Bard’s Tale – Demo İnceleme
Bir yanda dünya çapında ünlü, ustalar ustası bir RPG canavarı ve efsanevi
oyun “Fallout”un yapımcısı Brian Fargo, diğer yanda da 80’li yılların hatırı
sayılır oyunlarından Bard’s Tale. Zamanında birçok konsol için piyasaya sürülmüş
ve seri haline gelmiş olan Bard’s Tale, geçtiğimiz senenin sonlarında PS2 ve
XBox konsolları ile tekrar piyasadaki yerini aldı. Konsoldaki çıkarmanın
ardından PC kullanıcıları için ise tekrar geliyor. Oyunumuzun yapımcısı da,
adını bütün RPG oyuncularının belleklerine kazıdığı Brian Fargo’dan başkası
değil. 1985 yılında PC ile başlayıp Commodore64’te efsaneleşen Bard’s Tale, bu
kez son olarak PC’ye geliyor ve PS2 ile XBox’daki deneyimlerin ötesini vermeyi
amaçlıyor.
Brian Fargo’nun Fallout ile bizleri kalitesine alıştırdığı derin, güzel ve
kaliteli oyun anlayışını tabii ki Bard’s Tale’de de beklemek en doğal hakkımız.
Brian Fargo tarafından oluşturulan InXile Entertainment firması henüz çok yeni
bir firma olmasına rağmen çıkışlarını kaliteli bir yapım ile gerçekleştirmek
istiyorlar ve bu ne isabetli bir seçimdir ki, Bard’s Tale gibi 15–20 sene
öncesinin müthiş oyunu seçiliyor.
Eğlenceli adam şu Bard
Geçmişte muhteşem bir oyun olabilir Bard’s Tale. Hoş, o zamanları hiç
hatırlamıyorum. Eskilerin kaliteli bir oyunu günümüze taşındığında doğabilecek
aksilikler, insanların oyunu algılayış tarzları ve değer yargıları önemli bu
tarz girişimlerde. Eminim yapımcıların kafasında da Bard’s Tale henüz fikir
safhasındayken bu soru gelişmiştir. Eski klasikleri tekrar günümüzde görmek, bir
oyuncu, hatta özellikle o oyunun hayranı olan açısından, elbette muhteşem; ama,
gelin görün ki madalyonun diğer tarafı ile yüzyüze olan yapımcılar cephesinde
bunun pek bir önem teşkil etmediğini düşünüyorum. Zira görüyoruz ki eski
oyunların tekrar yapılması sırasında sık iptal haberleri ile karşılaşmak mümkün.
Maddi çıkarların daha ön planda olduğu bariz. Lakin idealist bir firma ve
tuttuğunu koparan bir karaktere sahip olduğu anlaşılan InXile Entertainment ve
Brian Fargo anlıyoruz ki bunun çoktan üstesinden gelmişler. Gelmişler ki Bard’s
Tale bizimle beraber.
Oyunda bir ozanı canlandırıyoruz. Kahramanımız aslında çok lakayt, çok civelek
bir karaktere sahip. Nerede akşam orada sabah takılan, yediği önünde yemediğini
umurunda olmayan, gayet çalgı çengi peşinde olan bir insan olarak adamımızı
nitelendirmek yerinde olacaktır. İşte bizimkisi yine böyle gezedursun, kötü bir
büyücü tarafından yüksekçe bir kuleye kapatılan prensesi kurtarmak bizim yegâne
görevimiz oluyor. Biz de kendisine bu yer yer gizemli, yer yer akıl almaz, çoğun
çok da eğlenceli serüveninde ona yoldaşlık ediyoruz.
Kılıçlarının biri mavi, biri yeşil
Oyunun demosu da full sürümünün piyasada olacağı tarihten yaklaşık bir ay önce
internette yerini aldı. Setup programını yüklediğinizde install işlemi
sorunsuzca gerçekleşiyor ve sabit diskinizde 330 MB’lik bir yer kaplıyor.
Başlamadan önce oyunu yüklediğiniz klasörde ayarları yapabileceğiniz bir dosya
var. 1600×1200 çözünürlüğe kadar ayarlarınızı artırabiliyorsunuz. Ayarlarınızı
önceden yapın derim, çünkü oyunda bunun farkı çok belli oluyor.Her şeyimizi tamamladık ve artık başlayabiliriz. İlk olarak mönünün göze hoş
görünmesi dikkatlerden kaçmıyor. Bu esnada arka planda çalan hoş, insanın ruhunu
alıp başka diyarlara götüren müzik ile beraber açılan kitabımız, bir sayfaya
gelip duruyor ve burası oyunun ana mönüsü oluyor. Solda kahramanımız üç boyutlu
bir şekilde yer almakta. Mönüler arasındaki geçişler gayet tatlı olmuş. Örnek
vermek gerekirse, bir seçeneği seçtiğinizde kitapta birkaç sayfa ilerliyoruz,
geri gelmek istediğimizde de sayfaları geri çeviriyoruz. Tuş takımını değiştirme
imkanımız yok; ama, oyun içerisinde zaten az sayıda olan tuşları değiştirmenin
de pek bir gereği yok. Tuşlara alışma süreniz de fazlasıyla kısa.
Demo içerisinde oyundaki altıncı bölümü oynuyoruz. Yapabileceğimiz şeyler
sınırlı. Sınırlı olmasına rağmen yine de o kadar çok seçenek aktif ki, neredeyse
sahip olduğumuz olacağımız bütün güçleri kullanma şansına sahibiz. Anlaşıldığı
kadarıyla karla kaplı bir zeminden yer altına düşmüşüz ve buradan çıkıp
maceramıza devam etmemiz gerek. Bölümün amacını da zaten bu oluşturuyor ve
ilerledikçe karşılaştığımız düşmanları kılıçtan geçirip tuzaklara yakalanmadan
çıkışı arıyoruz. Kamera açısı ve sağ üstteki harita sistemi yüzünden oyun
nedense bende biraz Nox’u çağrıştırdı. EA’in en sevdiğim RPG oyunu olan Nox’ta
olduğu gibi Bard’s Tale’de de adamımızı tepeden görüyoruz. Ama tek bir farkla:
kameramızdaki zoom yeteneğini kullanabiliyoruz ve üçüncü boyutta gerçekleşiyor
bütün olanlar. Bu imkân her ne kadar çok fazla kullanışlı olmasa da hiç değilse
birkaç metrelik bir görüş açısı artışı sağlaması bakımından kullanılabilir.
Fakat sanmayın ki tüm bu açı size kahramanınızı çok rahatça kontrol ettiğiniz
hissini veriyor.
Başlar başlamaz etrafınızdaki insanlar dikkatinizi çekecektir. Bu kişiler size
yardım ediyorlar ve kazandığınız yeteneklerle yanınıza böyle insanlardan
ekleyebilirsiniz. Bunların çok çeşitli yardımları var. Mesela beyaz cüppeli o
yaşlı adam tuzakları önceden görebiliyor ve duvarlardaki dev bıçakları tutarak
sizin geçerken oralardan zarar görmenizi engelliyor. Onun dışında savaşçı, okçu
ekleyebilir daha güçlü mücadele edebilirsiniz.
Şarkısını dinlemek insana huzur veriyor
Şarkısı güzel; sesler ve müzikler gerçekten de çok hoş, üstelik huzur verici.
Ama nedendir bilinmez, konsol versiyonunun aynısı grafikler açıkçası hiç de iç
açıcı değil. Eğlenceli oyun yapısı ve diyaloglarına rağmen grafikler oyunun
atmosferini kelimenin tam anlamıyla yok ediyor. Zaten açıkçası kamera açısı ilk
olarak içimi epey sıkmıştı, grafiklerin de fazla bir şey verememesi, oyunu
eğlenceli yapan unsurlarına rağmen olan bütün kurguyu bozmuş. Karakterler
birbirleri içerisine geçebiliyor ve her ne kadar kahramanımızın yaptığı güzel
kombolar ile animasyonlar süslense de bazen uzak, bazen de ağır kalabilmesi
sonucunda oynanıştan çok tat alamıyorsunuz; hepsi bununla da kalmıyor, vuruş
hissi de olması gerektiği gibi olmayınca bence hayli sağlam bir malzeme uygun
değerlendirilememiş oluyor. Çok şeyler umut etmiştim oyun hakkında; ama açıkçası
karşılaştıklarım beni biraz hayal kırıklığına uğrattı demem lazım. Kamera
açısına bir noktadan sonra alışılsa da, bu oyunda olması gereken bu değildi.
Klasik bir Diablo benzeri RPG olsaydı Bard’s Tale’in çok çok daha iyi
olabileceği görüşündeyim.