Dragon’s Dogma – PS3
Geçen seneden bu yana hakkında en çok konuşulan oyunlardan biri oldu. Capcom’un üstünde geniş bir kadro ile çalıştığı oyunla ilgili materyaller ortaya çıktıkça, beklentiler de arttı. Hatta yapım çıkmadan önce hakkında birçok eleştirmen ve kullanıcıdan, Devil May Cry, Resident Evil gibi klasik bir serinin başlangıcı olacağına dair yorumlar da geldi. Sonunda uzun zamandır geliştirilen yapım, piyasaya sürüldü. Gerçekten Capcom istenileni başardı mı?
İntikam hikayesi
Oyunla ilgili ayrıntılara geçmeden önce kısaca ilk olarak konusundan bahsedeyim, böylece bilmeyen okuyucularımız da öğrenmiş olurlar. Casadeis isimli balıkçı köyü, bir ejderha tarafından baskına uğrar. Baskında ejderha, kontrol ettiğimiz karaktere seçilmiş kişi olduğunu söyler, kalbini çıkarır ve onu öldürür. Ancak sonrasında bilinmeyen güçler tarafından karakterimiz, aydınlanmış kişi olarak tekrar hayata döner. Bundan sonra ise amacımız ejderhayı bulup, öldürmek ve intikamımızı almak. Ancak hikaye sadece bununla sınırlı kalmıyor, biraz daha dallanıp, budaklanıyor. Açıkçası çok etkileyici bir senaryosu olduğunu da söyleyemem. Oynadığınızda kendiniz öğrenirsiniz.
Dragon’s Dogma’da (Kısaca artık DD diyelim) karakter yaratma ekranı çok çok detaylı değil. Ancak karakter üstünde farklı ayrıntıları belirleyebileceğiniz seçenekler var. Bunlar da zaten gayet yeterli düzeyde. Karakteri yaratıp, ismini ve geri kalanları belirledikten sonra kendimizi direkt olarak olaylar içinde buluyoruz. Ejderhanın köyü basması ve ona saldırmamızla birlikte, sinematik devreye giriyor. Bundan sonrasında ise bir evin içinde uyandım. Burası aslında karakterin sınıfını belirlemek için. Hemen masa üstünde hançer, ok/yay, kılıç ve asa duruyordu. Bunlar klasik olarak Fighter, Strider ve Mage sınıflarına denk geliyor. Fighter klasik kılıç/kalkan kullanan savaşçı, Strider hançer/ok yay kullanıyor. Mage ise yine bildiğimiz gibi büyücü sınıfı. Her birinin tabii ki kendine göre avantajları ve dezavantajları var.
Aksiyon/RPG türündeki oyunda karakterimizin de dahil olduğu, 4 kişilik ekibimiz yer alıyor. Sınıfları doğru bir biçimde ekipte tutarsak gayet dengeli bir grubumuz oluyor. Dengeli bir grup, oyunda daha rahat ilerlemek ve savaşlarda avantajlı olmak için en iyi yol. Aslında ekiptekiler piyon (Pawn) sisteminin kendisi. Ekibin üyeleri farklı şekillerde gruba katılıyor. Mesela ilk üye oyunda köyün ana kapısına geldiğinizde, havada açılan büyülü bir delikten çıkıyor. Diğer bir tanesi ise ana senaryo gereği (Aslında köyden çıkarken bize verilen görev, burada zaten otomatik olarak sinematik devreye giriyor) sihirli taşta oluşturuyoruz. Bu üyeyi aynı karakter yaratır gibi, cinsiyetine, dış görünüşüne, sınıfına vs… kadar kendimiz editleyip, oluşturuyoruz.
Burada ilginç bir özellik daha var. Taşla yeniden etkileşime geçtiğimiz anda kendimizi farklı bir boyutta buluyoruz. Buradaki menüde diğer oyunculardan başka NPC’leri alabiliyoruz. Tabii ki ana karakteri alamıyoruz. Ekibimizdeki üyeler düşmanlar hakkında bilgi sağlıyor. Boss’lar ve zindanlardaki stratejiler için Dark Souls’un mesaj sisteminin evrimleşmiş halini kullanıyorlar. Piyon sistemi sosyal ağ özellikleri de sunuyor. Ekipteki üyelere gidin, gelin, yardım edin gibi basit komutlar verebiliyoruz. Yapay zeka olarak piyonlar bazen saçma davranışlarda bulunabiliyor.
Gerçek zamanlı dövüş sistemi
DD’de aksiyon genel olarak hızlı bir şekilde başlıyor ve gelişiyor. Ben oyunun PS3 sürümünü oynadım ve genel olarak kontroller de buna göre iyi atanmıştı. Mesela R1 ve L1 özel vuruşlar yapmamı sağladı. Bir yandan hançerlerle hızlıca ve güçlü hareketler yapabilirken, diğer yandan ise düşmanlara ağır hasar veren ok da atabildim. Özellikle fazla sayıda düşman karşınıza çıkarsa, dövüşler bir süre sonra karambol hale gelebiliyor. Tabii hızlıca strateji kurmak bize avantaj sağlıyor. Mesela etrafta dolanırken karşınıza suçlulardan oluşan bir grup gelebilir. Bu grubun içindeki büyücüyü klasik olarak ilk olarak saldırmanız gereken kişi oluyor. Çünkü arkadaşlarına büyü ile sağlık dağıtıyor ve işimizi zorlaştırıyor.
Aksiyon halinde işimize yarayan bir hareket var, yani kapma. Kapmayla yerden herhangi bir şey alıp, fırlatabiliriz. Normal düşmanları kendimiz tutarak ekibimizdekilere öldürtebiliriz veya tam tersi de olabilir. Bu ölüm durumlarında sahne yavaşlayarak gösteriliyor. Diğer yönden ise kapma detayı asıl Boss dövüşlerinde işe yarıyor. Boss’un üstüne tırmanmak için kullanıyoruz. Bu açıkçası Boss dövüşlerini daha heyecanlı ve güzel hale getiriyor. Misal olarak Griffon’un kanadından sırtına tırmanıp, sırtına kılıcı geçirebiliyoruz. Boss’ların kendilerine göre belirli kademeleri var. Bunlar enerji barının üstünde nokta nokta şeklinde gösteriliyor. Enerji barı sıfırlandığında bir nokta da yok oluyor. Yine örnek verecek olursam, Chimera üç kademeden oluşuyor. Yılan, keçi ve aslan kısmı bunlar. Yılanı öldürünce bir nokta, keçi kafasını öldürünce ikinci nokta ve son olarak aslanı öldürünce Boss’u öldürmüş oluyoruz. Burada her Boss’un kendine özgü çeşit çeşit saldırıları olduğunu da belirteyim.
Yapımda envanter genel olarak iş görüyor, ama biraz hantallık var. Ama eşyalarımıza, iksirlerimize ve diğer tüm gerekli ekipmanlara buradan ulaşabiliyoruz. Tabii ki diğer karakterlere eşya da verebiliyor veya alabiliyoruz. Ayrıca materyal kullanımı da var. Bunların sonucu bizlere artı sağlıyor. Görevler ise ikiye ayrılıyor, ana görevler ve yan görevler olarak. NPC’lerin üstünde ünlem işareti yanıyor. Bunlardan görev alabiliyoruz. Yan görevlerin bazıları kompleks bir tarz sunsa da, yine de şundan şu kadar topla, bu kadar öldür gibi klasik bazdan ileri gidemiyor. Ama şunu söylemek lazım ki, daha fazla tecrübe puanı ve oyunun tadını biraz daha çıkartıp, etrafı dolaşmak için yan görevler güzel bir vesile oluyor. Ana görevler ise hikaye gereği daha detaylılar ve daha eğlenceli oluyorlar.
Zaman kavramı
Oyunda seviye atlayıp, karakterimizi geliştiriyoruz. Ancak yeni yetenekler belirli bir yetenek ağacına puan yatırmakla bitmiyor. Bu iş için belirli NPC’ler var. Bu NPC’ler belirli bir karşılıkla bize yeteneği kazandırıyor. Bunun için bir menü karşımıza geliyor ve bu menüden yeteneği seçiyoruz. Bundan sonra ise aktif olarak kullanabiliyoruz. Yetenekleri kullanırken harcadığımız bir enerjimiz de var. Mesela savaşçı Stamina kullanıyor. Her harekette bu bar azalıyor ve sonra kendi doluyor. Aynı şekilde koşarken de bu bar azalıyor.
DD’de gece ve gündüz ayrımı da var. Bazı zamanlar gece karanlığından yararlanmak oyunda daha avantaj sağlayabiliyor. Bazen de bir yere gündüz gitmemiz gerekli olabilir. Bu yüzden dinlenmek lazım. Hem böylece karakterler enerji kazanırken, diğer yandan zaman çabuk geçiyor. Etrafta sandık, fıçı gibi cisimleri parçalayarak farklı eşyalar bulabiliyoruz. Ayrıca yerleşim alanlarındaki belirli yerlerden alış veriş yapabiliyoruz. Böylece kendimiz veya piyonlarımız daha iyi ekipmanlara sahip olabiliyorlar. Tabii ki NPC’lerle diyaloga girebiliyoruz.
NPC’lerin ilginç tepkileri var. Mesela yolda giden birine saldırdım, adam benden koşarak kaçtı ve çalıların arasına girince yok oldu. Bazıları ölürken, bazıları ise ölümsüz savaşçı modunda resmen. 50 tane ok yemesine karşın hiç bir şey olmayan NPC gördüm. Yine ilginç bir olay ise şöyle oldu. Yerde duran cesedi aldım, tam başka yere taşırken, ekranda görünmez olup, yok oldu. Böylesi ilginç vakalarla karşılaşabilirsiniz. DD’nin açık dünyası oyun için avantaj. Bu durum farklı yerleri keşfetme dürtüsünü körüklüyor. Açık dünya farklı sürprizleri önünüze getirebiliyor. Bazı yerlerde yükleme oluyor, ama bu yükleme PS3 sürümünde uzun sürmedi, hemen yükleme oldu.
Son kısımlara gelirken
Dragon’s Dogma’nın açık dünyasında grafikler hoş tutulmuş. Ama bazı yerlerde FPS düşmeleri yaşadım ve bazı kısımlarda kaplamalar ucuz duruyordu. Grafiksel hatalar da var. Yine örneklendirme yaparsam, oyun içi grafiklerle hazırlanmış olan bir sahnede, karakterimin elleri yanda duran hançerlerin içinden geçti. Aynı şekilde arkasında duran yay ve ok sırtına biraz mesafeli şekilde havada duruyordu. Bunlara rağmen görsel efektler başarılı. Diğer yandan ise seslendirmeler ve müzikler genel olarak iyi. Capcom özelikle müzikler konusunda iyi iş çıkarmış.
Açıkçası Dragon’s Dogma bir klasik değil. Hatta bazı hataları da var. Ama bunlara rağmen piyasadaki birçok orta şekerli yapımdan daha uzun soluklu ve sürükleyici bir oynanış sunuyor. Diğer yandan oyunun multiplayer kısmını da unutmamak gerekli. İçinden Resident Evil 6’nın demo kodunun da çıktığını belirteyim. Eğer PC’niz yoksa, konsolda Skyrim ve Dark Souls haricinde farklı bir seçenek daha arıyorsanız, Dragon’s Dogma iyi bir tercih olacaktır.