Oyun İncelemeleri

Bioshock

Su altı şehrine hoş geldiniz. Zaten başka bir yere de gidemezdiniz !!!

1950’li yıllarda günümüz teknolojisini kıskandıracak düzeyde bir proje hayata geçirilir ve okyanusun derin suları altında yaşayan büyük bir şehir kurulur. Bu şehir, sakinlerine hem muhteşem görsellik, hem de şimdiye kadar denenmemiş bir imkân sunmaktadır. Fakat her güzel şeyde olduğu gibi yine bir takım işler ters gider ve ortam kaos alanına dönüşür. Baş karakterimiz ise yaptığı uçak seyahatinde kaza geçiriyor ve uçağın okyanusa çakılması sonucunda hayatta kalan tek kişi olarak göze çarpıyor. Gidebilecek başka yer olmadığı için uçak enkazının hemen yanındaki deniz fenerine doğru yüzüyor. Böylelikle hikâyemiz de başlamış oluyor.

Sitemizde, oyunun detaylı incelemesi bulunduğundan fazla ayrıntıya girmeden kendi izlenimlerimi paylaşmaya çalışacağım. Şüphesiz ki, oyuna ilk başladığımız anda dikkat çeken en önemli özellik grafikler. Yılın modası haline gelen Unreal Engine 3, Bioshock için seçilmiş en şık giysi olarak gözümüze çarpıyor. Başlangıçta yaptığımız ufak deniz altı gezisinde devasa görsellikteki su altı şehrini kabaca görmüş oluyoruz, ama bunlar görüntü olsun diye konulmamış tabii ki. Hepsini sırası geldiğinde teker teker dolaşacağız. Maceramız boyunca gerekli tavsiyeleri telsiz aracılığı ile alıyoruz. Atlas isimli karakter bu sırada bize yardım eden kişi. Yalnız olarak ilerlediğimiz bölümler boyunca sayısız düşmanla karşılaşıyoruz. Baktığımızda su altı sakinleri birbirlerine çok benzemekle birlikte her bir türün ayrı özellikleri olduğunu görüyoruz. Kimi direk saldırırken, kimisinin akrobatik hareketleri göze çarpıyor, kimi alev bulutu halinde kaybolup başka bir yerde belirirken, bunların yanında sadece üzerimize bomba atan düşmanlar da var. Tabii ki bu grubu iyimser halleriyle tanımlarsak “İnsan” grubuna giriyor. Düşman faktörünün ikinci grubunda “Makineler” bize merhaba diyor. Bazı odalarda kamera sistemleri bulunuyor ve bunlar etrafı kolaçan ediyorlar. Doğal olarak kameranın takip ışığına yakalanırsak alarm çalmaya başlıyor. Bu andan itibaren belirli bir süre boyunca üzerimize gözcüler yağmaya başlıyor. Bunların yanında, yerinde sabit olup ateş edenler de mevcut. Düşmanların üçüncü kısmında ise en sevdiğim yaratık (tam anlamda yaratık) Big Daddy’ler bulunuyor. Kendilerine bir saldırı gelmediği sürece karşılık vermiyor ve yoluna gidiyorlar. Bazen tek başına görebileceğimiz Big Daddy, bazen de Little Sister ile birlikte görünüyor. İşte Big Daddy’nin en can alıcı noktası tam burası. Little Sister’a gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı, anında harekete geçerek onu korumak için elinden geleni yapıyor. Yaratığın yüzündeki renkler sakinken sarı, kızdığı halinde ise kırmızı rengini alıyor.

Yalnız bir Big Daddy’yi takip ettim. Etrafta küçük delikler var ki, Big Daddy’ler Little Sister’ları bu deliklere sokuyor. Bunun terside olması mümkün. Takibin sonunda Big Daddy üç kere deliğin yanına vurdu ve arkasından delikten küçük kızımız dışarı çıkıyor. Bu dev yaratığı öldürdüğümüz taktirde Little Sister çok üzülüyor ve “hadi ayağa kalk” gibi sözler sarf ediyor. Bununla birlikte artık korumasız kalan Little Sister’ın kaderi ise tamamen bizim elimize geçiyor. Big Daddy’ler den iyi para çıkarken, Little Sister’lar da “Adam” maddesi için önemli. Öldürmek veya kurtarmak size kalmış, ama bu seçeneklerin oyun sonuna etki edeceğini bir kez de ben söyleyeyim.

Yaşamak için öldürmek. Su üstünde değil, su altında bile!

Yapmamız gereken görev sistemine baktığımız zaman sadece “olup-bitmek” standardında olmadığını söyleyebilirim. Bir görevi yerine getirebilmek için öncelikle onun niteliklerine uygun olmak gerekiyor ve bu özellikler sizde yoksa o görevi yapamıyorsunuz. Bunun için kendinizi geliştirmeniz gerekiyor ve bu da ayrı bir görev teşkil ediyor. Böylece oyundaki muhteşem kurguyu daha iyi anlayabiliyorsunuz. Örneğin telepati yöntemi ile bir kapıyı açmanız gerekiyor, ama bu özellik sizde mevcut değil. O halde bu görevi askıya alıp telepati gücünü bulmak için ekstra bir göreve çıkıyoruz. Bu sıralarda yaratıklar bizi rahat bırakmıyor. Onlara karşı en büyük avantajlarımız olan silahlarımız var. Kazandığımız adam maddeleri ve paralar kendi gelişimimiz için önemli. Adam maddesi sayesinde kendi özel güçlerimizi (Plasmid) ve yetenek seviyemizi arttırma şansına sahip oluyoruz. Çevrede bulunan birçok geliştirme istasyonu, farklı amaçlar için hizmet veriyor. Bunlar sayesinde mermi, sağlık çantası, bomba gibi eşyalara sahip olabiliyoruz. Silahlarımızı sadece tek kullanımlık olan özel istasyonlarda geliştirebiliyoruz.

Plasmid’leri sol elimiz yardımı ile uygulamaya koyuyoruz. Bunlar dondurma, yakma, elektrik verme, Big Daddy’leri hipnotize etme, sahte hedef kullanma, arıları rakiplerin üstüne salma gibi güçler ve bu özellikleri aktif halde kullanabilmek için çevredeki serumlardan (Eye Hypo) kullanmamız gerekiyor. Eğer malzeme almak için para bulunmuyorsa işte burada “Hack” yeteneği devreye giriyor. Bu özelliği birçok makinede kullanabiliyoruz. Örneğin gözcü robotları hack ederek kendi tarafımıza çekebiliriz. Bununla birlikte çevrede gizli kalmış kapalı kasaların veya şifresini bilmediğimiz kapıların açılması için de hack yöntemine başvurabiliyoruz. Tabii bu o kadar da kolay değil.

Her bir cihazın kendine göre zorluk seviyesi var ve yapılan bir yanlışta sağlık barımızda kayıplar meydana geliyor. Bununla birlikte bazen alarm devreye girerek gözcüler aktif oluyor. Belki de en eğlenceli aracımız ise fotoğraf makinesi. Düşmanlarımızın ilginç fotoğraflarını çekerek yüksek puanlar almaya çalışıyoruz. Eğer A alırsak, sağlık paketleri gibi ekstra bonuslar kazanabiliyoruz. Tüm bu görev sistemini düzenleyen ve neyin ne olduğunu açıklayan mükemmel bir de envantere sahibiz. “M” tuşuna basarak haritamızı ekrana getiriyoruz. Hemen sağ alt köşede yapılması gereken görevler, yardım gibi seçenekler de mevcut.

Bilgisayarıma su kaçtı

Unreal 3 modasının son gözdesi olan Bioshock, gözlere şenlik bir yapım. An itibari ile en gelişmiş grafiklere sahip olmakla birlikte şu ana kadar görmediğimiz kalitede su görsellerine sahip. İyi bir ekran kartına sahipseniz, su faktörünü gerçek sanıp bir bez aracılığıyla monitörünüzü silmeye kalkışmayın. Konu itibari ile kapalı mekanlarda geçen oyunumuzun bölüm tasarımları oldukça başarılı, özellikle şeffaf tüp bağlantı geçitlerinden geçerken, okyanus altı manzarası muhteşem. Bununla birlikte ışıklandırmalar da sisteme tam oturmuş. Beğenmediğim tek yön, karakter tasarımları. Yeterince detaylı değiller ve bu benim için oyunun en önemli tek eksisi. Sesler ve atmosfer inanılmaz. Diyaloglar, ambiyans, hele ki Little Sister’ların duyguları öyle bir belli oluyor ki, bir kez daha söylüyorum inanılmaz(!) Bioshock’un fiziksel özellikleriyle de yeterli olduğunu düşünüyorum. Çevredeki her obje hareketlere tepki verebiliyor.

Son olarak yapay zekâdan bahsedecek olursak, kusursuz değil, ama yeterince iyi olduğunu söylemem doğru olur sanırım. Yaratıklar tek olarak saldırdıkları gibi topluca da saldırıyorlar. Genellikle silah kullanan yaratıklar vur-kaç taktiği uygularken, elinde su borusu, İngiliz anahtarı gibi aletler bulunanlar ise hiç dinlemeden saldırıyorlar. Diğer güzel bir yön de sağlıkları azaldığında etraftaki en yakın sağlık istasyonuna doğru koşmaya başlıyorlar. Yaratıklar öldükleri zaman bazı hatalarla karşılaşabiliyoruz. Mesela “biz öldük, sana güle güle” dermiş gibi karakterlerin elleri ve ayakları sallanıyor. Bunun için bir yama gelecektir mutlaka. Bir yama da oyunun performans artışı için düşünülüyor (İnternetin yalancısıyız, ama Oblivion gibi neden olmasın).

Bioshock, elinde bulundurduğu görsel özellikler sonucu ağır bir sisteme ihtiyaç duyuyor. Bir FPS oyunu her zaman en iyi PC’de oynanır. Bu bir görüştür, ama kapsamlı bir görüş. Buna rağmen PC’nin konsola nazaran en büyük eksisi de burada gösteriyor kendisini. Tabii ki donanım sorunu. Durum şu ki, elinizde en az Nvidia 6 serisi bir ekran kartı ve 1 GB RAM mevcut değil ise, bu yapıma hiç yaklaşmayın bile. Zaten bu sistem oyunu en düşük ayarlarında, tüm görsellerden mahrum bir şekilde oynayabilmek için gerekiyor.

Yeniden yüzeyde olmak ne kadar güzel bir duyguysa, Bioshock’un da tamamlanıp elimizde olması bir o kadar güzel. Defalarca oynanıp bitirilmesi gereken son yılların en iyi oyunlarından biri olan Bioshock, laf aramızda bu yılın da en iyi oyunu olarak gösteriliyor ve belli ki bunu da hak ediyor. İmkânlarınızı zorlayabilir, ama bu yapımı şimdi olmasa bile daha sonra mutlaka oynamanız gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu