80’li yıllarda Top Gun ve daha sonrasında yeni Görevimiz Tehlike serisi sayesinde Hollywood’a adını altın harflerle yazdıran Tom Cruise’un baş rolde olduğu yeni filmi Barry Seal: Kaçakçı, bugün itibariyle beyaz perdeye giriş yaptı. Matt Demon’lu Bourne serisi sayesinde ortaya güzel işler koyan yönetmen Doug Liman’a emanet edilen film, belki de son 50 yıl içerisinde yaşamış en ilginç suçlunun hikayesini anlatıyor. Hali hazırda ardı arkası kesilmeyen ve senaryo temelleri sağlam olmayan aksiyon filmleri ile dolu Hollywood, gücü ve ulaştığı topluluklar sayesinde günümüzde sinema dünyasının kalbi konumunda yer alıyor.
Filmin adını ilk duyduğumda bol aksiyonlu klasik bir Hollywood filmi olacağını tahmin etmiştim. Ancak yayınlanan ilk fragmandan sonra film, zaten Narcos dizisi ile Kolombiya kartellerine merakı olan bendenizi oldukça heyecanlandırdı. Tom Cruise’un yanında Bourne serisini de seven biri olarak (son filmi hariç) Barry Seal: Kaçakçı’nın Doug Liman’a emanet edildiğini öğrenince heyecan katsayım daha da yükseldi.
Öncelikle Barry Seal: Kaçakçı filminin gerçek olaylara dayandığını belirtmek istiyorum. Yaşanan olayların detayları her ne kadar film için değiştirilmiş olsa da, filmi izledikten sonra ana karakterimizin başından geçen olayların gerçekliğini hazmetmekte güçlük çekmiyorsunuz. İlk olarak sizlere hikayeden bahsetmek istiyorum.
Kuzey Amerika’nın ünlü havayolu şirketlerinden bir tanesinde çalışan Barry Seal, işinde oldukça başarılı bir pilot olarall hayatına devam etmektedir. Filmde, TWA isimli çalıştığı havayolu şirketinin tarihindeki en genç uçak pilotu olan Barry, mesleğinden sıkıldığı için kendine küçük heyecanlar aramaktadır. Bu noktada filmi eleştirip eleştirmemek tamamen size kalmış durumda. Keza yaşanmış olaylara dayanan bu hikayeyi ilgi çekici yapmak için, yönetmenin bolca Tom Cruise’u kullandığını anlayabiliyorsunuz.
Pilotluk mesleğine devam eden Barry, para sıkıntısı çektiğinden (veya dini imanı para olduğundan) küçük kaçakçılık işleri ile cüzi miktarlarda para kazanmaya devam ediyor. Ancak fragmanlardan da gördüğünüz gibi Barry’nin hayatına CIA dahil olduktan sonra Escobar, Latin Amerika kartelleri, komünist terürist grupları ve daha fazlası sayesinde Barry Seal bir anda kendini kaosun içinde buluyor. Şahsına münhasır bir pilotluk hayatının hemen arkasından Kolombiya’ kartellerinin favori adamı ve CIA ile olan ilişkisi yüzünden, Barry’nin hayatında olan değişiklikler filmde çok güzel yansıtılmış.
Diğer bir yandan film, soğuk savaş döneminde geçtiği için gerilimli sahnelerle karşılaşabiliyorsunuz. Polisiye tarafı oldukça az olan filmde Barry’nin pilotluk yeteneklerini sergilediği anlar, heyecanlı sahneler ile süslenerek seyirciye güzel dakikalar yaşatabiliyor.
Oyunculuklar ise yer yer sırıtırken, Tom Cruise’un başarılı bir şekilde filmi taşıdığını hissetmek mümkün. Özellikle Narcos dizisinde Escobar’ı canlandıran Wagner Moura’dan sonra, Barry Seal: Kaçakçı filmindeki Escobar’ı oynayan Mauricio Mejía’nın performansı Moura’nın performansına göre oldukça düşük kalmış. Diğer bir yandan Kolombiya kartellerinin dallı budaklı ilişkileri maalesef filmde gösterilmemiş. Genel olarak Medellin Karteli’ni gördüğümüz filmde, Barry Seal yaklaşık 10 – 15 dakika içerisinde kartelin bir numaralı adamı haline geliyor. Fakat kartellerin aksine Barry’nin Amerikan Hükümeti ile olan ilişkisi gayet ince bir şekilde işlenmiş. Bu kısımda yine Hollywood, soğuk savaş döneminin kötüsünü Rusya, kahramanını ise Amerika olarak göstermeyi unutmamış.
Sonuç olarak Barry Seal: Kaçakçı, beklentilerimi tam olarak karşılayan bir film oldu. Film ne çok iyi, ne de çok kötü olmuş. Kafa karışıklığına yol açmayan senaryo gidişatı ve her zamanki gibi Tom Cruise’un kaliteli oyunculuğu sayesinde filme harcadığınız zamanın karşılığını alabiliyorsunuz.