Oyun İncelemeleri

Crusader Kings 2

Hatırlar mısınız bir zamanlar Tudors adlı bir dizi vardı. Orada VIII. Henry’nin hikayesi anlatılıyordu. Lakin dizinin diğer bir konusu ise, aşk meşk meselelerine fazla dalmadan önce, Avrupa’daki sosyal ve siyasi yapıyı gözler önüne sermekti.

Tarih kitaplarından öğrendiğimiz gibi ortaçağ Avrupa’sında siyasal sistem feodal yapı üzerine kurulmuştu. Ülkede bir kral vardı ancak kral bütün güce sahip değildi, topraklarını derebeylerine dağıtmış ve otoritesinin bir kısmını da bu kişilere bölüştürmüştü. Her ne kadar o hala kral olsa da yönetimde tek söz sahibi olamıyordu.

Bu derebeyliklerinin hepsi birer hanedan üyesiydi ve hepsinin mutlak bir amacı vardı; kendi ailelerinin en güçlü olmasını sağlamak.

İşte Paradox’un yeni oyunu Crusader Kings II(CK2) de tam olarak bu konuyu işliyor. Elbette her harita strateji oyununda yaptığı gibi oldukça detaylı bir şekilde.

Ülke yönetme kılavuzu
CK2’ye başlamadan önce Paradox’un o meşhur tutorial’ına bir göz atıyoruz ilk olarak. Yine her zamanki gibi detaylı bir tanıtım bölümü mevcut. Tutorial bölümünde İskoçya ile oynuyorsunuz. Sizlere feodal sistemden konseyinize, ekonomiden dine, diplomasiden savaşlara kadar her şey dokuz bölüm halinde başlangıç, orta seviye ve gelişmiş olarak 3 kategori halinde anlatılıyor.

Her ne kadar detaylı ve oldukça öğretici bir tutorial olsa da bazı şeyleri sadece anlatıp geçmekle yetiniyor ve ne yazık ki fazla örnekleme yapmıyor. Bu kısımları genellikle oyun içerisinde öğreniyor veya şans eseri fark ediyorsunuz. Ayrıca ufak tefek teknik hatalar da tutorial bölümünde karşınıza çıkıyor. Misal bazen oyundan çıkamıyorsunuz veya pop-up ekranlarını sağa sola kaydıramıyorsunuz.

Öte yandan CK2’nin en büyük değişikliğinden bir tanesi de Wikipedia ile olan etkileşimi. Özellikle oyunun ilk başlarında tarihte yer almış gerçek kişiler hakkında bilgi edinmek için karakterin kendi sayfasında sağ üst köşedeki “i” işaretine tıkladığınızda oyun sizi doğrudan o karakter için açılmış Wikipedia sayfasına yönlendiriyor ki tarihi bir oyun için oldukça güzel bir özellik olmuş

Her gördüğün devleti yöneteceksin diye bir kural yok
Öncelikle şunu söyleyelim CK2 tam anlamıyla bir ortaçağ Avrupa’sı oyunu. Dolayısı ile oyunun temeli de bu devletler üzerine geliştirilmiş. En erken 15 Eylül 1066’da başlayan ve 1453 tarihinde biten oyunda yine dilediğiniz tarihten başlayabiliyorsunuz. Öte yandan Paradox’un sizin için belirlediği birkaç önemli tarihi dönem de mevcut.

Oyunda size aktarılmak istenen şey bu dönemde Avrupa ülkelerindeki siyasal yapının nasıl bir entrika zinciri içinde yer aldığını anlatmak. Bu yüzden oyunda sadece Hristiyan devletleri veya aileleri yönetebiliyorsunuz. Yani oyunda Selçuklu’dan Osmanlı’ya kadar bütün Müslüman ülkeler mevcut, hatta kuzeyde pagan devletleri bile bulunuyor ancak onları yönetme şansınız bulunmuyor.

Aslında bunun gayet mantıklı bir sebebi var. Pagan ülkeler konusunda emin değilim ancak bildiğiniz gibi gerek Osmanlı’da gerek Selçuklu Devletinde siyasal ve askeri yapı tımar sistemine dayanıyordu. Evet sultanın güçlü komutanlarının kendi yönettiği topraklar vardı ancak onlar da kesin bir otorite ile sultana bağlıydılar. Öte yandan gerek bizim yapımızda gerek diğer Müslüman ülkelerin yapılarında bir “hanedan” mantığı bulunmadığı için CK2’de sadece Avrupa devletlerini oynayabiliyoruz.

Ülkeyi bir tek kral yönetmez
Bu kadar ön tanıtımdan sonra artık oyunun içine iyice girelim isterseniz. Evet deminden beri söylediğimiz gibi CK2 bir ülke yönetme oyunu değil, aksine bir hanedanlık yönetme oyunu. Dolayısı ile ülke seçimi yaptığınız ekranda sadece o ülkenin kralını seçme zorunluluğunuz yok, oyunda derebeyleri de seçiyorsunuz, çünkü CK2’de esasında bir hanedan seçiyorsunuz.

