boyunca su altı belgeselleriyle ilgilendi
ve su altında tam 2500 saat geçirdi. Avatar’ın dünyası Pandora’nın
tasarlanmasında, Cameron’ın su altında gördüğü bitkilerin fazlasıyla etkisi var.
“Su altında şaşırtıcı şeyler gördüm. Sanki farklı bir gezegen gibi.”
Oradan fazlasıyla malzeme çıkarılabilirdi ve yönetmenin aklına yepyeni fikirler
geldi. Su altındaki canlı renklerdeki bitkiler ve hayvanlar fazlasıyla
etkileyiciydi.James Cameron: “Bazen farkında olmadan bilinçsizce şeyler yazarsın. Ben her
zaman içgüdüsel yazarım.”
Yönetmen, eğer doğru hissediyorsam, o zaman
yaptığım işte sorun yoktur diyor. Avatar’dan bahsederken, “bu film benim
zihnimin bir köşesinde kalmış ve hâlâ canlı duran 14 yaşındaki bir velet için
yapıldı” diyerek, çocukluk döneminde düşündüğü gerçek dışı şeylere gönderme
yapıyor. Sürekli “Avatar” olarak bahsettim, ama isterseniz filmin ilk ismini de
sizinle paylaşayım; Project 880.

Jimi, 2005 yılının Haziran ayında Battle Angel ve Project 880 isimli iki projeye
başlayacağını duyurdu. Normal plana göre vizyona önce Battle Angel girecekti. Ve
yine normalde ismi Project 880 olan ikinci film, Avatar olarak değiştirildi. Bu
durum karışıklıklara yol açabileceği için, Paramount Pictures ve yönetmen M.
Night Shyamalan, ünlü anime serisinden sinemaya uyarlamayı düşündüğü Avatar: The
Last Airbender’ın ismini The Last Airbender olarak değiştirdi.

Küçük boylu yeşil adamları değil, uzun boylu mavi kadınları tercih ediyor
Uzun süre sadece düşünce boyutunda kaldıktan sonra, Avatar için ciddi adımlar
atılmaya başlandı. Ünlü yönetmen, bu filmin diğer yapımlarla bir tutulmaması
gerektiğini, tamamen farklı bir ürün olacağını açıkladı. “Bu yeni bir Titanic
değil veya Harry potter. Bu tamamen bana özgü bir film”
. Cameron, fantastik
dünyaların fanatiği olduğunu dile getiriyor. Film çekmediği yıllarda sinemadan
uzak kalmamış. Özellikle Karayip Korsanları’ndaki Davy Jones, Yüzüklerin
Efendisi’ndeki Gollum ve King Kong filmindeki goril
tasarımlarından-animasyonlarından fazlasıyla etkilenmiş.

Jimi, kendi yaklaşımı sebebiyle tasarlanan dünyanın ve karakterin farklı
olmasını istedi. Yıllar önce Na’vi’lerin uzun boylu, mavi tenli ve kedi gibi
çevikliğe sahip karakterler olacağı belirlenmiş. Karakter tasarımları için çok
uzun süre çalışmalar yaptığını belirtiyor. Öyle ki, yaratıklarda kullanılacak
rengin bile farklı olmasını istemiş. Çoğu bilimkurgu filminde, yeşil derili
yaratıklar görülebilir. Dolaysıyla yeşil, fazlasıyla eskitilmiş bir renk. Fakat
mavi, henüz doygunluk seviyesinde değil ve aynı zamanda soğuk olmasına rağmen
göz alıcı bir renk. Bu kararın verilmesinde muhtemelen su altında yaptığı
çalışmaların da büyük etkisi vardır.

Jake, bir savaş gazisidir. Gelecekteki macerada, devasa yaratıkların ve
farklı bitkilerin yer aldığı Pandora gezegenine misafir oluyoruz. Jake, Avatar programı
dahilinde Pandora’ya gitmeyi ve keşif yapmayı gönüllü olarak kabul ediyor.
Peki ama devasa Na’vi’ler, bu ziyaretten memnun kalacak mı?
Başta da belirttiğim gibi
filmin senaryosu da James Cameron tarafından yazıldı. Avatar için şimdiye dek
yapılan belki de en güzel yorum, “hikâye ve teknolojisi benzeri görülmemiş bir
evlilikle birleşti” olmuştur.

Hiçbir masraftan kaçınılmadı!
Avatar için inanılmaz teknolojiler kullanıldı. Bilgisayarlar yardımıyla
hazırlanan karakterler için Weta Digital şirketi, yeni bir kas ve iskelet
deformasyon sistemi geliştirdi. Böylece yaratıkların üzerinde meydana gelen
yaralanmalar, çok gerçekçi olarak ekranlara taşınıyor. Facial Action Coding
System (FACS) sayesinde, karakterlerin yüz hatlarındaki en ince detaylar bile
yakalanabiliyor. Bir aktörün kafasına yerleştirilen özel kaskın ön kısmında,
algılayıcı yer alıyor. Bu cihaz, aktörlerin mimiklerini bire bir kopyalıyor ve
bilgisayar ortamında animasyon karakterlere aktarıyor.

Filmin çekileceği platformların kurulması için Yeni Zelanda tercih edildi. Daha
önce de devasa bütçeli filmlere ev sahipliği yapan ülke, Avatar’a açılan sihirli
kapının anahtarı oldu. En çok söylenen ve merak edilen konu ise, 3 boyut
tekniği. Weta Digital, Avatar’ın çekimlerinde kullanılmak üzere Stereoskopik 3D
kameralar geliştirdi. Böylece sayısız farklı açıdan aynı anda görüntüler elde
edilebildi. 2007 yılında film için tam 3000 özel efekt çekimi gerçekleştirildi.
1993 Yılında çıkan Jurassic Park’da kullanılan efekt sayısı ise, sadece 50.
Sinema teknolojilerindeki gelişmeler inanılmaz. Film ekibinde yaklaşık 1000
eleman çalıştı.


Jimi, çektiği tüm filmlerde hem yönetmen, hem de senaryo yazarı olarak yer
alıyor. Başrol oyuncuları olarak da genellikle yeni yüzler seçen Cameron, bu
sayede sinema dünyasına çok önemli isimler kazandırmayı-tanıtmayı da bildi; Arnold
Schwarzenegger, Leonardo Di Caprio ve Kate Winslett. Son örneği de Avustralyalı
aktör Sam Worthington. Kendisini Avatar’ın başrol oyuncularından biri olarak
görüyoruz.

James Cameron, Sam’i Avatar’ın çekimleri başlamadan kısa bir süre
önce keşfetmiş. Ayrıca Jimi’nin tavsiye etmesi üzerine Worthington, Terminator:
Salvation’ında da rol aldı. Diğer önemli oyuncu ise, Sigourney Weaver. Onu ilk
kez Alien serisindeki Ripley olarak tanımıştık. Jimi, “Sigourney ile Ailens
filminden beri arkadaş kaldık. Ben Avatar hakkında yazmaya başladığımda, onun
için harika bir rolün olduğunu ve bunun altından kalkabileceğini düşündüm.
Sorarken de –umarım kabul eder- diyerek dua ettim”
diyor.
Özellikle görsel efektleri sebebiyle Avatar, 430 milyon dolara mal oldu. Yine en
pahalı film ve yine James Cameron. Başka bir yönetmen olsa, Fox stüdyosu bu
denli büyük bütçe verir miydi bilinmez, ama James Cameron’a güvenilmesinin
ardındaki en önemli sebeplerden biri de şüphesiz Titanic’deki büyük başarısıdır.

James Cameron: “Avatar’ın dijital devrim olduğunu düşünüyorum.”
Avatar, 18 Aralık itibariyle tüm dünyada vizyona girdi. Normal versiyon ve 3D
olarak izlenebiliyor. 17 gün sonunda elde ettiği toplam hasılat ise, 1 milyar
doları geçti. Söylememe gerek var mı bilmiyorum, ama bu bir rekor. Tam anlamıyla
rekor. Çok önemli filmlerin bile bu rakama ulaşamadığını düşünürsek, Avatar’ın
ne kadar merak edildiği ve sevildiği ortada! Zira 1 milyar dolar barajını
şimdiye dek 4 film geçebilmişti; Titanic, Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü, Batman: The Dark Knight ve
Karayip Korsanları: Ölü Adamın Sandığı. Filmin, Titanic’in 1.8 milyar dolarlık
rekorunu geçmesi bekleniyor.

Sırada ne var?
Avatar, Imdb’nin “tüm zamanların en iyi filmleri” listesinde, 105 bin oy alarak
yirmi sekizinci sırada yer alıyor. Dev yapım, en iyi film dahil 4 Altın Küre
ödülüne ve en iyi film dahil 9 dalda film eleştirmenleri ödüllerine aday
gösteriliyor. Muhtemelen 2 ve 3 numaralı devam filmleri de hazırlanacak. Çünkü
bu düşünce yıllar önce de vardı ve devam filmleri için senaryo çalışmaları
yapılıyor. Bir de detay verildi; eğer Avatar devam ederse, bu kez sadece Pandora
gezegeninde geçmeyecek!


Yine de hepsi bu kadar değil. Sinemada görsel devrim yapan Cameron, bu yeniliği
insanların evlerine de taşımayı düşünüyor. Jimi, filmi normal versiyon olarak
Blu-ray haliyle piyasaya sürecek. Asıl planı ise başka; yıl sonuna doğru
piyasaya sürülmesi muhtemel 3D oynatıcı özelliğine sahip Blu-ray oynatıcılar
için filmin 3D diskini hazırlayacak. Böylece filmi evde de 3 boyutlu olarak
izleyebileceğiz. Ayrıca disk versiyonunda ekstra 10 dakikalık çıkarılmış
sahneler de yer alacak.

Avatar, tüm dünyayı etkilemeyi başardı. Hâlâ izlemediyseniz, mutlaka
izlemelisiniz diyorum. Daha önce çektiği filmlerle adından fazlasıyla söz
ettiren James Cameron, beyninde tasarladığı dünyalarla yapılmayanı yapmaya devam
ediyor. Şimdi sırada Battle Angel var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu