Call of Cthulhu

İçerik No İçerik
1 İnceleme
2
Cthulhu Mitolojisi
2
Yazarın Hayatı

Kimsenin bana inanmadığını çok iyi biliyorum, çünkü söylediklerimi
anlayamıyorlar. Hiç birinin asıl gerçeklerden haberi yok! Halen o şeyler
gözlerimin önünde, bir türlü onları söküp atamıyorum. Belki şu anda buradalar,
beni izliyorlar. Doktor geçenlerde gelip bana her şeyi anlatmamı söyledi. Bende
tüm olanları tüm çıplaklığı ile birbir anlattım. Bana baktı “Tamam şimdi biraz
daha uyu bakalım” dedi. Bana inanmadığını biliyorum, gözlerinden okunuyordu. O
yazıyı ve söylenen o kelimeleri çok iyi hatırlıyorum “phnglui mglwnafh cthulhu
rlyeh waghnagl fhtagn”, evet aynen böyle R’lyeh’deki evinde bekliyor. Şu anda
gülüyorum, bu cümleyi sarf ettiğim zaman hemşireler bana bakıyordu. Onlar bunu
anlayamaz, olayları yaşamaları gerek. Aslında hiç bir insan şimdiki durumumu
anlayamaz. Gözlerim halen ölen insanları görüyor. Cesetler yukardan aşağıya
doğru düşerken, yerdeki büyük kollar onları içine doğru çekiyordu. Kırılan kemik
parçalarının sesleri halen kulaklarımda, ölen insanların o kokuları ve
görünüşleri… çıkmıyor ne yapsam aklımdan çıkmıyor. O büyük uzun kolların
sahibi kimdi? Ondan kaçtım, yeniden kasabaya döndüm. Bulduğum tek şey
sessizlikti, evet aklıma deniz yaratılarının insanlara saldırması geliyor. O dev
cüsseli ne olduğu belirsiz şeyin, canlı canlı insanları öldürmesi. Etrafa yakıp
yıkan o diğer şey neydi? Sürekli şey diyorum, çünkü ne oldukları belirsiz.
Hepsinin dönüm noktasını Cthulhu, halen yatıyor ve rüyalara karışıyor. O
tarikat, ne olduğu belirsiz, onlar da bunlara sebep oldu. Bir çok masum insan
öldü, bazılarının hiç bir olaydan haberi yoktu. Artık içimdeki korku ve karanlık
daha da fazla büyüyor, dayanamıyorum. Sürekli kaçsam da o beni kovalıyor. Beni
çağırıyor, o karanlık köşeye hiç gitmeyecektim. Onları hiç görmeyecektim. Neden
karıştım ki? Şunu anladım, bizden saklı olan bir çok şey var. İnsanlar onları
karıştırmamalı, eğer karıştırırlarsa sonları çok kötü olur. Aradaki perde, o
sahte perde kalmalı, yoksa kötülük her yeri sarabilir. Tüm yolları denedim,
artık ondan daha fazla kaçamıyorum. Sadece tek bir çıkış noktası kaldı, ölmek
belki de kesin tek yol. Ne kadar dayanmak istersem isteyeyim, gücü karşısında
donuyorum. Sözlerimi burada bitti, bana inanmasanız bile ben kendimden eminim…

Cadı evindeki düşler

Her şey H.P.Lovecraft’ın yazdığı Call of Cthulhu isimli hikayeden geliyor.
Aslında tek bir hikaye de değil, bir çok öykü var ve bunların hepsi birleştiği
zaman Cthulhu mitosunu oluşturuyor. Cthulhu mitosu oldukça gotik, karanlık,
gerilim ve korku dolu bir atmosfere sahiptir. Şu ana kadar bu malzemeyi
değerlendirebilen pek az oyun çıktı. Çıkan projelerin üstünden ise oldukça uzun
zaman geçti. Bundan yine yıllar önce Call of Cthulhu: Dark Corners of The Earth
adında bir oyun duyruldu. Yayınlanan videoları, ekran görüntüleri, hiç bir
oyunda denenmemiş bazı fikirleri ile dikkat çekmişti. En can alıcı kısmı ise
Lovecraft’ın yarattığı dünyayı konu almasıydı. Yapımcılar hikayelerde geçen bir
çok tasvirin oyunda olacağını ve Cthulhu atmosferini aynen yapım içinde
yaşayacağımızı söylediler. E3 fuarlarında gösterilen videolar, yapılan şovlar
derken oyunun PC versiyonu sürekli ertelendi. 2004 yılının Kasım ayında büyük
bir ihtimal çıkacak dediler, başka bir tarihe alındı. 2005’e geldiğimiz zaman
oyunun Xbox versiyonu piyasaya çıktı. Şanslı Xbox sahipleri Call of Cthulhu’yu
bir güzel oynayıp bitirdiler. PC versiyonu ise aynı yıl içinde iki kere daha
ertelendi ve nihayet beklenen yapım elimize geçebildi.

Yapımcı Headfirst firması İngiltere tabanlı ve geçmişte çok harika işlere imza
atmış bir firma değil. 1998 senesinde Mike ve Simon Woodroffe isimli baba oğul
tarafından kuruluyor. Mike Woodroffe uzun bir süreden beridir programcılık ile
uğraşmış, ayrıca oyun endüstrisi içinde belli bir süre yer almış. Konsollar ve
bilgisayarlar için oyun yapımında yer almak istiyor. Böylece bağımsız olarak
Headfirst Productions’u oğlu ile birlikte açıyor. Firma daha ilki 1993 yılına
kadar dayanan Simon the Sorcerer isimli bir macera oyununun, 3D versiyonunu
yapmıştı. Oyunda şeytan Sordid durdurmaya çalışan genç bir büyücüyü
canlandırıyorduk. Simon the Sorcerer 3D bekleneni veremedi ve oldukça vasat bir
yapım olarak karşımıza çıkmıştı.İlk denemelerinde tutturamayan Headfirst,
akılcı bir taktik yaptı ve Call of Cthulhu’nun bilgisayar oyunu lisanslarını
aldı. Firma; Call of Cthulhu: Beyond the Mountains of Madness, Call of Cthulhu:
Dark Corners of the Earth, Call of Cthulhu: Destiny’s End ve başka bir evrende
geçen Deadlans isimli fantastik, vahşi batı temalı oyunlarını duyurdu. Firma
Dark Corners of the Earth ile Xbox’da oldukça iyi bir başarı yakaladı. Şimdi de
aynı başarıyı PC için tekrarlamak istiyor. Ertelenen yıllar ve oluşan
birikimler, işte Dark Corners of the Earth bunlara cevap verecek mi?

Uyku duvarının ötesinde

Jack Walters geri kalan hayatını geçirmek üzere bir akıl hastanesine kapatılmak
istiyor. Her şey Jack’in bu isteğinin altı yıl öncesinde başlıyor. Boston’daki
bir evde adı sanı hiç duyulmamış olan bir mezhep karışıklığa yol açmıştır.
Mezhebin bulunduğu ev polisler tarafından ablukaya alınmıştır, bu mezhep
üzerinde araştırma yapan Jack olay yerine gelir. Polisler ile sıkı bir çatışmaya
giren mezhep üyelerini durdurmak için Jack, evin içine girer. Çatışan üyeleri
ikna etmek istemektedir, fakat hayatta kalan iki üye de polis tarafından
vurulur. Jack ev içinde araştırmasına devam eder ve korkunç gerçekler ile
yüzyüze gelir. Evin bodrum katında insan aklının alamayacağı olaylara şahit
olur. Bodrum katında bir anda bayılır ve ayıldığında gördüklerinden çok az şey
hatırlamaktadır. Aradan altı yıl geçer, Jack yaşadığı garip olayı unutamaz, ama
anımsamak istediğinde bunu tam olarak başaramaz. Tek hatırladığı o eve sadece
girişidir, geri kalan detaylar havada kalmaktadır. Ne zaman olayları anımsamak
istese de acayip kabusler görüp, acı çekmektedir. Karakterimiz başından
geçenleri araştırmak için kendisini bu işe adar. Bu sırada Innsmouth isimli eski
bir balıkçı kasabasından Arthur Anderson isimli biri, Jack’den Brain isimli
kayıp bir genci bulmasını ister. Innsmouth kasabası son zamanlarda esrarengiz
cinayetlere ve kaybolmalar ile yeniden gündeme gelmiştir. Jack işi kabul eder,
kasabaya gelip araştırmalarına başlar. Innsmouth en baştan garip bir yer olarak
karakterimizin gözüne çarpar. Jack’in araştırmaları sonucu kasabanın taşıdığı
korkunç sırlar ve karanlıklar ortaya çıkacaktır. Jack’in yaşadığı bu olaylar
akıl hastanesinde intihar etmesinden birkaç hafta önce 1922 Şubat’ında oluyor.
Konumuz böyle başlıyor ve dallanıp budaklanıyor. Oyunu oynadıkça oldukça ilginç
olaylara rastlayacak ve göreceksiniz. İşin içinde gerçekte nelerin olduğunu
anlayacaksınız? Temeli zaten Lovecraft’ın yarattığı ve bazı kişilerce gerçekten
var olduğu söylenen Cthulhu’ya dayanıyor. Senaryodan daha fazla bahsetmeyelim,
sonuçta oyuncular oynadıkça onu keşfedecektir.

Oldukça iç gıcıklayıcı ve karanlık arka plana sahip bir menü bizleri karşılıyor.
Fonda siyah beyaz, korkutucu görüntüler yer alıyor. Çakan yıldırımlar, arada
gözüken Jack’in karanlık silüeti daha baştan oyunun atmosferini bize yansıtıyor.
Bunların yanında bazı iç titretici sesler de ekleniyor. Bunlara rağmen menünün
ana kısmı oldukça sade bir şekilde yapılmış. Önceden oynadığım bir iki oyunda da
aynısı vardı ve Call of Cthulhu’da da (Artık COC diyorum) fazla detaya inmemize
izin vermeyen temel ayarlar yer alıyor. Kontrolleri, sesin ayarlarını ve
ekrandaki parlaklık ayarlarını buradan yapıyoruz. Grafikler ile ilgili asıl menü
oyun açılmadan önceki karşımıza gelen menüde yer alıyor. Buradan çözünürlüğü ve
Antialiasing’i ayarlayabiliyoruz. Bunlar dışında grafikler ile ilgili başka bir
detay da sunulmuyor. Burası biraz yavan kalsa da olsun deyip, New Game ile oyuna
geçiyoruz.

Celephais

Oyunun en başlarında Jack’in 6 yıl önce başından geçen malum olayı oynuyoruz.
COC’u diğer FPS’lerden ayıran ilk dikkat çekici nokta, ekranda herhangi bir
barın bulunmaması. Evet normal de bir çok oyunda karşımızda olan sağlık, cephane
vs… gibi barlar yer almıyor. Kısaca herhangi bir arabirim yok! Bu en başlarda
biraz korkutucu gelse bile, atmosfere uyum sağlamak için oldukça iyi bir yöntem.
Zaten oyunu oynadıkça zaman ile bu ekrana alışıyorsunuz. Peki ben mermi mi veya
sağlığı mı nasıl göreceğim? Diye bir soru yöneltirseniz, ben de size inventory’e
bakın diye bir cevap vereceğim.Diye bir soru yöneltirseniz, ben de size inventory’e
bakın diye bir cevap vereceğim. Oyun ekranda barları kaldırması ile birlikte,
yeni bir sağlık sistemini de hizmete sunuyor. Inventory ekranı yine sorularımıza
tam anlamı ile bir cevap veremiyor. Neden? Yanımızda ne kadar kurşun kaldığını
görebiliyoruz, fakat silahımızın içinde ne kadar kurşun kaldığını öğrenemiyoruz.
Silahın içinde kurşun kalıp kalmadığını onun içini açıp bakarak kontrol
ediyoruz. Bu yüzden ara sıra bakıp ne kadar kaldığını kontrol edin. Sağlık
sistemi ise bildiğimiz şekilde işlemiyor. Yani enerjinizi gösteren direk bir bar
yok, bunun yerine Jack’in tüm vücudunun dış görünüşü yer alıyor. Jack’in vücudu
belli kesimlere ayrılmış durumda. Bu bölümler; kolu, göğüsü, bacakları, dizleri
vb… olarak gösterilmiş. Hemen aşağıda bu kesimlere uygulayacağınız tedavinin
menüsü bulunuyor. Buradan yaralı olan koluna, diz kapağına, gözüne vb…
istediğiniz yerine tedaviyi uygulayabiliyorsunuz. Tedaviler ise dört farklı
yöntem ile yapılıyor. Yaranın durumuna göre sargı bezi ile sarabilir, Splint
yapabilir yani kırık olan yeri sarmak için ince tahta kullanabilir, dikiş
atabilir veya antidot kullanabilirsiniz. Bu dört farklı yöntem yaranın durumuna
göre yapılıyor. Sağlık menü içinde hangi tedavinin gerekli olması işaretli
olarak size belirtiliyor. İstediğiniz yaraya tedaviyi uygulamak ise size
bırakılıyor. Bu belli açılardan iyi belli açılardan kötü bir biçimde karşımıza
geliyor. İşte oyundaki yeniliklerden biri de bu bağlamda karşımıza çıkıyor.

Yaralandığınız yere göre Jack tepkiler veriyor. Şöyle ki: bacağınızdan
vurulduğunuzda yürümesi yavaşlıyor ve topallamaya başlıyor. Diğer ince ayrıntı
eğer merdivenlerden inmek veya çıkmak isterseniz zorlanıyor ve acı çektiği için
“ah” sesi çıkartıyor. Kolunuzdan yara alırsanız, hedef almanız zorlaşıyor, kırık
bir kol ile kim adam gibi ateş edebilir. Gözünüzden yara aldınız, işte o zaman
görsel olarak hafif ekran bulanabiliyor veya siyah beyaz oluyor. Bunlar oyuna
gerçekçilik unsurları katmış ve oldukça ince detaylı özellikler. İşte bu sırada
istediğiniz yeri tedavi edebilmeniz de olaya karışıyor. İki adet sargınız kaldı
diyelim; bacağınız, kolunuz ve göğsünüzden yaralısınız. Birkaç adette düşman
arkanızda yer alıyor. Onlardan adam gibi kaçamaz ve onları vuramayabilirsiniz.
Stratejik olarak hemen bacağınıza ve kolunuza birer sargı bezi sarıp onları
iyileştirebilirsiniz. Göğüsünüz birazcık daha idare etsin, artık onlardan
rahatça kaçabilir veya tam olarak nişan alabilirsiniz. Arada böyle olaylar ile
karşılaşıp ufak kararlar verebilirsiniz. Yaralandığınız zaman inventory
ekranında bulunan Jack’in yara alan kısmı, görsel olarak gösteriliyor. Tedavi
yöntemi uyguladığınız zaman, ana ekranda karakterimiz sağlık kutusunu cebinden
çıkartıp, içini açıyor ve içinden gerekli olanları alıp uygulamaya başlıyor. Bu
olay kısa bir demo ile kendi gözümüzden görülüyor. Uygulanmanın süresi ağır
yaralı olup olmadığınıza göre kısa veya uzun sürede bitiyor. Jack ilaçlarını
alırken savunmasız bir şekilde kalıyor. Bu sırada vurulabilir veya
öldürülebilirsiniz. Sağlık sisteminde ilginç bir olay da yer alıyor. Diyelim ki
ayağınız kırıldı, fakat Splint’iniz bitti ve tedavi yapmadınız. Bir süre
geçtikten sonra yaraya baktığınızda, kırık yer bir üst kademeye geçmiş ve sadece
kanayan bir yara halini alabiliyor.

Simyacı

Yeni sağlık sistemi göründüğü gibi standartların dışında yer alıyor. Bunun
haricinde inventory ekranında oynadığımız süre, Jack’in notları, kalan tedavi
ilaçları, kalp atışını gösteren bir diyagram ve bir adet morfin bulunuyor.
Diyagram Jack’in yaralarına ve heyecanına göre sürekli olarak değişiyor. Sakin
bir ortamda normal düzeyde seyrederken, heyecanlandığında ise resmen kriz
geçirerek hızlanıyor. Birde hiç bitmeyen morfinimiz var. Bu morfin Jack’in
ağrılarını azaltma da veya heyecanını yenmede işe yarayabiliyor. Yalnız bunun da
bir karşılığı var. Morfini kullandığınız zaman kafanız uyuşuyor ve ekran bir an
da uzayıp kısalıyor. Evet, yaralandığınızda nasıl topallamaya başlıyorsanız,
morfin kullandığınız zaman da, Jack’in beyni uyuşuyor. Ekran bir an da belirsiz
bir şekilde uzuyor kısalıyor.COC’un yenilikleri sadece bunlar ile sınırlı değil. Jack bir insan ve
korkabiliyor. Normal FPS oyunlarında karakterimiz, iğrenç bir yaratık görse dahi
tepki vermez. COC’da bu olay değişiyor ve Jack heyecanlanıyor, korkuyor. Bir
yaratık gördüğü zaman bir an da ekran bulanıklaşıyor. Kovaladıkları zaman veya
çatışmaya girdiği zaman canınından endişe ediyor. Evet normal bir insanın
verdiği tüm tepkileri Jack bize verebiliyor. Yüksek bir yerden baktığında başı
dönüyor, bir ölü gördüğü zaman titriyor. Yaralandığında nasıl tepki veriyorsa,
psikolojik olarakta aynen etkileniyor. Sadece görüntü olarak değil, ses olarakta
etkileniyor ve aynı şekilde tepki veriyor. Karanlık ve sessiz bir yerde
ilerlerken bir çığlık sesi geliyor ve Jack bir an da korkmaya başlıyor. Ekran
yine bulanıklaşıyor, fakat asıl olaylardan biri de burada devreye giriyor.
Çevremizdeki seslerde ekran kadar bulanık hale geliyor, yani boğuklaşıyor. Gerek
görüntü olarak gerekse ses olarak olsun Jack’in tepkileri karşımıza çok iyi bir
şekilde sunuluyor. Korktuğu ve heyecanlandığı zaman hareketleride bundan
nasibini alıyor. Nişan almakta zorlanıyor, yürümesi yavaşlıyor veya
zıplayamıyor. Aynı yaralandığınız zaman ortaya çıkan vuku gibi. Bu anlar da
kontrollere oldukça dikkat etmenizi öneririm. En önemlisi “Öleceğim, öleceğim”
gibi kendi kendine fısıldıyarak konuşuyor.

Delilik bir erdem mi?

COC içinde aksiyon ve macera öğeleri bulunuyor. Macera kısmı klasik temeller ile
oluşturulmuş, fakat senaryo dahilinde zenginleştirilmiş ve sağlam yapılmış.
Kilitli bir yeri açmanız için belirli bir kombinasyona sahip olmanız gerekiyor.
Eğer kombinasyona sahip değilseniz, Jack “Şifre elimde yok, ne yapabilirim” veya
“Sonra denerim” gibi tepkiler verebiliyor. Yani elinizde somut bir bilginin
olması gerekiyor. Bu bilgiyi çevrede konuştuğunuz kişilerden, bulduğunuz
günlüklerden veya bazı bulmacaların çözümlerinden elde edebiliyoruz. Kilitli bir
kasanın şifresini konuşma sırasında, karşınızdakinin verdiği bir ufak bir
ipucundan çıkabiliyor. Bu yüzden karakterler arası diyaloglara dikkat etmek
gerekiyor. Ayrıca bu diyaloglar oyunun senaryosu hakkında önemli bilgiler de
içeriyor. Böylece ne gibi sırların saklandığını veya karanlıkta kalan yönleri
öğrenebiliyoruz. Oyun içindeki bulmacalar biraz mantık ve ufak bir deneme
yanılma yöntemi ile çözülebiliyor. Çok zor değiller, fakat kolay lokma
olduklarını da söyleyemem. Biraz kafa patlatarak veya ufak denemeler ile
çözümlere ulaşabilirsiniz.

