Oyun İncelemeleri

BloodRayne 2

Geçen yılın sonlarına doğru XBOX oyuncularının hemen her birinin evine benim
ve birçok kişinin kalbini yerinden eden, güzeller güzeli ve kızıllar kızılı
Rayne giriverdi tekrardan usulca; hem de ilk oyunun çıkışından tamı tamına bir
sene sonra. Yalnız bir fark vardı ortada; oyun sadece XBOX için çıkmıştı
piyasaya ve kendi kendime sormuştum neyin nesiydi bu saçmalık diye? Gerçi
birincisi de ilk olarak XBOX ve PS2 için piyasaya çıkmıştı ve ondan tam bir sene
sonra PC’de oynayabilmiştim oyunu. Fakat ben kendimi bu yılın, yani 2004’ün
sonunda Rayne ile buluşmaya o denli hazırlamıştım ki, oyunu sadece XBOX’ta
görmüş olmak gerçekten de evlat acısı gibi çökmüştü yüreğimin ta orta yerine. PC
için çıkan demoyu oynadığım güne ve şimdiye kadar kendimi defalarca züğürt
tesellileriyle avutmuş durmuştum; “Hmm… XBOX versiyonundan bir sene sonra
çıkacak, kesin ondan daha iyi olacaktır” falan demiştim. İyi demişim.

Size şu kadarını söyleyeyim; yazı sırasında Rayne’e defalarca aşkımı ilan
edebilirim, hazırlıklı olun. Ya da yerin dibine sokabilirim; buna da hazır olun.
Ama şunu da unutmayın; puanına kaç verirsem vereyim, yazı boyunca gırla oyundaki
saçmalıklardan da bahsetsem, onu alelade bir platform oyununa da benzetsem
kalbimdeki Rayne sevgisi bambaşkadır. Biz oyunları yüreğiyle oynayanlardanız!
Hele hele oyun konusunda kalbimin sultanı Rayne mevzu bahis olursa, her yerde
sevgimi dile getiririm. Ama kahretsin ki serde profesyonellik var; oyunun puanı
neyse vermeye alışmışız bir kere. Oyun kötü olabilir; hatta kimileri için
berbat, tiksinç ve kuskunç bile olabilir; ama Rayne her zaman 1 numaradır ve
puanı hep ama hep 100’dür!

O gözler…

Oyunumuz sırf aksiyondan ibaret ve yapımcılar bunu doğal olarak derin bir hikâye
ile birleştirme yoluna gitmemişler. Genel olarak önünüze çıkanı indirip
ilerleyeceğiniz, konuyu anlamasanız da herhangi bir zorluk çekmeden, hatta
eğlenerek bitirebileceğiniz bir oyun BloodRayne 2. Fakat oyuna ilham olan bir
konu da yok değil. Olayların merkezinde yine Brimstone Society’nin kurucusu
babamız var, tıpkı ilk oyunda olduğu gibi. İlk oyunda kendisini dhampir adlı
yarı insan, yarı vampir yaşam formu haline getiren Nazilerden intikamımızı
almıştık. İkinci oyundaki konumuz ise günümüzde geçiyor. Buna göre The Shroud
adı verilen sistemle, normalde yalnızca geceleri dışarı adım atabilen vampirler
gündüzleri de sokaklara çıkabiliyorlar. Gökyüzü kıpkırmızı kaplanıyor ve güneş
ışığı buradan katiyen geçmiyor. Brimstone Society ise bunun yanı sıra güçlü bir
vampir ve dhampir ordusu kurmaya çalışıyor. Bu sayede dünya üzerindeki insan
hâkimiyetine son verip kendi ırklarını yaymak istiyorlar. Shroud’un sayesinde de
rahat yaşayacaklar. Ve tahmin edin tam da bu sırada ortaya kim çıkıyor? Rayne!
Kurulacak olan ordunun her bir elemanını ortadan kaldırmak üzere başlıyor
ortalığı kana boyamaya.

Oyunun başında kahramanımızı Severin adlı yoldaşı ile birlikte akrabalarının
teker teker kökünü kurutmaya hazırlanırken karşılıyoruz; hem de bir balo
salonunda ve akıllara durgunluk veren simsiyah derin dekolteli tuvaletiyle. Bu
noktada kontrolü ele alıyoruz ve Rayne ile önümüze geleni doğrayıp sömürerek
oyunun sonuna kadar inanılmaz bir aksiyonla aklımız başımızdan gidiyor.

O saçlar…

Oyunumuz üçüncü kişi kamera açısından oynanan bir aksiyon oyunu. Oyun boyunca
tek bir karakteri kontrol edebiliyoruz ve kahramanımız Rayne’in sahip olduğu
bıçaklar ve akrobatik hareketlerle düşmanlarımızın hakkından geliyoruz. İlk oyun
ile ikincisinin karşılaştırması yapılırsa bu oyunun gerçekten de ilkinden çok
daha iyi olduğunu söylemek gerekir. Özellikle Rayne’in görüntüsü olağanüstü
derecede değişmiş. Çok daha kadınsı, çok daha çekici ve ilk halinden defalarca
kat etkileyici bir bedeni var. Yüz hatları ve vücudunun biçimi ilk oyundan bu
zamana geçen yaklaşık 70 yıl içerisinde epey dolgunlaşmış, epey güzelleşmiş;
bakmaya yüreğiniz dayanmıyor, bir defa baktığınızda da gözünüzü alamıyorsunuz.
Animasyonlarından mimiklerine kadar her şey gayet iyi oyuna aktarılmış; devran-ı
cihan bir afet ile aranızda sadece bir monitör camı olduğunu düşünebilirsiniz.
Sözleri ve karakteriyle de yine aynı Rayne; sözünü sakınmıyor, karşısındakini
doğramadan evvel laflarıyla meydan okuyor. Sesi, fiziği, karakteri ile gerçekten
de şeytanın dişi vücutta şekil bulmuş hali denilebilir Rayne için, ki ben son
nefesimi onun dişlerinden vermeye gönüllüyüm.

Sadece vücuduyla iş yapmıyor Rayne tabii ki. O iki narin kolu boyunca
bileklerinden omzuna kadar olan bıçaklarla pek çok kimsenin canını yaktı,
kalbini çaldı, beynini söktü. Nitekim ikinci oyundaki en önemli silahımız onlar.
İlk oyunda kontrollerde sıkıntı yaşarken bir yandan da etraftaki düşmanlarla
mücadele ediyorduk ve kontrollerde zor bir parça olarak görünen bıçaklardan
ziyade etraftaki silahları daha çok kullanıyorduk. En azından ben öyle
yapıyordum ve silahların çok fazla etkili olması sonucunda oyunda da çok zorluk
çekmemiştim. Tek sıkıntım oyunun tahmin ettiğimden biraz uzun sürmüş olmasıydı;
ama bunun da bu noktada değerlendirilecek yeri yok. Buna ilaveten bıçaklar
gerçekten de biraz arka planda kalmıştı. Hâlbuki Rayne’in en büyük ve en önemli
aksesuarıydı onlar; tokaları, çizmeleri ve saçlarıyla birlikte. Oyun boyunca
etrafımızdaki düşmanları öldürdükçe onlardan düşen silahları alma gibi bir şansa
sahip değiliz; Terminal Reality bu sayede bıçakların kullanımını artırmayı
amaçlamış ve oyunun oynanışı baştan aşağı değişmiş.

Yakın dövüşe özendirilmiş olmamızın sonucunda Rayne’e eklenen ekstra akrobatik
hareketler oynanışa cuk oturmuş. Bahsettiğim bu hareketlerden kastım parende
atmak veya havada dönerek ilerlemek değil. Kahramanımız resmen bir bozuk para
gibi hareket ediyor! Hayır, Hayır; bunu Rayne’i aşağılamak için söylemiyorum!
Geriye doğru çift takla atmak, yarım daire çizecek şekilde dönerek takla atmak,
yükseğe zıplamak, ani bir hareketle düşmanın arkasına geçmek gibi ekstra hız ve
kabiliyet gerektirecek hareketleri Rayne rahatlıkla gerçekleştirebiliyor. Oyun
esnasında bütün bunlara o kadar ihtiyacınız oluyor ki, her birini türlü
zamanlarda yapıyorsunuz. Düşmanların zorluk derecelerine göre kimilerini sadece
bunları gerçekleştirerek alt edebiliyorsunuz. Bunun dışında oyun sırasında ana
mönüyü açtığında Move List diye bir seçenek var; burada Rayne’in yapabileceği
bütün hareketleri görebiliyorsunuz ve gerçekten de çok fazla hareket bulunması
fazlasıyla iyi. Her hareketin karşısında o hareketi uygulayabilmek için hangi
tuşlara basmanız gerektiği yazılı. Yalnız burada gerçekten de büyük bir sorun
var. O kadar çok hareket var ki hepsini akılda tutmak imkânsız. Genel olarak
Ctrl ve Space tuşları temeli oluşturuyor; yön tuşları ile birlikte farenin üç
tuşu ile bütün hareketleri yapabiliyorsunuz. Fakat bunlar Mortal Kombat’ta
Fatality yapmak gibi bir şey. Aynı anda beş tuşa birden basarak yapabileceğiniz
hareketler bile var. Elbette bunların hepsi oyun içinde göze oldukça hoş geliyor
ve düşmanınızın ölümü oldukça kolay oluyor; ama yalnızca sol tık ile yön
tuşlarını kullanarak basit hareketleri gerçekleştirdiğinizde de düşmanlarınızı
haklayabiliyorsunuz.