Zaten oyunun amacı da ülkeyi yönetmek değil ailenizi en güçlü seviyeye getirmek. Yani seçiminizi bir kraldan yana yapsanız da siz sadece o sırada ülkeyi yöneten hanedanın başındaki kişiyi seçmiş oluyorsunuz – elbette imparator veya kral seçerseniz oyun daha rahat bir hal alıyor.

Oyunda farklı unvan seçenekleri var. Bunlar rütbe sırasına göre imparator, kral, dük ve kont. Bunlardan sonra gelen baron rütbesi ise oyunda yalnızca NPC’ler tarafından elde ediliyor ki zaten bu rütbenin neredeyse hiçbir etkisi olmadığı için çok da önemli değil.

Sizlere tavsiyem tıpkı tutorial bölümünde olduğu gibi İskoçya ile başlamanız ve orada da İskoç kralını seçmeniz olacaktır. Nitekim hem konum itibari ile etrafınız çok kalabalık değil hem de kralı seçerek oyunun hemen hemen tüm nimetlerinden yararlanabiliyorsunuz.

Ama konu savaş oldu mu kralın sözü geçer
CK2’de savaş konusu da diğer Paradox oyunlarından farklı olarak tasarlanmış. Siz kral olsanız dahi ülkenin iki ayrı kategoride ordusu mevcut. Birincisi sizin sahip olduğunuz topraklarda (demesne) yetişen ordu diğeri ise bütün derebeylerinizin (vassal) sahip olduğu ordular. Her ne kadar bu ordular da sizin emriniz altında olsa da onların kontrolü %100 sizde değil. Aslında bu oldukça güzel düşünülmüş ve oyunu çok daha zevkli hale getirmiş bir özellik

İlk başlarda biraz karışık gibi gözüken bu sistemi dilerseniz bir örnekle açıklayalım.

Diyelim ki siz İskoçya kralısınız ve bir noktaya saldıracaksınız. Bunun için birkaç farklı seçeneğiniz var. Misal ele geçirmek istediğiniz yer tek bir demesne’den (haritada şehir gibi gözüken sınırlandırılmış yerler) oluşuyor.  Sol üstteki ordu ekranına geldiğinizde “From Demesne”, “From Vassals” ve “Hired” adında üç seçenek göreceksiniz. Hired, tahmin edebileceğiniz gibi parayla tuttuğunuz askerler. From Demesne kısmı sizin kendinize ait demesne’lerinizdeki askerlerin sayısı yani %100 sizin kontrolünüzdeki ordu, From Vassals ise size bağlı derebeyliklerden alabileceğiniz toplam asker sayısını gösteriyor.  Dolayısı ile ele geçirmek istediğiniz yerin veya savaştığınız ordunun büyüklüğüne bağlı olarak kendi ordunuzun sayısını ayarlayabiliyorsunuz.

Diğer bir örnekte de diyelim ki topraklarınızdan bir tanesinde isyan çıktı ve 300 köylü isyan etti. Bunun üzerine bütün orduyu toplamak yerine sadece oranın sınırındaki yerden yeterli sayıda asker kaldırıp isyanı bastırabiliyorsunuz.

Bu sistem her oyundaki ordu giderlerini kontrol etmemizi sağlarken bir yandan da derebeyleri fazla kızdırmamızı sağlıyor. Çünkü bir derebeyinin ordusunu alıp 3 yıl boyunca savaştırırsanız bir süre sonra kendi topraklarınızın savunmasız kaldığından şikayetçi olup siz karşı tavrı olumsuzlaşıyor, hatta sonunda isyana kadar (elbette ordusu geri döndükten sonra) gidebiliyor. Son olarak ordu kısmında bir de “Holy Orders” seçeneği mevcut. Bunlardaki birimler oyunda ilerledikçe açılıyor. Bu kişiler Knight Templars, Knights Hospitaller gibi Hristiyanlık adına savaşan kişiler. Lakin bu kalabalık birlikleri sadece farklı dindeki ülkelerle olan savaşlarda kullanabiliyorsunuz. Nitekim bu askerler kesinlikle Hristiyan ordularına saldırmıyor.

Zaten birilerini kontrol etmek için illa kral olmak gerekemez
CK2’nin hanedanlar üzerine kurulmuş bu yapısı oyunun her alanına yansıyor. Diplomasi ve entrika (intrigue) da bunlardan ikisi. Her iki konu da ülkeler arasında değil kişiler arasında yapılıyor. Yani farklı bir ülkeyle diplomasi yaparken o ülkenin derebeyi ile de görüşebiliyorsunuz. Veya o ülkenin kralını çok severken kralın şansölyesine suikast düzenleyebiliyorsunuz.

Diplomasi bu kadar kişiselleştiği için seçenekleri de oldukça bollaşıyor. Bunlar ülkesel meselelerden kişisel meselelere kadar geniş bir yelpaze içinde bulunuyor. Yani bir karakteri evlendirmekten, derebeyliğini kendinize bağlamaya veya kurduğu bir komplodan vazgeçmekten, hapse atmaya kadar pek çok şey yapabiliyorsunuz.

Dedik ya oyunda sadece kral seçmek zorunda değilsiniz diye, işte seçtiğiniz karakterin siyasal yapıdaki durumuna göre diplomasi ve entrika seçeneklerinizde de değişmeler oluyor. Diyelim ki İskoçya’yı yöneten aile liderini değil de ülkenin en güçlü ikinci hanedanını seçtiniz. O zaman diplomasi kısmında kötü yönetim veya bağımsızlık bahanesiyle krala savaş açmak, sizi seven başka bir kralın himayesine girmek, krala komplo kurmak veya ülkenizdeki farklı bir derebeyine savaş açmak gibi seçenekler de ortaya çıkıyor.

Bu yazdıklarımdan sonra sakın krallarla oynamak iyi, derebeylikler kötü diye düşünmeyin. Her ne kadar yönetici kral gibi gözükse de her derebeylik de kendi bölgesinde benzer bir siyasi yapıya sahip. Yani derebeylerin de kendisine ait bir konseyi mevcut, onlarında kendi bölgelerine koydukları yasaları var, onların da yerine geçmek isteyen düşmanları var. Tek farkı onların üstüne bir kişinin daha bulunması.

Oyundaki diplomasi seçeneklerinde gözünüzün arayıp da bulamayacağı bir seçenek ise “ittifak”. Oyunda doğrudan bir aileye veya bir ülkeye gidip “ittifak” teklif etmek gibi bir seçenek yok. Bunu yapmak için evlilikleri kullanıyorsunuz. Eğer evlilik ekranında karakterlerin resimlerinin olduğu yerde mavi bir bayrak görürseniz o zaman bu evliliğin sonucunda bir ittifakın oluşacağını anlıyorsunuz.

Oyuna başladığınızda en büyük alana sahip Kutsal Roma İmparatorluğu’nu yönetiyor olsanız da sizin fiziksel olarak kontrol ettiğiniz yerler seçtiğiniz hanedanın liderine ait olan bölgeler (demesne). Dolayısı ile vergilerinizi buradan topluyor veya birimlerinizi burada oluşturup şehirlerinizi bu demense’lere kurabiliyorsunuz. Lakin vergi konusunda bir parantez açacak olursak; belirli yasaları kabul ettirerek derebeylerinde de vergi toplayabiliyorsunuz.

Kısacası güç, iradesine sahip olabilendedir
Bütün bunların haricinde CK2’de daha size sayfalar dolusu anlatabileceğim özellikler mevcut. Misal krallar derebeyliklerin unvanlarını ellerinden alabiliyor (elbette sonuçlarına katlanmak kaydı ile), derebeyleri kendi aralarında çatışıp sizin hiçbir şekilde ordunuz ile müdahale edemediğiniz içi savaşlar başlatabiliyor, karakterleriniz oynadıkça yeni yetenekler kazanıyor, kontrol ettiğiniz derbeylik sayısına göre oyunun zorluk derecesi otomatik olarak artıp azalıyor, hala ana menüde “Load” seçeneğini göremiyorsunuz, yönettiğiniz her karakterin bir hırsı veya komplosu ona ek özellikler veya fırsatlar sunuyor.

Bu ve bunun gibi pek çok şeyi oyunu oynadıkça daha rahat anlıyorsunuz. CK2 de diğer Paradox oyunları gibi İngilizce’yi en az orta seviyede istiyor. Dolayısı ile alışması oldukça zaman alıyor. Hele ki bu türe ilk defa adım atıyorsanız büyük olasılıkla daha başlar başlamaz sıkılacaksınız lakin biraz araştırıp oyunu öğrenince ne kadar zevkli bir oyun olduğunu fark edeceksiniz.

Nitekim ben oyunu 2 haftadır her gün saatlerce oynuyorum. İskoçya’dan Dunkeld hanedanını seçerek oyuna İskoçya kralı olarak başladım. Şimdi ilk kralın torununu kontrol ediyorum –ki kendisinin de bir ayağı çukurda- bu zaman zarfında 56 senede üç kralla İskoçya’nın şu anki sınırlarını almakla kalmayıp İrlanda’nın %95’ini ele geçirdim bunun yanında Fransa’nın batısında yer alan Brittany Düklüğü’nden hakkım olduğunu iddia ettiğim mekanları bile almaya başladım, onlarca kişiyi hapislerde çürütüp benden sonraki en güçlü hanedanı suikastler ve komplolarla ortadan kaldırdım, iki kre haçlı seferine çıktım lakin henüz oyunun daha %10’unu bile bitiremedim.

Paradox hayranlarına zaten söyleyecek bir sözüm yok, bu yazıyı dahi okumadan çoktan gidip almış olmalılar. İlk oyuna hem grafiksel hem de sistem olarak o kadar çok şey eklenmiş ki, CK2 ciddi anlamda tarzı sevenlerin göz bebeği olacak. Türe ucundan bulaşan veya ilk defa denemeyi düşünenlere ise kesinlikle tavsiye edebileceğim bir oyundur. Zaten olabildiğince kısa zaman içinde sizlere CK2 için bir de rehber hazırlayacağım.

Hepinize iyi oyunlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu