Chrome

Açıkçası bana son günlerde bir haller oldu. Aklım Doom 3 ve Half Life 2 ile o kadar meşgul edildi, üstümde öyle bir hava oluştu ki bunlar dışında piyasada doğru dürüst first-person yokmuş zannetmeye başladım. Sanırım bu yalnız bana özgü bir şey değil. Gördüğüm birkaç forumda da buna benzer şeylere rastladım. Piyasadaki neredeyse tüm FPS’ler, henüz çıkış tarihleri bile belli olmayan, elimizde ancak videoları ve ekran görüntüleri olan bu iki oyunla kıyaslanmaya başlandı. Daha önemlisi gerçekten güzel sayılan oyunlar bile böylesine zorlu rakiplerle kıyaslanılınca bir miktarda olsa prestij kaybına uğruyorlar. Doğal olarak bu durum, piyasaya çıkan/çıkacak diğer oyunlar için oldukça kötü. Zorlu rekabetin sürdüğü, bir nevi kurtlar sofrası sayılabilecek oyun pazarına 1-0 yenik çıkmak gibi ifade edilebilir.

Chrome’da, bu açıdan bakarsak kendinden önce piyasaya sürülen birçok oyun gibi aynı bedbaht kadere sahip. Çıkana kadar öyle gümbür gümbür reklamı yapılmadı ancak ne kadar kaliteli olduğunu şimdi görüyoruz. Burada hemen dikkatinizi başka bir noktaya çekmek istiyorum. Oyunun yapımcı şirketi Polonya orjinli “Techland”. Sizinde dikkatinizi çekti mi bilmem ama son yıllarda eski “Doğu Bloğu” ülkeleri içinde olan Polonya ve Ukrayna, oyun dünyasında seslerini daha çok çıkartmaya başladı. Bu alanda bayağı iyi yapımlara imza atan yapımcıları var. Umarım yakın bir gelecekte Türkiye’den de oyun sektöründe ses getirecek yapımlar çıkmaya başlar. Neyse biz yineoyunumuza dönelim.

Efendim, Chrome gelecekte geçen bir oyun. İnsanlar uzayın çeşitli bölgelerinde koloniler kurmuşlar ve başta madencilik olmak üzere çeşitli faaliyetlere yönelmiş durumdalar. Kahramanımız Logan’da bu alemde yanındaki ortağı ile paralı askerlik yapan bir şahıs. Günlerden bir gün yine beraber gittikleri operasyon sırasında ortağı (Pointer) Logan’a kazık atar ve onu ölüme terk ederek kaçar. Logan’da tam Valhalla’ya (Vikinglerin savaşta ölenlerin gittiklerine inandıkları cennet. Savaşçılar burada gündüzleri savaşır geceleri eğlenirlerdi.) gidecekken nereden geldiği ve kim olduğu belli olmayan güzel bir hanım (Carrie) tarafından kurtarılır. Akabinde Logan, hayatını kurtaran Carrie ile beraber bir yandan evrene hakim olmak isteyen büyük şirketlerin kurduğu kumpasların içinde gezerken diğer yandan eski ortağının kendini niye ölüme terk ettiğini bulmaya çalışır. Senaryo itibariyle oldukça sağlama oturtulan Chrome, hikayeyi azıcık azıcık oyuncuya zerk ederken heyecanı devamlı yüksek tutmayı başaran ender yapımlardan biri. Aslında amacımız eski ortağı bulmak ancak bu amaç öyle güzel oyuna yerleştirilmiş ki konuyla alakasız gibi gelen görevleri yaparken, aslında bizi eski ortağımıza adım adım yaklaştıran kapıları açıyoruz. Kısacası senaryonun işleyişi ve akışı, kaliteli macera filmlerinde görebileceğimiz gibi oyununa yerleştirilmiş. Bu açıdan Chrome’un hanesine kocaman bir artı konduruyoruz.

Görevlere gelince; şimdi size sorsam “Sağdan klasik FPS görevlerini say!” diye eminim hepiniz hiç teklemeden sayarsınız. Nedir bunlar? Düşman üzerine dümdüz ilerleyip ortamdaki herkesi harcama, düşman binalarına gizlice sızma, işe yarar tesisleri havaya uçurma, kaçırılan kişileri kurtarma, belli yerleri savunma vs. vs. Bunların hepsi Chrome’da mevcut. Görevler genelde kocaman haritalar üzerinde geçiyor. Haritalar yüklenirken epey bir bekliyoruz ancak oldukça kısa süren quickload bu tatsızlığı çabuk unutturuyor. Görevler kocaman haritalarda geçiyor ama oynanış bakımından asla insanı sıkmıyor çünkü ne devamlı deli gibi çatışmaya giriyor ne de kilometrelerce boşlukta koşuyoruz. Tüm aksiyon bölümlere o kadar güzel bir şekilde yayılmış ki gerektiği zaman savaşıyor gerektiği zaman sevişi… aman şey yani problem çözüyoruz:) Görevleri icra ederken aralara serpiştirilen Buggy, uzay aracı, Star Wars filmlerinden aşina olduğumuz Imperial Speeder motosiklerinin aynısını ve yine SW’de görülen AT-ST’lere benzer (hani şu iki ayaklı içinde 2 kişilik mürettebat olan makineler) robotları kullanma gibi araç kullanma etkinlikleri oyunun tuzu biberi. Araç kullanma fikri artık yeni nesil FPS’lerde oldukça yerleşti. Bence bu tür şeyler oyunu ilgi çekici (bir de darbeli ilgi matkabı var ama mevzuumuzla alakalı değil. Üff ne pis espri oldu ya:) hale getiren güzel ayrıntılar. Ayrıca ilk kez bir FPS’de gördüğüm, aslında onlarca kez başka yerlerde tek başına oynadığım şifre çözme yolunun (aynı olan iki tane kareyi bulmak) oyuna eklenmesi cidden güzel olmuş. Bravo Polonyalı arkadaşlar:) Bu arada şifrelerde kullanılan sembollerin Star Wars alfabesine oldukça yakın olduğunu belirteyim. Bence yapımcılar tamamen SW fanatiklerinden oluşuyor (bakınız Speeder ve AT-ST)

Oyunda gördüğümüz diğer hoş ayrıntılar ise silah envanterimiz ve Logan’ın vücuduna yaptırdığı eklentiler (implants). Hepimiz biliyoruz ki çoğu FPS’de kahramanımız üzerinde 3 tabanca, 5 tüfek, 18 bomba, onlarca mermi, 5 sağlık paketi vs. bulunur. Ama Chrome bu abartılı gidişata dur diyen ender oyunlardan biri. Genelde RPG oyunlarından aşina olduğumuz envanter sistemine sahip olan oyunda kahramanımızın kullandığı silah ve ekipmanlar bir alan kaplıyor ve dolayısıyla üzerimize belirli sayıda silah/ekipman alabiliyoruz. Envanterimiz 3 bölümden oluşuyor; küçük kutucuklara dürbün, sağlık paketi, mermi kutusu, el bombası gibi şeyleri alabiliyoruz. Asıl büyük bölüme 1 tüfek ve 1 tabanca ve bir miktar elbombası koymak mümkün. Doğrudan müdahale edilemediğimiz ancak görevi yapmaya yardımcı binalara giriş kartı, plastik patlayıcı gibi malzemeler ise 3. bölüme konuluyor. Bu envanter sistemi ile oyun biraz daha gerçeğe yaklaştırılmış durumda. Peki bu yer darlığı herhangi bir sorun oluşturuyor mu? Aslında pek problem yaratmıyor çünkü azalan/biten bomba veya mermiler öldürdüğümüz kişilerin üzerinde bolca mevcut ve bunları almak mümkün. (Bu arada onlarında envanterleri var ve çatışma sırasında harcadıkları mermi, bomba nedeniyle üzerlerindeki malzemeler azalıyor. Bunu “Vietcong”da da görmüştük.) Bu açıdan yaşadığım tek sorun şu oldu; bazı yerlerde hem dürbünlü hem de otomatik tüfeğe ihtiyacımız oluyor. Envanterimize tek bir tüfek alabildiğimiz için bir seçim yapmalıyız, ya seri olmayan dürbünlü silahı ya da makineliyi alacağız. Ama bu çok nadir sorun olan bir şey ve oyunun genel gidişatını etkilemiyor. 

Gelelim Logan’ın yaptırdığı eklentilerine. Logan aslında hafiften donanım hastası sayılan biri ve para kazandıkça (görev bitirdikçe) yeni ekipman taktırıyor. Nereye mi taktırıyor? Elbette ki kendi vücuduna. Takılan bu ekipmanlar ile daha uzağı veya duvarın arkasındakileri görüyor, çok hızlı hareket ediyor, bilgisayar şifrelerini kırabiliyor.(USB’den sızıyor, böyle serçe parmağını sokup:P) Fakat tüm bu eklentileri vücudunu yoran, ona zarar veren şeyler olduğundan ancak yerinde kullanılmaları daha sonra kapatılmaları gerekiyor. Yani devamlı oyunu kolaylaştıran eklentileri kullanmak yok. Oyunun geneline bakarsak bazı yerlerde bunları kullanmak çok yararlı. Aslında içinde bir kez bile kullanmayacağınız şeyler de var ama olsun, bir oyunda bu tür şeylerin olması iyidir, çeşit
olur. 

Şöyle bir bakıyorum da oyunun en zayıf kısmı silahlar gibi geliyor. Kullandığımız silahlar günümüzdekilerin biraz evrim geçirmişleri. Ayrıca silah çeşidi biraz az. Üstelik oyun bunları oyuncuya sunarken biraz cimri davranıyor. Ana silahımız çoğu bölümde standart bir makineli. Tamam arada bazı değişik silahlarda alabiliyoruz ama cephaneleri olmadığı için baba yadigarina geri önek zorunda kalıyoruz. Laf aramızda kullanılan diğer silahlar da pek işe yaramaz. Pompalı yakın çatışmada çok yavaş, dürbünlü tüfeğin zoom kapasitesi çok az, hafif makinelinin isabet oranı çok düşük. Bu arada şaşılacak şey ancak tabancaların bu kadar etkin olduğu başka bir oyun hatırlamıyorum. Aslında gelecekte geçen bir oyun diye araya iyi ki saçma sapan civ cuv sesli lazer tüfekleri, nötron el bombaları vs. serpiştirmemişler. Açıkçası bu tür şeyler mevzu gelecek bile olsa insana saçma geliyor.

Takıldığım bir diğer olumsuz nokta ise ekranın gereksizce doldurulması. Mesela ekranın alt kısmında ortada Aliens vs. Predator’da Marine’lerin kullandığı radara benzeyen kocaman bir radar var. Köşelerde harita, eklentileri gösteren düğmeler ve sağlık barı yeralıyor. Tüm bunlar neredeyse ekranın yarısını kaplıyor ve görüş alanımızı etkiliyorlar. Aslında bunlar daha ufak yapılsa veya ekrandan kaldırılmaları veya en azından ufaltılmaları mümkün olsa daha iyi olurmuş. Ayrıca hedef imlecimiz çok kullanışsız ve maalesef değiştirmek mümkün değil. 

Polonyalı’lar yapay zeka konusunda gerçekten çok iyi iş çıkartmışlar. Wolfenstein’dan bu yana bu kadar iyi bir yapay zeka görmemiştim. Düşmanlarımız bize saldırırken etrafımızı sarmaya çalışıyor, üzerimize gelirken zik zak çizerek koşuyor, ateş ederken civardaki eşyaları siper alıyorlar. Yalnız grup halinde taarruz ederken biraz tutuklar yani bizi vurduklarını biliyor (konuşmalarından anlaşılıyor bu) fakat bitirici hareket için bizim onlara saldırmamızı bekliyorlar. Ayrıca yanlarına el bombası atınca nedense kaçmıyorlar.

Gelelim oyunun teknik ayrıntılarına. Grafik anlamda gerçekten üzerinde bayağı bir emek harcanmış bir oyun Chrome. Göreceğiniz tüm grafikler, oyunun usta ellerden çıktığının bir kanıtı. Sanırım bu sözler grafik anlamda ne gibi bir yapımla karşı karşıya olduğumuzu yeterince anlatmıştır. Oyunun minimum ihtiyaçlarına pek kulak asmayın çünkü bunlarla tüm özellikler kapalı bile olsa biraz zor oynarsınız. Şöyle etrafı adam gibi görmek isterseniz en azından P4 1.7 GHz., 256 DDR RAM ve 128 MB GeForce4 Ti4200 veya Radeon 9500pro’nuz olmalı ki bu özelliklerin bile tam anlamıyla yetmeyeceğini bilin. Sesler ise gayet güzel ve gerçekçi. Yalnız karakterler konuşurken ses tonları ile yüz ifadeleri pek birbirine uymuyor. Yani Logan’ın sinirlendiğini bunu sesinden anlıyor fakat suratına bakınca sadece alnının hareket ettiğiniz görüyoruz. Gözleri, kaşları filan oynamıyor. Neyse canım bu kadar kusur kadı kızında da olur
yahu.

Oyunda hoşlandığınız bölümleri yeniden, tek olarak, oynayabileceğiniz “custom mission” kısmı ile 32 kişiye kadar LAN veya Internet oyununa izin veren multiplayer bölümü de mevcut. MP haritaları devasa ve içinde çeşitli araçları kullanmak mümkün. Yalnız bu kadar güçlü bir oyunu hangi Internet cafe makinesi çalıştırır, yoksa Battlefield 1942, CS veya MoHAA dururken sırf Chrome için kasalarını kucaklayıp arkadaş evine MP maçına götüren olur mu bilemem.

Yüzdük yüzdük gene geldik işin sonuna. Eğer FPS seviyorum derseniz kesinlikle Chrome’u alın ve oynayın. Diplerden sessizce gelen ancak gerçekten de üzerine emek harcandığı belli olan, ortalamanın üstünde bir yapım. Üstelik orijinali, 35 Milyon TL. gibi uygun sayılabilecek bir fiyattan ülkemizde de satılıyor (www.avaturk.com) Bence bu fiyata da değer. Yazının başında da dediğim gibi belirli oyunlara fazla takılmayın ve diğer oyunlara da şöyle bir göz atın. Çünkü kaliteli ürünler gelmeye devam ediyor.

Exit mobile version