Oyun Ön İncelemeleri

Dervişin Sabır Taşı

Auto Assault (PC)


Ömer Hakan Şimşek


Çıkış Tarihi: 2005

Yapımcı: Netdevil

Yayıncı: NcSoft

MMO deyince bir çoğumuzun aklına orclar, elfler, kılıç ve kalkan geliyor ki
gerçekten bu tarz oyunlar sektörün büyük bir kısmını oluşturuyor. Yenilik içeren
oyunlar yerine kendisine zaten hazır bir hayran kitlesi bulmayı daha uygun gören
yapımcılar da genellikle tercihlerini fantastik oyunlardan yana kullanıyorlar.
Ama Auto Assault konsept olarak oldukça farklı bir oyun.


Fallout serisini bir çoğunuz bilir. Bir Cyber Punk klasiği olan oyunda, savaşlar
sonrası bir dünyada yaşamaya çalışıyorduk. Yaşı birazca ilerlemiş olanlar
80’lerin kült filmlerinden olan ve Mel Gibson’ın esas çıkışını gerçekleştirdiği
Mad Max serisini de hatırlayacaklardır. Atmosfer olarak Fallout’a benzeyen,
nükleer savaşlar sonrası yaşamı anlatan bu dünyada modifiye edilmiş araçlarla
yaşam savaşı veriliyordu. Auto Assault konsept olarak Mad Max serisine çok
benziyor.

Uzaylıların dünyadaki kaynakları kullanmak üzere güzel gezegenimize gelip
insanları kaçak şekilde yaşamaya zorlamalarından sonra bir asır geçmiştir.
İnsanlar artık saklandıkları yerden çıkmış modifiye ettikleri zırhlı ve silahlı
araçlılarla direnişe başlamışlardır. Biz de oyunda var olan 3 türden birini
seçerek bu dünyaya adımımızı atacağız. Bu türler uzaylı teknolojisini daha iyi
kullanan mutantlar, Transformer’s gibi biçim değiştiren insan olmayan biomekler
ve insanlar. Türümüzü seçtikten sonra sıradaki iş aracımızı seçmek olacak.
Oyunda motosikletler, otomobiller, kamyonetler, tanklar gibi bir çok araç türü
mevcut. Seçtiğimiz aracı satıcılardan veya görevlerden alacağımız binlerce
değişik parçayla geliştireceğiz ve yolları fethedeceğiz.

Aksiyon düzeyi oldukça yüksek olacak olan oyunda, yapımcılar ilk hedeflerinin
eğlence olduğunu önemle vurguluyorlar. Bu yüzden oyunda Havoc 2.0 fizik motoru
kullanılmış. Bu sayede oyundaki hemen her nesneyle etkileşimimiz olacak. Evleri,
ağaçları, çitleri petrol tanklarını havaya uçurabileceğiz. Ama oyunun salt
aksiyondan oluşmadığını RPG öğeleri olduğunu da ekliyorlar. Yine de aracımızdan
sadece çok özel durumlarda dışarı çıkabileceğiz. Ömrümüz aracımızın içinde
geçecek. Arkadaşlarımızla konvoylar oluşturup görevler yapabilecek, istersek
diğer oyuncuların kasabalarını basıp kendi kasabamız haline getirebileceğiz.

Akla ilk gelen soru bu kadar farklı araç arasında dengenin nasıl sağlanacağı.
Yani bir motosikletin tanka karşı şansının ne olacağı? Üstünde en çok çalışılan
konu bu. Oyuncuların karşılaşacağı bazı alanlara sadece belli sınıftan araçlar
girebilecek. Ayrıca her aracın artıları eksileri dengeleniyor ve araç üstünlüğü
değil strateji üstünlüğü ön plana çıkıyor. Oyunun her yerinde reflekslerden
ziyade bu tarz stratejiler ve aracınızı modifiye tercihleriniz önemli olacak.
Böylece oyuncular arasındaki yetenek farkı azaltılmış olacak.

Oyunun yapımcısı NetDevil. Firmayı daha önce yapılmış olan ve sağlam bir hayran
kitlesi olan JumpGate oyunundan tanıyoruz. Çıkış tarihi içinse 2005’in 3.
çeyreği olacağı söyleniyor. İçeriğiyle dikkatleri kendine çeken ve 2005 yılının
en fazla beklenen MMO oyunlarından biri olan Auto Assault’u bizde sabırsızlıkla
bekliyoruz.

Dostum olabilirsiniz ama ıssız çölde aracımla gezerken karşıma çıkarsanız size
acımam…
 

Battlefield 2 (PC)


Can Sağlam


Çıkış Tarihi: 2005’in 2. çeyreği

Yapımcı: Digital Illusions

Yayıncı: EA Games

Birkaç yıl önce piyasaya sürülen Battlefield, gerek grafikleriyle, gerek
zevkli oynanışıyla biz oyun severleri bir hayli tatmin etmişti. Çıktıktan kısa
bir süre sonra en çok oynanan multiplayer oyunlarından biri olması kesinlikle
bir rastlantı değildi. Yapımcılar, ilk oyunun haritalarını yalayıp yutan
oyunculara pek de yenilikçi olmayan ek paketler çıkardı, ama hiç kimseyi tatmin
etmedi. Bunu gören ve oyunun yapımcısı olan Digital Illusions, kısa bir süre
sonra harekete geçti ve çok daha yenilikçi, çok daha modern, çok daha teknolojik
bir Battlefield yapmaya başladı; serinin ikinci oyununu.

100 kişik online FPS mi?


Battlefield 2’deki haritalar 100 kişiye kadar desteklenebilecek. Böyle yüksek
bir sayıyı okuyunca da akla ister istemez birkaç soru geliyor; acaba Battledield
2, çoğu online FPS’de görülen harita ve oyuncu arasındaki dengesizliği düzgün
bir şekilde sağlayabilecek mi? Böyle bir sorunun ortaya çıkmaması için Digital
İllusions diğer online oyunlarda görmediğimiz bir özellik ortaya çıkarmış;
oyuncu sayısına göre büyüyen veya küçülen haritalar. Harita belli bölgelere
bölünmüş olacak. Bu haritalardaki bölümler oyuncu sayısına göre açılacak veya
kapalı kalacak. Bu gerçekten iyi düşünülmüş ve işe yarayacak bir fikir.

İlk Battlefield piyasaya sürüldüğü vakte göre oldukça başarılı ve tatmin edici
bir görsel yapıya sahipti. Ama tabi ki yapıcıların aynı motoru şimdi de
kullanması düşünelemezdi. Bu yüzden yapımcılar kendilerinin programladıkları
motor üzerinde yoğun bir şekilde çalışarak günümüz koşullarına uygun hale
getirmişler. Ayrıca artık haritalar deforme olabilecek şekilde dizayn edilmiş.
Yapımcılar oyundaki hemen hemen her şeyin yıkılabileceği, patlayabileceğini
söylüyorlar. Böyle bir özelliğin oyunun zevk katsayısını ikiye katlayacağına
eminim. En basitinden, köprüden geçen bir grup askeri birliğini, köprünün en
hassas yerlerine vurmak suretiyle başka bir diyara gönderebileceksiniz.

Ben bi’ CS bilirim, başka bi’şey bilmem


Oyunun geçtiği mekanlar tahminimce Irak’ın örnek alınarak hazırlandığı
çoğunlukla kurak ve sıcak (?) yerler olacak. Seçebileceğiniz taraflar Amerika,
Çin ve Orta Doğu askeri birlikleri olacak. Amerikalılar’ın tahmin edebileceğiniz
üzere en gelişmiş ordu birlikleri olacakken, Çin birlikleri en son teknolojiye
sahip ekipmanlara sahip olcak. Doğu birliklerini sorarsanız büyük olasılıkla iki
tarafında altında bırakılmış, teknolojinin gerisinde kalan askerler olacak.

Yapımcılar yapay zeka üzerinde de bir hayli çalıştıklarını söylüyorlar. Artık
bot’lar ağaçlara, duvarlara takılmayacak, söylediğiniz bir emiri yerine getirmek
için 2 saat(!) beklemeyecek. Tabi bunlar Digital Illusions’un vaadleri, emin
olamayız. Ama Battlefield’ın aslen bir multiplayer FPS olduğunu düşünürsek,
yapay zeka için yapımcıların üzerine fazlaca yüklenmek yanlış olur kanımca. Yine
de biz Unreal Tournament’daki insanlardan bile akıllı gibi gözüken bir yapay
zeka olsa kötü mü olurdu?

Ohoo daha çok var


Battlefield bu kez çok daha iddialı bir biçimde oyun oiyasasına düşmeye
hazırlanıyor ama bu bahar çıkması planlanırken, modaya uyup 2005’in ortalarına ertelendi. Bu
üzücü gelişmeye pek de şaşırdık diyemeyiz zira EA bunu hep yapıyor. Bu yüzden
beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
 

Championship Manager 5 (PC)


Aykut Göker


Çıkış Tarihi: 2005

Yapımcı: Beautiful Game Studios

Yayıncı: Eidos Interactive

Henüz resmi çıkış tarihi açıklanmamış olmasına rağmen, Championship Manager
5’in bu sene piyasalarda olması tahmin ediliyor. Bilindiği üzere önceki
senelerde oyunun yapımcılığını üstlenen Sigames, CM-5’te yok. Yapımcı ve
yayıncının ayrılığından doğan iki yapım mevcut. İlki Sigames’in Football Manager
2005’i, diğeri ise Eidos ve Beatiful Game Studios’un ortaklaşa çalışması
Championship Manager 5. Görüldüğü üzere Sigames, CM’den elini eteğini çekti.
Önceki yıllarda CM projesinde yayıncı olarak çalışan firmalar, işin kaptan
koltuğuna oturdu. Bir kaç ay önce piyasa sürülen demo tam manasıyla hayal
kırıklığı olmasına karşın, CM ismi kolay kolay silinmeyecektir. En azından bu
firmaların yaptığı ilk CM, piyasaya çıktığında büyük rağbet göreceği muhtemel.
Çünkü demo’nun akıllarda bıraktığı olumsuz izlenim pek gerçekçi değildi. Asıl
cevabı bize tam sürüm verecektir.

CM, Football Manager’ı yakalayabilecek mi? Bir başka deyişle; Eidos, Sigames
kadar başarılı olabilecek mi?


Bu soruların cevabını Championship Manager 5 piyasaya çıkınca oldukça doyurucu
bir şekilde alacağız. Peki serinin 5. versiyonunda nelerle karşılaşacağız?
Öncelikle daha hızlı bir oynanış vadediliyor. Eğer başarılı olunursa FM
karşısında büyük bir hamle olacaktır. Bilindiği üzere oyuncuların en çok şikayet
ettikleri konuların başında ağır oynanış gelir.

Yeni oyun kullanıcı dostu bir antrenman bölümüyle geliyor. Artık anrenman
programı eskiden olduğu kadar komplike hazırlanmayacak. Daha kolay bir arayüz
geliştirilmiş. Fakat antrenman programıyla uğraşmak bile oyuncuya ayrı bir zevk
veriyordu. Yeni oyun için ne kadar olumlu bir yenilik olduğu tartışılır. Ayrıca
yapımcılar bu konuda Charlton Athletic’in as takım koçu Mervyn Day ile
çalıştılar.


CM-5’te yıldız isimleri bulmak önceki versiyonlardan daha kolay olacak. Öyle ki
yapımın gözlemci sistemi bize daha kesin yanıtlar verecek. Böylelikle yıldız
potansiyeline sahip olan futbolcuları daha kolay keşfedeceğiz. FM’yi ve eski CM
serilerini oynayanlar bilirler. Gözlemcilere bir türlü güvenilmez. İleride
patlama yapacağını düşündüğünüz oyunculara; “sınırlı yeteneğe sahip” derler. 4-5
sezon sonra baktığınızda ise bir futbol ilahını kaçırmışsınızdır. Eğer
gözlemciler bahsedildiği gibi geliştirildiyse, CM-5’te işimizin daha kolay
olacağı muhtemel.

Yapım geliştirilirken profesyonel futbolun içindeki bir çok takım ve personelle
çalışılmış. Bunlar İngiltere Premier ligi takımlarından, İtalya Seria A’ya ve
hatta İspanya La Liga takımlarından Real Madrid’e kadar…

Hatırlar mısın bir maç vardı eskiden?


Championship Manager serileri bilindiği üzere çok geniş bir veri tabanına sahip.
Hem oyuna başlamadan önce hemde oyuna başladıktan sonrası bir bir kayıt edilir.
Buna karşın ilk sezon oynadığınız önemli bir maçı, bir kaç sene sonra izlemeye
kalktığınızda, maçın skoru dışında herhangi bir bilgiye ulaşamazsınız.
Championship Manager 5 bu duruma son noktayı koyacak. Yeni oyunda, yıllar
geçmesine rağmen eski maçları en azından yazı ile izleyebileceğiz. Böylelikle
geçmişteki maçların veri kaybı ortadan kalkacak.

Taktik ekranı Beatiful Game Studios tarafından bazı geliştirmelere uğramış.
Gerçi demo’da gördüğümüz kadarıyla görünüşü dışında, kayda değer bir değişiklik
yoktu ama tam sürümde oyuncuların koşu yapabilmesi için yeni güzergahlar
bulunacak.

Kulübüyle anlaşamıyorum ki futbolcuya kontrat önereyim


Ronaldo’ya, Zidane’a, Henry’e teklif götürüyorsunuz fakat yanıt hep olumsuz mu
oluyor? Championship Manager 5 sorununuzu ortadan kaldırıp, dünya yıldızlarını
kadronuza katmanıza fırsat tanıyor. Tamamen gerçekçi olarak geliştirilmiş
transfer modeliyle artık ulaşılmaz yıldızlar yok.

Tam sürümde menajeri olduğunuz kulübün eski hocasıyla karşılaştırılacaksınız.
Onun başarıları adeta bir gölge gibi sizi takip edecek. Bu yüzden çeşitli
kupalar kazanarak kendinizi eski menajer kadar sevdirmelisiniz. Tabii
futbolcularla’da iyi ilişkiler içinde olmak çok önemli. Başarıya giden yol ekip
olmaktan geçer!

CM’yi unutmak mümkün mü?

Bildiğiniz gibi Championship Manager serisi, menajerlik oyunları arasında çok
özel bir yere sahip. Henüz çıkış tarihi belli olmayan bu serinin son oyununu bir
çok CM tutkunu sabırsızlıkla bekliyor. Bakalım CM yoluna devam edebilecek mi?
 

Conker: Live & Reloaded (X-Box)


Emre Günen


Çıkış Tarihi: Mart 2005

Yapımcı: Rare Ltd

Yayıncı: Microsoft

Haylaz sincap geri döndü! Nintendo’nun ünlü oyunu Conker’s bad fur a Day,
kanlı macerasına kaldığı yerden, Xbox platformunda devam edecek. Bilmeyenler
için kısaca açıklamak gerekirse; Conker, şirin mi şirin karakterleri ve renkli
çevre tasarımı ile çocuk oyunlarını anımsatan bir yapıya sahiptir. Fakat
oynayanlar bilirler ki; işin aslının bununla alakası yoktur. Baş kahramanımız da
dahil olmak üzere tüm karakterler son derece küfürbaz, gelişen olaylar son
derece vahşi ve oyunun genel yapısı ziyadesiyle kanlıdır. Ağızından puro,
elinden silah düşmeyen kahramanımız bu kez Xbox platformunda bizlerle buluşacak.


Eski oyunun genel yapısı platform olarak tabir edilebilirdi. Conker live &
Reloaded ise 3. kişi görüş açılı aksiyon olacak. Yine bol kanlı sahneler ve yine
sansürlenebilecek küfürlere sahip olacak oyun, piyasadaki aksiyon oyunlarını
aratmayacak kadar da hareketli olacak. (Tabii ki tüm karakterlerin sincap vari
olacaklarını da unutmamak gerek). Piyasadaki pek çok oyunu “ti”ye alan ve kimi
önemli filmlerin unutulmaz sahnelerini içeren oyunun E3 fuarında en çok rağbet
gören özelliği; kapsamlı multiplayer modu idi. Günümüz multiplayer FPS
oyunlarında rastladığımız tüm çoklu oyuncu modlarına destek verecek olan oyunun
takım oyununa imkan verecek bölümleri de olacak. İçerisinde tıpkı Unreal
Tournament 2004’de olduğu gibi araçlar kullanılabilecek.

Conker’ın bizi ilgirendiren asıl yönüne yani tek kişilik moduna bakacak olursak,
tipik bir aksiyon oyunundan daha fazlasını bulacağız. Yapacaklarımız genelde
“belirtilen yere git ve herkesi öldür” gibisinden görevlerden oluşsa da,
içerisinde pek çok ayrıntı ve Conker’a özgü espri dolu eğlenceli yanlar da
olacak.


Geçtiğimiz senenin sonlarına doğru basına dağıtılan Xbox demosunu oynama
fırsatını eline geçirmiş birisi olarak, “Saving Private Ryan” filminin ünlü
Normandiya çıkartmasını içeren bölümü ve izlenimlerimi anlatayım. Bölüme
kahramanımız Conker ile bir botun içinde başlıyoruz ve karaya çıkmaya
çalışıyoruz. Buradan itibaren hem aksiyon oyunu tadında olaylar gelişirken bir
yandan da filmi ti’ye alan sahneler görüyoruz. Kafasından vurulup etrafa ketçap
gibi kan fışkırtan karakterlerden, kolunu eline alıp dolaşan tüm enstanteneleri
yaşıyoruz. Bölümün sonlarına doğru girdiğimiz bir revirde aklını kaçırmış bir
profesörü öldürmemiz gerekiyor. Burada ise yine etrafta pek çok ayrıntı ile
karşılaşıyoruz. Mesela elektrikli sandalyeye bağlı bir kişiye rastlıyoruz.
Yardım için yalvaran bu kişiyi ister kurtarıyor, isterseniz kolu çekip
öldürebiliyorsunuz.

Gerek demoda gerekse E3 fuarlarında edindiğimiz bilgilere bakarak oyunun görsel
açıdan son derece başarılı olacağını düşünebiliriz. Karakterlerimizin sincap ve
benzeri yaratıklardan oluşacağını biliyoruz. Karakterlerin hem animasyonları hem
de tüyleri son derece gerçekçi gözüküyor. Hatta E3 fuarında Xbox’ın en iyi
grafikli aksiyon oyunu ödülü aldığını söylemem yeterli olacaktır sanırım.

Sonuç olarak, Live and Reloaded 2005 yılı içinde piyasaya çıktığında aksiyon
platformunda önemli bir yer tutacak gibi gözüküyor.
 

Dark and Light (PC)


Ömer Hakan Şimşek


Çıkış Tarihi: Nisan 2005

Yapımcı: Np Cube

Yayıncı: Np Cube

“Adından anlaşılacağı gibi oyunda katılabileceğiniz iki ayrı fraksiyon var.
Dark and Light’da 12 farklı ırktan ve 14 farklı meslekten birini
seçebiliyorsunuz. Karakterinizin tipini istediğiniz gibi ayarlayabiliyorsunuz.
Ticari yetenekleriniz var ve özel nesneler üretip satabiliyorsunuz. Böylece oyun
içinde oyuncular birbirine bağlı hale geliyor. Oyunda binlerce farklı nesne var.
Ve…”

Liste böyle uzayıp gidiyor, ama bu özellikler öyle veya böyle birçok MMORPG’de
zaten var. Peki DnL’yi diğerlerinden farklı yapan, heyecanla beklememizi
sağlayan nedir?

Bir dünya düşünün 40.000 km2 alandan, 4000’den fazla kaleden ve 1000’den fazla
şehirden oluşsun. Dragonlara, planörlere binerek seyahat ettiğinizi, havanın
değiştiğini, mevsimlerin değiştiğini, bitki örtüsünün buna göre değiştiğini
düşünün. Kendi evinizi yaptığınızı, evlendiğinizi, kalelere saldırarak veya
politika ile baron, dük, kral olduğunuzu düşünün…

Evet DnL bize kocaman ve dinamik bir dünya vadediyor. Oyuncuların gerçek bir
dünyada yaşıyormuş gibi hissetmeleri için ellerinden geleni yapmışlar. Öyle ki
oyunda mevsimler değişecek, bitki örtüsü, hayvanların sayısı ve tipi buna göre
değişecek. Tamamen canlı bir ekosistem olacak. Oyun bu konuda o kadar iddalı ki;
yapımcılar şimdiye kadar bu sektördeki en gerçekçi dünyayı yaptık diyorlar.

Bu gerçeklik ve dinamizim hissine oyunun her yerinde rastlıyorsunuz. Seçtiğiniz
karakterler hem sosyal hem de savaşcı olarak gelişiyor. Kendinize arsa satın
alıp evinizi yapabilecek, isterseniz arkadaşlarınızla yeni bir köy inşat
edebileceksiniz. Bu sıcak yuvanızı paylaşmak için isterseniz evlenebileceksiniz.
Tabii ki oyunun tamamı pembe hayallerinizi gerçekleştirmeye çalışmaktan ibaret
değil. Dark ve Light ana şehirlerinin haricinde, oyunda bulunacak 10 ayrı
krallıkta diğer oyuncularla savaşabilecek, kaleler alıp oylamayla liderinizi
seçebilecek hatta belkide kral olacaksınız. İsterseniz bu savaşlara hiç
bulaşmayıp bu devasa alanı gezebilir. Yeni yerler keşfedip yeni kaynaklar
bulabilirsiniz. Gezdiğiniz yerlerin haritalarını çıkarıp diğer oyunculara
satabilir ve hayatınızı bir gezgin gibi geçirebilirsiniz.

Oyun teknik açıdan da oldukça iddalı. İlk kez WoW’da başarıyla uygulanan “No
Zoning” denilen sistem DnL’de de kullanılacak. Mantık oyunda yükleme ekranının
olmaması. Böylece bir kıtayı baştan başa yürüseniz bile oyun hiç yükleme ekranı
ile bölünmeyecek. Siz de kendinizi oyunun atmosferine tamamen
kaptırabileceksiniz. Geliştirilen server teknolojisi sayesinde artık tüm
oyuncular aynı serverda olabilecek. Grafiksel olarak da oldukça iyi gözüken
DnL’nin şu andaki en büyük sıkıntısı oyunun optimize edilerek düşük sistemlerde
de çalışmasını sağlamak.

Çıkış tarihi Nisan 2005 olarak gözüken oyunun yapımcısı daha önce adını
duymadığımız yeni bir firma olan NP Cube. Yaklaşık 2.5 senedir üstünde çalışılan
oyunun vadettiği yenilikler oldukça fazla. Son dönemlerde peş peşe bitmesine az
kala iptal edilen MMORPG’lerden sonra yapımcıların bu kadar yeniliği hakkıyla
yapıp yapamayacağına dair endişelerimiz yok değil. Her halükarda DnL’nin sektöre
taze kan getireceği açık. Eğer birde dedikleri herşeyi yaparlarsa Nisan ayında
MMORPG dünyasının yeni kralının tahtına oturacağından emin olabilirsiniz.
 

Devil May Cry 3: Dante’s Awakening (PS2)


Can Gülay


Çıkış Tarihi: 1 Mart 2005

Yapımcı: Capcom

Yayıncı: Capcom

İlk oyunuyla herkesi büyüleyen ve hızlı aksiyon sahneleriyle Capcom’un en
beğenilen oyunlarında biri olan Devil May Cry çok büyük bir ilgi toplamıştı.
Durum böyle olunca da ikinci oyundan beklentiler de oldukça fazlaydı. Bildiğiniz
gibi beklenenin aksine ikinci oyun ilk oyunun başarısını yakalayamamış ve büyük
hayal kırıklığı yaratmıştı, fakat yapılanlara bakılırsa bu kez Capcom aynı
hataya düşmeyecek gibi görünüyor.


İkinci oyuna yepyeni hareketler ve daha hızlı aksiyon hareketleri eklenmiş olsa
da atmosferin çok iyi olmayışı ve diyaloglardaki eksiklik oyunu gölgede
bırakmıştı. DMC3 ise videolardan anlaşıldığı kadarıyla gotik mimarinin ağırlıkta
olduğu çok sağlam bir atmosfer sunuyor ve önceki oyunda bulunan hatalardan ders
çıkarmışa benziyor. Bunun yanında çok daha hızlı sahneler yepyeni kombolarla
süslenmiş ve ortaya oynanış yönünden oldukça eğlenceli olacağa benzeyen sahneler
çıkmış. Yine silah ve kılıç hareketlerimizi birleştirerek yapacağımız kombolar,
elde edeceğimiz yeni yeteneklerle güç kazanıyor ve bu da oyunun akıcılığına hız
katıyor. Dövüşler sırasında çevreyle etkileşime girerek bunu aksiyona yansıtmak
ise oyunun en heyecan verici taraflarından bir tanesini oluşturuyor.

İlk oyunun öncesini konu alan senaryoda Dante’nin şeytani ikiz kardeşi Virgil’de
bulunuyor ve oyun biraz da karanlık ve aydınlığın temsilcileri olan bu
karakterlerin yüzleşmesini konu alıyor. Bunların yanında gerek ara videolardan
gerekse mekan tasarımlarından anlaşıldığı kadarıyla görsellik PlayStation 2’de
görebileceklerimizin en iyilerinden bir tanesi olacak. Zaten Capcom grafikler
konusunda hemen hemen hiçbir zaman oyuncuların yüzünü buruşturmamıştır ve bu
yine böyle olacak. Özellikle videolarda görülen dans pisti ve mükemmel bir ay
ışığı sahnesi altında Dante ve Virgil’in karşılaşmaları görsel açıdan çok
iyiydi, bu tip etkileyici sahneler de oyunda bolca bulunacak ve bu da oldukça
sevindirici.


Mükemmel seslendirmelerin yanında aksiyon sahnelerinde daha bir hızlanacak olan
müzik ise dövüşlere kesinlikle çok üst seviyede bir heyecan katacak ve tüm
bunlar yüksek oynanabilirlikle birleştiğinde Devil May Cry 3’ün gerçek tablosu
ortaya çıkmış olacak. Aslında Devil May Cry hayranları zaten üçüncü oyunun
videolarını defalarca izleyip ekran görüntülerine sayısız kez bakmışlardır,
akıllardaki en büyük soru işareti ise DMC3’ün önceki oyunda düştüğü hatalardan
birine kurban gidebilme ihtimali; ama bence bu çok da olası bir şey değil.
Oyunun çıkışına da çok az bir süre kalmışken olumsuz konuşmak istemiyorum ve en
azından Dante’nin ilk oyundaki ihtişamıyla dönüp, yüzündeki hafif munzur ve
dalga geçer bir gülümsemeyle düşmanlarına ‘’Let’s Rock Baby!’’ demesini
istiyorum. Eğer Dante yine bu işi hakkıyla yaparsa eminim ki yılın en iyi
aksiyon/macera oyunlarından birini daha 2005’in başında oynamış olacağız.
 

Doom 3: Resurrection of Evil (PC)


Arda Gündüz


Çıkış Tarihi: 4 Nisan

Yapımcı: id Software

Yayıncı: Activision

Doom konsepti, yıllar sonra Ağustos 2004’te, Doom 3 ile yeniden doğmuştu.
Teknolojinin nimetlerinden de sonuna kadar faydalanan Doom 3, bize görsel şölen
ve yeni bir hikayeyi de beraberinde getiriyordu. Cehennemden gelen tehlikeli
yaratıklar, Mars’taki UAC üssüne saldırıyor ve biz de bu ortamdan sağ çıkmak
için uğraş veriyorduk. Şimdi sırada, Doom 3’e expansion olarak hazırlanan
Resurrection of Evil var.


Resurrection of Evil, Doom 3’teki olayların iki sene sonrasında geçiyor. Yaratık
saldırısından sonra, Mars’taki UAC üssü terkedilmiştir, fakat gezegen
etrafındaki uydular aracılığıyla uzaktan takibine devam edilmektedir. Bir süre
sonra, Site 1 isimli bölgeden geldiği tespit edilen garip sinyaller keşfedilir
ve bunu araştırmak üzere birkaç asker buraya gönderilir. Biz de bu askerlerden
birini kontrol ediyoruz, ama bu oyundaki kontrol ettiğimiz karakter, ilkindeki
marine olmayacak.

İlk oyunun yarısı kadar süreceği belirtilen Resurrection of Evil’a yeni silahlar
ekleniyor. Bunlardan birisi çift namlulu pompalı tüfek. Bir diğeri ise, biraz da
Half-Life 2’den esinlenildiği düşüncesine varmamızı sağlayan Levitation Gun. Bu
silahla birlikte, fizik motorunun da gücünü kullanarak çevredeki objeleri
kaldırıp düşmanlara atabilmek, ya da onlardan bize gelen el bombası, alev topu
ya da roket gibi uzak mesafe saldırı öğelerini yakalayıp geri yollayabilmek
mümkün olacak. Eğer Half-Life 2’deki Gravity Gun’ı bol bol kullandıysanız,
yabancılık çekmeyeceksiniz.


İlerlerken çevrede bulacağımız PDA’leri toplamaya ve hikaye ile ilgili ipuçları
almaya devam edeceğiz. Doom 3’te ismi geçen karakterlerden birisi olan Elizabeth
McNeil, yeni maceramızda bize görevler ve yapmamız gerekenlerle ilgili
direktifler verecek. Doom 3’teki en büyük handikaplardan birisi, aynı anda fener
ve silah kullanamıyor oluşumuzdu. Resurrection of Evil’da, kaskımızda bir fener
olacak ve böylece fenerimiz açık biçimde düşmanlarla savaşabileceğiz.

The Relic isimli silah, oyunun kilit noktalarından birisini oluşturuyor. Relic’i
bulduğumuz andan itibaren, ona sahip olmak üzere peşimizden üç boss
gönderiliyor. Onları öldürdükçe, güçleri bu Relic’te toplanıyor ve gerektiği
zamanlarda şarj edip bu özellikleri kullanabiliyoruz. Bu özelliklerden ilki Hell
Time, bunu kullanarak zamanı bir süre yavaşlatıp, ağır saldırılardan
kaçabiliyoruz. Berserker özelliği ile topu katliamlar yaratmak mümkün olacak.
Gönderilen boss’lar içerisinde sonuncusunu da öldürdükten sonra, yine Relic’i
şarj edip geçici süre ölümsüz olabiliyoruz.


Yeni boss’ların yanında, bizi yok etmek üzere cehennemin bağrından kopup gelen
değişik yaratıklar ile mücadele etmemiz gerekiyor. Bunlardan bazıları The
Hunter, The Vulgar ve The Bruiser. Resurrection of Evil’da grafiksel anlamda
gözle görülür bir değişikliğe gidilmeyecek çünkü Doom 3’ün grafikleri zaten
oldukça iyiydi. Tek kişilik senaryonun yanında, yapımcılar multiplayer olayına
da eğiliyorlar. Klasikleşmiş deathmatch’in yanında, Capture the Flag ve download
edilebilir birçok mod daha oynanabilecek. Doom 3: Resurrection of Evil, 4
Nisan’dan itibaren piyasalardaki yerini alacak.
 

Oyun piyasasının özü, sürekli bir beklenti üzerine kurulu olmasıdır.
İnsanların sevdiği türden olan ya da yayınlanan ekran görüntüleri ile ilgi
yaratan oyunlar zihinlerde hep bir beklenti yaratır. Oyunlarının çıkacağı günü
iple çeken oyuncular, biraz da hayalgücünün yardımıyla beklentilerini yükseltir.
Belki de oynarken duyamayacağı kadar büyük zevki hayal eder, yapacaklarını o
günden kararlaştırmaya başlar. Çoğu zaman büyük beklentiler sonucunda çıkan
oyun, sevenleri tarafından çok kısa sürede defalrca bitirilir ve yapacak başka
bir şey kalmayınca sonraki versiyonu için yeni bir bekleme süreci başlar.
Kısacası oyuncuların ömürlerinin yarısı beklemek ile geçer.

2004 senesi, tabiri caiz ise büyük beklentilerin iyi ya da kötü karşılandığı bir
yıl oldu. Doom 3, Half-Life 2, Rome: Total War gibi efsane oyunlar bir bir
piyasaya çıktı ve oyuncuların ağızları, kulaklarına vardı. Sessiz sedasız ortaya
çıkan FarCry ise, FPS dünyasına atom bombası etkisi yapmış, pek çok insanı
kendine esir etmişti. 2004’ün önemli oyunlarından olan, yaşam simülasyonu The
Sims’in ikincisi en çok satanlar listesinde hala en yukarılarda olduğu da
unutulmaması gereken bir gerçek. Konsol bölümünde de 2004 senesi oldukça
bereketli geçmiş, Xbox’da HALO 2, PlayStation 2’de GTA: San Andreas ve Metal
Gear Solid 3 gibi önemli oyunlar kendini göstermişti. Senenin son bombası ise
tüm platforlarda aksiyon oyunlarına damgasını vuran Prince of Persia: Warrior
within oldu.

2005’in ilk aylarını yaşadığımız şu günlerde oyuncuların kafalarında genel bir
kanı oluştu; “Bu kadar güzel oyunların arkasından 2005’te acaba bizleri neler
bekliyor?”. Hatta öyle anlar oluyor ki; yıllarca beklediğimiz Half-Life 2, Doom
3 gibi oyunların ardından, uzun süre piyasayı derinden etkileyecek oyun
gelmeyeceği ve beklenti dolu anların yavaş yavaş azalacağı gibi karamsar bir
tablonun oluşuyor.

İşte sizlere hazırladığımız, “Dervişin sabır taşı” isimli dosya konusu ile bu
senenin neler vadettiğini açıklamaya, aynı zamanda “beklenti” duygunuzu yeniden
alevlendirmeye çalıştık.

Karşınızda 2005’in beklenti yaratan oyunları:


Auto Assault (PC)

Battlefield 2 (PC)

Championship Manager 5 (PC)

Conker: Live & Reloaded (X-Box)

Dark and Light (PC)

Devil May Cry 3 (PS2)

Doom 3: Resurrection (PC)

Dungeon Siege 2 (PC)

F.E.A.R (PC)

FIFA Street (PS2)

Guild Wars (PC)

Haunting Ground (PS2)

ICO 2 (PS2)

ONE (N-Gage)

Pariah (PC)

Resident Evil 4 (PS2)

Runaway 2 (PC)

GTA: San Andreas (PC)
Etiketler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu