Oyun İncelemeleri

Dark Fall: Lights Out

Her neden bilinmez, en büyük üvey evlat kesimi hep macera severler olmuştur bugüne değin. Arada çıkan ve bizi çivileyen “ekol” oyunlar da olmasa, kim hatırlar acaba bu bulmaca çözme manyaklarının zevkini karşılayacak bir oyun eksikliğinin olduğunu? Sanitarium, Longest Journey, Monkey Island, Indiana Jones, Simon The Sorcerer ve daha onlarca akla gelmeyen oyunun liderliğinde ilerleyen bu türün yeni üyelerinden biri de “Dark Fall 2: Lights Out”.

Aynı adı taşıyan oyunun devamı olan Lights Out, sayısız can almış bir kayalık ve onun etrafında gelişen olayların ortasındaki balıkçı kasabasında konuyu takip eden Parker’ın hikayesini aktarıyor. Asli amacımız bu kayalık ve kasaba ve hatta onun ortasında bulunduğu denizin haritasını çıkarmak olmasına karşın, hikayeler, gördüğümüz rüyalar ve aktarımlarda yalnız kalmamızın bir sonucu olarak kendimizi bulmaca çözme işinin göbeğinde bağdaş kurmuş olarak farkediyoruz. Amaçlar ve araçlar birdenbire yön değiştiriyor ve acımasız bir sorunla yüzyüze kalıyoruz.

Konunun cazipliği ve ilk oyunun geldiği zamana göre üst seviyedeki grafiklerine güvenen benim gibi biriyseniz, geçmiş olsun. Malesef ki güzel hazırlanmış durağan grafiklerden, az biraz etkileyici seslerden fazlasıyla karşılaşmayacaksınız. Bulmacaların güzel hazırlanmış ve karmaşıklık içinde denemeler gerektirmesinin harcattırdığı zaman oyunu kabul ettirse de, fazladan enerji kaybetmeye malesef değmiyor.

İlk kurulumdan sonra başlayan videodan etkilenmemek mümkün değil. Zira oyunun konusu gerçekten güzel hazırlanmış ve aktarılırken de hem gerekli tüm bilgiler verilmiş ve konu bütünlüğü sağlanmış, hem de fazladan bilgi verilmeden sıyrılarak geçilmiş ki biz araştırıp bulabilelim. Kontrolü ele aldığımız ilk anda, geri planın yerleşimindeki müziğin kulakları doldurması ve durağan olsa da bakmaya doyulmayan “durağan” grafikler tam birer iş bitirici. Fakat ne yazık ki sorunlar bundan sonra…

Bir kere oyunda bulmaca ve mekan yerleşimleri iyi ayarlanmamış. Örneğin ekranın sağ üst köşesindeki bir yere bakmanız gerekiyorsa, o sağ üst köşedeki bakma noktasını iğne deliği gibi bulmanız gerekiyor. Biraz sağı ya da solu, altı, üstü sizi kurtarmıyor. Sırf bu yüzden bayağı zaman ve dikkat kaybetmek olası. Ayrıca bulduktan sonra da kaybetmeniz olası. Daha ilk bölümde bir deftere bakarken mekan değiştiriyorsunuz mesela. Ama benim o mekana gittiğimi anlamam bile bayağı zamanımı aldı. Zira kuş resmine bakarken, bir anda kuş resimleri tabloya dönüşmüş. Ama ben sayfaları çevirmekle meşgul olduğumdan, ilk tıklamamda mekan değiştiriyorum, ikinci tıklamamda da geri dönüyorum. Ve ben hala “neden değişmiyor bu sayfalar?” diye merak içindeyim.

Bir de saçma bir hata olarak, oyunda eğer bir hareketi zamanında yapmazsanız başınıza gelecek olan felaket var. Şöyle ki, diyelim bir yerden gelen ses ile irkildiniz. Gidip bakmanız gerekirken başka bir yere tıklamayı ve daha sonra dönmeyi düşündünüz. Artık o ses gitti. Onu tekrar duymak ve oyuna evam edebilmek için ya en son kaydettiğiniz noktadan tekrar başlamalı, veya birçok hareketi en baştan tekrar yapıp oyunu geri kazanmalısınız. Can sıkıcı değil mi?

Buraları atlattıktan sonra, kasvetli ortamın gericiliğine ve karizmasına da aşina değilseniz bir kere daha etkilenebilirsiniz. Kapı gıcırtıları, fısıltıyla konuşan bir adam, bomboş bir deniz fenerinde duyduğunuz homurtular ve daha onlarca ses ile harmanlanmış sisli ve bulutlu gökyüzü gerçekten güzel.

Açıkçası, gerçekten de oyun bu kadar. Macera oyunlarını seviyorsanız alıp bir deneyin. Seveceğinize ama bir kenara kaldıracağınıza eminim. Eğer ki türün sapkını değilseniz, o olmazsa öteki olur nasılsa diye düşünüyorsanız, yeni gelen diğer macera oyunlarına bakmakta fayda var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu