Dead Rising 2
Ah şu zombiler… Eğer onlar olmasaydı, film dünyası da oyun dünyası da kısır döngü içine girerdi herhalde. Başta George A. Romero olmak üzere, pek çok film ve oyun yapımcısının en sık başvurduğu bu ölümsüz karakterler, biz oyun severlerin de vazgeçilmezleri arasında. Yavaş, hantal ve düşük zeka seviyesi ile kolay alt edilebilir gibi gözükseler de, sayısal avantajlarını iyi kullanarak, en yaman kahramanlara bile soğuk terler döktürmeyi başarırlar. Zombilerle ilgili standartları yok etmeyi başaran Dead Rising’de ise durum biraz farklı…
Zombileri öldüklerine pişman etmek
Dead Rising, 2006 yılında sadece Xbox 360 için piyasaya sürülmüş, aksiyon düzeyi yüksek, zombi temalı bir survivor horror, yani hayatta kalma mücadelesi verdiğimiz bir oyundu. Sadece Xbox 360 platformuna çıkmış olması nedeniyle büyük merak uyandırmıştı. Bu her exclusive, yani sadece belli bir platforma çıkan oyun için geçerli aslında. Sadece Xbox 360 çıkmış olması, devrim yaratacak seviyede bir oyun olmamasına rağmen, diğer oyun platformlarına sahip olanları kıskandırmıştı diyebiliriz.
Kendine has oyun yapısının ise ilgi çekici olduğu ise su götürmez bir gerçek. Bir kere, etrafta bulunan her cismi silah olarak kullanabilmek başlı başına bir başarı olgusuydu. Öte yandan ana karakterin, zombi istilasını önemsemeyen tavrı ve kendin emin hareketleri de karizmatik bir görüntü yaratıyordu. Velhasıl, Dead Rising çok sevildi, çok beğenildi ve her başarılı oyunda olduğu gibi onun da devamının yapılması için kollar sıvandı. Üstelik bu sefer üç büyük oyun platformuna birden.
İlk oyunu bilmeyenler için kısaca özetlemek gerekirse, macerada Frank West isimli muhabiri yönetiyorduk. Willamette isimli şehrin, enfeksiyon kapmış bir grup insan (kısaca zombi) tarafından istila edildiğini öğreniyor ve koskocaman bir alışveriş merkezine balıklama atlayarak hayatta kalma mücadelesi veriyorduk. İlk macerada, muhabir olmamızdan mütevellit, zombilerin fotoğraflarını çekiyor, etrafta gördüğümüz her türlü vahşet içerikli sahneyi objektifimizden kaçırmamaya da çalışıyorduk. İkinci oyunda da gayet benzer bir yapı ile karşılaştığımız söyleyebiliriz.
Part – I: The Largo Embargo
Genel bir giriş yaptıktan sonra şunu belirtmeden geçemeyeceğim, Türkiye’de Dead Rising 2’nin, tüm bölümlerini içeren, ön inceleme sürümünü ilk kez oynayabilmek için bazı şartları kabul etmek zorunda kaldım ve ne yazık ki size, senaryo hakkında hiçbir bilgi vermemem gerekiyor.
Bu seneki E3 fuarında Capcom standında ziyaretçilerin oynamasına izin verdiği ve sadece birinci bölümü içeren demonun ötesinde, toplamda yedi ana bölümden oluşan asıl oyunu görmüş olmanın gururunu yaşadığımı belirtmeliyim. Demoda alışveriş merkezinin sadece belli bir kısmını dolaşabiliyor, senaryo adına hiçbir şey öğrenemiyor ve sadece basit mini görevler yapabiliyorduk. Deneme fırsatı bulduğum ön inceleme sürümünde anladım ki, aslında o dolaşıp durduğumuz ve önümüze gelen zombiyi alaşağı ettiğimiz bölümlerin içerisinde ne maceralar yaşanıyor, ne entrikalar dönüyormuş. Daha fazla devam edersem ağzımdan kesin bir şey kaçıracağım. O yüzden bu kısmı atlayıp doğrudan oynanışa geçiyorum.
İlk oyunu oynamamış olsanız bile ikinci oyuna hemen ısınacak ve olan bitenlere hemen ayak uyduracaksınız. Bu seferki ana karakterimiz Chuck Grene.Özel bir görev için kendini zombilerin yarattığı kaosun içinde buluyor. Hayatta kalmayı başarmış kimi karakterler ile karşılaşıyor ve zombi saldırısından ziyade daha önemli sorunlarla da boğuşuyor. Hatta öyle ki, bir süre sonra keşke tek düşmanımız zombiler olsa diyoruz. Umarım, hikaye hakkında ipucu vermeden, ne demek istediğimi anlatabilmişimdir!
Tıpkı önceki bölümde olduğu gibi çevrede gördüğümüz her cismi silah olarak kullanabiliyoruz. Etraftaki obje miktarı akıl almaz seviyede. Silah olarak kullanabildiğiniz o kadar çok obje var ki, bir süre sonra kafanız karışmaya başlıyor. Taleba, vazo, koltuk, boru, İngiliz anahtarı, balta, beyzbol sopası, bayan çantası, şişe, makas, yazarkasa, kopmuş zombi kolu (!), elektrikli testere, çöp kovası, askı, pankart, lcd televizyon… Daha saymalı mıyım, bilmiyorum ama öyle çok silahımız var ki, ben ekran başında ağzım açık izledim desem yeridir.
“Dinam-et”, “Kürektere”, “Kovatkap” ve “Elektırpan”
Dead Rising 2 ile gelen en büyük yenilik hiç şüphe yok ki, kombine kullanılan silahlar. Malum, her şeyi silah olarak kullanabiliyoruz, ama bunların bir araya gelerek kombine biçimde kullanılması, hem vahşet seviyesini artırıyor, hem de zevkli anlar yaşamamıza imkan tanıyor. Ara başlıkta da belirttiğim gibi ilginç isimlerle anılan, birbirinden vahşi ve yaratıcılık sınırlarını zorlayan, kombine silahlar kullanabiliyoruz. Söz gelimi bir miktar taze et ile dinamiti birbirine bağlayarak, “Dinam-et”; kano küreğinin ucuna elektrikli testere bağlayarak, “Kürektere”; bir zombinin kafasına kova geçirip, içine zalimce matkap sokarak “Kovatkap”; elimize tırpan geçirip, sopasının üzerine bir akümülatör monte ederek de “Elektrıpan” yaratabiliyoruz. Elbette isimleri ben kendim ürettim, ama oyunda da İngilizce olarak, bunlara benzer kelime oyunları ile verilmiş. Birbirinden ilginç ve komik, kombine kullanılan silah ismi bulunuyor.
Henüz ön inceleme sürümü olduğu için aktif değildi, ama Dead Rising 2’de iki kişinin aynı anda oynayabildiği bir co-op modu bulunuyor. Ancak bu co-op modu bizim alıştıklarımızdan biraz daha farklı. Sadece online olarak aktif olan bu mod’da bir kullanıcı oyun açıyor ve başka bir kullanıcıyı kendi oyununa davet ediyor. Kazanılan silah ve puanlar, oyun sahibi olan kullanıcının kayıt dosyasına yazılıyor. Kullanıcılardan biri zombiler tarafından ısırılırsa, diğer oyuncu gelip onu iyileştirebiliyor. Her iki kullanıcı da ana karakter olan Chuck Greene’i kontrol ediyor, ama oyun içinde çok fazla kıyafet seçeneği bulunduğundan birbirlerinden kolaylıkla ayırt edilebiliyorlar.
İmajın kadar yaşarsın
Tıpkı ilk oyunda olduğu gibi burada da her mağazanın içine dalabiliyor, hemen her obje ile etkileşime girebiliyoruz. Karakterimize, gördüğümüz her kıyafeti giydirebilmemiz mümkün. Hatta bayan kıyafetlerini bile hiç sorun yaratmadan giyebiliyor. Bu sayede kendinize has bir kıyafet tarzı yaratabiliyorsunuz. Öyle ki, çocuk pijamasının altına çizme giyip, kafanıza bir de kovboy şapkası geçirip, pilot gözlüğü ile dolaşabilirsiniz. Sonuç olarak giyilebilecek kıyafetlerin sınırı yok. İlginç olan ise son derece garip kıyafetler giyseniz bile hiçbir karakter sizin durumunuzu yadırgamıyor. O da oyunun esprili kısmı herhalde.
Görsel açıdan Dead Rising 2’de çıta hayli yükselmiş. Hatırlarsanız, Xbox 360’a ilk oyun çıktığı zaman, aynı anda yüzlerce zombiyi ekrana getirebildiği için büyük alkış toplamıştı. Dead Rising 2’de ise bu sayı abartı seviyeye ulaşmış. Ben oyunu denemem sırasında şahit olmadım, ama yapımcıların söylediğine göre, ilk oyunda aynı anda 800 kadar zombi gösterilirken, bu sayı 6000’e kadar çıkabiliyormuş. Elbette bu kadar zombiyi bir anda görebilmek için gökdelene çıkmak ya da helikopterle gezinmek gerek.
On yüz bin milyon zombi
Dead Rising 2, konsolu zorlamıyor da değil. Mesela motosiklet ele geçirip zombilerin üzerine sürmeye kalktığımda, aynı anda yüzlerce zombiyi katlederken, etrafa fırlayan kan ve uzuvların da katkılarıyla ekran yenileme hızında düşüşler yaşanmaya başladı. Benim test ettiğim konsol PlayStation 3’tü ve Xbox 360’da böyle bir sahnede neler olur bilemiyorum. Çünkü ilk oyunda zavallı konsolumun nasıl da ısındığını hatırlıyorum da, bu sefer ekrana 6000 zombi sığdıran oyunun konsola nasıl bir eziyet çektireceğini siz hesap edin.
Fizik motoru konusunda belli başlı standartları olan bir oyun Dead Rising. İlk macerada da her cismi silah olarak kullanabiliyor, etrafa fırlatabiliyorduk. Yine sayısı artırılmış objeleri aynı biçimde kullanabiliyoruz. Animasyonlar gayet gerçekçi, silahların da vuruş hissi makul seviyede. Elinize geçirdiğiniz silahın boyutu ve ağırlığına göre hareket kabiliyetinizin sınırı belirleniyor. Kimi silahta çok çevik oluyorsunuz, kiminde ise hantallaşıyorsunuz.
Dead Rising 2 için şu anda söyleyebileceklerim bu kadar. Yapımcılar yerinde kararlar alarak, ilk oyunda var olan tüm eğlence öğelerini artırmış ve görsel yönden de yeniliklerle bunu süslemeyi başarmış. Elbette senaryodan bahsedemediğim için bazı konuların havada kaldığını kabul edebiliriz, ama şu kadarını söyleyebilirim ki, ilk oyundaki zombilerin hantallığı nedeniyle, gereğinden fazla basit olan oyun yapısının yerini bu sefer soğuk terler döktürecek yeni görevler ve yeni düşmanlar alıyor.
Motosikletimin önüne iki elektrikli testere bağlayıp, zombileri öldüklerine bir kez daha pişman edeceğim günü iple çekiyorum. Dead Rising 2, ekim ayında PlayStation 3, Xbox 360 ve PC için piyasaya sürülecek.