Makale

Doom

FPS’NİN ATASI, KORKUNUN BABASI, OYUN TARİHİNİN EN BÜYÜKLERİNDEN BİRİ, O BİR
EFSANE, O BİR TUTKU, O BİR YAŞAM TARZI. O İSMİ ANLAMIYLA KÖTÜ KADER OLMASINA
RAĞMEN OYUN TARİHİNİN KADERİ BOYUNCA BAŞINA GELEN EN GÜZEL ŞEY. O : DOOM –
KIYAMET

En başta söylemek istiyorum ki Doom, benim tüm dünyada en çok sevdiğim oyundur.
Onunla ilgili çok okudum, çok gördüm ve çok oynadım, çok beğendim, her zaman
şaşırdım, sayısız “vay be” dedim…….

EFSANE İLE TANIŞMA

Doom ile ilk tanışmam 2. oyunuyla başladı. Grafikleri zamanın gerisinde kalmıştı
ama ondaki farklılık insanı sarmayacak gibi değildi. Kısa sürede müptelası
olmuştum, gözüm başka oyun görmez oldu. Tabi doom 2 ile tanışmamda bir
arkadaşımın da büyük katkısı var.

Arkadaş : Geçen bir oyun aldım. Half life gibi ama bunda canavarlar var ve
bayağı zor.

Ben : Hani neymiş şu? Göster bakalım, beğenirsem bende alırım.

İşte bu kısa diyalog ve kısa bir oynanıştan sonra oyun oynama serüvenimde en
büyük ve kaliteli sayfayı kazandıran oyun oldu “Doom”. Oyun jenerasyonu sürekli
gelişen bir kuşak ve sürekli geliştirilen grafikler ve oynanış tipleri önemli
olduğu halde böyle bir oyunun inanılmaz bir etkisinin olması gerçekten
inanılmaz. “Okuldan gel, ders’i boş ver Doom’ a dal. Uykudan uyan kahvaltıya
daha zaman var, o zaman bir Doom çek.” İlk zamanlar bilgisayar ile içli dışlı
olduğum oldukça yoğun anlarda Doom 2’nin olmadığı bir anı hatırlamıyorum. Onu
oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamak güç. Bazı zamanlar Windows 98′ imde
Doom 2 ile birlikte Winamp’ ı da açardım. Böylece Doom 2 oynarken aynı zamanda
farklı müzikler de dinlerdim. (Oyunun kendi müzikleri zaten başlı başına
mükemmeldi.) Böylece oyunun havasına farklılık getirerek daha da zevk alırdım. O
yıllar dinlediğim müzikler artık benim için Doom ile özdeşlemiştir. Doom deyince
aklıma onlar, onları dinleyince aklıma Doom gelir. Tabi böylesine sevdiğim bir
oyunu arkadaşlarıma da tavsiye ederdim. Ama onlar bu konularda derin
düşünmezlerdi. İşin ilginci Doom’ u bana tavsiye eden arkadaşım bile bana göre
bu oyunun ne olduğunu anlamadı. Zaten oyunu kısa süre sonra bırakmıştı ama ben
oyundaki ışığı kapmıştı bir kere, bırakmam düşünülemezdi.

Ben : Ya, bende bir oyun var Doom 2 diye hatta 1. oyunu da vardı eski sayılır
ama çok iyi be. Veriyim mi sana oynarsın?

Arkadaş : Nasıl bi şey?

Ben : Fps. Yaratıklar var, vurup ilerliyorsun ama bazen çok zor oluyor.

İnsanın sevdiği bir şeyi tavsiye etmesi kadar doğal bir şey yoktur, ancak o
sevilen şey karşı taraftan ilgi görmezse insan üzülür. Üstelik tam oynanmadan
yada oynamayı beceremeden düşünceler söyleniyorsa.

Ben : Ne oldu olum. Nasıl? Beğendin mi, kaçıncı bölümdesin?

Arkadaş : Bu ne olum böyle ya, sola ateş ediyorum sağdaki adam ölüyo. Gözüm
kapalı gitsem hepsini vurur geçerim.

Ben : Madem kolay, vur geçte görelim hadi.

Bir iki gün sonra söylenen lafın oynanan oyundan daha kolay olduğu anlaşıldı
tabi. Ve ikinci bölümde tıkandı kaldı 🙂 Ben mi? Son hız devam ediyordum. O ana
kadar oynadığım en uzun oyun Doom 2′ ydi herhalde. Her gün geçtiğim yeni
bölümlerle, gördüğüm yeni mekanlarla oyunun heyecanı arttıkça artıyor, acaba
sonraki bölümde ne olacak diye merak ediyordum. En sonunda bir bölüme geldim.
Her yer yaratık kaynıyor, ben öldürdükçe onlar çoğalıyor, gelmeye devam
ediyorlar. Hemen karşıda biraz dikkatli bakınca oyunun birçok bölümünde gördüğüm
bir yaratık kafası resmini gördüm. Baktım yaratıklar bitecek gibi değil başka
yöntemler bulmak gerekliydi. Taşın üstündeki resme doğru ateş ettim ve zemin
hareket etmeye başladı. Bir kaç denemem sonucunda farklı bir şey olmadı. Bu kez
tam kafasında nişan aldım ve bir şeyler olduğunu anladım. Bunu tekrar edersem
farklı şeylerin olacağını hissettim ve nitekim 5-10 denememden sonra ekran
ışıldadı ve mutlu son, nihayet oyun bitmişti. Aslında oyunu o kadar uzun oynadım
ve o kadar uzun sürdü ki aslında bitmesini istememiştim. Neredeyse 1 ay boyunca
yatıp kalktığım Doom 2 bitmişti artık. Bir yandan sevinirken bir yandan da
üzülmüştüm. O sırada oyunun son jeneriği akıyordu. Oyundaki tüm yaratıklar teker
teker podyuma çıkmış manken gibi boy gösteriyorlardı 🙂 En sonu mu? exit to
windows : yes

Aslında günlerce bir oyun peşinden koşturan ve onunla uğraşıp sonunu getiren
bir oyuncu. Hem oyunu bitirmesinin haklı sevincini yaşarken hem de kendini biraz
dinlenmeye verir. Ben mi? Hayır. İşte böyle olmadı. Doom 2′ yi oynadıktan sonra
bu oyun hakkında çok şey araştırdım çok şey öğrendim. O zamana kadar fps’ nin
benim için oyun sınıfında sonlarda olduğu anda Doom 2 ile birlikte ilk sıraya
oturdu. Doom’ un ilk 3d fps olması, shotgun, plazmagun, machinegun, sadece Doom
serisinde bulunan Chainsaw ve tüm zamanların en yıkıcı oyun silahı olarak kabul
edilen BFG silahı gibi daha sayısız yenilik barındıran bir oyundu Doom, Doom 2
ve tabi dahası. Çıktığı yılda yılın oyunu seçilmesi ve on milyonu aşkın insan
tarafında oynanması, akabinde Microsoft’ un bile Doom için reklamlar yapması,
onun ne kadar büyük bir oyun olduğunu gösteriyor. Ayrıca içerdiği şiddet
unsurları yüzünden de oldukça tepki gören bir oyundu Doom.

Doom 2’yi oynadıktan sonra ve Doom serisinin ne olduğunu anladıktan sonra seriyi
terk etmek olmazdı. Final doom’ dan, Ultimate doom, Doom trilogy’den ilk Doom’ a
kadar sheware ve tam sürüm ne kadar bulabildiysem PS ONE’ de dahil oynadım.
Aslında orijinalleri Doom ve Doom 2. Her oynanışta farklı bir zevk, her anında
farklı bir heyecan vardı bu oyunda. JOHN CARMACK denen dahi, id software denen
oyun yapımının ana üstlerinden biri gibi unsurlar Doom gibi bir oyunu ortaya
çıkardılar. Artık günümüzdeki deyimiyle ulaşılmaz ve örnek alınan yani “FENOMEN”
ünvanı Doom için öngörülen bir takı.

DOOM 3 İLE GELEN 3. BÜYÜK DİRİLİŞ.

Yayınlanan 2,3 resim ardından yayınlanan videolar, daha sonra yıllar boyunca e3
fuarı dahil, basını ve interneti meşgul eden yapım Doom 3. İlk video
yayınladığında “acaba bu video oyun içimi” gibi sorular çok sorulmuştur ama
cevapta hep “evet” olmuştur. Yıllar önce JOHN CARMACK ve ekibinin grafiksel ve
tür olarak getirdiği devrim niteliğindeki yeniliği bir kez daha yapmak için hiç
bir engel yoktu. Bu yenilik Doom 3′ tü zaten. Oyun çıkmadan önce inanılmaz
yorumlar yapıldı, rivayetler, dedikodular derken oyun daha çıkmadan zirveye
çıktı. Bazı dedikodularda oyunun grafiklerinin aslında daha gerçekçi olduğu,
JOHN CARMACK’IN oyunu öyle geliştirmiş olduğu söylendi ki artık Doom 3’ü Carmack
kendi makinesinde bile oynayamamış, bu yüzden oyunun grafik kalitesi düşürülmüş.
Bir diğer dedikodu da JOHN CARMACK, Doom ile öyle içli dışlı olmuş ki psikolojik
rahatsızlıklar baş gösterdi. Ama bunlar dedikoduydu tabi ve bunlar gibi daha
fazlaları. Oyun çıkışa yaklaştıkça web arenasında editörler, yazarlar da doom
ile ilgili anılarını, isteklerini yazıyorlardı. Bunlardan bazılarını okumuştum
ve bu sayfalar bende mevcut. Hala arada bir açar okurum. Oldukça ilginç
şeylerdi. Doom, kimilerine göre hayatta yapılması gereken şeylerden biriydi.
Bence oyun anlamında düşünürsek es geçilmesi imkansız ihtimal zaten.
Ertelenmeler, yeni videolar ardı ardını kovaladı. Half life 2 , Doom 3 kapışması
derken onlar piyasaya düşmeden Far cry düştü piyasaya. E sonunda Doom 3′ te çıka
geldi ansısın bir gece vakti. Çıkmadan önce ve çıktıktan sonra da sistem
testleri, performans derken hangi sistemde çalışır, ne olur? En büyük korku ve
meraktı ve zaten çoğu düşük sistemde de çalışmıyordu . Böyle nadir açan bir
gülün dikeni de ancak bu kadar can yakardı zaten.

ÇIKIŞLA GELEN BÜYÜK HEYECAN VE KORKU

İş yerinden çıktım. Saat akşam altıya doğru geliyordu herhalde. Bir pc markete
uğradım ve Efsaneyi elime aldım. Artık benimdi ve bendeydi. Eve gidip ne
olduğuna hemen bakacaktım. Ama eve gidene kadar zaman geçmez yol bitmez şimdi.
Zaten oyunun demosu yayınladığında bile olay olmuştu. Ben hiç bir oyunun demosu
yayınlanınca herkezin indirip denemek için işini gücünü bırakıp beklediğini
görmemiştim. Taki Doom 3 ‘ e kadar. Vay be dedim. Ne oyun yapmış adamlar.

Ben : Bir adet Doom 3 almak istiyorum.
Mağaza sorumlusu : Tabi buyur. “Dedi ve uzattı ama dedi yine.” Sistemin iyi
değilse hiç dokunma bile. Biz bile makinemizde zar zor oynuyoruz.
Ben: Olsun önemli değil. Ben bu oyunu ne zamandır bekliyorum. Çalışmazsa bile ön
kapağına bakarım yeter.

Aslında tabi korkmuştum ama çalışacağından da emindim. Sonuçta oyun çıkmadan
önce bir 64 mb ge force ekran kartı almıştım. Bu benim her ne kadar Doom
karşısında çok güçlü olmasa da en büyük kozumdu. Eve gider gitmez üzerimi
değişmeden ve yemeden hemen pc’mi açtım ve oyunu kurmaya başladım. Açılan
install menüsü bile oldukça detaylı hazırlanmıştı. Düşündüm oyun nasıl olacak
diye. Oyun kurulurken ben de sitelerde, dergilerde okuduğum yazıları düşünüyor,
giderek heyecanlanıyor ve acaba çalışır mı diye tekrar tekrar kendime
soruyordum. Tabi o kurulurken film şeridi gibi diğer Doom oyunları da gözümün
önünden geçiyordu. Oyun dergilerini bile Doom 3 sayesinde ilk defa beşer onar
tane aldım. Bunu bana yaptıran ilk oyun Doom 3′ tür. Posterler, soundtrack
albümü, tişört derken tam bir çılgınlıktı benim için. Neyse sonunda kurulum
bitti ve en heyecanlı ana geldi sıra. Masaüstü simgesine çift tıkladım ve
beklemeye başladım. En az bir beş dakika karşımdaki karanlık ekrana bakarak
durdum. Sonrasında ilk resim ve ardında id’in logosu derken ana menüye kadar
gelmeyi başardım. Ayarlardan tabi ki hemen en düşük olanları seçtim ki en azında
oyunun düşük olan açılma şansı biraz artsın. New game dedikten sonra da bayağı
bir bekledim. oyun nihayetin de açıldı ve SLAYT GÖSTERİSİ şeklinde çok
zorlanarak oynamaya başladım 🙂 İlk ekran karşıma geldiğinde şaşkınlığım beynime
vurdu. Yoksa yanlış mı görüyorum bu oyun mu şimdi? Bir yandan 3. oyuna bakarken
diğer yandan diğer Doom’ larda bulunan yaratıkların, mekanların nasıl
değiştiğini geliştiğini düşünüyor, diğer yandan da “piyasadaki diğer oyunların
vay haline Doom 3 varken” diyordum. Her bölüm geçişimde en az yarım saat yeni
bölümün yüklenmesini bekledim. Üstelik yükleme ekranı bile gelmiyordu, sadece
siyah ekran vardı o kadar. Endişeli olarak beklerken kesin şimdi oyundan atacak
diye düşünürdüm ama öyle olmadı çok şükür. Bu oyunu 128 mb bir ram ile benim
kadar zorlanarak oynayıp bitiren başka biri var mıdır acaba merak ediyorum. Her
bölümü ayrı bir heyecan, ayrı bir korku ve hiç görülmemiş grafik teknolojisi ile
donatılmış bir yapım oynamak her türlü zorluğa rağmen çok zevkliydi. Her açtığım
kapıyı , acaba açmasam mı diye düşündüm, tabi her oynayan düşünmüştür.
İlerlerken sırtımdan soğuk terler akıyordu ve ilerlemekten inanılmaz korkuyordum
ama ilerlemek istiyordum. İşte böyle bağlayıcı bir oyun Doom 3. Her ne kadar
slayt şeklinde oynayıp zorlansam ve gerçek grafik teknolojisini görmemiş olmama
rağmen çok eğlendim ve çok korktum. Bu da Doom 2 gibi bir aya yakın bir zamandır
oynadığım oyundu. Okuldayken çıkış zilinin çalmasını, işteyken paydos saatinin
gelmesini sabırsızlıkla çekiyordum. Bu sabırsızlık hallerim tabiki Doom 3
içindi. Ve sonucunda oyunu bitirdim ama Doom 2’de olduğu gibi buruk bir sevinç
oldu aslında. Keşke daha uzun olsa da habire oynasam dediğim nadir bir oyun
Doom. Ve orda burada konu oyunlardan açılınca Doom 3 ten ve tabi ki oynayıp
bitirdiğimden bahsedince. Oldukça şaşıranlar oluyordu. Forumlarda, mesaj
odalarında tebrikler bile aldım bu azmimden dolayı. Aslında bu azimden daha çok
bir şeye duyulan sevginin gerçek kanıtı ve çabası sonucunda elde edilen başarı
diye düşünüyorum. Bu sistemde, bu oyunu, bu şartlarda oynamak off off 🙂 (p3 800
mhz, 64 mb e k , 128 mb sd ram)

Bir yıl sonra ek paketi de gelmişti hani. Tabi onu da oynayıp bitirdim, hiç
sıkılmadan, durmadan ve defalarca. Doom oyunlarını tekrar tekrar oynadım. Ayrım
yapmadım “o eski bu yeni diye”. İşte gerçek hayranlık, gerçek oyunculuk bir
nebze de olsa budur bence. Çünkü her biri zamanına göre ayrı birer klasikti.
Daha yeni tekrar olarak ilk Doom’u ve Doom 2’ yi bir kez daha oynadım. Sayısını
unuttum. Yarı yıl tatilinde telefonum elimden düşmedi. Neden acaba? Çünkü Doom
RPG’yi telefonuma indirmiştim. Bir oyun her platformda bu kadar mı iyi olur.
Carmack pc’de gösterdiği özeni cepte bile göstermişti. Orda bile oynadım,
bitirdim. Ana menü müziği zaten yine harikaydı. Oynamayanınız varsa tavsiye
ederim. Doom’un küçültülmüş hali 🙂 Tabi ki yine yeniden tekrar Doom 3. Zamanı
gelince son grafik ayarlarında da oynamak şansına sahip oldum. Hakkında daha
fazla şey okudum, başarılarının daha da fazla olduğunu gördüm. Eşinin olmadığını
ve onun gibi bir kaç oyunla birlikle Doom’ un aslında fps tarihinin mimarı
olduğunu bilmek gerekiyor. Bugün Gamespot, Gamespy gibi siteler başta olmak
üzere birçok otorite tarafından tüm zamanların en önemli ve en iyi oyunlarından
biri olarak gösteriliyor Doom. İşte gerçek oyunda böyle olmalıdır. Ne olursa
olsun kendini her zaman oynatmayı başarabilen yapım. Oyun yılların geçmesi ile
birlikte artık o kadar büyüdü ki başka hangi oyunun grafik motoruna “EMMY” ödülü
verildi Doom’ dan başka bilmiyorum ve bu onun büyüklüğünün küçük bir kanıtı,
kazandığı yüzlerce başarının yanında sadece bir tanesi…

FPS’NİN ASLINDA TEK ATASI “3” BOYUT ANLAMI ALTINDA DOOM’DUR. Ve günümüzde “Doom
TARZI” denilen “FPS” kategorisinde artık binlerce yapım var. Ve bunların
başlatıcısı olmak ve başarılı olmak DOOM’ un en büyük özelliği belki de. Oyun
oynamayı ihmal etmeyin. “Oyun oynamak, bir oyunu sevmek oyunculara nasıl
zorluklar yaşatabiliyor ama nasıl sonucunda da mutluluk yaşatıyor” bu sadece bir
çok örnekten biri. Herkezin mutlaka oyunlarla ilgili güzel anıları vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu