Blood & Truth
Oyun dünyası, tarihi boyunca devrim sayılabilecek birçok yeniliğe ev sahipliği yaptı. Yazı tabanlı oyunlardan 2D grafiklere sahip yapımlara geçtik. Hayal gücümüzün üzerindeki yükü hafifleten bu yenilik ile birlikte artık oyunlar sadece birer kitap benzeri deneyim değil, görsel bir anlatım da sunmaya başladı. 90’ların başında ise yavaş yavaş 3D dünyasına adım attık. 3D grafikler ile birlikte artık oyunların derinliği artmaya, keşfettiğimiz sanal dünyalar daha anlamlı olmaya başladı. 3D grafiklerin yaygınlaşıp standart hale gelmesinden itibaren oyun dünyası artan gerçekçilik haricinde ciddi bir yenilik görmedi. Gelen yeni nesil konsollar grafiklerin kalitesini arttırmaktan öteye gidemedi. Nintendo Wii ile birlikte belki bu durum biraz egale etmiş olsa da, tam anlamı ile bir devrim diyemedik.
Blood & Truth inceleme
Bugünlerde ise oyun dünyası tam manası ile bir devrimin eşiğinde. Sanal gerçeklik teknolojisi, ilk bakışta fantastik ve uygulanabilir gözükmese de, sunduğu deneyim gerçek anlamda oyun dünyası için bir devrim sayılabilir. Çünkü bu teknoloji ile birlikte artık oyunlar bizler için izlediğimiz ve şahit olduğumuz bir kurgu, hikaye veya kişi yerine, kendimizin başrol olduğu, gerçek anlamıyla first person etkinlikler haline geliyor. Şimdi birçok arkadaşımız bu sözlerin abartı olduğunu, VR teknolojisi ile şimdiye kadar düzgün hiçbir oyun göremediğimizi belirtmek isteyecektir, ve sonuna kadar da haklı olacaklar. Lakin bugün incelediğimiz Blood & Truth isimli yapım, VR teknolojisinin aslında ne kadar başarılı kullanılabileceğinin ve neler yapabileceğinin canlı kanıtı olmuş.
Öncelikle Blood & Truth günümüz AAA kalitesindeki oyunlara nazaran sessiz sedasız bir geliştirme süreci izledi. Hatta ben dahi oyunun inceleme sürümü elime ulaşana kadar oyundan habersizdim. Tamamen sıfır beklenti ile oyunu PS4‘e kurana kadar karşımda geçmişteki örneklerine benzer, basit ve sıkıcı bir VR deneyimi bekledim. Lakin Blood & Truth beni ziyadesi ile şaşırtmayı başardı. Neden mi? Şu yüzden;
Blood & Truth bir aksiyon oyunu. Londra‘da geçen yapımda ailesinin başına kötü şeyler gelmiş eski bir İngiliz askerini canlandırıyoruz. Kardeşimiz ile birlikte ailemiz ve İngiltere İstihbaratı ile birlikte kötü adamlara karşı akiyona geçtiğimiz nispeten klişe sayılabilecek bir hikaye mevcut. Ancak ilk cümlede belirttiğim gibi Blood & Truth bir aksiyon oyunu, ve aksiyonu şimdiye kadar hiç deneyimlemediğiniz şekilde sizlere sunmayı başaran bir yapım. VR deneyimini normal şartlarda tam manası ile yaşamak için geniş bir alana, birçok farklı ekipmana ihtiyacınız oluyor. Blood & Truth ise iki adet Move kolu ve PSVR ile oturarak oynanan bir oyun. Ayarlama yapması, alışması kolay bir aşamadan sonra direk olarak aksiyona dalabiliyorsunuz.
Yapımın klasik VR oyunlarından ayıran birkaç önemli nokta var. Bunlardan biri oyun gerçekten AAA kalitesinde. Yani seslendirmeler, ara sahneler, animasyonlar, grafikler tam anlamı ile kalite kokuyor. Hatta diğer karakterlerin yüz animasyonları bana tıpkı L.A. Noire‘de kullanılan tekniği hatırlattı. Gerçekten konuşmalar esnasında karşınızdaki karakterin mimiklerini görebiliyorsunuz. Oyunculuk tarafında da başarılı iş çıkaran yapım, AAA iddiasına sahip bir yapım için gerekeni fazlasıyla veriyor.
Oyun içerisinde hareket imkanınız belli başlı noktalara ilerlemekle sınırlı. Virtua Cop serisini oynamış oyuncular bu hareket sistemine hiç şaşırmayacaktır. Oyundaki harita içerisinde pozisyon alabileceğiniz belli başlı noktalara bakıyor ve Move’un hareket tuşuna basarak o noktaya hareket edebiliyorsunuz. Pozisyon aldıktan sonra ise vücut hareketleriniz bire bir olarak oyuna yansıtılıyor. Yani siper aldıysanız hafif dikilerek siper arkasına bakabiliyor. Silahınızı kafanızı göstermeden ateşleyebiliyorsunuz.
