2005 yılında WoW oyuncularına büyük bir hızla yayılan ve en nihayetinde efsaneleşen Corrupted Blood, Koronavirüs ile tekrar gündeme geldi. Zamanında bu salgına şahit olan ve durum üstüne makaleler yazan Corrupted Blood araştırmacıları, Covid-19 üstünde çalışmaya başladı. Görünen o ki World of Warcraft’ın meşhur salgını ardından toplanan veriler, Covid-19 ile mücadelede etkin rol oynayabilir.
WoW’un meşhur salgını Corrupted Blood, Koronavirüs hakkında fikir veriyor
Zamanında birer World of Warcraft oyuncusu olan Corrupted Blood araştırmacıları, Covid-19 salgınının bu vaka üzerinden değerlendirilebileceği fikrinde. Corrupted Blood salgını, 2005 yılında oyunda meydana gelen bir bug nedeniyle ortaya çıkmıştı. Oluşan bu sanal salgın, bir Raid boss’unun (Hakkar the Soulflayer) debuff büyüsünün, raid dışında da etkisini sürdürmesiyle meydana gelmişti. Corrupted Blood salgınını deneyimleyen oyunculardan biri de Dr. Eric Lofgren’di. Olay patlak verdikten iki yıl sonra, konu hakkında bir makale yayımlayan Lofgren’e göre Corrupted Blood, Koronavirüs ile mücadele konusunda bize fikir verebilir.
Bir epidemiyolog olan ve
Washington State Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Eric Lofgren bulaşıcı
hastalıklar üstünde çalışmalar yapıyor. Dr. Lofgren şu sıralar, Koronavirüs
salgınının Amerika’daki sağlık hizmetlerini ne yönde etkileyeceğini araştırıyor.
Yani; hastalığın sağlık personeline ne derece etki edeceği, hangi hastaların
hastaneye yerleştirileceği ve hangilerine tıbbi cihaz desteği verileceği
üstünde çalışıyor.
“Benim için insanların bu
gibi durumlarda sergilediği davranışları anlamak oldukça önemli. Hastalıkları
çoğu zaman ‘insanların maruz kaldığı durumlar’ olarak değerlendiriyoruz. Bir
virüs, birtakım sonuçlara neden oluyor… Ancak virüs insanlar arasında yayılmaya
başladığında, insanların nasıl davrandıkları, otoriteye itaat edip etmemeleri
gibi durumlar da oldukça önemli. Ayrıca işlerin oldukça kaotik bir hâl alması
olası. Bir karantina mı söz konusu olacak yoksa her şey yolunda mı, asla tam
olarak bilemezsiniz.”
“Corrupted Blood konusunu mukayese ettiğim bir diğer durum da hem oyuncuların hem de bilim insanlarının tartıştığı ‘ıstırap’ konusuydu. Bu ıstırap durumu, gerçek dünya ile mukayese edilecek boyutta bir şey değildi. İnsanlar, diğer insanları bilerek hasta etmez. Her ne kadar diğer insanları bilerek hasta etmesek de onları hasta etme potansiyelimizi görmezden geliriz. İşte bu durum oyundakiyle benzerlik teşkil ediyor. Durumu şu şekilde görmeye başlarız: “Kafaya takacak bir şey yok. Her halükârda konsere de giderim, büyükannemi ziyarete de…”. Belki de bunu yapmamalısınız, işte asıl mesele bu. Salgın hastalıklar, sosyal sorunlardır… Bunun vahametini küçümsemek, gerçek dünyada ıstıraba neden olur.”
Corrupted Blood araştırmacıları, Covid-19 meselesini oldukça ciddiye alıyor ve Dr. Eric Lofgren bu meseleye değinen yegâne bilim insanı değil. Dr. Ran Balicer, 2018 yılında yaptığı TEDx konuşmasında Corrupted Blood ve salgın hastalıklar meselesine değinmişti. Aynı zamanda bu konuda araştırma yapmış olan Dr. Nina Fefferman da şu açıklamalarda bulunuyor:
“Bu durum, insanların tehditleri nasıl algıladıkları ve bunun davranışlarını nasıl değiştirebileceği hakkında gerçekten derinden düşünmeme neden oldu. O zamandan bu yana yaptığım işlerle, ‘risk algısının sosyal inşası’ üzerine modeller oluşturmaya çalıştım. WoW oyuncularının Corrupted Blood hakkında yaptıkları tartışmalar ve sergiledikleri davranışlar üstüne bu kadar zaman harcamasaydım bu çalışmalar mümkün olmazdı.”
Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere WoW’un meşhur salgını Corrupted Blood, bizim bugüne kadar fark edemediğimiz akademik gelişmelere vesile olmuş. Bir video oyunun böylesine ciddi araştırmalara konu olması, video oyunlarının sadece bir eğlence aracı olarak görülmemesi gerektiğinin adeta kanıtı gibi. Geçtiğimiz haftalarda Corrupted Blood, Koronavirüs ile tekrar gündeme gelmiş, konu medyada yankı bulmuştu. Böylesine detaylı ve disiplinler arası bir konunun, kendi TV kanallarımızda üstünkörü ve yanlış bir şekilde aktarılması ise gerçekten çok üzücü. Umarız ki fikir sahibi olmadığı alanlarda yanıltıcı açıklamalarda bulunan böylesine kişilerin medyadaki varlığı da günden güne azalır.