Beat the Game
Özellikle mobil oyun piyasası için kaliteli oyunlar çıkaran ülkemizin geliştiricileri, maalesef maddi tedirginliklerden dolayı hikaye tabanlı ve ayakları yere sağlam basan mekaniklere sahip oyunlar çıkaramıyor. Ancak istisna oyunlar hariç ülkemizden, Türk oyuncularına güvenen cesur geliştiriciler de çıkmakta. Kendini korku ve MMO gibi ana akım türlerden uzak tutan Beat The Game, yeni bir şeyler deneyen cesur bir yapım olarak karşımıza çıktı.
Dünya çapında büyük projelerde yer alan 3D çizim sanatçımız Cemre Özkurt’un ellerinden çıkan Beat The Game, temelinde macera mekaniklerine sahip bir keşif oyunu olarak Steam’de yerini aldı. Oynanış mekanikleri oldukça basit olan Beat The Game, sizi sürreal bir dünyaya bırakarak yolunuzu bulmanızı istiyor. Oyunun hikayesinden bahsetmek isterdim fakat oyunda ne olup bittiğini oyunun sonunda bile çözemedim. Karaterimiz çölde yolculuk ederken oyuna başlıyoruz, fütüristik motorsikleti kaza yapan karakterimiz bir anda kendini sürrelizmle bezenmiş bir dünyada buluyor. Oyunun size sunduğu ana amaç, haritada yer alan ritimlerin tamamını toplayıp büyük şovunuzu yapmaktan ibaret.
Müzik tarayıcımız ile havada uçan nesnelerden veya haritada bulunan eşyaları bir araya getirerek ritimlerimizi topluyoruz. Şahsen bu kısımlarda oyunda ritimleri toplamak için bulmaca öğeleri ile karşılaşmayı bekliyordum. Ancak Beath The Game’de herhangi bir bulmaca mekaniği maalesef yok denecek kadar az. Size ritmi kazandıracak nesneler yerde duruyor. Oyuna koyulan bulmaca mekanikleri ise maksimum derecede az tutulmuş.
Oyunun haritası pek fazla büyük değil, ancak harita üzerinde yer alan sanatsal çizimler ve modellemeler göze oldukça güzel gözüküyor.
Şahsen oyunun en sevdiğim tarafı bu oldu. Ana karakter dahil olmak üzere diğer karakterlerin çizim kalitesi, AAA oyun yapan bir firmanın elinden çıkmış gibi gözüküyor. Harita üzerinde gezerken karakterimizin koşamadığını belirtmek istiyorum. Oyunun oynanış süresini uzatmaya yönelik koyulan bu engeli yer yer oyunda size verilen keşif robotu ile çözebiliyorsunuz. Eğer bir nesneye ihtiyacınız varsa keşif robotu ile haritayı hızlı bir şekilde gezebilir ve nesnenin yerini işaretleyebilirsiniz. Ancak karakteriniz yine de nesnenin bulunduğu noktaya yürümek zorunda. Bu yüzden bir süre sonra, harita üzerinde yürümekten sıkılabiliyorsunuz. Oyunda bir de gece gündüz döngüsü bulunuyor. Böylelikle bazı NPC’ler ile sadece gece veya gündür konuşabiliyorsunuz. Aynı şekilde bazı ritimleri de sadece gece veya gündüz elde edebiliyorsunuz. Gece gündüz döngüsünü haritada yer alan buzdolabına benzer bir nesne ile anlık olarak sağlayabiliyoruz.
Bu kısımdan sonra oyunun müzikleri hakkında konuşmanın vakti geldi.
Keza Beat The Game’in en eğlenceli tarafı, oyunda yer alan müzikleri dinlemek. Ele geçirdiğiniz ritimler sayesinde kendi müziğinizi yapabiliyorsunuz. Doğru kombinasyonlar sayesinde haritada yer alan yaratıkların sizi sevmesini sağlayabilirsiniz. Oyunda ele geçirilmeyi bekleyen 24 adet ritim bulunmakta. Bu ritimlerin neredeyse tamamımın elektronik müziğe ait olduğunu belirtmek istiyorum. Ancak elektronik müziği sevmeseniz de bu ritimler ile yaptığınız müzikler yine de çok kötü değil. 24 adet müzik ritmini bir araya getirdiğinizde konser verme hakkınız oluyor. Zaten oyunda konser verdiğiniz zaman oyunun sonuna gelmiş oluyorsunuz. Beat The Game’i tamamen bitirmem yaklaşık 1 saatimi aldı. Türkiye fiyatı 15 TL olan Beat The Game’i macera oyunlarından hoşlanıyorsanız satın almanızı öneririm.
Arayüzü tamemen Türkçe olan Beat The Game, son geldiğimizde ortalama bir yapım olarak karşımıza çıkıyor.
Bir dönemin ünlü karakteri Karate Kamil’in çizeri Cemre Özkurt ve ekibi ortaya eğlenceli sayılabilecek 1 saatlik bir deneyim koymayı başarmış. Hali hazırda korku oyunlarının yanında MMOFPS gibi video oyun dünyasında pek fazla değeri olmayan (istisnalar hariç) yapımlarla karşımıza çıkan oyunların aksine Beat The Game, farklı birşeyler deneyen bir oyun olmuş.