Çok sevdiğiniz bir şey düşünün. Örnek mi vereyim; aile, sevgili, bağımlısı olduğunuz bir sanatçı, film, şehir ya da aklınıza gelen her neyse. İlk tanıdığınız andan itibaren onunla kurduğunuz sonsuz bağınıza bir bakın. O kadar çok seviyorsunuz ki yıllar geçtikçe iyiden iyiye delisi oluyorsunuz. Zamanla karşılıksız bir sevgi bile olabiliyor anlam yüklediğiniz şeye bağlı olarak. Bir canlı ise elbet karşılık bulabilirsiniz. Ama takıldığınız şey size bu denli şeyler vaat etmiyor olabilir. Çok uzaklarında olduğunuz bir şehir, içine düştüğünüz bir şarkı gibi. Aradaki farkın anlaşılması için örnek kısmını uzun tutuyorum. Yani karşınızda anlam yüklediğiniz şey canlı olmayan bir olgu da olabiliyor. Bizim için ortak olan şey aklınıza gelebileceği gibi bir oyundan başkası değil. Son 15-20 senenin vazgeçilmezlerinden olan Resident Evil bahsettiğimiz.
Evren o kadar dipsiz ve sonsuz olmasına rağmen bizleri dünyanın farklı uçlarında olsak bile birleştirebilecek şeyler çok fazla. Burada bir şeyler yazıp çiziyorsak elbet ortak çıkış noktamız bir oyun; Resident Evil.
İçine düşünce kim çıkmak ister?
Herkesin ayrı bir hikayesi vardır. Kimi ilk oyunu ile başlamıştır kimi son oyunuyla. Resident Evil’ı özümseyenlerin ortak noktası ise çok basit aslında. Hisler ve duygular. Eğer bu dünyanın içine girerken karakterleri gerçek hayattan bir dost gibi görebiliyorsanız büyüsünü kapmış sayılırsınız. Şimdi yazının buradan sonrası aslında bu seriyi kocaman bir dünya, karakterlerini en yakın dost, mekanlarını yaşadığı yerler, müziklerini, senaryosunu ve diğer tüm etmenlerini de hayatlarından bir parça olarak görenleri ilgilendiriyor daha çok.
Resident Evil; bu iki kelimenin anlattıkları görünürde çok basit. 15-20 senelik bir oyun serisi. Bu kadar yalın bir anlatımla olayın içinden sıyrılmak mümkün. Ama benim istediğim tam olarak bu değil. Ben derinlerindeki anlamına değinmek istiyorum bu yazıda. Klasik tabirle zombilerin dünyası. Ama klasik tabirlerle de yetinmek istemem. Bir oyundan fazlası bu seri.
Her detayında kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bir oyun. Artık bizi içine çeken o senaryoya bir giriş yapalım diyorum. Hazır olduğunu biliyorum. Başlıyoruz.
Teknolojinin bu denli gelişmediği zamanlarda hayatımıza giren bir oyun. Yakın geçmiş gibi görünüyor 15 sene öncesi. Fakat dünyanın 15 sene öncesinden bugünkü zaman dilimine gelene dek neler yaşadığını gayet net biliyoruz. Uçurum kelimesi az kalabiliyor. Resident Evil için de uçurum kelimesi serinin gidişatında önemli yer teşkil ediyor. Şimdi bir geçmişte neler yaptık ona bir bakalım.
Sana göre sadece bir oyun. Bana göre kocaman bir dünya
Seri aslında basit bir senaryo ile başladı. Ama sadece görünürde basitti. İçine tam olarak girdiğinizde en ufak detaya kadar titizce işlenmiş bir dünyadan ibaretti. Umbrella adında bir şirket ve perde arkasında dönen dünyayı ele geçirme çabaları. Ve tüm dünyayı tehdit eden bir salgın, bunun tam merkezinde kendimizi bulmamız. Sonrasında hayatta kalmaya çalışmamız. Şu an çok klişe görünen bu senaryo serinin ilk çıktığı döneme göre gayet orijinal. Yazının ileri kısmında değineceğimiz seri içi kitle çatışmalarının en büyük sebebi de bu örnekte de görebileceğimiz kuşak farkları.
Resident Evil 1(Remake), Resident Evil 2, Resident Evil 3: Nemesis, Resident Evil Zero ve Resident Evil Code Veronica X. Ana seride görülen bu oyunlar Resident Evil’ın her açıdan başlangıç aşamasını anlatıp ve neden bu kadar efsane haline geldiğinin sorularına cevap olarak karşımızda duruyor. Onları anlatmak için fazla uğraşmaya gerek olmasa da birkaç kelime söylememek olmaz. Jill Valentine, Chris Redfield, Leon Scott Kennedy, Albert Wesker, Ada Wong, Claire Redfield bu arada en ağır basan isimler. Her birisi ayrı ayrı büyük fan kitlelerine sahip sanki sanal olmayan karakterler. Nemesis, Tyrant, Licker gibi benzeri olmayan düşman karakterler. Raccoon City gibi efsanevi bir mekan. Umbrella gibi bir şirket. Müzikler, oynanış ve aklınıza gelebilecek diğer tüm detaylar. Hayatta kalmaya çalışmanın ne kadar zorluğu varsa onları gerçekmiş gibi yaşatan duygular. İşte bu cümle aslında serinin başlangıç aşamasının özeti.