Aksiyon öğeleri beni memnun etti diyebilirim. Karakterimiz normalde alıştığımız
gibi bir süper kahraman değil. Normal bir insan ve kolayca ölebilir. Oyun içinde
çatışmalara girip, bolca kovalama ve kaçma sahneleri yaşayacağız. Yapımın ilk
bölümlerinde kasabaya gelmemiz, sonraki bölümde hiç bir şekilde silah
kullanmıyoruz.Özellikle bizi otelde öldürmek istedikleri ve bizim kaçtığımız
bölüm inanın nefesinizi kesecektir. Elinizde herhangi bir silah yok! Siz tek
başınasınız ve sizi öldürmek isteyen manyak kasabalılar. Bazı oyuncular belki
kızacaklar veya bu nasıl bir FPS’dir diye laf söyleyeceklerdir. Bu oyunun sadece
kamera açısının FPS olduğunu belirtir ve içeriğinin oldukça farklı olduğunu
söylerim. Saf kan bir aksiyon sakın beklemeyin. Silahları alıp çatışmalara
girdiğimiz zaman bile oldukça zorlu anlar yaşanıyor. İnsanları kolayca
öldürebilseniz dahi, doğa üstü güçlerin oyun içinde yer aldığını unutmayın.
Karşımızda büyük canavarlar ve hayal ötesinde olan yaratıklar var. Bunların bir
kısmı kurşunlardan etkilenmiyor, o zaman yapmamız gereken onlardan bir an önce
uzaklaşmak. COC ilk duyrulduğunda bahsedilen özelliklerden birine burada
değinebilirim. Yaratıklardan kaçtınız ve bir odaya girdiniz, fakat onlar halen
peşinizden geliyor ve kurşununuz kalmadı diyelim. Yapmanız gereken odanın
kapısını kilitlemek ve önüne eşyalar çekip kapının açılmasını engellemek. Evet
oyunun videolarından görüpte imrendiğimiz bu özellik oldukça yararlı işlere imza
atıyor. Baş edemediğimiz bir düşmandan kaçmak veya zaman kazanmak için kapı
önlerine dolap, mobilya vb… eşyalar sürükleyip kapatabiliyoruz. Bir çok
bölümde bize zaman kazandırmak için bu taktik oldukça işimize yarayacak. Otelde
kovaladıkları zaman veya deniz yaratıklarının peşimizden geldiği kısımlarda,
onlardan kaçmak için zaman kazanmada eşyaların yerlerini değiştireceğiz.
Kapıların asma kilitlerini kapatıp, önlerine kitap dolabını çekeceğiz. Daha
sonrasında ise açık olan pencereden veya mağaranın yıkık kısmından geçip olay
yerinden uzaklaşacağız. Dolapları sürüklerken yerin çizildiğini görebilirsiniz.
Görüntü olarak iyi yapılan bu olay, ses olarakta iyi olarak kurgulanmış durumda.
Dolabın çekilirken çıkardığı sesi kulaklarınızda duyabilirsiniz.

R’lyeh

Aksiyonda dikkat etmeniz önemli noktalarda yer alıyor. En başta Jack’in kolayca
ölebilmesi. Normal bir insan olan karakterimizden, süper kahraman işleri
beklemeyin. Düşmanlarınız ile girdiğiniz silahlı çatışmalar da, eğer
rakipleriniz tutturursa kafanızdan tek mermi yiyerek ölebilirsiniz. Kaçarken
merdivenlerden aşağıya hızlı olsun diye, zıplayarak inmek istediniz diyelim. Bir
anda zıplayıp aşağı düşmeniz karakterimizin bileğini yaralayabilir. Böylece
topallamaya başlarsınız. Kaş yapayım derken göz çıkarmak işte buna denir. Bu
yüzden genelde sağlam bir şekilde ilerlemeye ve fazla risk almamaya dikkat edin.

COC bölümler halinde farklı haritalara sahip. İlk bölüm olan Innsmouth kasabası
harita olarak büyük sayılmaz. Yine de içinde dolanabilir ve sınırlı da olsa
birazcık özgürlük imkanı bulabilirsiniz. Bölümlerde karşınıza kapılı kapılar
gelecektir. Aslında bu macera öğelerinin temelini oluşturan bir taktik. Çünkü
çoğu kapı açılmamasına rağmen, sanki haritayı büyükmüş gibi göstermektedir.
Yapmanız gerekenleri tamamladıktan sonra bölümleri otomatik bir şekilde
geçiyorsunuz. Alternatif bir yol ne yazık ki sunulmuyor. Gitmeniz gereken yer
veya yapmanız gereken belli. Yani eğer kilitli ve açılmayan bir kapı varsa,
muhakkak onu açıp diğer bölüme geçmeniz gerebiliyor. Sadece kilitli yerler
değil, bir bulmacayı çözüp bulmacanın sonucunda diğer bölüme geçme imkanınız
olabiliyor. Yani yapmanız gereken belli, onu yap ve diğer kısma geç. Bu mantıkta
oyunda ilerliyor ve bölümleri geçiyoruz. Eğer bir yerde takılırsak, kesinlikle
bir şeyi eksik yapmış olmalısınız.

Oyun içindeki bölümlerde bir çok karakter ile karşılaşacaksınız. Özellikle
Innsmouth kasabası, içindeki kişilikler ile yaşayan bir yer havasında. İlk
başlarda bu olay hoşunuza gitse de, bir zaman sonra karakterlerin her şeyi
sistematik olarak yaptığını anlıyorsunuz. Mesela kasabadaki heykel önünde
bulunanlar, genel olarak hep aynı yerlerde dönüp dolaşıyor. Başka bir adam ise
kapıları yumruklayıp bir şeyler söylüyor. Belki ilk başlarda bu olaylar dikkat
çekmese de, daha sonra hep otomatik ve aynı hareketlerin yapıldığını
anlıyorsunuz. Karakterler ile etkileşime girme olanağınız var, zaten belli başlı
olan bazı kişiler ile konuşmak zorundasınız.Size bulmacalar hakkında ipuçları,
ne yapmanız gerektiği veya senaryo hakkında önemli bilgiler verebiliyorlar.
NPC’ler ile konuşurken elleri ile saçlarını düzeltmeleri, sizin yüzünüze
bakmaları vb… gerçekçi hareketler yapıyorlar, bu hoş bir ayrıntı olmuş.
NPC’ler ile konuşmaları isterseniz siz yapıyorsunuz veya bazı zamanlar onlar
başınıza otomatik gelip sizin ile konuşuyorlar. Bunu yapmadan önce “Bay Jackson”
gibi kibarca size sesleniyorlar. Bilgisayar kontrölündeki karakterler; yürürken
söyleniyor, kendi kendine konuşuyor veya farklı bir şeyler söylüyorlar. Bu
özellikte onların iyice canlı gibi gözükmesini sağlıyor, fakat yaptıkları
hareketler gibi ettikleri sözcükleride tekrarlıyorlar.

Attis

Kasabada sistematik işler yapan NPC’ler rakiplerimiz olarak pek başarılı
değiller. Ne yazık ki yapay zeka bizi pek tatmin edecek taktik yapamıyor. Oyun
içindeki bazı hatalar ile karşı karşıyayız diyebilirim. Şöyle ki sizi gören bir
NPC’den kaçıp bir duvar dibine girdiğinizde sizi farketmiyor, fakat bazı
zamanlar da ise eliyle koymuş gibi sizi direk olarak bulabiliyor. Genel olarak
yaptıkları sizi gördükleri zaman, direk olarak üstümüze saldırmak veya silahları
ile ateş etmekten başka bir marifetleri bulunmuyor. Sese karşıda duyarlı
olduklarını söyleyemem, sadece gördüklerine çalıyorlar. Bazı yerlerden
sandıkların veya suyun içine balıklama dalıp, oldukça gürültü çıkarmama rağmen
düşmanlarım beni takmadı. İşte bu olay kötü olmuş, görüntü olduğu kadar seste de
aynı takip olmalıydı. Bazı zamanlar yerinizi belli etseniz dahi, halen sizi
aramaya devam edebiliyorlar veya burunlarının dibinde olsanız dahi görmüyorlar.
Açıkcası yapay zeka bende kırıklık yarattı. Birde sürekli spawn olmaları gibi
bir enteransanlıkları da yer alıyor. Oyunda sessizlik önemli bir yer tutacaktı,
ancak yapay zeka yüzüne bu olay ortadan kalkıyor.

COC bir çok konuda yeni fikirler ile gelmiş bir oyun. Karakterinizin heyecanı ve
korkusu ses olsun ve görüntü olsun iyi bir şekilde ekrana getiriliyor. Özellikle
baş dönmesi, ekranın bulanıklaşması gibi efektler güzelce sergileniyor, fakat
genel grafikler efektler kadar iyi değil. Oyun Simon the Sorcerer 3D’nin grafik
motorunun geliştirilmiş bir versiyonunu kullanıyor. Motor geliştirilmesine
rağmen, ne yazık ki zamanının gerisinde kalmış. Genel olarak vasatın biraz
üstünde görüntüler ortaya çıkıyor, fakat yeni nesil oyunları karşılaştırdığınız
zaman sönüyorlar. Kaplamalar derinlik hissi uyandırıyor ve fena iş
çıkartmıyorlar. Yine de bazı yerlerde kaplamaların ortadan kaybolduğunu
görebilirsiniz. Bazı cisimler oldukça köşeli seyrediyor, mesela kilise içine
girdiğimiz zaman çanları çalmak için kullandığımız iplerin, kare olduğu fark
edebilirsiniz.Düşman modellemeleri genel olarak aynı, farklı bir kaç tip var.
Belli zamanlar da nöbet değişimi yaparak karşımıza düşman olarak çıkıyorlar.
Yapımda yer alan ana karakterler ise diğerlerinden farklı, çünkü suratları ve
kıyafetleri ile farklı modellendirildikleri belli oluyor. Mesela oyunun
güzellerinden Rebecca ile karşılaştığınızda bunu anlayacaksınız. Ana karakterler
dışıdakiler ise genel olarak aynı kalmış. Bir kaç ana NPC haricinde
modellemelerin çoğu oldukça korkutucu surat ifadelerine sahip. Tiksindirici
bakışları, duruşları ve mimikleri gerçektende bu insanların, farklı olduğunu
belli ediyor. Cthulhu mitolojisindeki atmosferin tam sağlanması için genel
olarak iç karartıcı renkler yer alıyor. En açık renk bile gri tonlarında
seyrediyor. Genelde siyah, koyu lacivert, koyu kahverengi ve gri tonları
kullanılmış. Bu bir çok kişi için kötü gözükebilir, fakat temel alınan konuyu
tam anlamı ile sağlaması için renklerin seçimi doğru olmuş. Grafiklerin eskiliği
ve köşegenler atmosferi hafiften baltalasa da, kesinlikle bozmuyor. Oyun
içindeki bazı gölgelendirme ve ışık oyunları da fena sayılmaz.

Sesler oyundaki en dikkat çekici teknik özellik. Her şekilde sesler iç
gıcıklayıcı, heyecanı arttıran ve korkutucu yönlere sahipler. Arka sesler insanı
diken üstünde tutabiliyor. Bir bebek veya çocuk ağlaması, ölenlerin çığlıkları,
yaratıkların çıkardığı tuhaf sesler bunlar oyuncuyu rahatsız ediyor. Silah
sesleri de oldukça hoşuma gitti, ne ile ateş ettiğinizi tam anlamı ile
duyabiliyorsunuz. Ses efektleri her yönü ile kendini belli ediyor. Sallanan bir
ipten gelen gıcırtı sesi, sürüklenen bir dolabın sesi veya rüzgardan açılıp
kapanan bir pencere sesi gibi ince ayrıntılara oldukça önem verilmiş. Fonda
çalan ve derinden gelen müzikler korkutucu ortama tam ayak uydurmuş. Müzik
parçalarının hepsi oyunun atmosferi bakımından iyi seçilmiş. Sessizlikten bir
anda yükselen bir çığlık gibi, oyunda çalan parçalar da oyuncuyu tedirgin etmek
için bir anda yükselip alçalıyor. Seslendirmeler yine iyi, ara sinematiklerde
veya normal konuşmalarda bunu iyice duyabilirsiniz. Jack’in seslendirmesine önem
verildiği belli oluyor. Korku temalı bir oyunda en önemli olan noktalardan biri
seslerdir. Call of Cthulhu bu konuda oldukça başarılı ve insanı her şekilde
rahatsız etmeyi başarıyor.

Bilinmezlik

COC fizik modellemesi olarak pek fazla birşey bulunmuyor. Kitaplar veya giysi
dolaplarını kapı önüne çekmek veya bir iki parça kırıp dökmek gibi atraksiyonlar
olsa da daha fazla bir şey beklemeyin. Çevre ile etkileşimin böylesi bir oyunda
daha çok olmasını isterdim, ama olmuyor. Fiziklendirmenin eksikliği ve
grafiklerin iyi olmamasını, oyunun zamanında çıkmamasına bağlıyorum. Belki
sürekli ertelenmeyip, bundan iki üç sene önce çıksaydı şimdiki gibi göze
batmazlardı.

Oyun içinde kullanabileceğimiz ilginç silahlar ve aletler olacak. Half Life ile
özdeleşen levye COC’da da birinci silahımız olarak karşımıza çıkacak. Bunun
haricinde 1920’lere ait makineli tüfek, pompalı ve tabancalar gibi yelpazeye
sahibiz. Silahlar normal insanlar üzerinde etkili olsalar bile, bazı yaratıklara
karşı hiç bir tesirleri olmuyor. Silahlar ses olarak oldukça doyurucu, görüntü
efektleri bakımından ise orta şekerli sayılırlar. Silahları belli olan yerlerde
bulacağız, bunun dışında ölen bir rakibimizin silahını alma gibi imkanımız yok.
Yapım içinde çoğu yerde kurtarıcımız olacaklar. Normalde silah ile ateş etmek biraz zor, çünkü Crosshair yer almıyor. Yinede alternatif ateş mod’u ile sağlam bir şekilde nişan alabiliyoruz. Böylece rakiplerimizi vurmak daha kolay oluyor. Özellikle pompalı tüfekte ikinci mod’u kullanın, çünkü pompalıda normal olarak ateş etmek zor oluyor ve hedefi tutturamıyorsunuz. Genel olarak ikinci ateş mod’unu tüm silahlarda kullanmanızı tavsiye ederim. Ayrıca çevrede az sayıda mermi bulunduğunu ve bunuda göz önüne almanız gerek. Boşu boşuna hedefi tutturamayıp cephanenizi harcamak istemezsiniz. Oyunda ilerledikçe türlü
entrikalar ortaya çıkacak ve neyin ne olduğunu iyi anlayacaksınız. Lovecraft’ın
hikayelerindeki sürpriz olaylar yer alır, yine aynı şekilde oyun içinde oldukça
şaşırtıcı durumlar ile karşılaşabileceksiniz. Güvendiğiniz bir NPC’nin bir
yaratık olduğu veya hiç beklemediğiniz birinin bir anda öldürülmesi vs… gibi
olaylar yaşayacaksınız.

COC’un en etkili özelliklerinden biri Jack’in gördüğü halisülasyonlar ve geri
dönüşümler olacak. Karakterimiz yaşadığı olaylardan dolayı akli dengesi zaman
ile bozuluyor.Bazı zamanlar masum bir insanı yaratık olarak görebileceğiz.
Normalde karşımızda bir düşman görürken, Jack’in beyninin oynadığı oyundan tek
düşmanı üç dört tanede görebiliriz. Böyle sürpriz halüsinasyonlara hazırlıklı
olsun. Flash’lar bizi akıl hastanesine geri götürecek veya oyun başında
yaşadığımız olayları gösterecek. Bunlar öyle yerlerde çıkıyor ki oyuncuyu
rahatsız etmekte bir güzel başarılılar. Bir diğer özellik ise oyunun bir sinema
filmi gibi yapılması, bunu zaten grafiklerde biraz hissediyorsunuz. İş ara
sinematiklere, konuşmalara ve bazı demo’lara gelince kendini belli ediyor.
Mesela biri ile konuşmaya başladığınız anda hemen eski bir film bandı efekti
halini alıyor ve ekranda sinemaskoplar çıkıyor. Bunlar sadece konuşmalar değil,
sinematiklerde ve bir iki demo’da da otomatik olarak oluşuyor. Bir de kendinizi
tedavi ettiğiniz anda yine aynı efekler ortaya çıkıyor. Ara sinematikler oyun
içi grafik motorundan yapılma, görüntü olarak başarılı sayılmasalar da oyunu
anlatmak için yeterliler. Yapımın kontrollerinin oldukça rahat olduğunu da
söyleyebilirim, oyun boyunca bana herhangi bir sorun çıkarmadılar. COC’da, belli yerlerde save yapma imkanınız var. Bu yerler göz veya yıldız şeklinde beyaz boya ile kendini belli ediyor. Bunun haricinde bölüm başlarında ve sonlarında oyun kendi kendine otomatik save ediyor. Bu olay atmosferi baltalamamak için oldukça iyi olmuş, eğer istenilen yerde save yapma imkanımız olsaydı, açıkcası COC’un bir numarası kalmazdı.

Oyunda program hataları bulunuyor. Kapı içinden kafasının yarısı geçip sizi
gören düşmanlarınız veya öldüğü zaman yer vücudunun yarısı giren ölüler gibi
bazı hatalar yer alıyor. Birde oyunun resmi sitesinde forumlara baktığım zaman,
oyuncuların görüntü ile bir kaç sorunu yazıyordu. Şöyleki oyunda kasabaya
geldiğiniz, zaman çevrede bulunanan karakterlerin gölgelerinin ve seslerinin
olup kendilerinin olmaması gibi bir problem varmış. Bazı zamanlar karakterinizin
olduğu yerde takılı kalması gibi bazı hatalar yazıyordu. Oyun boyunca benim
başıma hiç biri gelmedi, ama yine de sizinde haberiniz olsun. Ekran kartı
sürücülerinizin güncel olduğundan emin olun, eski sürücülerde oyunun açılmadığı
belirtiliyordu. Yapımın en aşağı Nvidia Ti serisi veya dengi Directx 8.1
destekli bir ekran kartı istediğinide belirteyim. MX serileri ne yazık ki
desteklenmiyor.

Cthulhu’nun çağrısı

Call of Cthulhu videoları ile ağzımızı açık bırakan, atmosferi ile bizleri
titireten yapım. Şimdi gelelim asıl soruya, yıllardır ertelenen ve bir çok yeni
özellikler içeren yapım, beklediğimize değdi mi? Cevabım evet, yani değdi. Belki
zamanında çıkartılmadığı için grafik ve fizik modellemesi olarak geride kalmış
olabilir, fakat yarattığı o korkutucu atmosfer insanı tedirgin etmeyi başarıyor.
Undying ismi oyun tarihine geçmiştir. Atmosferi, oynanışı, teknik alt yapısı ve
en önemlisi Clive Barker gibi usta bir yazardan çıkma konusu ile oyuncuları
kendine hayran bırakmıştı. Halen bir çok oyuncu adını söyler, bazı zamanlar
kurup yeniden oynayanları bile var. Açıkcası Undying’den sonra onun tadında bir
oyun gelmemişti, fakat Call of Cthulhu bu açığı kapatıyor. Bir çok oyuna ilham
kaynağı olacak yenilikleri ve Lovecraft gibi korkunun babalarından birinin
öykülerini konu alıyor. İster aksiyon ister macera isterseniz başka türler
favoriniz olsun, ama Call of Cthulhu: Dark Corners of the Earth’ü her PC
oyuncusuna şiddetle tavsiye ederim. Kesinlikle kaçırılmaması gereken, güzel bir
yapım.
Call of Cthulhu Mitolojisi



Call of Cthulhu aslında yazar Lovecraft’ın hikayelerinden, Cthulhu
mitolojisinin parçalarından biridir. Yine bu mitoloji yazar tarafından
yaratılmıştır. Nasıl J.R.R. Tolkien’nin Orta Dünyası ve Yüzüklerin efendisi
varsa, Lovecraft’da mitoloji, astronomi ve Arap kültüründen elde ettiği
bilgileri kullanarak, kendince bir mitoloji oluşturmuştur. İşte bunu Cthulhu’nun
Mitosu olarak biliriz. On üç parça hikayeden oluşur.

Yazarın kurgulayıp oluşturduğu bu mitoloji, oldukça ilgi çekicidir. Olaylar
Lovecraft’ın yine kendi yarattığı Necronomicon

Exit mobile version