Devil May Cry 4
Birçok sevdiğim yapımcı vardır, ama nedense Capcom’un yeri hep benim içimde
farklı oldu. Gerek Resident Evil serisi, gerek Onimusha serisi olsun hep
sevdiğim tarzda ve atmosferiyle ilgi çekici harika yapımları, biz oyun severlere
sundular. Devil May Cry (DMC) da bu sevilen seriler arasındaki yerini aldı. DMC
gotik tasarımı, aksiyonu, hızlı oynanışıyla birçok oyuncu tarafından sevildi.
Yapımın içeriği, kurgusu ve oynanışından farklı olarak karakteri de ön
plandaydı. Alaycı, komik, karizmatik ve asla pes etmeyen Dante, oyun dünyasının
en sevilen karakterlerinden biri oldu. Kendine ait mizahı bunda en büyük
etkenlerden biriydi. İkinci oyun fiyaskoydu, doğruya doğru büyük bir hayal
kırıklığı yaşatmıştı. Birinci oyunu mumla aramıştık. Ancak DMC üçüncü oyunla
birlikte bel kemiğini düzeltti. En önemlisi bu sefer Dante’nin karşısında ikiz
kardeşi Vergil vardı. Özellikle Vergil’le olan son karşılaşma nefes kesiciydi.
En sevdiğim oyun sahnelerinden biri de bu dövüştür. Üçüncü oyundan sonra DMC 4
adı duyulmaya başlandı. DMC 4 birçok açıdan merak ediliyordu. Oyunla ilgili ilk
verilen bilgiler biraz ön yargılı yaklaşmaya neden oldu. Birincisi DMC 4’ü
ikinci oyunu yapan ekip hazırlıyordu, ikincisi bu sefer Dante yerine Nero adında
farklı bir karakter esas oğlandı. Bu iki sebep serinin benim gibi müdavimleri
için hayal kırıklığı oldu. Aradan geçen zaman içinde yapım yeni nesil konsollara
çıktı ve gerçekten iyi bir oyun olduğunu da kanıtladı. Böylece ön yargı
bulutları da kalkmış oldu.
Şeytan avı
DMC 4, en başta sadece PS3 için duyurulmuştu. Ancak sonradan X360 ve PC
versiyonları da Capcom tarafından onaylandı. Oyunun konsol versiyonları Şubat
ayında raflardaki yerini aldı, ancak PC versiyonu daha port edilmekte olduğundan
dolayı daha geç piyasaya sürüldü. Hatta tam sürümden önce bir tane de demo
yayınlandı ki, demo Capcom’un port işini kıvırdığının kanıtıydı. Çünkü firmanın
daha önceki yapımlarda PC portları kötü oluyordu. Lost Planet’in PC versiyonu
çoğu sistemi kastırmıştı. Ancak sonradan gelen yamalarla daha elle tutulur hale
gelmişti. Ancak DMC 4’ün daha demosunda optimizenin iyi yapıldığı belliydi. PC
versiyonuyla ile ilgili ilk önemli nokta zaten burada kendini belli ediyor. Oyun
demosunda belli olduğu gibi çok iyi bir şekilde port edilmiş ve çoğu sistemde
oynanabilecek kadar güzel bir optimize yapılmış. Capcom, MT Framework grafik
motorunu PC’ye iyi uyarlamış. DMC 4 konsollarda hoş ve güzel bir görselliğe
sahipti. Aynı şekilde PC’de de bu durum devam ediyor, hatta PC’de daha yüksek ve
akıcı bir FPS’ye sahip. Grafiksel olarak ışık efektleri ve gölgelendirmeler
güzel yapılmış. Ancak bir iki yerde gölgelendirmede biraz sorun vardı, ancak
buna da çok dikkat edilirse belli oluyor. Başkarakter modellemeleri ayrıntılı
yapılmış. Onun dışındaki düşmanlar ve diğer modellemeler de kaliteli.
Modellemelerle birlikte özellikle animasyonlar gerçekçi olmuş. Dövüşlerde
animasyonlar iyice ön plana çıkıyor. Karakterlerin hareketleri çok iyi
kotarılmış. Tabii böylesi dövüşün ön plana çıktığı bir yapımda, animasyonların
kütük gibi olması beklenemezdi. DMC 4 Directx 10’u da destekliyor. 10’nun
Directx 9’la arasında biraz bir fark var, ama şahsen çok fazla bir etkisi
olduğunu göremedim. Ancak Directx 10’da ışıklandırma biraz daha dikkat çekici
oluyor.
Genel olarak bölüm tasarımlarımda oyunun dünyasına bağlı kalarak gene gotik bir
tema ve mimari hakim. Yapım içinde grafiklerle birlikte en güzel kısımlardan
biri çok iyi hazırlanmış olan Cut-Scence’ler. Gelelim diğer bir noktaya yani ses
kısmına. Seslendirmeler çoğu Capcom oyununda olduğu gibi kaliteli. Tüm
seslendirmeler profesyonelce yapılmış. Seslendirmelerle birlikte efektler de
genel olarak çok iyi. Kılıcın eti kestiği andaki o sesi bile neredeyse
duyabilirsiniz. Seslerle birlikte oyunun müzikleri gene en can alıcı noktalardan
biri. Hele ki dövüşlerde çalan hareketli gaz parçalar, oyuncuyu iyice havaya
sokuyor.Kim kimdir? Neyin nesidir?
DMC 4’le birlikte seride olan değişiklik Dante’nin arka plana itilmesi ve Nero
adında farklı bir karakterin bu sefer maceranın asıl adamı olması. Nero, Order
of the Sword’a bağlı biri. Kendisi bir kadına da oldukça aşık ve onu çok
seviyor. Oyunun konusu da zaten bu olaylar çerçevesinde şekilleniyor. Aslında
olaylar garip bir şekilde gelişiyor. Zaten oyunun hemen başında Order of the
Sword’un ayininde Dante tepeden ayinin ortasına inip, rahibi haklıyor. Burada
Nero’yla(Yani bizle) kapışıyor ve dövüş sonunda kaçarken Nero’ya ilginç
açıklamalar yapıyor. Arka planda olan gelişmeler vs… var. Konuyu daha fazla
açmayayım, oyunda ilerledikçe neyin ne olduğu ortaya çıkıyor. Ama şunu
belirteyim, konu eski DMC oyunlarına göre havada kalmış. Senaryoyu pek çekici
bulmadım.
Nero, ciddi biri ve Dante gibi her şeye gülüp geçmiyor. Çoğu şeyi ciddiye alıyor
ve çabuk sinirleniyor. Bu yüzden Dante’ye alışan oyuncular için ilk zamanlarda
ters gelebilir, ancak Capcom iyi bir şekilde karakteri süzüp, DMC’ye dahil
etmiş. Bir süre sonra alışabilirsiniz, hatta sevebilirsiniz de, oyuna bir
şekilde yakışıyor. Nero, Red Queen kılıcını, Blue Rose silahını ve Devil Bringer
şeytani gücünü kullanıyor. Red Queen ilginç bir kılıç. Kılıcın sapında bir motor
sistemi bulunuyor. Aynı motosiklete gaz verir gibi Nero kılıcına güç veriyor.
Kılıç kırmızı bir renk alıyor ve düşmanlara ateşli vuruşlar yapabiliyor.
Özellikle combolarda oldukça etkili. Blue Rose üstünde altında birer namlu
bulunan bir silah, pompalı gibi, ama tam olarak aynısı değil. Blue Rose’u genel
olarak rakipleri yavaşlatmak için kullanabilirsiniz. Upgrade’leri yapıldığı
zaman Devil Bringer sayesinde etkili ateş edebiliyor. Gelelim Nero’nun en büyük
özelliğine yani şeytani yanı Devil Bringer’a. Devil Bringer kullanımı kolay ve
oldukça etkili. Özellikle düşmanları yanınıza çekmek ve Boss’ların üstüne çıkıp
vuruş yapmak gibi kolaylıklar sağlıyor. Düşmanları alıp hallaç pamuğu gibi
sallayıp oradan buraya atabilirsiniz. Genel olarak karşımızdaki rakiplerin
gücünü bir hayli götürüyor. Nero, Dante’ye göre daha az harekete sahip sanırım
40 küsür hareketi var. Ancak Devil Bringer ve Red Queen ikilisiyle birlikte,
oldukça combo yapıp hareket ederek az sayıyı dengeliyor. Zaten Devil Bringer’ın
güzelliği dahil olduğu combolarda ortaya çıkıyor. Çoğu düşmanının ve Boss’ların
hakkından bu şekilde gelebilirsiniz.