Milyonları peşinden sürükleyen bir oyunun en büyük özelliği size hissettirdikleridir. Resident Evil bu açıdan fark yaratıyordu; Raccoon City sokaklarında zombi ve türevi onlarca düşman arasında yapayalnız, korkarak, gerilerek hayatta kalmaya çalışmak. Karakteri kendiniz gibi görmeye başlamak ve oyun bitip ışıkları yaktığınızda derin bir oh çekmek. Seri tüm bu duyguları insanın içine işleyecek şekilde yaşatarak bir efsane oldu. Ve sonrasında ise olay karmaşık bir bölünme ile devam edecekti.
Değişim ve Gelişim; Her şeydir ya da hiçbir şeydir!
Resident Evil 4 ile devam edeceğiz elbette. Hakkında konuşmanın en zor olduğu oyun bu olabilir. Değişen teknolojilere ayak uydurmak ve geçmişe bağlı kalmak arasındaki ince çizgiden bahsedeceğim. Üzerinde sayfalarca konuşulan bir şey bu durum. Ama Resident Evil tarihinin evrimi ve devrimi bu oyun kesinlikle. İlklerin ve sonların o kadar çok olduğu bir oyun ki. Oyun size hem Resident Evil duygusunu hissettiriyor hem de bambaşka bir seriye başlamış gibi. Bu denli bıçak sırtı bir oyun. Kimisine göre sonun başlangıcı bir oyun kimisine göre olması gerekenlerin yaşandığı. Seride ikiye bölünmenin kendisini ilk defa hissettirdiği yer aynı zamanda.
Bundan sonrası Eski Nesil RE & Yeni Nesil RE şeklinde ne de olsa. Çünkü 4. oyun bildiğiniz gibi ince çizgiler arasında kırılmaların çok yaşandığı bir oyun. Bu da beraberinde yeni nesil kitlenin seveceği bir şeyi getirdi. Seri ulaşamadığı yerlere de ulaşıyordu. Bu olaya dümdüz bakınca istenen şey gibi. Yani hayatında RE oynamamış insanlara ulaşıp onlara kendisini sevdirmesi gayet hoş. Ama bunu yaparken ironik olan kısım ise sanki geçmişi olmayan yepyeni bir oyun gibi olması. Biraz karmaşık oldu bu kısım kabul ediyorum. Demek istediğim ulaştığınız yeni kitle serinin öncesi yokmuş gibi seviyor sizi, yani aslında yeni bir oyun serisi konumunda seviliyorsunuz. Çünkü onların türüne daha yakınsınız artık. Tüm çatışmaların kaynağı da bu nokta şüphesiz. H
Hayatta kalma oyunundan dipsiz aksiyona geçiş. Bu teknolojiyi yakalamaya çalışmakla kabul edilebilecek durum değil. Yani bundan sonrası seri için iki ucu keskin bıçak. Ya özüne dönüp seriyi bu denli efsane yapan şeyler teknolojiye de ayak uydurularak tekrar kazanılacak ya da yeni nesil kitle ile aksiyonun dibine vurup para kazanmaya devam edilecekti. İşin içine maddiyat girdiğinde elbette seçim kolaylaşıyor.
5. oyun gelirken bile belli ettiği şey şuydu; para öylesine acımasız bir silah ki her alanda etkisini gayet net gösteriyor. Seçim yapılmıştı. Seri 4. oyun ile gelen değişime tamamen ayak uydurup neredeyse özünden bir şey kalmamış bir oyun olarak devam ediyordu. İnanın Resident Evil oynadığınızı ise Chris Redfield, Jill Valentine, Albert Wesker karakterlerinin oyunda olması ile anlıyordunuz. Üstüne finalde başka bir devir kapanıyordu. Oyunun baş kötü adamı yok olurken gidişat ile ilgili soru işaretleri çoğalıyordu. Söylemeden geçmemekte fayda var, 4. ve 5. oyun adına RE olarak bakılmadığında çok açıdan mükemmeli yakalıyordu. Bu çok net. Ama oyunun geçmişine bakıp adını RE olarak düşününce eleştirilecek o kadar çok nokta oluyordu ki. Bunları RE ile içli dışlı herkes gayet net biliyor zaten.
6. oyun ile ilgili çok söze gerek yok aslında. RE adından tek kalanın karakterler olduğunu yüzümüze iyiden iyiye vuran bir aksiyon oyunu. Yine bir çok yenilikle gelmişti orası kesin ama 4. ve 5. oyunla beraber yakalanan ivme bile artık yeterli olmuyordu çok net olarak. Geçirdiği evrimle aksiyon severlere ulaşan seri artık o açıdan da baymaya başlamıştı belki. Eski nesil RE kitlesinin artık ne düşündüğü hakkında pek bir şey söylemeye gerek duymuyorum. Çünkü değişimin üzerinden 3 oyun geçip seri bambaşka bir oyun gibi devam ederken bir çoğu halen ilk oyunlarla haşır neşir seriye devam ediyorlardı. Yani öğrenilmiş bir çaresizlik bir nevi.
