Diğer Adı: Erased
Yönetmen: Tomohiko Ito
Senaryo: Taku Kishimoto
Stüdyo: A-1 Pictures
Müzik: Yuki Kajiura
Tür: Dram, Gizem
Süre:12 Bölüm
Başrolünde Ashton Kutcher’in oynadığı 2004 yapımı Kelebek Etkisi filmini birçoğunuz izlemiştir. Filmde Evan adındaki genç, tuttuğu günlükler sayesinde o an okuduğu satırlara geri dönebiliyor ve geçmişi değiştirebiliyordu. Benzer durum 2011’de yayınlanan ve bir hayli popüler olan Steins;Gate adlı animede de söz konusuydu. Ana karakter Okabe Rintaro (namı diğer Mad Scientist Hoouhin Kyoma!!) geçmişe mesajlar yollayarak zamanın akışını değiştiriyordu. Hem animenin hem de filmin ortak özelliği ise neden – sonuç ilişkisiydi. Öyle geçmişte bir olayı değiştirdiğinizde ne yazık ki her şey güllük gülistanlık olmuyordu. Boku dake ga Inai Machi (kısaca Boku Machi diye yazacağım) adlı bu haftanın inceleme konusu olan anime de buna çok benzer bir temayı temel alıyor. Bakalım bu seferki zaman yolculuğunda biz farkında olmadan dünya ne kadar değişmiş…
Boku Machi’nin ana karakteri Satoru Fujinuma, 29 yaşında sıradan bir insandır. Mangaka olmak isteyen ama hayatında pek başarılı olamamış, 1+1 apartman dairesinde tek başına yaşayan ve pizzacıda servis elemanlığı yapan orta yaşa merdiven dayamış birisidir. Bu sıradan yaşantısına rağmen Satoru’nun aslında hiç kimsenin bilmediği bir yeteneği vardır. Kendi deyimi ile: “Revival” yani Diriliş. Satoru, bu esrarengiz yeteneği sayesinde kötü bir olay olduğunda o olay yaşanmadan bir ila beş dakika öncesine dönebilmektedir. Örneğin bir kamyon şoförü küçük bir çocuğu ezdiğinde Satoru hemen olayın başına dönerek trajediyi önleme gücüne (veya olduğu gibi bırakma) gücüne sahiptir. Diriliş deneyimi Satoru’nun kontrolünde değildir ve nerede – ne zaman meydana geleceği belli değildir.
Yukarıda verdiğim kamyon şoförü örneğinden sonra Satoru yine bir Diriliş deneyimi yaşar, çocuğu kurtarır ama kendisi hastanelik olur. Dolayısıyla onunla ilgilenmek için Satoru’nun annesi kısa süreliğine de olsa yanına taşınır. Lakin Satoru’nun annesi kimliği bilinmeyen bir saldırgan tarafından Satoru iş dönüşündeyken, Satoru’nun dairesinde bıçaklanarak öldürülür. Satoru evine vardığında maalesef kimsenin yaşamaması gereken bir manzara ile karşı karşıya kalır. Refleks olarak ilk iş annesinin vücudundan saplı bıçağı çıkarmak olur ama aksilik bu ya, eli bıçaklı Satoru’yu komşusu görür ve çok geçmeden polis de olay yerine ulaşır. Anlayacağınız Satoru annesini öldürmekten şüpheli duruma düşer ve olayın da verdiği gerilim ile heyecanla “ben yapmadım” diyerek kaçmaya çalışırken bir Diriliş yaşar. Zavallı Satoru annesinin ölümünü engellemenin düşüncesindedir ama ortada bir terslik vardır. Annesinin ölümünün öncesinde değildir. Bir okulun önündedir ve boyu oldukça kısadır. Diriliş deneyimi Satoru’yu annesinin ölümünden öncesine değil, on yaşındaki haline, yani 1988 yılına göndermiştir. Bu seferki Diriliş deneyimi bir hayli farklıdır ve üstelik gittiği zaman dilimi öyle sıradan bir zaman dilimi değildir. Satoru’nun bulunduğu 1988 yılının şubat ayı, Hinazuki Kayo ve arkadaşlarının kaçırılıp bir müddet sonra ölü bulunmasının öncesidir. Satoru, acaba bu olayların annesinin ölümü ile ilgisi var mı diye düşünürken eline yeni bir fırsatın geçtiğini fark eder: o sene ölen üç kişinin ortadan kaybolup öldürülmesini önlemek.
Boku Machi ilk bakışta daha çok gençlere hitap eden bir anime olarak görülebilir. Özellikle kapak fotoğraflarına baktığınızda üzerinde bulunan iki çocuk resmi böyle düşünmenize sebebiyet verebilir. Lakin animenin içeriği kesinlikle daha çok yetişkin kesime hitap ediyor. Sonuçta ortada çocuk suiistimali, kaçırılma ve cinayet gibi kavramlar bulunmakta. Üstelik tüm bunlara bir de zamanda geriye gitme olayı eklenince ortaya dikkatlice izlemeniz gereken ilgi çekici bir hikâye çıkıvermiş. Ve elbette zamanda geriye gidip olayları değiştirme yeteneği olacak da ortada bazı komplike durumlar olmayacak… Tıpkı Kelebek Etkisi filmi ve Steins;Gate serisinde olduğu gibi yapılan bir değişiklik başka bir olayı tetiklediği için Satoru’nun bazı şeyleri düzeltmeye çabalaması hiç de kolay değildir.
