Dragon Quest Builders

Belki de oyun dünyasının en eski RPG serilerinden birisi olan Dragon Quest’in adını uzun zamandır şöyle gerçekten popüler bir biçimde duyamaz olmuştuk. Elbette Dragon Quest Heroes tarzı oyunlarla geçtiğimiz senelerde tekrar karşımıza çıktı ancak çok büyük bir etki yarattığı söylenemez. Square Enix’in mobil platformdaki atağı ile de aslında kendine has bir oyuncu kitlesi kazanan Dragon Quest, bu kez alışık olduğumuz tarzından çok daha farklı bir şekilde karşımıza çıkıyor.

www.twitch.tv üzerinde  adlı kanaldan canlı video izleyin
Minecraft ile başlayan ‘block-em up’, yani bloklardan oluşan bir dünyada bloklarla bir şeyler üretmenin ana fikir olduğu oyunlar silsilesi uzun zamandır birçok yeni örnek ile oyun kütüphanelerimize giriş yapıyordu ancak hiçbiri Minecraft kadar başarılı olamıyor, sarmıyordu. Dragon Quest Builders bu kanıyı sonunda, en azından benim için değiştirebildi.

Tıpkı Minecraft gibi ‘block-em up’ tarzı bir oynanışa sahip olan Dragon Quest Builders’ta serinin kendine has espiritüel havasını ve rol yapma öğelerini de rahat bir şekilde yakalayabiliyoruz. Zaten oyuna başladığınızda anlatıcı direkt olarak sizinle tatlı bir şekilde dalga geçiyor ve “iki dakika kahraman dedik diye hemen havaya girme” gibi şeyler söylüyor. Yüzümüzde hoş bir tebessüm oluşturduktan sonra anlatıcımız oyunun hikayesini ve bu garip evrende ne yapmakta olduğumuzu biz oyunculara anlatıyor.

Dragon Quest Builders’ta dünya kötü bir büyücü yüzünden artık yok olmaya yüz tutmuştur ve insanlar da bu büyücünün büyüsü yüzünden ‘inşa etmek’ fiilini ve ne anlama geldiğini unutmuştur. Yani insanlar artık hiçbir şey yaratamıyor, inşa edemiyor ve bu nedenle de birçok ihtiyacını karşılayamıyordu. Ana karakterimiz görünüşe göre Tanrıça tarafından hayata geri getiriliyor ve kendisine bahşedilen ‘inşa etme’ yeteneği sayesinde tekrar bir medeniyet kurmaya çalışıyor. Siz medeniyetinizi geliştirdikçe hikaye de aynı derecede ilerliyor ve karşınıza farklı bölümler çıkarıyor.

Dragon Quest Builders’ın en güzel yanı, serinin koyu bir hayranı olmanızı gerektirmemesi. Seriyi sevin veya sevmeyin, Minecraft tarzı oyunlardan hoşlanıyorsanız veya akşamları bir-iki saat kafa dinlemek, bir şeyler yaratmak ve kendinize has huzurlu bir dünyaya sahip olmak istiyorsanız Dragon Quest Builders tam size göre. Mesela ben oldum olası Akira Toriyama çizimlerinden nefret etmişimdir. Katiyen sevemem. Bundan dolayı Dragon Ball’a da hiç aşina olamadım hatta. Dragon Quest de bu yüzden hiç ilgimi çekmez. Bilmiyorsanız söyleyeyim, Dragon Quest evreni de Toriyama çizim tarzını kullanır. Ama buna rağmen DQB beni başarılı bir şekilde kendisine bağlamayı başardı. Nasıl oldu ben de bilmiyorum. Akşamları eve dönüyor, bir monitörden dizi açıyor, diğer monitörden de DQB oynuyor ve çayımı içip mutlu oluyorum.

Peki Dragon Quest Builders nasıl işliyor? Merak etmeyin oyun sizi bloklardan oluşan koca bir dünyaya bırakıp ‘ne yaparsan yap’ demiyor. Dragon Quest Builders’ın önce basit başlayan, ancak daha sonra dallanıp budaklanan kapsamlı bir hikayesi var. Bu hikaye de tam olarak şöyle işliyor: Her bir bölümde yerleşim bölgeniz sıfırlanıyor ve oyun sizden farklı bir yerde, yeni bir medeniyet kurmanızı istiyor. Bu biraz can sıkıcı gelebilir. Çünkü yeni yere geçtiğinizde tarifler dışında her şeyinizi kaybetmiş oluyorsunuz. Statlarınızdan tutun, sahip olduğunuz en ufak eşyaya kadar her şeyi. Bölümü bitirmek için kurduğunuz yerleşim bölgesi için gerekli olan tüm insanları bulup köyünüze getirmeli, onların verdiği görevleri yapmalı ve bu görevleri yaparken de yeni eşya tarifleri öğrenmelisiniz. Zaten tüm görevler bittiğinde hem köyünüz çok daha farklı bir hal almış oluyor, hem de bayağı bir kalabalıklaşıyor.

Ne gibi şeyler istiyorlar? Mesela birisi diyor ki ‘bana yatak yap.’ Bir diğeri diyor ki ‘ben de yatak istiyorum ama benimki hasırdan değil, pamuktan yapılsın.’ Ne yapmanız, nereden neyi toplamanız gerektiğini söyleyip, istedikleri eşyaları yapmanızı istiyorlar. Kimi zaman sadece eşya değil, belirli bir yaratığı avlamanızı bile isteyebiliyorlar. Farklı farklı, zorlayıcı isteklerle karşınıza çıkabiliyorlar. Ancak bu görevleri gerçekleştirdikçe bu tür bir oyunda en fazla ihtiyacınız olan şeyin karşınıza çıktığını anlayabiliyorsunuz: İlerleme hissi. Aslında biz oyuncuların dilinde ‘progress’ diye geçen bu hissin olmadığı oyunlar genellikle bir yerden sonra tüketilmiş hissi veriyor. Buna en iyi örnek The Division olurdu herhalde. DQB’de bu ilerleme hissi hat safhada. Her bir görevi bitirdikçe yeni bir şeyler öğreniyor ve öğrendiğiniz şeyleri hem daha fazla görev için, hem de köyünüzü geliştirmek için kullanıyorsunuz. Bulduğunuz ve öğrendiğiniz her tarif fazlasıyla işinize yarıyor.

Oyunun bloklardan oluşan adalarında gereken materyalleri toplayarak yaptığınız eşyaları köyünüzdeki belirli yerlere yerleştirdiğiniz takdirde tecrübe puanı kazanıyor ve en sonunda tecrübe atlayıp daha gelişmiş bir mimara dönüşüyorsunuz. Sadece yatak, kapı falan değil, kendinize zırh ve silah da yapabiliyorsunuz. Yapabileceğiniz şeylerin neredeyse bir sınırı yok.

Dragon Quest Builders’ın beğenmediğim birkaç yönü de var. Örneğin müzikleri. Genel anlamda Dragon Quest serisi hiçbir zaman müzikleri ile öne çıkamadı elbette. Zaten çizimleri ile de çok eski kafalı bir seri olduğunu gözümüze sokan DQB’de müzikler de bayağı eski ve tarihi geçmiş bir tat veriyor. Üstelik müziklerin her biri belirli bölgelere atandığı için bir adım attığınızda bile aniden değişebiliyor. Müzik için tasarlanmış olan bölgeden çıktığınız anlayan oyun, hemen diğer bölgenin müziğini çalmaya başlıyor. Bu da ortada ne atmosfer bırakıyor ne bir şey.

Oyunun sevmediğim bir diğer yanı da savaş mekaniği oldu. Vuruş hissi zaten yok, ki bir Dragon Quest oyununda ya da bir block-em up oyununda da vuruş hissi aramak yanlış olur. Ancak sorun o değil. Sorun savaş sisteminin üzerinde hiç durulmamış olması. Ne düşmanların bir vuruş şematiği var, ne sizin karakterinizin bir vuruş şematiği var, herkes haybeye, harala gürele dalıyor birbirine. Düğmeye ne kadar hızlı basarsanız o kadar çok vuruyor karakterinizi herhalde. Ben bu oyundan bunu anladım en azından.

Son sözlere gelecek olursam; Dragon Quest Builders gerçekten çok tatlı bir oyun olmuş. Toriyama çizimlerini her ne kadar sevmesem de beni bile kendisine bağlayan ve saatlerce başından kalkmamamı sağlayan bir oyun oldu. Yüzlerce, binlerce farklı şey yaratabilme potansiyeli ile de beni büyüleyen DQB’de bir de tatmin edici ve çok uzun bir hikaye örgüsünün de olması çorbamızın tuzu-biberi oluyor. Eğer siz de arada sırada girip kafa dağıtacağınız ve buna rağmen saatlerce başından kalkamayacağınız eğlenceli bir oyun arıyorsanız Dragon Quest Builders’ı kaçırmayın derim.

Exit mobile version