Dead Man’s Hand
1997 yılında Outlaws adında bir oyun çıkmıştı. Allahım ne oyundu o. Günlerce
başından kalkamamıştım. Belki vahşi batı temalı oynadığım ilk fps türü oyun
olmasından, belki de grafiklerinin çekiciliğinden ötürü çok beğenmiştim. O
günden bu güne, kaliteli bir yapım çıkmadı. Oyunlarda uzaya çıktık, mafya
işlerine karıştık, sokaklarda yasak yarışlara katılıp zengin olduk, hatta
onlarca kez dünyayı bile kurtardık.
Ölü adamın laneti
El Tejon, çok iyi silah kullanan biridir. İçinde az miktarda iyilik olsa da,
The Nine adındaki bir çeteye üyedir. Günler, aylar geçer ve işler yolundan
çıkmaya başlar. Eskiden zenginden alıp fakire veren tarzdan bir çete olan The
Nine, zıvanadan çıkmıştır. Kadınlara işkence yapıp, insanları öldürmeye
başlamıştır. İşte olaylar bu seviyeye geldiğinde El Tejon’un içindeki o iyi yönü
ortaya çıkar ve çeteden ayrılmaya kadar verir. Fakat orası vahşi batıdır ve
işler öyle kolay olmayacaktır. Çetenin diğer üyeleri “ya benim olacaksın yada
toprağın” mantığı ile El Tejon’u vurur ve bir köşeye atıp vahşet zulümlerine
devam ederler. Ama adamımız ölmemiş, hayatta kalmayı başarmıştır. Aradan zaman
geçer ve çetenin üyeleri teker teker ölmeye başlar. Ölü adam intikam için geri
dönmüştür.
Vahşi batıda iyi silah kullanabilmek güzel bir şey tabi
Dead Man’s Hand, çoğumuzun alıştığı klasik bir FPS oyunu. Başarılı olmasının
ise bir çok nedeni var. Öncelikle bölümlerin daha akıcı olması açısından kısa
tutulması güzel bir olay. Başına oturduğunuzda çok kısa sürede 3-4 bölüm
geçebiliyorsunuz. Bu nedenle yapımcılar save olayını kaldırmışlar. Sadece
belirli yerlerde oyun otomatik olarak save yapıyor. Zaten bölümler kısa
olduğundan pek bir problem yaratmıyor. Hoşuma giden bir diğer unsur ise
üstümüzde onlarca silah taşıyamamamız. Her görevin başında bize sunulan 9
değişik silahtan 3 tanesini seçerek başlıyoruz. Tabi ki ilk başta bu silahların
hepsi seçilebilir değil. İlerledikçe açılıyorlar. Silah seçiminin ardından ufak
bir poker oyunu çıkıyor. Kazandıkça mermi, sağlık gibi çok değerli şeyler
kazanıyorsunuz. Ama dikkatli olun, bir kere kaybederseniz bütün kazandıklarınız
uçuyor ve tekrar oynama şansınız yok.
Oynanış olarak ise devamlı koştura koştura değil de biraz daha oturaklı
oynuyorsunuz. Genelde yürüyerek ilerleyip düşmanı gördüğünüzde bir şeylerin
arkasına saklanıp çatışıyorsunuz ki ben çok zevk aldım bu durumdan. Nereden
çıkacakları hiç belli olmuyor. Aynı filmlerdeki gibi bir binanın balkonundan
fırlayabiliyorlar. Eğer zamanında vurabilirseniz çitleri kırıp aşağıya
düşüyorlar. Etrafınızdaki çoğu nesneyi yerinden oynatabiliyor, sizin açınızdan
avantaj elde edeceğiniz şekilde kırabiliyor, tutup atabiliyor yada
itebiliyorsunuz. Çevreye verdiğiniz zarar ve öldürdüğünüz düşmanlarınızı
vurduğunuz yerlerine göre para kazanıp şan şöhret sahibi olabilirsiniz.
Yaşasın Unreal motoru
Yapımcılar görsel açıdan pek çile çekmemek için hazır ve gayet başarılı olan
Unreal motorunu kullanmışlar. Yaptıkları optimizasyon ile bugünün grafiklerine
yakın, akıcı bir oynanış sağlamışlar. Karakterlerin modellemelerine özen
göstermişler ve ayrıca fizik kurallarını da atlamamışlar. Pompalı ile 2 metreden
vurduğunuz biri ile uzaktan tabanca ile vurduğunuz gibi farklı şekilde ölüyor.
Vurduğunuz herkes Condition Zero’daki gibi olduğu yere yığılmıyor. Çevre
tasarımları da gayet başarılı olmuş. Atmosfer sizi kovboy gibi
hissettirebiliyor. Yalnız grafik ayarlarına eklenen “UltraLow” seçeneği biraz
garibine gitti. Hani “High” ve son olarak “UltraHigh” olsa anlarım da “UltraLow”
nedir be kardeşim? İlginç bir durum. Zaten motor harika optimize edilmiş.
kadar kastırırsanız kastırın gene de akıcı oynanabilir sağlanıyor. Silah sesleri
bulunduğunuz ortama göre değişiyor. Oda içindeki ateş sesi ile ormandaki ses çok
farklı. Zaten öyle olması da gerekiyor. Müzikler pek kendini hissettiremiyor.
Oynanışın akıcı ve seri olmasından ötürü kendimi pek müziklere veremedim
doğrusu. Hazırlanan Multi-Player seçeneği ile ister LAN üzerinden ister internet
üzerinden oynayabilmek mümkün.
Son Sözler :
Dead Man’s Hand, şu sıralar FPS tarzında çıkan diğer rakiplerine göre bazı
konularda zayıf kalıyor olabilir. Örneğin grafikleri FarCry gibi bir yapım ile
karşılaştırılamaz bile. Fakat verilmek istenen görsellik ve atmosfer gayet
yerinde. Akıcı ve değişik oynanış oyuna büyük artı kazandırıyor. Özellikle bir
şeylerin arkasında saklanıp düşmanı boş bir anında vurabilmek, 4-5 kişinin
ortasında kalıp ne yapacağınızı şaşırmanız, yapımcıların yapmak istediklerinde
ne kadar başarılı olduklarının en büyük kanıtı.