Call of Duty 3
Yazıya nasıl giriş yapayım diye bir süre monitöre baktım. Aslında “2. Dünya
Savaşı şöyle böyle diye” girebilirim dedim, vazgeçtim. Olmadı gene aynı noktaya
geri döndüm. Şu oyunculuk hayatımın yüzdelik kısmında FPS türünün ağırlığı
fazladır. Oynadığım FPS’ler de kendi aralarında ayrılırlar. Ancak en çok üyesi
bulunan küme 2. Dünya Savaşı olanıdır. Her oyuncunun elinden bir adet 2. Dünya
Savaşı yapımı geçmiştir. Sniper olduk, uzaktan adamları öldürdük. Yeri geldi
tank kullandık, toplu infaz gerçekleştirdik. Normandiya Çıkarması’na katıldık,
Stalingrad’ta çarpıştık vs… birçok tarihi olayı da dijital ortamda yaşadık.
Gerçi 2. Dünya Savaşı dediğin zaman sadece FPS değil, stratejiden simülasyona
TPS’ye kadar, birçok türde oyun çıktı. Kimileri başarılı oldu, klasik olarak
yerini aldı, kimileri tozlu raflarda kaldı.
Üçüncü raunt
Benim aslında en sevdiğim seri Brother in Arms olmuştu. Taktik ve strateji
yapılması oldukça güzeldi. Ancak en sevdiğim yanı duygusallığı ağır basan tarafı
olmuştu. Oyunun birincisi ve ikincisi cidden beni etkilemişti. Call of Duty,
Brother in Arms’a göre daha düzdü. Fakat kotarılmış mükemmel aksiyonu ve savaşın
o ateşli kısımlarını, oyuncuya oldukça iyi yediriyordu. Zaten başarılı olmasının
sebeplerinden biri de buydu. İlk COD’la tanışmam aslında oyun için sunulan 160
Mb’lık bir video ile olmuştu. Oynanışı, grafikleri, sesleri her şey net olarak
videoda işleniyordu. Ekran görüntüleri, sunulan bilgiler derken kalbimizden
vurdu yapımcılar bizi. Asıl yapım oynanadursun, ara fazla soğutulmadan güzel bir
ek görev paketiyle iyice yakınlaştık. Zaman geçti, Call of Duty 2 duyuruldu.
Yeni bir heyecan ve sabırlı bekleyiş. Ancak beklentiler boşa çıkmadı ve
karşımızda doyasıya bizi sindirecek, harika bir oyunu sunmuşlardı. Ancak
bilgisayar sahipleri için hayal kırıklığı, fakat konsol oyuncuları için güzel
bir müjde daha gelmişti, Call of Duty 3.
Artış
COD 3, PC’lerin gözünün yaşına bakmadan konsol bölgesine çıkarma yaptı.
Çıkarmada planlanan bölgelerden birisi de X360’tı. Seri bu sefer bizleri D-Day
zamanına Normandiya Çıkarması’ndan sonraki yaşananlara götürüyor.
Call of Duty 3, aslında bildiğimiz Call of Duty. Ancak bu sefer grafik ve ses
yönünden iyice tavana vurmuş durumda. Bu da atmosferin oldukça yoğun ve güzel
olmasını sağlıyor. Her şeyden önce yapımdaki patlama efektleri muhteşem.
Kendinizi oynarken, resmen savaş sırasında sanabilirsiniz. Aslında serinin
ikincisi de grafik bakımından güzeldi, fakat üçüncü oyun ondan bu konuda daha
iyi. Görsel olarak ilgi çeken önemli noktalardan biri detaylar olacaktır. Mesela
askerlerin üzerlerindeki malzemeleri iyice seçebiliyorsunuz. Sanki karşınızdaki
düz olarak modellenip, üstündekiler de iki çizik atılmış şekilde durmuyor. Çevre
iyi şekilde sunuluyor ve bölüm tasarımları da oldukça tatminkar. Açıkçası COD 3,
aslında serinin diğer iki oyununda olduğu gibi, grafik bakımından güzel.
Ses konusunda ise kalite korunmuş. Seslendirmeler, efektler ve geri kalanlarla
oyunun, oldukça tatminkar olduğunu itiraf etmem lazım. Silahı elinize alıp da,
etrafa kurşun atmaya başladıktan sonra, gelen ses oldukça doyurucu. Yapımcılar
grafik ve ses yönünden kesinlikle sınıfı geçiyorlar. Ancak arada bir ayrıntı
daha var ki, bu bence en güzel kısımlardan sayılabilir. Etraftaki her şeyi
parçalama. Çünkü çevrenizde dolanıp şöyle bir göz atarsanız, nesnelerin
dayanmadığını ve bir süre sonra parçalandığını görebilirsiniz. Bu atmosfere
biraz daha çita yükseltirken, diğer yandan gerçekçiliği de oldukça tetikliyor.Gears of War’da siper alıp ateş ediyorduk. Eğer dayanıksız bir obje arkasına
geçersek, bir süre sonra korunağımız kurşunlardan iyice hasar alıp, yok
oluyordu. İşte aynı kural COD 3’te de geçerli. Eğer kalkıp da taş bir korunak
arkası yerine, tahta bir kapı arkasında durursanız; bir süre sonra kevgir
olabilirsiniz. Bunun nedeni gelen kurşun yağmurundan sonra, o tahta kapının
artık kullanılamayacağı ve yok olacağıdır. Olmayan bir şeyle nasıl korumada
olacaksınız ki? İşte COD 3’ün yine güzel yanlarından birisini burası
oluşturuyor.
Kontrol dersleri
Konsollarda FPS oyunu oynamak zor derler. Ancak bir kere alışıldığı zaman da,
son derece kolay gelebilir. Fakat bilgisayardan konsola geçtiyseniz, epey
zorlanacaksınızdır. Şahsen bir FPS’yi bilgisayarda, fare ile ince ayar çekerek
oynamak bence daha kolaydır. Noktasal atışları dahi yapabilirsiniz. COD 3’ün
noktasal atışları otomatik olarak yapılıyor. Genel olarak hedef alanına giren
bir rakip, lak diye ölüyor. Bu aslında tartışılabilir bir pozisyon. Oyunun
kontrolleri son derece rahat ve kullanışlı. Fakat şu hedef noktasında 12’yi
12’den vurma pozisyonu, atmosferi biraz baltalayıp; yapımı da konsantre bir
şekilde kolaylaştırıyor. Bu basitlik ne yazık ki, COD 3’ün kısa sürede bitmesi
ve yapay zekanın ise kendini gösterememesini sağlıyor. Düşmanlara ufaktan
değinmişken, iyice bir ele alalım. Yapay zeka aslında yeterli, oraya buraya
saklanıp, üstünüze bomba atıyorlar. Sizi vurmaya çalışıyorlar, hatta arada
çeşitlilik dahi yapabilirler. Fakat şu kolayca hedefe girme ve vurulmaları,
onların zorluklarını biraz kırıyor.
Rakiplerimiz vuruluyor da bizde ölümsüz müyüz? Tabii ki bu cevap kocaman bir
hayır. Aslında burada ufaktan bir denge mekanizması işin içine yedirilmiş.
Ekranda bir gösterge yok ve sağlığımız ne kadar kaldı bilmiyoruz. Olay burada
biraz daha gerçekçi hal alıyor. Eğer bir iki kurşun yerseniz, direk kaçın
uzaklaşın, koşun, bir yerlere siper alın. Çünkü siz bir askersiniz, süper insan
değil. Ayrıca bir savaş alanı ve etrafta sağlık denilen bir olay yok. Kesinlikle
kurşunlardan saklanacak bir yerlerde olmalı, ateş ederken dayanıklı bir
korunakta bulunmalı ve ördek gibi etrafta dolanmamalısınız.
Aynı formül
Call of Duty 3’de aynı asker değiliz. Sürekli cephe değiştirip, başkaları
oluyoruz. Görevler aslında mantık olarak aynı. Ancak arada değişkenlikler
gösteriyorlar. Nitekim, COD 3 yine bildiğimiz COD. Aslında oynanış ve ilerleyiş
bakımından, serinin önceki oyunlarıyla gidişatı aynı. İlerle, vur, görevi yap
mantığı aynı şekilde devam ediyor. Belki de en büyük eksi burası, çünkü seriye
ve türe herhangi bir değişiklik veya özellik sunmuyor. Grafik, ses, etrafı
parçalama, bazı ayrıntılar ve hatta kolay kontrolleri gibi artıları dolu. Fakat
kontrollerin oyunu biraz daha basitleştirmesi ve gerçek bir yeniliğin olmaması
kötü tarafa yol alıyor.
Resmi sonuç
Son karara bağlayacak olursak, Call of Duty 3 birincilik ipini göğüslüyor ve
X360 sınavından alnının akıyla çıkıyor. Özellikle savaş atmosferini iyice
içinize işlemek isterseniz ve aksiyondan yanaysanız; COD 3 kaçmaması gereken
kaliteli bir yapım. Yinede seriye bir iki ekstra ve teknik detayda üst bir
çitaya taşımaktan fazlasını da yapmıyor. Belki COD 4 devrim yapabilir, kim
bilebilir ki?