Nero’yla neredeyse oyunun yarısından fazlasını oynuyorsunuz ve daha sonrasında
kontrol Dante’ye geçiyor. Özellikle Nero’ya ve Devil Bringer’ın etkisine
alıştıktan sonra Dante en başlarda biraz zor geliyor. Çünkü Devil Bringer’ın
etkisi ve kullanımı kolay. Hal böyle olunca Dante’ye alışmak için kısa bir süre
lazım. Dante yine en etkili karakter. Hareketleri Nero’nun iki katı ve işin
içine Rebellion kılıcı Ebony&Ivory silahları ve Coyote-A giriyor. Dante, Nero’ya
göre daha fazla ekipmana sahip. Dövüş stili olarak Trickster, Royal Guard,
Gunslinger ve Swordmaster var. Tabii bu durumda Dante’yle farklı stillerde daha
fazla combo yapıp, ekipmanları kullanınca rakiplerin yaşama şansı çok daha
azalıyor. Hatta Nero’yla zorlandığınız çoğu Boss’u Dante’ye alışınca çok daha
kısa sürede yenip geçebilirsiniz. Stiller arasında DMC 3’teki gibi oyunu
durdurup geçmek gibi bir durum yok. Stiller arasında kolay bir şekilde geçiş
yapılıyor. Aslında Dante’nin oynanışı genel olarak DMC3’le aynı sayılabilir.
Dante, Nero gibi ciddi ve soğuk değil. Hatta dövüşlerde yine karşısındakiyle
dalga geçip eğleniyor ve sizleri de PC başında güldürebilir. Her zamanki alaycı
mizahi tavrı aynen devam ediyor. Şahsen Dante’yle oynamaya başlayınca “Özlemişim
seni” diye içimden geçirdim. Asıl şeytan avı Dante’yle oluyor. Ancak kötü bir
yön var, Dante’yle oyunun kısa bir bölümünü oynuyorsunuz. Nero’ya göre oynanışı
çok daha kısa, bu yüzden kötü olmuş, Dante’ye doyamıyorsunuz.
Eski ve yeni yüzler
Oyunda Lady ve Trish gibi eski yüzler de var. Trish ve Lady yeni nesil DMC 4 ile
birlikte daha bir seksi olmuş. Artı olarak Nero’yla birlikte oyunda yeni
karakterler olarak Kyrie, Credo, Gloria ve Agnus bulunuyor. Zaten Gloria DMC
4’te ilk karşılaşacağınız kadın karakter ve oldukça seksi bir karakter.
Karşılaşma sinematiğini izlerken gözleriniz Gloria’ya kilitlenebilir.Yapım genel olarak kaliteli olmuş, ancak eskileri de var. İlk olarak oyunun
gamepad’le oldukça rahat oynanacağını belirteyim. Klavyeden kontroller zor,
klavyeyle oynanabiliyor, ama biraz parmak ağrısı yapıyor ve bazı seri
hareketleri yapması zor oluyor. Bu yüzden ilk tavsiyem bir gamepad’le oynamanız
olacaktır. Capcom oyuna fare desteğini koymuş, ancak oynanış içinde değil,
sadece menüde kullanabiliyorsunuz. Keşke oyuna yaptıkları güzel portu kontroller
içinde yapsalarmış. Ama olsun, daha kötüsünden çok daha iyidir. Birçok konsol
portunda herhangi bir hareketin yapılması, kontrollerde gamepad tuşlarıyla
ekranda gösterilir. Ama DMC 4’te böyle bir eksiklik yok. Yani ekranda gamepad’in
hangi tuşu klavyede hangisi diye araştırmaya gerek yok. Direk gösteriliyor,
aslında gamepad tuşlarıyla kontrolleri gösterme olayı çoğu konsol portu yapan
firmanın en büyük hatalarından biri. Ama Capcom bu olayı yapmamış, tekrar
etmemiş.