Şimdi bu kadar detaydan sonra aslında yazının ana konusuna yeni geliyorum. Girişte bahsettiğimiz şeyler burada canlanacaktır. Sevdiğiniz bir olgu her ne olursa olsun ilk andan itibaren özleştirdiğiniz şeyler vardır. Zaman geçtikçe elbet her şey aynı durmayacaktır. Bir değişim belki de gelişim kaçınılmazdır. Ama burası çok ince bir çizgi her açıdan. Eğer değişim ve gelişim içine düştüğünüz o olguyu bambaşka bir şeye çevirebiliyor. Siz ise geçmişten kırıntılar arayıp duruyorsunuz çevresinde. O ise değişim ve gelişimin bir süre tutmasına kanarak özünden her şeyi unutup tanıyamadığın bir şey oluyor ve belki sonunda ölüyor. Ama değişimin tamamen bittiği ve gelişimin de durduğu yer de yol bitiyor. Ve her açıdan bir çıkmazla baş başa kalınıyor. Sonrası tamamen muamma.
Karanlık-Aydınlık ya da Aydnlık-Karanlık. Fark etmiyor. Her şey muamma!
Resident Evil geçirdiği evrim ve devrim sonrası büyük bir çıkmazda gibi görünüyor. 6. oyun öncesi yine böyle bir yazı yazdığımı hatırlıyorum. Bu denli özünden uzak devam edilmesi halinde sıradan bir oyundan öteye gidemeyeceğini ve aksiyonun da artık bayacağını söylemiştim. 6. oyun bence bunun cevabı gibi. Birkaç ay içinde tüketilip çöpe atılan bir oyun gibi oldu genele bakılınca. Resident Evil Revalations yan seri bir oyun olsa da her açıdan RE adına hissettiklerimizi hatırlatan bir oyun olarak daha çok özümsendi. Ve belki de Capcom için bir mesaj sayılabilir bilemiyorum. Çünkü teknolojiye ayak uydurarak özünden birçok şeyi barındırıp böyle bir oyun çıkaranda Capcom sonuçta. İsterse RE ruhunu sonuna dek yaşatabileceğinin çok net örneği. Ama sorun o ki her şey tek ona bağlı; Capcom isterse. Bunun cevabını gelirse 7. oyunda göreceğiz.
Tüm bunlardan sonra bazı keşkeler olmuyor değil. Keşke seri bu denli bölünmeden, ayrıklık yaşanmadan Raccoon City ile beraber bitse, ve sonrasında yaşanan değişim ile çıkan seriler ayrı bir isimle yeni karakterle yeni bir oyun bünyesinde işlenseydi. Ama burada elbette tutmama korkusu olacakken, RE adı altında yapıldığından alınan riskler en aza indirgenmiş oldu. 4-5-6. oyunlarla beraber serinin adı kullanılarak gayet güzel kazançlar elde edildi gibime geliyor. Bunun bir örneğini de beyaz perdeye aktarılan saçma sapan filmlerden görebiliriz. Orada durum daha vahim elbet ama serinin adı kullanılarak para basmaya devam edildiği çok net bir gerçek. O yüzden bu rezalet hakkında fazla yorum yapmamak lazım.
Capcom, Resident Evil’ı 7 bitirdi. Acaba?
Söylemeye çalıştıklarımızın anlaşılacağını umuyorum. Elbette kalemden düşen bu satırlar eski nesil fanların görüşlerine daha yakın ama burada bir serinin bu hallere gelmesinden bahsederken üzülerek bu tür şeyler karalıyoruz. Yeni nesil RE fanlarının da artık gidişattan memnun olmadığını gözlemlediğim için serinin gidişatı hakkında soru işaretleri kafamda çoğalıyor. Capcom neler yapacak bilinmez ama bir gerçek var ki serinin adını kullanarak ve altına dinamit yerleştirerek bugüne dek elde edeceği kazancı sağladı. Ama şimdi tıkanıklık var gibi duruyor. Belki de değil çok net olarak Capcom yeni oyun öncesi Resident Evil’ı 7 bitirdi şeklinde bir durum var ortada.
Umarım bundan sonra şu an pek ses çıkmayan 7. yani yeni oyun gelirse de özüne, adına, şanına yakışır bir geri dönüş olur. Yok olmazsa da bence artık süründürerek can çekiştirmektense böyle bir efsane seriyi tamamen yok etmeyi bilmek gerek. Ölmekte bir kurtuluştur bazen. Ve efsaneler de bazen ne kadar bitmesini ve gitmesini istemesek de ölmeyi hak ediyorlar. Ama yine de dileğim Resident Evil ölmez ve yeniden doğar. Çünkü bir Resident Evil daha yok…