O endam…

Az önce artık etraftaki silahları toplayıp kullanamadığınızdan bahsetmiştim.
Zorlanacağınızı düşünebilirsiniz; zira makineli silahlar, magnumlar artık yok.
Ama Rayne’in yeni bir silahı var. İlk bölümün sonlarına doğru kahramanımız tam
kendine uygun pistol tarzı bir silah buluyor. Vücuduna yapışan bu silahla
uzaktaki düşmanlarını da öldürebiliyor. Hatta bu sayede muhteşem de bir seyir
zevki ortaya çıkıyor. Rayne’in bileklerine yapışan bu silah kan ile reload
edilebiliyor. Fikir bazında ve reload edilmesi sırasında ortaya çıkan görüntü
bakımından insanın kanını donduran bu silahın göründüğü kadar çok fazla yararlı
olmadığını söylemeliyim. Kalabalık üzerinize saldırırken birkaçının enerjisini
azaltmak istediğinizde işinize yarayabilir; ama genel olarak bir devamlılık
beklemeyin. Silahı sık kullanmanıza bağlı olarak şarjörün büyüklüğü de artıyor.
Ele geçirdiğiniz an şarjöre 32 kurşun sığıyorken, üçüncü bölümün sonlarına doğru
40’a kadar çıkabiliyorsunuz. Eh, diyelim ki bütün mermileri bitirdiniz ve
sıfırladınız. Bu esnadan sonra ateşlediğiniz her mermi Rayne’in sağlığından
düşürüyor. Reload etmek istediğinizde ise bir düşmana ihtiyacınız var. Tıpkı ilk
oyunda olduğu gibi karşınızdakine yaklaşıp “E” tuşuna bastığınızda onun kanını
emmeye ve enerjinizi yükseltmeye başlıyorsunuz. İşte tam bu sırada fare ile sağ
tıkladığınızda Rayne iki silahının üzerindeki iki şırıngayı düşmanına saplıyor
ve düşmanının kanıyla silahına mermi yüklüyor. Rayne’den sonra oyunda hoşuma en
çok giden ikinci uygulama bu oldu.

Eski silahlarımız da yok değil. Zıpkınımız yine var. Yine var ve ilk oyundaki
özelliğinden farklı bir görevde onu görüyoruz. BloodRayne’de zıpkını düşmanımıza
saplayıp onu kendimize çekiyor ve yere indirip kanını içiyorduk. Bu kez zıpkını
karşımızdakine sapladığımızda onu istediğimiz yere fırlatma şansına sahibiz
sadece. Bunu da yön tuşlarını kullanarak yapabiliyoruz. Tam bu noktada da çok
güzel bir olay var; eğer ortamda alev, mızrak gibi sivri ve uzun bir cisim
varsa, yön tuşlarını kullanarak karşımızdakini o tarafa doğru fırlatabiliyoruz.
Oyunun akıcılığını sağlamada ve ekstra aksiyon ortaya koymada dikkate değer bir
artı olarak nitelendirilmesi gereken bir özellik. Bazı bölümlerde sırf buna
dayalı minik bulmacalar da bulunmuyor değil. Mesela üçüncü bölümün sonlarında
çöp kamyonunun öğütücü kısmına birkaç tane insan fırlatıp kamyonu bozup
patlamasına neden olmamız lazım.

O tokalar…

O kadar çok silahımız ve yapacak hareketimiz var; bunun karşısında ise hepsini
birden üzerinde uygulayacak onlarca düşmanımız. Oyunda iyi sayılabilecek zekâya
sahip “bol”(!) miktarda düşmanla mücadele ediyoruz. Buna ilaveten sahip
oldukları silahlar ve özellikler onları gerçekten de oldukça zorlaştırmış. Genel
itibariyle üç kısma ayırmak mümkün onları: silahlılar, yakın dövüş silahına
sahip olanlar ve silahsızlar. Silahlı ve silahsız olanlarda çok fazla
zorlanacağınızı düşünmüyorum. Fakat yakın dövüş silahına sahip olanlara çok
fazla dikkat etmeniz gerek. Onların kanını içmek için sadece arkalarından
saldırabilirsiniz. Önden yaklaştığınızda sizi yere düşürüp ellerindeki silahla
şiddetlice vuruyorlar ve böylece enerjiniz epey azalmış oluyor. Ayrıca silahı
olmayan düşmanlar diğerleri sizinle meşgul olurken yerdeki sahipsiz silahları
alıp kullanabiliyorlar. Bu noktaya kadar söylediklerimden her şey iyi; ama tek
yaptıkları şeyin saldırmak olduğunu da belirtmem lazım ki işte bu pek hoş değil.

Az evvel “bol” miktarda düşmanla mücadele ettiğimizi söylemiştim. Her taraftan
onlarca düşman geliyor ve o bölümde yapmanız gereken şeyi gerçekleştirene kadar
iki metrekarelik yerden akın akın çıkmaya devam ediyorlar. Siz kestikçe yenileri
geliyor, onlar geldikçe de siz kesiyorsunuz. Tam bir kısır döngü ve yapımcılar
oyunu böylesi bir kısır döngüye soktukları için kendilerine gülmeliler. Oyunun
başarısız olduğu en büyük noktalardan birisi burası. Odanın duvarları et
parçalarıyla kaplanıp yer yer kan gölleri oluşsa ve güzeller güzeli Rayne’in
midesi bulanıp leğene kussa da yenileri geliyor. Kes babam kes nereye kadar diye
bir noktadan sonra kendinize soruyorsunuz ve anlık galeyana gelip yapımcılara
isyan edesiniz geliyor. O bir şey değil, olan işaret parmağınıza oluyor; sürekli
tıklayınca insan kendini bir garip hissediyor.

Oyunun grafikleri ve sesleri gayet iyi; yukarıda Rayne’i size tarif ederken
ondaki değişikliklerden bahsetmiştim. Mekân tasarımları size sahip olduğunuz
silahları kullandırmada fazlasıyla başarılı. Hemen her bölümün bazı yerlerinde
tıpkı Prince of Perisa’da olduğu gibi direklerden borulara atlıyorsunuz.
Bunların oyuna dağılımını yeterli görmedim; ondan ziyade bunlar bana gereksiz
geldi. Yapımcıların bu aparatları kahramanımızın akrobatik hareketlerini
kullandırmak için etrafa döşedikleri bariz görünüyor. Normaldeyse bu tür oynanış
bana epey saçma gelmiştir. Düşmanlarımızın ölürken çıkardıkları sesler, Rayne’in
çığlıkları ve çok sık görülmese de meydana gelen patlama efektleri iyi sayılır.
Oyunda bulunan seslerin çoğu bunlardan ibaret; müzikler ise çoğu yerde yetersiz
ve cansız.

Ben seni seviyorum Rayne, oyun işin bahanesi…

BloodRayne 2’ye iyi bir oyun olduğu yorumu kısmen yapılabilir. Alışıncaya kadar
kontroller yüzünden sürünebilir, kameranın çoğu zaman yetersizliğinden
yakınabilirsiniz. Grafiklerin iyi oluşu ve bol sayıda aksiyon hareketinin
varlığı bütün bunları iyi biçimde yamamış; ama hepsini ayrı kefelere
koyduğunuzda iyi kontrol edemediğiniz kahramanın varsın bir milyon tane hareketi
olsun neye yarar diyebilirsiniz. Önünüze çıkanı kesebileceğiniz, yazın bunaltıcı
havasında sadece eğlenebileceğiniz bir oyun arıyorsanız BloodRayne 2’yi gözünüz
kapalı tercih edebilirsiniz. Eh, kimileri var ki sırf Rayne aşkına bu oyunu
oynuyor. İtiraf ediyorum ki ben de onlar arasındayım. Çok güzel bir hatun var
oyunda ve sırf bu bile BloodRayne 2’yi almanızı “gerektirebilecek” bir sebep.
Lakin oyun genel olarak çok kaliteli ve her oyuncuyu memnun edebilecek derecede
iyi değil. Son söz olarak şunu söyleyeyim: ben beklediğimi aldım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
  • Gomo
Başa dön tuşu