Boku Machi’nin hikayesi sağlam bir zemin üzerine kurulu. Yaşattığı atmosfer de ekran karşısından sizi gayet güzel etkiliyor. Açıkçası ben Satoru’nun çocukluk yıllarındaki o karlı havayı bulunduğumuz şu kavurucu sıcaklarda hissettim desem yalan olmaz. Satoru’nun Kayo’yu ve annesini kurtarma çabası, olayları nasıl değiştirebilirim diye kafa patlatması ve en önemlisi katil kim sorusu (şahsen ben 6. Bölüm itibari ile biliyordum:)) izlerken sizi tetikte tutuyor. Gerilim duygusu seyirciyi sürekli tetikte tutuyor ve kendinizi kolayca animenin içinde hissedebiliyorsunuz. Fakat dikkatimi çeken ve açık konuşmak gerekirse beğenmediğim bir yanı da mevcut. Ölen üç kişi olmasına rağmen animede daha çok ilk öldürülen kız Kayo’nun kurtarılma mücadelesini görüyoruz. Diğer çocukların kurtarılma macerası pek uzun sürmüyor. Belki ilk cinayetin önlenmesinin etkisi olabilir bu, lakin yine de diğer iki çocuğun da heyecanlı maceraları daha uzun sürse daha etkileyici olabilirdi. Üstelik bunlar Satoru’nun tanımadığı kişiler de değil. Şahsen diğer iki çocuk üzerinde de Kayo kadar durulmasını isterdim. Sizce de biraz adaletsiz bir durum değil mi ama?
Animenin çizimleri genel itibariyle oldukça başarılı. Atmosferi yansıtma bakımından hikayeyi oldukça iyi tamamlıyor. Yeri geldiğinde kan kullanılmaktan da geri durulmamış. Kısacası günümüz animelerinin bir çoğuna göre daha gerçekçi bir hava hakim. Öyle ki Satoru’nun annesine dudak bile çizilmiş:) Boku Machi’nin çizimler bakımından diğer animelere göre en büyük farkı Satoru geçmişe gittiğinde görüntünün daha bir kırpılarak şerit haline gelmesi. Yani Satoru 29 yaşında iken görüntü tam ekranken 10 yaşına döndüğünde yukarıda ve aşağıda siyahlıklar oluşuyor.
Bu çalışmanın, yaratıcısı Kei Sanbe’nin şimdilik en ünlü eseri olduğunu söyleyebilirim. Bu kanıya varmamın sebebi ise Boku Machi’nin animeye uyarlanacak kadar yeterli bulunan tek eseri olması. Serinin animesinin yönetmen koltuğunda ise Sword Art Online’da yönetmenlik yapmış, Death Note, Ano Hana, Guilty Crown gibi animelerde görev almış deneyimli Tomohiko Ito var. Anime stüdyosu A-1 Pictures hakkında ise herhalde yazmama gerek yok. Karşımıza çıkan her üç animeden birisinin yapımcı stüdyosu kendileri.
Müziklerden sorumlu Yuki Kajiura ise oldukça deneyimli bir isim. Tıpkı Tomohiko Ito gibi kendisi de Sword Art Online animesinin bestecisi ve bunun dışında Tsubasa Chronicle, Hokuto no Ken, Fate/Zero gibi sevilen animelerde görev aldı. Üstelik çalışmaları sadece animelerle sınırlı değil. Birkaç Playstation oyunu ve filmlerde de besteleri mevcut.
Müzikler çok hoş ve ciddi. Öyle şen şakrak, içinizi ısıtan nameleri Boku Machi’de duyamazsınız. Daha çok ciddi ve vurguları yüksek notalar var. Animenin açılış parçası olan “Re:Re” adlı parça çok güzel. Öyle ki uzun sürümünü dinlemenizi mutlaka öneririm. Kapanış parçası için de güzel diyebilirim ama açılış parçası bir başka güzel. Seslendirmelerde ise küçük bir ayrıntı dikkatimi çekti. Satoru’nun yetişkin hali ve 10 yaşındaki hali arasında inanılmaz bir ses tonu farkı var. Bunu kötü bir şey olduğu için belirtmiyorum. Sadece çok ince tiz bir sesten Satoru’nun bu denli tok bir ses tonuna ulaşması dediğim gibi bayağı bir dikkatimi çekti.
Boku dake ga Inai Machi benim gözümde 2016’nın biten en iyi animesi. Bu sene izlediğim en etkileyici ve keyif aldığım anime diyebilirim. Senaryo bakımından bir – iki küçük kusuru var ama eğer bir bütün olarak ele alırsak, ortada izlenmesi gereken seyir zevki yüksek hoş bir anime var. Özellikle final sahnesi ile ustaca ters köşe yapmayı başarmış bir anime bence. Ayrıca animenin 19 Mart 2016’da çıkmış aynı adı taşıyan live – action bir sinema filminin de olduğunu belirtmek isterim. Şimdiden iyi bayramlar ve haftaya yeniden görüşmek üzere.