Şimdi bir VR oyununda bu histen nasıl bahsedilir tam olarak kestiremiyorum ancak vuruş hissine de değinmem gerekiyor. Keza oyunun çok büyük bir bölümünde önünüze geleni John Wick edası ile katlediyorsunuz. Oyunu Move cihazı ile oynadığınız için tam manası ile bir silah tutuyor hissi alamıyorsunuz, Move’u tutuş açınız yani silahla gez göz arpacık yaparak hedef almaya çalışmanız esnasında elinizi biraz fazla aşağı bükmek zorunda kalıyorsunuz, Move’un bu tutuş açısının birazcık iyileştirilmesi gerekiyor keza uzun süre oynadığınızda bileğinizde hafif bir ağrı hissedebilirsiniz. Bu sorunu bir kenara bırakırsak ateş ettiğinizde hissettiğiniz titreşim, tam anlamı ile bir tepme hissiyatı veremiyor olsa da başarılı. Ayrıca düşmana isabet eden mermilerinize düşmanların verdiği tepkiler de keza fazlasıyla gerçekçi. Özellikle Magnum silahını aldıktan sonra önünüze gelene tek atmak, düşmanın o tepkisine bire bir şahit olmak muhteşem bir keyif. Ayrıca diğer elinize de bir silah alma imkanınız yada diğer elinize yaklaştırıp silahı iki elle tutma şansınız da var. Bu şekilde silahı tuttuğunuzda tepmeyi azaltabiliyorsunuz. Veya magnum silahına özel olarak silahın horozunu hızlıca kurabiliyor, sanki bir Western filmi edası ile etrafı tarayabiliyorsunuz.
Karakterinizin Max Payne vari bir de zamanı yavaşlatma özelliği mevcut. Her iki Move’da da ortadaki büyük tuşa basarak zamanı yavaşlatabiliyor, düşmanlarınıza ölüm kusabiliyorsunuz. Bazı anlarda da oyun otomatik olarak bu moda giriş yapabiliyor. Call of Duty serisinden alışık olduğumuz bir odayı basma sahnelerini VR olarak deneyimlemek muhteşem bir keyif sunuyor.
Oyundaki VR deneyimi sadece silahların kullanımı ile sınırlı değil. Alet çantanız ile maymuncuk kullanarak kilit açıyor, bomba kuruyor, elektrik panolarını tamir veya sabote edebiliyorsunuz. Hatta oyun boyunca birkaç küçük oyun oynayabileceğiniz minik etkinlikler de mevcut. Özellikle oyunda bir sanat galerisini bastığınız bölüm var ki tam anlamı ile muhteşem olmuş. Rakibiniz portresini sprey boya ile sabote etmek gibi küçük eğlenceler oyunu dinamik tutmuş.
Her bölüm sonrasında ise güvenli ev diyebileceğimiz saklanma bölgenize dönüyorsunuz. Burada yine küçük oyunlar oynayabilir, poligonda atış talimi yapabilirsiniz. Hatta silahlarınızı burada özelleştirme imkanınız dahi var. Bu özelleştirme sekansı ise yine çok keyifli olmuş. Duvardaki silahınızı alıp, silahları özelleştirdiğiniz alete yerleştiriyor, burada üzerine parçalar takabiliyor hatta sprey boya ile boyayabiliyorsunuz. Silahları açmak için ise bölümlerde kullanmanız gerekiyor. Silah parçaları ise oyunda bulduğunuz eşyaları birikterek açılıyor.
Silahların şarjörünü doldurmak için ise diğer elinizi göğsünüze getirerek bir şarjör alıyor ve silahınıza yerleştiriyorsunuz. Alıştıktan sonra hızlıca yapabildiğiniz bu işlemler oyun performansınızı da etkiliyor. Ancak şarjör taktıktan sonra silahı kuramamanın da eksikliği hissediliyor.
Blood & Truth görsel olarak tabii ki standart oyunların gerisinde kalıyor. Ancak yüksek kare oranı ile birlikte çift ekrana da render işlemi yapılması dolayısı ile görsel anlamda harikalar beklemekte yanlış olurdu. Keza oyunu standart PS4 sisteminde oynadığım halde hiçbir performans sorunu yada FPS düşüşü gözlemlemedim. Sesler tarafında da yine hem karakter seslendirmeleri hem de silah sesleri ve müzikler hayli başarılı olmuş.
Uzun lafın kısası Blood & Truth eğer bir PSVR‘a sahipseniz almanız gereken oyunların başında geliyor. Hatta PSVR sahibi değilseniz dahi bu oyunu bir şekilde oynamanızı tavsiye ederim. VR teknolojisinin geleceğini görmek ve potansiyelini hissetmek adına Blood & Truth biçilmiş kaftan olmuş diyebilirim.