Darksiders 2

Mahşerin dört atlısı efsanesi, komboları geliştirilmiş bir savaş sistemi, biraz kardeşlik, biraz ihanet, biraz yanlış anlaşılma, God of War serisiyle bağdaştırılan bir sürü özellik, son olarak da bir tutam intikam herhalde Darksiders serisini anlatmaya yeter de artar. Aslında çıktığı zamanda ahım şahım ödüller almasa da, War bu senaryonun burada bitmeyeceğini, hatta sıradaki hikayenin kardeşlerinden birine verileceğini bize söylemişti sanki ilk oyunun en sonunda “Yalnız değilim.” derken. Şimdi spoiler yağdıracağımı düşünenler, merak etmeyin. Zaten bu yazıyı okuyanların çoğu ilk oyunu da bitirmiştir. Ama bitirmeyenler, War’ın size çok kızgın olduğunu söyleyeyim!

ÖLÜM’E YOL VERİN GEÇSİN

Çiğnenen kurallar, Cennet ve Cehennem arasındaki bozulan dengeler, ve bütün bu suçlar üzerine yıkılan bir atlı… Neyin olup bittiğini anlamadan girdiğimiz bu kargaşanın içinde, War’un suçsuz olduğunu ispatlamak için; klavyemizi, kumandamızı, elimizden zor bırakır halde bulmuştuk kendimizi. Ta ki oyunu oynayıp bitirene kadar. Ama bu son değildi, ve belki bir son olmayacaktı da…

İşte, Darksiders 2 de ilk oyunun hemen ardındna yer buluyor kendine. Ve ikinci atlımız olan Death’in görevi de, ya da arzusu, kardeşi War’ın masum olduğunu ispatlamak. Yüzündeki korkunç maskesi ve War’dan daha değişik renge sahip bir ata sahip bir cellat olan Death ile Dünya’da geçireceğimiz zaman War’la geçirdiğimiz zamana oranla epey az çünkü, Death bir yandan savaşırken, bir yandan da işin aslını öğrenmeye çalışıyor. Death’in arayışı ile birlikte kendimizi, Corruption adı verilen oluşumla bağlantısı olan gizemli dünyalar içinde buluyoruz. Bu gizemli dünyalara Darksiders 1’den de hatırlayacağınız Maker Uthane (Balyoz taşıyan iskoç dev)’in ana vatanı da dahil. Her dünyanın kendine özel yaratıkları ve yapısı var. Bu da Death’ı War’dan ayıran özelliklerin başında yer alıyor. Tabii Darksiders 2’nin ilk oyunla karşılaştırıldığında ortaya çıkan farklı sadece, yaratık ve çevreyle sınırlı kalmıyor. Yazımın ilerisinde detaylı olarak aktaracağım ve oyuna yeni eklenip, neredeyse hakkında konuştuğum tüm oyuncuların ve kendimin beğenisini kazanmış bir eşya sistemi var ortada. Bunun haricinde yine değiştirilen silah ve beceri arayüzü, eşyaları takmak için seviye sistemi ve ilk oyuna oranla çok daha fazla karşılaştığımız NPC'(satıcı)ler.

Hızlı başlangıç zor bitiş

Darksiders 2’ye başladığımızda kendimizi Death’in atının, Despair’in, üzerinde Freijlord semalarında dört nala koştururken buluyoruz. Yine ilk oyunun dünyada geçen ilk on dakikası gibi, bir oyuna hazırlık dersi edasında birkaç yaratık kesiyor, Death’in kombolarını, Despair’in özelliklerini ve düşmanların güçlerini öğreniyoruz. İlk oyundaki tırmanma, atlama, zıplama işlerini sevenler eminim Darksiders 2’dekileri de sevecekler çünkü değiştirilmiş hiçbir şey yok. Yine aynı tahtalar, benzer anahtarlar, vesaire bulunuyor. Ama Death, War’a oranla daha atletik bir yapıya sahip olduğundan, hareketleri daha dinamik. Mesela ilk oyunda yapamadığımız bir çifte duvar tırmanışını Death ile rahatlıkla yapabiliyoruz. Ya da tahtaların üzerinden bir diğerine atlamak yerine, bir atletizm sporcusu gibi ellerimizle tutunarak, diğerine atlayabiliyoruz. İlk oyundaki yapışkan duvarların şekil şemali biraz değişse de onlar da yerinde duruyor.Yalnız Death ile birlikte ani hız kalkmış durumda. İlk oyundan hatırlayacağınız ,platformlarda farklı olduğu için tuş söylemiyorum, bir tuşa bastığınızda ileriye geriye sağa ya da sola doğru ani bir şekilde kaydığınız özellik gitmiş durumda. Tabii bu özellik bu bahsettiğim yapışkan duvarlardan daha hızlı geçmemize de yarıyordu. Ama üzülmeyin, bunun yerine Death’in farklı bir yöntemi, Iska(Dodge) var. Iska sayesinde rakibinizin atağını yapmasının hemen ardından doğru zamanlamayla ondan rahatça kurtulabiliyorsunuz. Üstelik bu bir öfke değerinizi kullanan bir beceri felan değil, yani sınırsız bir kullanımı var. Hiç bir problem çıkmadan üst üste tekrar da edilebiliyor biliyorum zira düşman ataklarından çok fazla kaçmanız gerekiyor. Death’in War gibi birbirinden ayrı çok fazla can tüpü yok. Sadece bir tane var ve bunu cidden tutumlu kullanmanız gerekiyor. Ama ben kullanamam diyenler için yine bir Darksiders 2 yeniliği, Health Potions(Can Potu) ve Wrath Potions(Öfke Potu), imdada yetişiyor.

RPG’leşmiş sanki?

Hmm, başlık biraz garip ama yazının bu kısmını da okuyunca büyük ihtimal hak vereceksiniz bana. Yazının en başında bahsettiğim eşya(item) sistemi ve az önce sözü geçen potlar. Sizce de Darksiders’a bir RPG havası gelmemiş mi? Tür olarak aslında Darksiders tam isteneni yakalamış. Bir yandan Aksiyon, diğer bir yandan da Hack’n Slash olmuş bu yeni sistemlerle birlikte. Evet, oyunda tür olarak 7 farklı eşya bulunuyor. Bunlardan birisi, tahmin edebileceğiniz gibi bir cellat olan Death’in birincil silahı, Tırpan(Scythe). İkincil silah da daha çok yaratıklardan düşen ağır silah. Ağır silah diyorum çünkü hareketleri Tırpan’a oranla çok yavaş kalıyor ve kombo yapmak bir hayli zorlaşıyor. Silah olarak bu iki eşya bulunsa da ilk Darksiders’tan hatırlayacağınız Hançer, bombaları yakmak için kullandığımız uzak dövüş silahı, gibi istediğimiz zaman çıkarıp kullanabildiğimiz bir silah da bulunuyor.

Aslında bu silah kelimesine yüzde yüz uyuyor çünkü bu sefer bir hançer değil gerçek bir tabanca var elimizde. Diğer bir atlı olan ve daha çok uzak mesafeli silah kullanan kardeşimiz Strife’ın tabancası. Bu kadar silahın ardından yeter demiş Vigil Games ve Death’in üstüne giyeceklerini ayarlamış. Bunların başında da Death’in omzuna taktığı bir omuzluk var. Ardından, pek sağlam bir zırh gibi gözükmeyen bir atkı tarzı giysi, arkasından eldiven, ayakkabı takımı ve son olarak takı yer alıyor. Tabii bu eşyaların bir de özellik ve seviyeleri var ki bizi ve başlığı ilgilendiren kısım burası. Dört özelliğe kadar sahip olabilen bu eşyaların özellikleri bir de seviyesine göre değişiyor. Ve de bir seviyeyi sadece bir eşya kapsamıyor. Örneğin, 5 level olan bir ayakkabı ile başka bir 5 level ayakkabının görünüşleri ve Death’e kazandırdığı özellikler tamamen farklı olabiliyor. Birisi, sizi daha tank yaparak  dayanıklılık ve direnci arttırırken, öteki birebir savaşlarda işinize yarayacak ve sizi daha agresif bir karaktere dönüştürecek olan saldırı değerini ve kritik vuruş gelme şansını arttırıyor. Ha unutmadan, seviye atladığımızda elimizde kalan eski eşyaları da satıcılara geri satabiliyoruz. Böylece hiçbir eşya tabiri caiz ise “elimizde patlamış” olmuyor.

Summon’la gitsin abi

Eşyaların yanında oyunda bir de Darksiders 1’e göre daha düzeyli ve farklı tutulmuş bir yetenek ağacı var. Düzeyli dememin sebebi de çok derin bir sistem olmaması. Ağaç en başta ikiye bölünüyor ve bir dalı Harbinger,  diğer dalı ise Necromancer oluyor. Harbinger yetenek ağacı daha çok arenanın tümüne zarar veren, yakın dövüş tekniklerini içeriyor. Tahmin edebileceğiniz gibi Necromancer da Harbinger’ın tam tersi, ölüleri çağırarak  ve onlar üzerinde oynamalar yaparak, uzak dövüşte bize yardımı dokunacak yetenekler barındırıyor. Ama bu yeteneklerin savaşlarda çok işinize yarayacağını bilin ve onun için büyük bosslara saklayın derim ben. Eğer yakın temasa girmek istemiyorsanız, hemen Necromancer yeteneklerinizi geliştirin, çağırdığınız ölüler sizin yerinize sizin işlerinizi halletsin. İnsanların kafasındaki soru “Ölüler ölür mü?” oluyor ve evet, maalesef ölüyorlar.

En azından bizim birdaha kullanamıyacağımız şekilde yok oluyorlar ama merak etmeyin. Seviyeniz ilerledikçe açtığınız yeteneklerde fazlalaşacak. Mesela ölüleri çağırmakla kalmayacaksınız. Bastığınız diğer bir yetenek ile birlikte onların canını doldurup, statülerini geliştirebileceksiniz. Ama yok, “Ben koskoca Death olmuşum, gidip uzaktan mı saldıracağım!” diyenlerdenseniz, buyrunuz efendim, sizin için de bir yetenek ağacımız var. Harbinger’da ise işler bir hayli aksiyona biniyor. Burada da ana yetenek olarak sayılabilecek Işınlanma Saldırısı(Teleport Slash) düşmanların içinden öbür tarafa geçmenize olanak sağlıyor. Necromancer’da bahsettiğim ölülere can kazandırma olayı burda biraz daha değişik yansıtılmış. Burda can kazandırma felan yok ama daha çok seveceğiniz birşeyler var. İsterseniz, bu  yeteneğinize denk gelen bütün yaratıkları yavaşlatabiliyorsunuz. Ya da bu yeteneği kullanarak öldürdüğünüz tüm düşmanlarınızdan kendi canınızı doldurabiliyorsunuz. Ve Darksiders 2’de daha örneğini vermek istemediğim, sizin deneyim ederek öğrenmeniz gereken birçok özellik bulunuyor. Tabii bu yeteneklerin yanında da kullanacağınız tırpan ve balyozunuz sizi düşman yaratıkların korkulu rüyası haline getirme işini, epey iyi yapıyor

Grafik her şey değildir, peki ya ses?

Darksiders 2’nin grafik anlamında ilk oyundan pek bir farkı yok. Yine aynı motor kullanılarak hazırlanmış bir oyun olmuş. Yine ilk oyunda da gördüğümüz ufak tefek grafik hatalarıyla bol bol karşılaşıyoruz. Onlardan nasibimizi alıyoruz. Hatta durun ben size bir örnek vereyim, epey gülmüştüm bu olaya. Oyunun daha başlarında balyoza yani sağ klike basılı tuttuğunuzda (PC’de oynadığım için basılı tutabiliyordum) ya da yere doğru bir atak gerçekleştirdiğinizde yerde bir kırılma efekti, yukarıya doğru kayaların yükselmesi durumu oluşuyordu. Aynı şeyi tesadüfen, havada denedim; maalesef aynısı orada da oldu. Gökyüzünden aniden kayalar çıktı. Tabii her zıpladığınız platformda olmuyor ama, dileyen kontrol edebilir. Zemin ve boşluğun birleştiği çoğu yerde bu tip grafik hataları mevcut oluyor.

Ama haklısınız, haklısınız. Bu oyunun hikâyesi, grafiklerini örtbas edecek kadar kaliteli ve derin. Onun için başlıkta da belirttiğim gibi, bir oyunda herşey grafik değildir. Ama sese gelince iş değişir. Darksiders 2’de de iş değişmiş ve ilk oyunda olmayan, oyuna daha fazla adapte olmanızı sağlayan arkaplan müzikleri eklenmiş. Bu müzikler ciddi anlamda yaptığınız/çözdüğünüz bulmaca ile alakalı şekilde konmuş diye düşünüyorum çünkü müzikli ve müziksiz halini denedim birkaç bölümün, nedense müziksiz haliyle epey zorlandım. Belki bu benim arkaplanda çalan diğer müziklere de bağlı olabilir!

Şimdi size Darksiders 2’nin(ilk oyunda da vardı bazı zamanlar) belki de “Artık gına geldi.” diye haykıracağınız özelliğini aktarayım, oyun içi Loading ekranları. Tam gidiyorsunuz, o kadar krep kestiniz, biliyorsunuz ki karşınıza dev bir boss çıkacak. Heyecanlandınız, bakalım bu seferki öncekinin kaç katı diye düşünüyorsunuz, ama ne oluyor, tam kapıyı açacaksınız, zırtt sol tarafta küçük bir işaret Loading. Ve bütün atmosfer sıfırlanıyor. Ve bu bir-iki kere değil, tüm oyun boyunca başınıza geliyor maalesef. Madem bir kötü özellik aktardım, devamını da getireyim. Darksiders 2’de hiç hoşuma gitmeyen bir diğer özellik de(yine ilk Darksiders’ta da vardı) aktif ders olayları. Oyunun yarısına gelmişsiniz hala sizden ders niteliğinde yok git 10 tane abi öldür, yok git 20 tane ablayı serbest bırak gibi saçma görevleri tamamlamanız isteniyor. Ve oyuncunun güzelim hikâye ile olan bağını biraz da olsa koparıyor.

Dust, oğlum buraya gel

Oyun aksiyon oyunu olsa da içindeki bulmacaları olmasa herhalde Darksiders’ın Darksiderslığı gitmiş olurdu. Çünkü bu tür aksiyon oyunlarında, en iyi örneklerinden birisi God of War’dan da alışık olacağımız şekilde bulmacalar oyunun sadece yaratık ve boss kesmekten ibaret olmadığını gösteriyor. Darksiders 2’nin bulmacalarına gelirsek… Aslında birçok oyuncu God of War ve Darksiders’ı karşılaştırma çabasına giriyor. Ve bana göre yanlış yapıyor. Hele de Darksiders 2’den sonra. Yeni yetenek ve seviyeli eşya sistemi artı potlar Darksiders’ı ,bana göre, God of War’dan daha farklı bir kategoriye taşımış durumda. Evet, ne demiştik, Darksiders 2’nin bulmacaları. Çoğu bulmaca ilk oyundakiyle benzerlik gösteriyor. Hatta yazının başında da anlattığım gibi bazı alet-edevatlar bile birbirinin aynı. Ama ilk oyuna oranla daha geliştirilmiş, biraz daha komplike hale getirilmiş bulmacalar da yok değil. Zaten Death’in sadık kuşu Dust ile birlikte yolunuzu kaybetmeniz ya da bulmacayı tamamlayamamanız bir hayli zor. İlk oyunda War’un koluna mühürlenen yaratığı, The Watcher’ı, hatırlarsınız. İşte Death’in kuşu Dust da aynı görevi görüyor. Size bir nevi rehberlik yapıyor nereye gideceğinize dair. Tabii her zaman değil, sadece aynı bölümde beş on dakika dolanıp durursanız araya giriyor Dust. Belki de şanslısınızdır, Dust’ın iyi gününe denk gelmişsinizdir!

Uzun lafın kısası Darksiders 2, sadece para için yapılmış tipik oyunlardan olmamış.(Activision’a bir gönderme olabilir.) İlk oyunla karşılaştırdığımızda hakikaten dağlar kadar fark olduğunu görebiliyoruz. En başta hikâye ve karakter olmak üzere oynanış, sesler, bulmacalar, mekanikler ve dahasının ilk oyuna göre inanılmaz bir gelişme gösterdiği aşikar. Bana kalsa Darksiders 2’yi sadece hikâyenin devamını anlatan bir oyun yapsalar, yani bu yeni oynanışı ve elementleri eklemeseler, Darksiders 2 yine oynanacaktı. Ya da ben oynayacaktım. Çünkü benim Darksiders serisinde en çok değer verdiğim madde hikâye idi. Ama oyunun yeni içerikleri oyunun hayranlarına müthiş bir haber. Yazı içerisinde size spoiler vermemek için kendimi zor tuttum ama, çoğu yazımda yaptığımı bunda da yapayım. Vigil Games yakında yeni bir Darksiders oyunu duyurabilir. Umarım Darksiders 3’te de ilk oyun ile ikinci oyun arasındaki mesafe kadar fark olur. Çünkü bu gidişle Vigil de “büyük” olarak tabir edilen firmalardan birinin bünyesine katılabilir. Özellikle de THQ’nun yaşadığı mâli krizlerden sonra.

Darksiders 2’yi alın oynayın, ilk oyunu oynamanız veya oynamamamanız oyunu size kötü kılmayacak. Kesinlikle kaliteli bir yapım olmuş. Umalım da Darksiders serisi, başka seriler gibi heba edilmesin…

Artılar: Yeni eklenen eşya sistemi, geliştirilen yetenek sistemi, müthiş oynanış ve müzikler.

Eksiler:
İlk oyunla tekrar eden bazı bulmaca ve çevre öğeleri, sizi zorlayan “çabuk yolculuk” harita sistemi, oyun içi loading ekranları ve oyun içi ders görevleri.

Grafik:
80
Ses: 87
Oynanış: 94
Genel: 92

Exit mobile version