Company of Heroes 2
2006 yılında ilk Company of Heroes oyununu oynadığımda cidden büyülenmiştim. Özellikle o D-Day’deki Omaha çıkartması ile başlayan serüvenin giderek büyük bir heyecan ve zevkle artması beni ikinci oyun için heveslendirmeye yetti.
İkinci Dünya savaşı benim oldukça ilgimi çeken bir konu olmuştur. Tarihi, içindeki gizemleri ve hikaye kısmı ile hakkında belki 30’a yakın belgesel, film, vs. izlemişimdir. Bunlara oyunlar da dahil tabii. Lakin bu içerikler genellikle Amerika vs. Nazi veya Britanya vs. Nazi tadında hikayelerle doluydu. Dürüst olmak gerekirse beni de cezbeden savaşın Avrupa’daki kısmıydı. Afrika’da veya Japonya’da olanlar benim pek ilgimi çekmiyordu. Hatta daha spesifik olmak gerekirse Batı ve Orta Avrupa ile kendimi sınırlamıştım. Ruslar’ı sadece Berlin’e giren ilk ordu olduğu için takip ediyordum.
Oyunun ilk 5 dakikası
İşte böyle bir durumda ikinci Company of Heroes oyununun Rus katmanlı olduğunu duyunca hafiften yüz ekşitsem de biraz düşününce devam oyunu için en mantıklı seçimin bu olduğunu fark ettim. Nitekim Ruslar’ın da bu savaşa büyük etkisi olduğunu hatta en büyük fedaraklığı onların yaptığını düşünürseniz savaşın doğu bloğunun önemini daha iyi anlıyorsunuz.
Heves etme ne olur…
Peki Relic’in devam oyunu Company of Heroes 2 bize bunu ne kadar kaliteli sunuyor?
Company of Heroes 2, ilk oyunun motoru olan Essence’ın 3. versiyonu ile bizleri karşılıyor. Bu yeni motorun pek çok hoş özelliği olsa da sanmıyorum ki Relic bu yeni teknolojiyi %100 yararlı bir şekilde kullanmış.
Company of Heroes 2’deki en büyük özelliklerden bir tanesi günümüzde bile pek çok oyunda bulunmayan derecedeki çevre etkileşimi. Oyunun öncesinde çıkan pek çok haberde de bildiğiniz gibi CoH2’deki Cold tech sayesinde artık sadece Almanlar’la değil aynı zamanda doğa ile de savaşıyoruz. Oyun esnasında zaman zaman çıkan kar fırtınaları askerlerinizin yavaş yavaş donarak ölmesine sebep olurken yok yere asker kaybediyorsunuz.
Bunun yanında buz tutmuş nehirler ve göller de ayrı bir tehlike ya da avantaj. Bu tamamen sizin durumunuza göre değişebiliyor. Özellikle savunmadayken bu buzlar size oldukça yardımcı oluyor. Üzerine döşediğiniz mayınlar, patlayıcılar veya saldırı sırasında attığınız bombalar ya da ağır topçu silahları ile bu buzlar kırılıyor ve o sırada üzerinde bulunan birimleri dondurucu soğuk sulara gömüyor.
Dolayısı ile artık startejinizi sadece düşmana göre değil aynı zamanda çevre koşullarına göre de kurmanız gerekiyor. Nitekim hiç beklemediğiniz anda gelen bir buz fırtınası koca birliğinizi yok etme noktasına getirirken buzların üzerinden geçen bir düşman tankının buzlu sulara gömülmesi ile rahatlayabiliyorsunuz.
Lakin bu bir iki ufak teknik detay haricinde CoH2 için yeni diyebileceğimiz çok fazla bir özellik bulunmuyor. Nitekim o puslu hava haricinde görünüm, oynanış ve hatta sesler ilk oyun ile aynı. Oynanışta ilginç olan noktalardan bir tanesi sayısal üstünlüğün çoğunlukla bir fark yaratmaması. Birlikler yanlardan sıkıştırma (flanking), özel birim yetenekleri veya siper alma özellikleri sayesinde sayıları ne olursa olsun dengeleri çok rahat değiştiriyorlar. Buna bir de yetenek sistemi eklenince 10 kişilik bir birlik ile 30 kişilik bir çeyrek orduyu alaşağı edebiliyorsunuz.
Let’s kill some Jerries
Peki bu özellikler oynanışa nasıl etki ediyor derseniz maalesef biraz yüzünüz ekşiyecek. Her şeyden önce bir strateji oyunda en önemli unsur olan kısa yol tuşlarının değiştirilemiyor olması büyük bir dezavantaj. Arada bir strateji oyunu oynayanlar için bir anlam ifade etmese de sağlam strateji oyuncuları için bu kısa yol tuşları hayat damarları gibidir. Herkesin kendisine has bir tuş dağılımı olduğundan bu tuşların değiştirilebilir olması da çok önemli bir unsur.
Fakat buna karşılık yeni görüş kapasitesi mekaniği de oyunda oldukça etkili bir işe yarıyor ve oynanışı eğlenceli kılıyor. TrueSight adlı bu teknoloji ile görüş alanınız gerçek manada birimlerinizin görüş alanı ile sınırlı hale getiriliyor. Buradan kastım bir insan evladı gece vakti şu akdar yüz metre ilerisini düzgün görür tarzında geniş bir anlam değil. Askerlerin boyundan daha büyük bir duvarın arkasını görememesinin sizin de o kısmı göremeyeceğiniz gibi daha spesifik bir anlam. Haritanın bir ucunda tek bir birim ile savaşırken bir evin arkasına geçtiğinizde diğer kısmını görememeye başlayacaksınız.
TrueSight’ın ortaklaşa olarak en çok çalıştığı mekanik ise az önce bahsettiğim ColdTech. Kar fırtınalarında birimlerinizin görüş açısı %20’lere kadar düşüyor ve size inanılmaz bir dezavantaj sağlıyor. Bomboş arazide ilerlerken bir anda kendinizi düşman tarafından çevrelenmiş olarak bulabiliyorsunuz.
Animasyonlar konusunda ise CoH2 oldukça başarısız işler çıkartabiliyor. Normalde siperleri bile parçalayıp geçen zırhlı araçlar çoğunlukla adamlarınızın üzerinden geçerken bir zarar vermiyorlar. Hatta bizzat birkaç askerimin tankın içinden geçtiğine şahit bile oldum. CoH’da birimleri tek tek değil grup halinde kullandığınız için siperlerde epey bir sorun yaşayabiliyorsunuz.
Devasa genişlikte olmadıkça her siper aldığınızda bir ya da iki askeriniz sürekli olarak dışarıda kalıyor. Bunun yanında birliğinize makineli tüfek, tank savar gibi silahları tahsis ettiğinizde o iki kişi hala grubun geri kalanı ile birlikte olduğu için bunda da sıkıntı yaşıyorsunuz. Öte yandan zaman zaman sıcak çatışmalar sabırsız Alman askerleri yüzünden çok saçma bir hal alabiliyor.
Bazen sizin ön cephenizi delip geçtikten sonra geri dönüp tekrardan ön cepheye saldırıyorlar. Siz de o sırada geri çekilmeye başladığınız için silahlarla dip dibe çatışan onlarca asker görüyorsunuz. Bunun yanında oyunda friendly fire gibi bir özellik de göremedim. Nitekim o dip dibe savaşlardaki askerlere ateş eden tanklar sadece düşman birliklerini öldürüyor.
Oyunda beni şaşırtan bir diğer unsur da oldukça kötü olan ara sinematikler. Gerçekten Relic’ten çok daha fazlasını bekliyordum, ara sinematikler maalesef kalite olarak çok aşağılarda seyretmekte.
İşin teknik detaylarını bırakırsak, benim için Company of Heroes 2’nin hikaye modu çok merak uyandırıcıydı, ben gerçekten sağlam bir ikinci dünya savaşı hikayesi bekliyordum, maalesef bunun yerine oldukça kötü ve bayağı bir senaryo ile karşılaştım. Neden böyle bir yola gitmişler bilemiyorum açıkçası, Relic’in diğer işlerinden senaryo modlarının ne kadar başarılı olduğunu biliyoruz, Company of Heroes 2 neden aynı seviyeyi gösteremedi diye merak etmeden duramıyorum.
Senaryo modunu geçersek, Theatre of War, daha çok ilginizi çekebilir, en azından benim için öyle oldu. Co-Op savaşlar ve yapay zekaya karşı verdiğiniz mücadeleler, sıkıcı senaryo modundan kat kat daha eğlenceli.
Company of Heroes 2, senaryo modunun başarısızlığı yanında multiplayer özellikleri ile oldukça öne çıkıyor. Türlü türlü multiplayer modu ve bu multiplayer modlarının oyunun oldukça sağlam harita sistemiyle birleşmesi online maçların keyfini kat kat arttırırken, yeni eklenen mekaniklerle birlikte gerçekten düşmanlarınızı alt etmek için size onlarca alternatif sunuyor. İşin ilginç kısmı, eşleme sisteminin gayet dengeli olması, Relic bu konuda çok iyi bir iş çıkartmış doğrusu.
For Mother Russia!
İşin can sıkıcı kısmı Company of Heroes 2’nin, ilk oyundan itibaren ciddi değişiklikler getirmiyor oluşu. Zaten olanlar her zaman olduğu gibi gayet başarılıydı, bunların üzerine daha çok kozmetik değişiklikler gördüğümüz için, serinin hayranları bu duruma üzülecektir. Birim ve taraf olarakta CoH 2 fazlasıyla kısıtlı. Almanya ve Rusya orduları seçilebiliyorken, her ordunun üçer çeşit kumandanı var. Başka kumandan almak istiyorsanız bunları indirilebilir içerik olarak edinebiliyorsunuz. Ben bu indirilebilir içerik mantığını rahatsız edici bulduğum için iyi gözle bakmıyorum.
Company of Heroes 2 kaliteli bir oyun. RTS olarak iyi vakit geçirip eğlenebileceğiniz, özellikle ikinci dünya savaşı hayranlarının uzun bir süre kapılabileceği bir yapısı var. Senaryo modunun bayağı oluşu, indirilebilir içerik mantığı, ilk oyundan beri mekaniklerin üzerine bir şey konulmaması gerçekten can sıksa bile, bu Company of Heroes’da orijinal olarak olan mekanikleri kötü yapmıyor.