BAKIŞ AŞISI #27 Sanal Gerçeklik!
Teknoloji her zaman ilerlemek zorundadır, yerinde sayması mümkün değildir. İnsanoğlunun bitmek, tükenmeyen merakı yüzlerce yıl önce hayal bile edilemeyecek şeyleri günümüzün standartları haline getirdi. Eski Mısır’da insanlara “Bir gün internet diye bir şey çıkacak ve tüm insanlar bu sayede aynı düzlemde buluşacak.” dediğinizi düşünsenize. Gerçi interneti açıklamadan önce onlara bilgisayarlardan, telefonlardan ve Facebook’tan bahsetmek lazım. Uzun iş.
Söz konusu sanal gerçeklik olduğunda bugüne kadar tonla ürün piyasaya sunuldu. Virtual Boy’lar, SEGA Activator’ler daha neler neler… Onca ürünün başarısız veya sadece bir “deneme” olarak kalmasının başlıca sebebi teknolojiye olan bakış açısından başka bir şey değildi. Uzunca bir süre sanal gerçekliğe hep yanlış tarafından baktıktan sonra, birkaç yıl önce duyurulan Oculus Rift ile her şey değişti.
Oculus Rift ne ilk sanal gerçeklik cihazıydı, ne de son olacak. Ben Oculus Rift’i daha çok bir kıvılcım olarak nitelendiriyorum. Kıvılcım çakıldı, büyük firmaların odağı haline geldi, Facebook’un satın alma işlemi ve oyun dehası John Carmack’ın projeye dahil olmasıyla işlem tamamlandı.
Diğer firmalarda teknolojinin bu yeni yönünü öyle hızlı benimsediler ki şimdilerde 4-5 tane sanal gerçeklik cihazını bekler durumdayız. Valve’ın HTC ile anlaşıp, HTC Vive’ı üretmesi, Sony’nin PlayStation VR’ı (Project Morpheus) ve Microsoft’un çığır açmayı planlayan HoloLens’i hep bu kıvılcımın çakılmasıyla yeşillenen projeler.
Peki, neden bir anda tüm büyük firmalar sanal gerçeklik için kolları sıvadılar? Geçmişteki sayısız başarısız girişimin ardından neden şimdi? Bunun cevabı çok basit: Zamanı gelmişti. Bundan 15-20 yıl önce ne teknolojik alt yapı, ne de oyun platformları sanal gerçekliği kaldırabilecek durumda değildi. Bu durum biraz da ihtiyaç duyma prensipleriyle açıklanabilir. Demek istediğim; oyun dünyası henüz sanal gerçeklik aşamasına geçecek bir hazırlığın içerisinde değildi. Şimdiyse sanal gerçeklik dediğimiz o ilgi çekici kavram bir ihtiyaç. Çünkü oyunların ve görselliğin çağ atlama zamanı geldi. Oyun dünyasında yapılabilecek birçok şey çoktan denendi ve gereken süreç başarıyla atlatıldı.
“İhtiyaç” kavramı biraz hileli görünse de bu teknolojiye gerçekten ihtiyaç duyuyoruz. Diyorum ya, teknoloji sürekli ilerlemek zorunda, yerinde sayamaz. Oyunlar ve teknoloji tarih boyunca birçok kez bu kapı eşiğine geldi. Önemli olan o eşiği başarılı bir şekilde geçmek. Şimdi insanlar bu teknolojiyi “gereksiz” bulabilirler ama bundan 2-3 sene sonra neyin iyi neyin kötü olacağını öngörmemiz mümkün değil. Daha doğrusu ancak tahmin yapabiliriz ve bizim tahminimiz sanal gerçekliğin oyuncular için son derece önemliği olacağı yönünde.
Elbette bu teknoloji halen çok hantal. Halen birçok problem ile yüzleşiyor ve kullanım alanları şu an için oldukça sınırlı. Sınırları aşmak bizim işimiz değil, bunu yapması gerekenler cihazların geliştiricileri. Şimdilik 3-5 oyun, geliştirici kit’leri ile sınırlandırılan sanal gerçeklik cihazları erişilebilir, kullanımı kolay teknolojiler olmak zorundalar. PlayStation VR için tanıtlan London Heist bunun açık bir örneği olabilir. Oyunculara “tam bir oyun keyfi” yaşatmayı planlayan proje şu an için en başarılı işlerden biri olarak görünüyor.
Sanal gerçeklik sadece birkaç yıl içinde tüm dünyada popüler olamaz ebette. Bu yüzden firmaların bu noktadan itibaren hep doğru adımlar atması gerekiyor. Çünkü ilk kez tüm teknoloji dünyası ortak bir gaye ile bir araya geldi: Sanal gerçeklik cihazlarını evimizin standart cihazları haline getirmek. İşte tüm sorun burada. Eğer hepimizi o gözlüklerle dolaştırmak istiyorsalar daha çok çalışmaları ve bizi sanal gerçekliğe “tam” hazırlamaları gerekiyor. Eğer rekabet ortamını iyi değerlendirip bunu başarabilirseler, beş yıl sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz ve yeni oyun çağının kapılarını ardına kadar açarız.