Yapımcı: Ninja Theory
Yayıncı: Capcom
Türü: Aksiyon
Çoklu Oyuncu: Yok
Platform: PC, PS3, XBox 360
Artılar: Farklı ve alternatif DMC evreni, akılları zorlayan sanat yönetimi, durmak bilmeyen aksiyon ve kombo mekanikleri
Eksiler: Akılda kalmayan düşmanlar
Grafik: 95
Ses: 95
Oynanış: 90
GENEL PUAN: 94
Yazıma, köklü oyun serilerinin yeni bir heyecan getirme ve farklı bir bakış açısı kazandırma çabalarını çok doğru bulduğumu belirterek başlamak istiyorum. Günümüze ayak uydurma uğruna yapılan bu yeni başlangıçlardan kastım ise kesinlikle HD remakeler değil zira bu oyunları çok da başarılı bulduğum söylenemez (tabii ki Metal Gear Solid HD Collection hariç).
Yeni Devil May Cry’ın başına gelenleri birçok yönden 2008 yapımı Prince of Persia’nın başına gelenlere benzetiyorum aslında. İlk üçlemeden sonra hikayeye devam etmenin biraz zorlama olacağını fark eden Ubisoft, yeni oyununda prensimizi alternatif bir evrende yeniden yorumlamıştı. Severek oynadığım, özellikle grafik tarzını ve müziklerini çok başarılı bulduğum Prince of Persia, yine Devil May Cry’ın yaptığı gibi hayranlarını ikiye bölmüştü. Seriye sürülmüş kara bir leke olarak tanımlayan oyuncular ve 2008’in en büyük hayal kırıklığı olarak niteleyen yazarlar oldu. Ama sonuç olarak aradan geçen yıllara rağmen kendini unutturmayan, masalsı yapısı hafızalara kazınan başarılı bir oyundu Prince of Persia.
Geçmişi Olmayan Adam
Devil May Cry da (DMC) böyle bir oyun işte. Öncelikle ilk dört oyundaki hikayeyi tamamen unutun çünkü DMC’de alternatif bir evrende yeniden başlayacağız. Ne Dante ne de Vergil’in eski oyunlarla en ufak bir ilgisi yok. İlk oyundan hatırladığımız Mundus’da değişimden nasip alanlardan biri. Oyunun geçtiği Limbo City’de tamamen farklı bir evren. Oyunumuz her ne kadar fantezi denilebilecek bir hikayeye sahipse de önceki oyunlardan çok daha gerçekçi öğeler barındırıyor. İki yüzü olan Limbo City’de birinci yüzün bizim yaşadığımız şehirlerden pek bir farkı yokken, ikinci yüzünde ise adeta şeytanlar cirit atıyor.
Dante’yi bu oyunda gençlik yıllarında, amaçsızca gününü gün eden ve gücünün pek de farkında olmayan bir kahraman olarak görüyoruz. Bir sabah aniden kapısında beliriveren Kat’i takip eden Dante’nin macerası böylesine apar topar bir şekilde başlamış oluyor. Kat’in Dante’yi götürdüğü The Order tarikatının karargahında ağabeyi Vergil’i görüyoruz. Vergil, Dante’yi çocukluklarının geçtiği eve götürüyor. Burada geçmişini hatırlayan, şeytan babası Sparda ile melek annesi Eva’nın oğlu olduğunu ve Vergil’in de ağabeyi olduğunu hatırlayan Dante’nin hayatı böylece bir anda anlam kazanmış oluyor. Çünkü kendisi de tıpkı Vergil gibi bir Nephilim ve Sparda’yı tutsak edip Eva’yı öldüren Mundus’da Limbo City’nin en güçlü
adamı. Böylece Dante’nin farkında olmadan köleleştirilmiş Limbo City halkını kurtaracağı ve aynı zamanda ailesinin intikamını arayacağı oyunumuz da başlamış oluyor.
Benim Güzel Silahlarım
Önceki oyunlardan da aşina olduğumuz üzere şeytan kesme olayı temel uğraşımız durumunda. Oyunun başında sahip olduğumuz Rebellion adlı kılıcımız ve meşhur tabancalarımız Ebony ve Ivory’nin dışında oyunun ilerleyen bölümlerinde birçok silah ediniyoruz. Devil gücünü kullanan, yavaş ama son derece güçlü bir silah olan Arbiter ve Dante’nin alev alev yanan iri yumrukları olan Eryx adlı silahımız var. Angel gücünü kullanan silahlarımız ise kalabalık düşman gruplarının hakkından çok iyi gelen Osiris adlı bir orak ve Aquila isimli ninja yıldızları. Tabii ki bu silahların güçleri oyun boyunca sabit kalmıyor. Bölümlerdeki başarımıza göre verilen seviye atlama barları ile silahlarımızı birçok yönden geliştirebiliyor, çok çeşitli hareketler açabiliyor ve böylece sonu gelmeyen kombolara imza atabiliyoruz. Bu arada, hareketleri açarken tıpkı Bayonetta’daki gibi önceden deneyebilmek de mümkün.
Yeni DMC’de eski oyunlara nazaran platform öğeleri bir nebze daha ön planda tutulmuş. Ophion Demon Pull ve Ophion Angel Lift ile platformları kendimize doğru çekebilir veya kendimizi platformlara itebiliriz. Bu iki güç tabii ki sadece platform öğelerinde kullanılmıyor. Kombolar esnasında da kullanabildiğimiz bu yetenekler sayesinde zorlu savaşlardan hiçbir hasar almadan çıkabilmek mümkün. Ayrıca Vergil’in verdiği Revenant adlı pompalı tüfeği ve Kablooey adlı patlayıcılı silahı da araya sıkıştırmakta fayda var.
Şeytan Ağlatmak Zor İş
Tabii ki tek uğraşımız bunlar değil. Oyun boyunca birçok anahtar ve kapalı kapılar ile karşılaşıyoruz. Doğru anahtarı doğru kapıya taktığımızda ise klasik challenge olarak nitelendirebileceğimiz Secret Mission bölümleriyle karşılaşıyoruz. Kısıtlı bir zaman diliminde belirli bir mesafeyi aşmak veya belirli sayıda düşman öldürmek olarak özetlenebilecek bu bölümlere ayrıca ana menüdeki Secret Missions sekmesinden de ulaşmak mümkün.
Öldürdüğümüz düşmanlardan, yerlerde gezinen örümceklerden ve kuytu köşede gizlenmiş Lost Souls’dan edindiğimiz kırmızı orblar ile her bölümün başında veya oyun esnasında karşılaşacağımız heykellerden item satın almak mümkün. Satın aldıkça fiyatları yükselen bu çeşitli itemlere oyun boyunca çok fazla olmamakla birlikte sağda solda da rastlayabiliyoruz.
Oyuna ilk defa başladığımızda seçebileceğimiz Human, Devil Hunter ve Nephilim adlı zorluk seviyeleri gerçekten çok kolay ve bu seviyelerde oyunu ortalama 9 – 10 saatte bitirmek mümkün. Daha sonra sırasıyla açılan Son of Sparda ve Dante Must Die seviyeleri fazlasıyla zorlarken, gerçekten usta kombocular için tasarlanmış, ekran başında saç baş yoldurtan Heaven or Hell ve Hell and Hell seviyeleri için cidden çok sabırlı bir oyuncu olmak gerek. Heaven or Hell’de Dante ve düşmanlar tek vuruşta ölürken, Hell and Hell’de ise Dante tek vuruşta ölürken düşmanlar çeşitli sağlık seviyelerine sahipler.
Grafikler ve Sesler
DMC’nin grafiklerini gayet başarılı bulduğumu belirtmek istiyorum. Çok da iyi olmayan bilgisayarımda bile (ki Crysis 3’ü çalıştırmıyor) 1920*1080 çözünürlükte, v-sync, HD Textures, HD Antialiasing, HD Shadows gibi seçenekler aktifken ve grafik seviyesi Ultra’dayken yani oyunun vaat ettiği en üst seviye grafiklerde DMC’nin adeta bir görsel şölen olduğunu belirtmek istiyorum. Ana karakter tasarımlarının da çok canlı ve detaylı olduğu oyunda belki de en büyük eksiklik düşman modellemelerinin yetersizliği oldu. Düşman çeşitliliğini yeterli bulduğum DMC’de bu düşmanların temelde birbirinden çok da fazla farkları olmadığını ve bir süre sonra akılda kalmayacak düşmanlar olduğunu siz de fark edeceksiniz.
Yapımın bence en büyük kozu ise kesinlikle müzikleri oluyor. Oyunun müziklerini yapan Noisia ve Combichrist hiç şüphesiz bir oyun için yapılabilecek en iyi soundtrackleri yapmışlar. İmkanınız varsa iki grubunda ayrı ayrı çıkarttığı DMC soundtrack albümlerini edinip dinlemenizi öneriyorum. (özellikle de Combichrist albümünü) Bunun dışında karakter seslendirmelerinde de herhangi bir olumsuzluk fark etmedim. Seslendirmeler gayet canlı ve hoş. Diyaloglarda gayet renkli ve eğlenceli hazırlanmış. Dante’nin kimi düşmanlarıyla olan diyalogları (özellkle de Virilty üretim tesisindeki boss) gerçekten sizi ekran başında epey güldürecektir.
Gelen Gideni Bazen Aratmaz
Şahsi kanaatim DMC, olumsuz eleştirilere aldırmadan, Dante’nin saçına sakalına fazla aldırış etmeden başta Devil May Cry hayranları olmak üzere tüm oyuncuların oynaması gereken mükemmel bir oyun. Uzun zamandır bir oyunda böylesine uçuk bir atmosfer ve değişik bir hikaye görmemiştim. Farklı zorluk seviyelerini deneyebilmek, ilk oynayışımızda giremediğimiz mekanları keşfetmek, tüm Secret Mission bölümlerini oynayabilmek için kendini tekrar oynatabilen, uzun soluklu oldukça eğlenceli bir oyun olmuş DMC.
Limbo City’de oldukça eğlenceli saatler geçirmenizi umuyor, herkese iyi oyunlar diliyorum.