Oyun İncelemeleri

Child of Eden

Oyun dünyasının geneline hakim olan bir konsept var artık. Oyuncu dünyasının en çok sevdiği bu konsept aksiyonun hakim olduğu, kocaman ateşli silahların, tekme tokat dövüşlerin ve büyük patlamaların yaşandığı bir konsept. Elbette çoğumuz bu tarz oyunların yanında, özellikle bağımsız yapımcıların ürünleri olan, sadece platform oyunları, sakin geçen macera oyunları veya bulmaca oyunlarını da oynuyorlar. Fakat bariz gerçeği göz ardı edemeyiz. Bütün bunların ışığında ortaya çıkan bazı oyunlar, kapağına bakılıp hüküm verildiğinden gereken değeri maalesef kazanamıyor.


Ben yalan mı söylüyorum?


İşte Child of Eden da bu tarz bir oyun. Evet, haklısınız oyunun kapağı ve konusu ilgi çekecek türden değil. Birincil kişi görüş açısından ilerlemeli bir tür ile tanımlayabileceğimiz Eden, konu itibari ile şöyle anlatılabilir; Lumi, yani uzayda doğan ilk insanın dijital damgası yeni geliştirilmiş ve en üst seviyede biçimlendirilmiş bir internet versiyonunda saklanmaktadır. Lakin şu anda Lumi’nin belleği parıldayan virüsler tarafından saldırıya uğramaktadır. İşte bizim buradaki görevimiz Lumi’nin kişiliğini oluşturan beş farklı arşiv içerisinde dolaşarak arşivleri saf hale getirmek, yani virüsleri vurmak.



Child of Eden’ı basitçe açıklayacak olursak, oyunun kendi kendine bölüm içerisinde ilerlerken bizim de düşmanları vurduğumuz bir oyun olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu elbette ki basitin de basitine indirgenmiş olur. Açıkçası bu oyunu size nasıl anlatacağımı tam olarak kestirebilmiş değilim nitekim oyunu tek örnek gösterebileceğim diğer bir oyun yine yapımcı Tetsuya Mizuguchi’nin elinden çıkmış olan Rez. Ritim aksiyon türüne yeni yeni alışan oyun dünyası için ne kadar hazırlıklı olduğu şüpheli fakat yaptığım araştırmalarda pek çok kişinin oyunu oldukça beğendiğini görüyorum.


Yoksa bu oyun kafa mı yapıyor?


Eğer dürüst olmak gerekirse ben bizim oyuncu dünyasının bu oyunu fazla tutacağını düşünmüyorum. CoE’a ilk başladığımda ne ile karşılaşacağımı oldukça merak ediyordum. İlk başta gerçek görüntülere sahip bir başlangıç videosu girdi ve Lumi’nin kendisini cennet adı verilen internette gezinirken gördüm. Ardından nasıl bir tesadüf ise Lumi bir su yansımasından dünyayı görür görmez Eden’a virüsler saldırmaya başladı.

Bundan sonrasında iş bize kalıyor. Arşivlerin içerisine teker teker girerek buradaki virüsleri bir bir yok ediyoruz. Bunun için iki farklı cephanemiz bulunuyor. Bir tanesi hedefe kilitlenme özelliğine sahip olan, ki bu şekilde ıskalama ihtimali ortadan kalkan, mavi lazerimiz, diğeri ise çok seri atışlar yapmamızı sağlayan ancak kilitlenme özelliği bulunmayan ve mavi lazer kadar etkili olmayan mor lazer. Nitekim oyunda ikisini de aynı anda kullanabiliyoruz. Ki bu zaten kolay olan işleri daha da kolaylaştırıyor. Mor lazerin bir diğer özelliği ise bazı düşmanların bize gönderdikleri saldırıları sadece bu lazer ile engelleyebilmemiz. Dolayısı ile güçsüz olsa da önemli bir cephane. Cephane demişken oyunda cephane, silah, koruma vs. gibi şeyler mevcut değil. Sadece siz iki silahınız, sağlığınızı yükselten mavi toplar ve plazma küresi şeklinde attığınızda etraftaki küçük düşmanları bir anda temizleyen büyük düşmanlara ise sağlam hasar veren Euphoria videoları.


İşte bu şekilde zaman zaman yavaşlayan zaman zaman hızlanan bir ritim ile bazen sakin sessiz bazen de karma karışık ortamlarda virüslerle savaşıp o arşivi daha doğrusu Lima’nın kişiliğinin parçalarını arındırıyorsunuz.



Cenneti kaç günde kurtarabilirsin?


Tasarım konusuna gelecek olursak, açıkçası her ne kadar rengarenk, cıvıl cıvıl şeyler bazen göze biraz garip gözükse de CoE’ın bölüm tasarımları gerçekten övgüyü hak ediyor. Oyunu sevmeyebilirsiniz ancak oyunun mantığını düşünerek bölüm tasarımlarını incelediğinizde bir ahenklik, estetik bir duruşun olduğunu görüyorsunuz. Her bir bölüm ya da arşiv, dünyanın belli bir kısmını temsil ediyor. Zaten Lima’yı da dünyanın bir yansıması olarak görmek gerekiyor. Örneğin evrim olayı bir balinanın Anka kuşuna dönüşmesi ile açıklanırken, tutku duygusu daha endüstriyel ve mekanik bir ortamla tasvir ediliyor.


Oyunun sesleri ve müzikleri de bölümlerle mükemmel bir uyum içinde çalışıyor. Genellikle chill-out ve trans karışımı bir repertuardan oluşan oyun sadece müziklerini dinlemek için bile alınabilir açıkçası. Zaten lazerler sayesinde ateş ederken aynı zamanda oyuna ritim de veriyorsunuz. Bu şekilde olayın daha da içine giriyorsunuz. Bölüm müzikleri kulağınıza o kadar işliyor ki düzensiz ritim hareketleriniz dahi kulağı tırmalamıyor.


Etrafta sürekli dolanan neon ışıklı virüsler, onlar kadar parlak çevre detayları, bazen başınızı döndürebiliyor. Hani filmlerde kafa iyi olduğunda kahramanın gördüğü hayalleri bizlere anlatmak için fıldır fıldır dönen daireler ve parlak ışıklar olur ya, işte Eden tamamen onlardan oluşuyor desek yeridir. Aslında oynarken çok fark etmiyorsunuz ancak bir beş dakika ara verdiğinizde başınızın oldukça ağrıdığını fark ediyorsunuz.

Lima’nın kurtuluş öyküsünün anlatıldığı Child of Eden sizlere ne kadar hitap eder bilmiyorum ve büyük olasılıkla çoğunuz oyunu beğenmeyeceksiniz. Nitekim doğrusunu söylemek gerekirse, farklı bir deneyim ve güzel müzikler haricinde benim de “oyunum” olduğunu söyleyemem. Hatırlarsanız birkaç ay önce sizlere “Kızlarla oynayabileceğiniz oyunlar” listesi yapmıştık. İşte o listeye yeni bir isim daha ekleyebiliriz. Nitekim o cıvıl cıvıl renkler ve hareketli neon aksiyon kızların oldukça ilgisini çekebilir.


Elbette olayın bir de Kinect boyutu da var. Her ne kadar kutunun üzerinde “Kinect ile daha iyi oynanır” yazsa da, aslında oyun sırf Kinect için yapılmış. Gelgelelim bu biraz zor gözüküyor, nitekim yaptığınız hareketler oldukça yorucu. Misal Euphoria bombalarını atmak için gerçek bomba atıyormuş gibi yapmanız lazım oyunun bazı noktalarda oldukça hızlı olduğunu da düşünürsek, kısa zaman sonra Kinect’i bırakıp gamepad ile oynamaya başlayabilirsiniz.



Saving Digital Lima


Özet olarak Child of Eden bir çılgınlık yapıp denemeyi düşüneceğiniz bir oyun olabilir ancak şunu söyleyeyim ki bir süre sonra sıkılacaksınız. Çünkü tasarımlar temelde her ne kadar farklı olsa da konsept hep aynı olduğundan oyun zamanla kendisini tekrar etmeye başlıyor. Ve oyun oldukça kısa. Gerçi normal modu bitirince bir de hard mod açılıyor ancak o saatten sonra tekrar denemenin bir mantığı kalmadığı için, bunu görmezden gelebiliriz.


Sonuç olarak karar size kalmış elbette. Ben fırsat bulursanız bir bakın derim. Elbette oyundan çok hoşlananlar olacaktır ancak genel kanının bu oyunu fazla tutmayacağını düşünüyorum. Ama yine de oyunun temeli ses ve grafiklerden oluştuğu için puanımı yüksek tutacağım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu