CityBus
Son zamanlarda Terraria’ya sardım. Piksel grafiklerine rağmen tam bir şaheser. Hatta başına oturduğunuz zaman sizi kendine kolayca bağlıyor. Ben de diğer yazar arkadaşların tavsiyesiyle ufaktan bir göz attım, sonra devamı geldi. Kendimi deli gibi yeraltına doğru kazma işleriyle yoğunlaşırken, maden ararken bulur oldum. Basit ve etkileyici bir oyun yapmak zor bir iş değil gibi duruyor, aslında öyle değil. Kısaca dışarıdan çoğu işin kolay gözükmesi meselesi gibi.
Gelelim asıl konumuza. Birkaç yakın arkadaş oturmuş, bir şeyler yapalım demişler, yalın, eğlenceli olsun demişler, demişler de demişler. Ortaya ne çıkmış? Oyun demeye bin şahit gerektiren bir yapım…
Bunlar nasıl işler?
CityBus, isminden aldanıp bildiğiniz otobüs simülasyonu türünde değil. Yolcuları alayım, duraklara bırakayım, trafik kurallarına uyayım, zamanında görevleri başarayım gibi klasik görevleri es geçiyoruz. Bunun yerine emrinizdeki otobüsle ortalığı darmaduman etmeye çalışıyorsunuz. Verilen zaman içinde bilmem kaç tane ağacı yok et, arabaları parçala, binaları patlat, şu kadar hız yap gibi ilginç şeyler var. Görev sayısı da toplamda altı tane. Bunları yaptıkça belli bir puan da kazanıyorsunuz. Ok tuşları veya klasik FPS kontrolleri (W, A, S, D) ile sarı kızımızı yani otobüsümüzü yönlendirip, sadece yok etmeye çalışıyoruz. Bir de fareye yapacağınız tek tıklamayla, otobüsün tavanından bir amca çıkıp etrafa ateş ediyor.
Etraftan aldığınız sağlığınızı yükselten, size silah veya güç veren çeşitli Power-up’lar var. Silah sayısı da keza altı olarak tutulmuş. En baştaki sarı otobüs dahil toplamda beş otobüs ve kısaca ortalığı kasıp kavurduğumuz beş farklı şehir bulunuyor. Kullandığınız otobüs nasıl bir güce sahipse kocaman yıkılmaz dediğiniz binalar bir iki defa toslamayla atom bombası gibi patlayabiliyor, ağaçlar kökünden sökülüyor, araçlar havaya uçuyor. Evet, havaya uçuyor dediğim patlamayla değil resmen göğe yükseliyorlar.
Yapımın grafikleri de iyi değil. Tamam Cel-shaded grafikler var, hatta tepeden bakınca Grand Theft Auto: Chinatown Wars’u anımsatır şeklinde. Patlamalarda ve çarpışmalar da çizgi roman gibi konuşma baloncuları şeklinde “Boom, Bang” tarzı görsellik çıkıyor, ama olmamış. Chinatown Wars’ta bir tasarım vardı, konsept vardı. Baktığınızda o görsellik etkileyici duruyordu, ama CityBus bunları bir türlü beceremiyor. Bir de şehir dışına çıkmaya çalıştığınızda 1950’lerin televizyonları gibi karınca savaşı ekrana yansıyor ve kendinizi tekrardan şehrin içinde başlarken buluyorsunuz. Sanki uzaylılar kaçırmış da, sizi bırakmış gibi. Seslerin az buçuk elle olmasa da, parmak ucuyla tutulabilirliği var, ama onlar da oyunun genelinden nasibini almış. Ana menüde çalan parçada eski yılların müziklerini hatırlatıyor ve oyunun atmosferine giden bir tonu var.
Buradan sonrası nokta
Aslında çizgi film gibi grafiklerle, çarpma, parçalama işlemleriyle CityBus daha iyi bir oyun olabilirmiş, ama şu haliyle pas geçiyor. Bunlar biraz daha iyi bir konseptle verilseymiş keşke. Ne yazık ki insanı oyundan soğutuyor. Bir süre sonra da hep aynı şey aynı şey bıktırıyor. CityBus can sıkıntısından zaman geçirmek için yapılıp, piyasaya sürülmüş gibi bir havaya sahip. Misafirliğe gelen ufak yeğeniniz veya komşunun çocukları olursa onları bir süre oyalama taktiği olarak CityBus’ı açabilirsiniz, onun dışında uzak ara kaçmanızı tavsiye ederim. Hatta ben yazıyı noktalarken, depar atmaya başlıyorum bile…