Oyunun belki de en büyük eksisi kendisini tekrar etmesi. Güzel başlıyor,
oyuncuyu iyi sarıyor ama bir süre sonra tekrar ediyor. Dante’yle oynamaya
başlayınca Nero’yla daha önce geçtiğiniz yerlerden geri dönüyorsunuz. Oyun bir
süre sonra aynı bölümler etrafında dönmeye başlıyor. Ama oyunun dolu aksiyonu ve
hareketli yapısı bir şekilde burayı bir şekilde kapatıp, oyuncuyu oyundan
soğutmayı engelliyor. Tekrar edicilik sadece bölümler ve aynı yerlere geri
dönüşlerle yaşanmıyor. Yapımcılar boss dövüşlerini bir hayli yüksek tutmuş.
Çünkü oyun içinde aynı boss’larla üç kere karşı karşıya geliyorsunuz. Aynı
bölümlerde turlamak gene bir şekilde kapatılsa da, boss dövüşlerinin bu tekrar
ediciliği sıkabiliyor. Bir de Dante olayı aslında can sıkıcı sayılabilir. Tamam,
Capcom Nero’yla yeni bir şeyler yapıp oyuna yenilik vermek istemiş, ama sevilen
Dante arka plana atılmış. Hatta sevenlerine ayıp olmasın diye Dante’yi sonradan
oyuna zoraki sokmuşlar gibi bir izlenim veriyorlar.
Yapımın genel olarak oynanışı eski oyunlarla aynı. Orb’ları toplamak, önümüze
çıkanı kesmek ve engelleri açmak atraksiyonlarına devam. Yani eskisinden bir şey
kaybetmemiş. Fakat DMC3’e oranla dövüşler, aksiyon ve karşılaşılan düşmanlar
sanki biraz daha az gibi geldi. DMC 4’ün oynanışı genel olarak basit, arada
çıkan bazı engeller de kolay sayılır, çözümleri de basit. Aslında genel içeriğe
bakarsak, daha önce DMC oynamayan biri bile DMC 4’ü kolay bir şekilde
oynayabilir.
Geri kalan ekstralar
Yapıma başlayınca Human ve Devil Hunter olmak üzere iki farklı zorluk seviyesi
bulunuyor. Eğer kendinize güvenip daha tecrübeliyim derseniz, Devil Hunter
seçeneğini tavsiye ederim. Oyunun böylece daha çok zevki çıkıyor. Daha başka
zorluk seviyesi de var, ancak onlar DMC 4’ü bir kere bitirdiğiniz zaman
açılıyor. Zorluk seviyesi demişken, PC’ye ekstra olarak Legendary Dark Knight ve
Turbo modu DMC 4’e dahil edilmiş. Legendary Dark Knight’ta tek bir ekranda gelen
birçok düşmana karşı savaşıyorsunuz. Aslında oyunun bu kısmı oynanış olarak
KOEI’nin Dynasty Warriors ve Samurai Warriors serilerine benzetilebilir. Turbo
modunda oyun hızlı oluyor. Yine gizli bölümler var, ama PC’ye artı olarak yeni bazı yerler eklenmiş.
Klasik olarak yaptıklarımıza göre bölüm sonlarında
belli dereceler alıyoruz. Aldığımız derecelere göre oyun içindeki ekstralar
açılıyor. Artı olarak hangi bölümde kaç derece yaptığınızı da yeniden
görebilirsiniz. Ayrıca oyunun hikayesi, ekipmanlar, karakterler vs… hakkında
çoğu detaya da oyun içinden ulaşabilirsiniz. DMC 4’te bir de benchmark
bulunuyor. Böylelikle sisteminizi Directx 10 veya 9’da teste tabi
tutabilirsiniz. Oyunun kaç FPS verdiğini ve PC’nizin performansını
görebilirsiniz.
DMC 4 genel olarak güzel bir port olmuş. Tekrar ediciliği olmasa ve klavyedeki
kontrolleri daha bir kotarılsaymış, bir klasik bile olabilirmiş. Ama olsun
optimize edilmiş şu harika haliyle bile çoğu oyuncuya kendini oynatıp tatmin
edebilecek cinsten. İkinci oyunu yapan ekip çok güzel iş çıkarmış, eski
hatalarından çok iyi ders çıkarmışlar. Kesinlikle oynamanızı tavsiye ederim.
Özellikle bir aksiyon severseniz, her şekilde PC’nize yükleyip, şeytanların
peşine düşmenizi öneririm.