Batman: Arkham City’den genel detaylar
2011 oyunlarından belki de ne çok beklenenidir Batman: Arkham City. 2009 yılında Rocsteady’nin ilk oyunla kazandığı muhteşem başarı sayesinde devamının çıkması hiç de sürpriz olmadı. Peki bu yeni gelecek Batman’de bizle neler bekliyor. Daha geniş bir alanda oynayacağımızı biliyoruz, ayrıca eski cihazlarımızın yanımızda olacağını, ilkinden daha çok kötü adamla karşılaşacağımızı ve artık helikopterlere bile tutunacağımızı biliyoruz.
Fakat bunları nasıl ne sıklıkla ve ne zaman yapabileceğiz? Veya beklediğimiz kadar zevkli mi? Oyunun mekaniğinde bir değişiklik var mı? İşte bu soruların cevabını da internette yavaş yavaş belirmeye başlayan ön incelemelerden anlayacağız. PC Gamer dergisinin yayımladığı ön incelemede Arkham City kısaca tanıtılıyor; “Asylum’dan bir yıl sonrasını konu alan yeni oyunda Batman’in uğraşması gereken salgın daha da geniş alanlara yayılıyor. Gotham’ın bir parçasını kendine ayıran etrafı duvarla kaplı Arkham’da tek bir kural var. Eğer kaçmaya çalışırsanız Hugo Strange’in silahlı askerleri tarafından vurulursunuz.
1940’tan beri Batman’in baş düşmanlarından brisi olan Hugo, hikayenin komplike devamlılığından ve çoklu evreninden dolayı daha önce hiçbir Batman düşmanını yapamadığını yapmış ve Batman’in kimliğini öğrenmiştir.
İşte uğraşmanız gereken dünya bu tarz bir şey. Kontrol Strange’in elinde, Joker ise biraz daha düşük bir rütbedeki çete lideri gibi, Çift-Yüz yeni bir korku rejimi yaymaya çalışıyor ve bu karizmatik kötülerin hepsi kendi çetelerinin bölgesinde liderlerininkilere benzer kıyafetlerle rakip bölgelerin peşinden koşuyorlar.
Zaten bu güç savaşı da oyunu daha renkli bir hale getiriyor. Bir çete şehrin bir bölgesini ele geçiriyorsa o bölgedeki binalarda ona göre değişebiliyor. Dolayısı ile önceden girdiğiniz bir binaya daha sonradan tekrar girerseniz çok farklı şeylerle karşılaşabiliyorsunuz. Misal oyunun ilk başlarında Adliye Sarayına girdiğinizde orayı Çift Yüz kontrol ediyor ve Bine ortadan ikiye farklı temalarla ayrılmış durumda.
Oyunda sandbox modu bulunmuyor. Her ne kadar açık bir dünya gibi olsa da yine de bu durum hikayenin anlatımına yardımcı olmak amacını da taşıyor. Yan görevler ise eşya toplama görevleri olmayacak, her şey o görevdeki karakterlerle ilgili olacak. Dolayısı ile tek eşya toplama görevi Riddler’ınkiler olacak.
Oyunun yazarı Paul Dini’nin yazarlık yeteneğinden de bahseden dergi yazarın ikinci oyunda da harikalar yarattığından bahsediyor. Özellikle çeşitlilik konusunda olabildiğince eli açık oyunun hikaye tasarımına en iyi örnek, yer altında hapis tutulan Calendar Man’i gerçek Dünya’da St. Patrick’s gününde giderseniz size o gün işlediği bir cinayeti anlatıyor.
Üstelik Dini’nin etkileri sadece genel hikayede değil ufak detaylarda da göze çarpıyor. Özellikle çerez elemanlarla dövüşürken bile bu adamlar bir yandan sizden dayak yememek için çabalarken bir yandan da size “Ne yapacaksın şimdi duman bombası falan da atarsın sen!” gibi sinir bozucu cümleler geliyorlar. Üstelik o sırada ekranda bir tuş beliriyor ve o tuşa bastığınızda Batman bir duman bombası atıyor.
Oyunun en merak edilen ve ilk oyunda en çok sevilen özelliklerinden birisi olan dövüş mekaniği de ikinci oyunda devam ediyor. Her ne kadar bu mekanik oyunun sonuna kadar sizi götürmeyecek olsa da zaten buradaki esas amaç silahsız serserileri bu şekilde dövmek. Silahlılar veya rehinesi olanlar için daha karmaşık yollardan gitmeniz gerekiyor.
Üstelik ilk oyundaki cihazlarımız da biraz etkinlik genişlemesi yaşamışlar. örneğin ilk oyundaki patlayıcı sprey jel artık belli duvarlarda değil, pek çok yerde hatta dövüşlerde bile etkin bir biçimde kullanılabilecek.
Dedektif kısmına geldiğimizde ise yine zekice tasarlanmış. Artık sadece etraftaki parmak izlerini veya alkol moleküllerini takip etmiyoruz. Bu sefer ciddi ciddi ipuçları bulup bunları birbirlerine bağlamaya çalışıyoruz.