Oyun İncelemeleri

Counter-Strike Source

Her şeyin bir oyun yüzünden başladığını söylemek mümkün. Evet, sadece tek bir oyun. “Kantır”’dan bahsediyorum.

Aslına bakacak olursanız şu an okumakta olduğunuz yazı, yazarını, yani beni vezir yada rezil edebilmesi açısından çok tehlikeli. Nereden tutup yazmaya başlasam o uçtan kopup ufak parçalara ayrılmaya fazlasıyla meyilli. Çünkü bir kantır jenerasyonunda yaşadığımı ve yazının asıl hedef kitlesinin de bu oyunu sevenler olduğunu biliyorum. Bilgisayar alemindeki oyun kültürü ve evrenini “dust” yada “aztec” ile sınırlandıran, sırf bundan para kazanmak amacıyla internet kafe açan, bunun dışında da CS manyağı olduğu halde PC ile alakası olmayan insanlarla aynı havayı teneffüs ettiğimi de biliyorum. Bu oyunu sevmediğimi, durumuna bağlı olarak sevenini de sevmediğimi bir çok kişi bilir, neden olarak da; aynı kişilerin aynı yerlerde düzenli olarak haftalarca, hatta yıllarca dönüp durmasını ve bunu her gün sanki önceki gün yaptığından farklı bir şey yapmamışçasına hevesle oynamasını rahatlıkla gösterebilirim. Şahsen ben zevk için oynadığım üç beş oyundan sonra sıkılırım, üstelik sadece bunu oynamak için internet kafelere asla gitmemişimdir, keza bilgisayarıma da şimdiye kadar hiç CS yüklemedim. Üzerinden onca zaman geçmiş olmasına rağmen bu oyundan bıkmayanları da aslında imrenerek izlemiyor değilim aslında; çünkü onlar hayatlarını sadece bir oyuna adarlarken, ben piyasayı takip edip bütün oyunlara büyük bir uyum göstermek zorundayım. İyi de, CS’den bu derece nefret eden birisinin bu yazıdaki parmağı ne olabilir? Cevabı işte bu iki nokta işaretinin sağında gizli: Source!!!

4’ün 3’ünü kaptım geliyorum abi!

Gerçekten de bu müstesna noktalama işaretinin yanındaki kelimenin oyuna kattıklarına inanmak mümkün değil. Bildiğimiz bütün haritalar genel hatlarıyla aynı kalmış olmasına rağmen ayrıntılardaki değişim insanı bambaşka diyarlara taşıyor. Harita üzerinde gezerken düşmanlarınızdan çok detayları dikkate alıyorsunuz, ve onların da taktiksel açıdan kullanmanın özgürlüğü karşısında Source karşısında gözleriniz doluyor(?). Bildiğiniz üzere Source, Half-Life2’de Valve’ın kullandığı grafik yazılımı. CS ile birleşimi oyunda asla tatmadığınız duyguları gözler önüne seriyor. Müdavimlerini yüzde yüz doyuracak, benim gibi bir CS karşıtını da kendi safları arasına alabilecek düzeyde bir çalışma ile Source’u deniyor Valve. Böyle bir deneme karşısında HL2’de bizleri nelerin beklediğini hesaba katınca sabrımın sınırları bir kez daha zorlanmış oluyor. Yalnız Source’un CS’ye kattıkları karşısında sistemlerin bundan olumsuz yönde etkileniyor olmasını da göz ardı edemeyiz. Fazla bir performans kaybı sezinlenilmese de yeni grafik donanımları, oyunu internet üzerinden oynarken kendini bir miktar belli ediyor. 1024Kb’lik ADSL ile yabancı server’lara bağlanıldığında 35-40 arası bir fps miktarı, bu grafik detayları ve konum itibarıyla tatmin edici bir düzeyde denebilir. Hatta şu anda bir tane de yerli server’e erişebilmeniz mümkündür.

CS’nin önceki sürümleriyle karşılaştırılamayacak artılara sahip olsa bile, onlara oranla kısıtlı harita sayısı ile küçük de bir eksiye sahip Source. CS ve CS:CZ’de kaç tane olduğunu hatırlamıyor olsam da, ve zaten çoğunun yoğunluklu olarak oynanmadığı bilinse de, Valve’dekiler Source’de önceki seriden oyuncuların en çok sevdikleri haritaları yeni nesil oyunlarında koruma yoluna gitmişler. dust, dust2, office, havana, aztec oyundaki görünen 8 haritadan bazıları. Benim en beğendiğim bölüm olan italy ise bütün ihtişamıyla oyundaki yerini alıyor(iyi ki CS’yi sevmiyormuşum ha!). Keza silahlarda da önceki oyunlardakilerin üzerine çok fazla bir eklemede veya eksiltmede bulunulmamış. Ama detayları artmış ve çok daha gerçekçi bir görünüm kazanmışlar. Tetiğe dokunduğunuz an elinizde silah olduğu hissini tamamen fark ediyorsunuz, bunun yanı sıra mermilerden ve boş kovanlardan çıkan seslerdeki doygun tınılar da kendini hemen belli ediyor. Modellerin aynısı üzerine bayağı bir çalışıldığı belli. En basit örnek olarak zoom’lu silahların dürbün kısmında hedefteki yerin görünebiliyor olmasından bahsedebilirim. Sürekli etkileşim halinde olması ve parlaklığı da tek kelimelik.

Köprü altında pusu kurmuş bekliyolar!!

Grafiklerde bir çok detay ve yenilik var dedik, bilhassa haritaların baştan yaratıldığını söyledik; benim gibi bir adamdan da CS hakkında övgü dolu sözlü sözler okudunuz. Ben de daha devamının geleceğini üzülerek söyleyeyim o zaman. İsterseniz gelin bunların neler olduğuna bir göz atalım. Öncelikle ambiyansın harika olduğunu söylememe izin verin. Hangi bölümü açarsanız açın değişimi ilk başta fark etmemeniz imkansız. Şimdiye kadar bütün haritaları derinlemesine inceleyemedim; ama, gördüklerime dayanarak en büyük değişikliklerin dust haritalarında meydana geldiğini söyleyebilirim. Kumlardan kalkan tozlar yere yakın kesimde bir bulut oluşturmuş destansı hareket ettiğini gözlemleyebilmek ve bunun da böyle olduğunu telaffuz etmek, her ne kadar CS için beni üzse de HL2’de göreceklerimizi muhakeme ettirdiği için yerinde olabilir. Etrafa yerleştirilmiş geniş yapraklı ağaçlar ve minareler, artı renkler birbirleriyle göz okşayıcı cinsten uyumlu. Aztec’e geçecek olursam, Source’un yağmur ve suyun görünüşüne yeni tanımlar kattığını söyleyebiliriz. Suya bastığınızda çıkan şapırtı sesiyle beraber suda oluşan gerçekçi halkalanmalar görülmeye değer. Bu arada CS’nin önceki oyunlarında haritaların geneline dağılmış olan kutuları hatırlayacaksınızdır. Source’da genelde variller göze çarpıyor. Variller ve hareket edebilen bilimum diğer küçük alet edevat Source’un güzelliklerini cümle aleme göstermek için konulmuşlar sanki. Kurşunlar veya siz onlara çarptığınız takdirde mantıklı tepkiler vererek hareket ediyorlar ve taktiksel kullanışlar için de altyapı oluşturuyorlar.

Benzer şekilde oyundaki karakterler de kurşun yedikleri ve öldükleri zaman normalde olması gerektiği gibi yalpalıyor ve gerekirse fizik kuralları çerçevesinde sağa sola düşüyorlar. Rag-doll efektleri başarıyla işliyor, üstüne üstlük vurulduğunuzda vücudunuzdan çıkan ve duvarlarda leke oluşturan kanın dokusu da bir o kadar görselliği körüklüyor. Yani artık Source’un sayesinde havada asılı kalan yada duvarların içine geçmiş cesetler göz zevkimizi bozamayacak. Oyundaki para sisteminin de aynı şekilde korunduğundan da laf arasında bahsedelim. Zaten oyunun geneline grafiklerdeki cilalamanın ve Source’un fizikteki etkilerinin dışında fazla bir ek yapılmamış. Ama bu sözüm yanlış anlaşılmasın; zira bu bile oyuna yepyeni bir soluk kazandırmış. Her şey alışıldığı gibi ekranlarınıza geliyor, sadece temiz, detaylı ve güzel grafikler var.

Bunların yanı sıra bomba takımı da aynen eski modelleri ile oyunda mevcut. Yalnız etkilerinden öte görsel yönleri fazlasıyla geliştirilmiş. Örneğin yakınınızda patlayan bir el bombası sadece sağlığınıza etki etmiyor, bunun yanında artık kulaklarınızı da sarsıyor. Birkaç saniyeliğine duyma yeteneğiniz ortadan kalkıyor ve ortalığa tiz bir ses hakim oluyor. Sis bombası ile ekranınız öncekine oranla çok farklı biçimde griye bulanırken, flash bombasının etkisini size anlatmak için FarCry’dakini işaret etmekten gurur duyacağım. Tabi bütün oyunun HL2 öncesinde deneme tahtası olduğu fikrine girdim demem de mümkün oyunu oynarken. Çünkü fizik motorunun bazı kesimlerinde aksaklıkları fazlasıyla göze takılıyor. Varillere ve hareketli cisimlere dokunduğunuzda meydana gelen geri tepme olayı oyunun genelinde kendini çok belli ediyor. Bir bug olabilir, bu yamanabilir; ama, HL2 eminim ki bu halde gelmeyecektir.

CS: Source Wins!

CS şimdiye kadar beni kendinden nefret ettirmişti; ama, Source’un parmağı sayesinde oyun yine kendine en az 5 yıl daha internet kafeleri mesken edinebilir. Yavaş yavaş artan server sayısıyla internet üzerinden oynamanın da tadı artacaktır. Küçük birkaç hata var, hepsi de yamalarla ve 1.1, 1.2 diye gelecekte piyasada olması muhtemel sürümleriyle gelişip güzelleşecektir. Ben ise yine CS’den bıkacağım, bu kesin. Oyunun görünen kısmı güzel, ilki daha piyasaya çıktığı zamanlarda da hoşuma gitmişti, yalnız oyun zamana yenik düşmüştü. HL2 için çatlattığım taşlardan köprü inşaatına devam edecek miyim acep?? Yoksa yeni CS’de klan mı kursam kendime?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu