Makale

Devil’s Attorney (Mobil İnceleme)

Genel: 87
Grafik: 91
Ses: 87
Oynanış: 85

Mobil oyunlar her kadar AAA oyunların yerini tutmasalar da kimileri günün sonunda son derece keyifli saatler geçirtebiliyor. Genelde çok uzun olmayan bu oyunlar fiyat olarak da daha ucuzlar. Candy Crush Saga, Plants vs Zombies ya da Angry Birds bunlardan bazıları.

Şimdi bunların arasında Devil’s Attorney ya da Türkçesi ile “Şeytan’ın Avukatı” da girdi. Kısa bir süre önce CSR Racing’den istediğimi aldığımı düşündüğüm bir vakit, yeni bir oyun arayışına girmiştim. Ne yalan söyleyeyim, 6 ay kadar önce çıkan Devil’s Attorney’i daha önce duymamıştım. Google Playstore’da dolaşırken oyun bölümünde karşıma çıktı. “Editörün Tercihi” olarak yer alıyordu. Gelen yorumlar da oldukça iyi olunca bana indirmek düştü. Fiyatı da oldukça uygun idi ve satın aldım. Sadece 2.98 USD.

Kötüyüm ben kötüyüm…
Oyunda Max McMann isimli, genç bir avukatı yönetiyoruz. Mesleğine yeni başlamıştır. Ancak doğru kararlar vererek avukatlıkta hızlıca yükseleceğiz. Elbette buradaki ince ayrıntı, şeytanın avukatlığı yapıyor olmamızda. Aldığımız işler, genelde kaybedilecek olan davalar. Şahitler ve kanıtlar olsa dahi onları rahatlıkla çürütebilecek bir kabiliyetimiz var. Devil’s Attorney’i sıra tabanlı strateji sınıfında değerlendirsek de daha çok puzzle türünü içeriğinde barındırıyor. Davaları kazanmaya çalışırken genelde bir bulmaca mantığı ile ilerliyoruz.

Sınırlı sayıdaki saldırı ve savunma hakkımız ile karşımızdakileri çökertmek birincil hedefimiz. Ancak bunu gerçekleştirirken genelde birçok farklı yöntemle ilerlememiz gerekiyor. Kimi zaman en doğru taktik saldırı olurken kimi zamanda savunmaya çekilip, rakibimizin kendine zarar vermesini sağlamamız lazım.

Oyunda 3 farklı zorluk seviyesi bulunuyor. Kolaydan zora doğru ilerledikçe rakiplerimizin dayanıklılığı ve saldırı güçleri artıyor. Elbette bunları savuşturmak ve başarıya ulaşmak ana hedefimiz. Ancak ilerledikçe karşımıza kanıt, tanık hatta tanık koruma gibi işimizi zorlaştıracak detaylar çıkıyor. 60 bölümden oluşan oyunu tamamlayabilmek için kimi zaman stratejimizi oldukça detaylı kurmamız gerekiyor. Bazen bölümü defalarca baştan alıp, çeşitli denemeler yapmak durumunda kalabiliyorsunuz. Ama sonuçta işimiz bu değil mi? Suçlu olsalar da onlar sizin müvekkiliniz. Mutlaka serbest kalmaları lazım.

Diğer taraftan bu müvekkiller içinde, yaptığınız işten çok memnun kalıp, size ev, araba, yeni ofis hediye edecek olanlar da var. Hatta kimi zaman size ek güçler sağlayabilecek bir yüzük ya da baston hediye edebiliyorlar. Elbette başlangıçta küçük bir eviniz ve ofisiniz var ancak bunu kazandığınız para ile dekore edebilirsiniz. Evinize yeni eşya aldıkça özellikleriniz de gelişecek ve bunun sonucunda yeni yeteneklere sahip olabileceksiniz. Mesela satın alabileceğiniz birkaç farklı müzik seti var. Bunlardan sadece birini seçebiliyorsunuz. Mor renkli olanı aldığınızda materyalizm değerlerinize ek puan verecek. Bu sayede yeni yeteneğiniz olarak “Uzman Analizci”yeteneğine kavuşacaksınız. Bu şekilde RPG öğeleri de oyuna dahil edilmiş.

Bitirebilmek için çok yoğun bir İngilizceye sahip olmanız gerekmiyor. Her bölümün başında bulunan kısa introları geçseniz de bir sıkıntı yok. Zira bunlar gidişata çok da etkili değiller. Ancak İngilizce konusunda tamamen boş olmamak da lazım. Zira bastığınız tuşun ne anlama geldiğini bilmezseniz oyundan keyif almanız ya da başarılı olmanız pek mümkün değil. Diğer taraftan oynama süresi 3-4 saat olsa da bu basit mod için geçerli. Normal ve zor modlarda daha uzun süreler alıyor. Bir davayı kolay modda 2-3 turda bitirebilirken, zor modda bu 8-10 turu bulabiliyor. Bu da oyunda hakimiyet kurabilmek için İngilizce’ye az da olsa hakim olmanızdan geçiyor.

Devil’s Attorney’nin çok keyifli bir oyun olmasının yanında yönettiğimiz Max McCann karakteri bana oldukça eğlenceli geldi. Sanırım sebebi, benim gibi eski oyuncuların unutamadığı Monkey Island’ın baş karakteri, Guybrush Threepwood’a görüntü olarak çok benzemesinden kaynaklı olsa gerek. Ayrıca rakibini tiye alan yapısı da oyuna bol miktarda eğlence katınca, ister istemez aklıma Monkey Island geldi. Sanırım bu benden biraz ek puan almasını sağlamıştır.

Oyunu alsam mı?
Açıkçası bu karar bana kalırsa “Mutlaka alın” derim. 3-4 dakikalık oyunlar, günün yoğunluğundan kurtulup, şöyle azıcık keyif yapabilmek için güzel bir fırsat.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu