Oyun İncelemeleri

Dungeon Lords

Hiç şüphesiz rol yapma oyunları, insanların ilgisini bir hayli çekiyor.
Gerçekte asla olamayacağımız karakterlerin görüntüsüne bürünmek, doğa üstü
yeteneklerle düşmanlarınızı hiç korkmadan, birer birer yok etmek… Bazen bir
büyücü olup, bir kaç karizmatik mimik ve yetenekli parmaklarımızı konuşturarak,
fanilere korku salarken, bazen bir savaşçı olup, baltanın sadece ağaç kesmeye
yaramadığını kanıtlamak! Bunlar sadece sınırları hayal gücünün sınırlarıyla
doğru orantılı olan, bilgisayar teknolojileriyle can bulacak karakterler.
Kuşkusuz oldukça ilgi çekici oldukları su götürmez bir gerçek. Hal böyleyken
oyuncuların talepleri de, bu karakterlerin sıklıkla bir arada kullanıldığı, RPG
türünde birleşiyor.

Heuristic Park’ın yapımcılığını üstlendiği Dungeon Lords’da, RPG türünün
müdavimi olan kitle için hazırlanmış. Daha önce Wizards&Warriors’u yaratan
firma, şimdi DL ile şanslarını deniyor. Bakalım pek de deneyimi olmayan bu
firma, nasıl iş çıkarmış?

Lord’un zindan da ne işi var?

Öncelikle oyunun konusundan bahsedelim. Galdryn of the Meadows, ölümcül bir
komplo sonucunda öldürülür. Dostu Lord Davenmor, şimdi jem ülkesini karanlık
güçlerden korumalı, hem de Lord Barrowgrim’in ordusunun saldırılarına karşı
koymalıdır. Lord Davenmor, saldırıları engellemek için kızını, Lord Barrowgrim
ile evlendirmek ister ancak onun gönlü başkasındadır. Kızın ortadan
kaybolmasından sonra Davenmor, Barrowgrim’i çökertmek üzere bir ordu hazırlar.
Buradan itibaren, Dungeon Lords’un nefret, ihanet, intikam ve aşk öğeleri içeren
maceraları başlar.

Aslında hikayenin özü, tıpkı her oyunda olduğu gibi, iyi ve kötünün mücadelesini
konu alıyor. Hatta bu durumu, oyunun başındaki şık video ile oyuncunun beynine
adeta kazımışlar. Video da, mavi ve kırmızı renklerde giyinmiş iki büyücünün
mücadelesini izliyorsunuz. Oldukça şık modellenmiş karakterler ve başarılı büyü
efektleri ile adeta film tadında, kısa bir aksiyon sahnesi izliyorsunuz. Ak
sakallı, mavi elbiseli büyücü, kendisine göre daha genç fakat şeytani duran,
kırmızı elbiseli büyücü karşısında zor anlar yaşıyor. Bu kısa videonun sonunda
ise gülen taraf, kırmızı elbiseli büyücü oluyor.

İlla önce ayarlara bakacağım

Alışkanlığım dolayısıyla ilk olarak “Options” ekranına giriyorum. Burada
yapacağımız ayarlar oldukça sınırlı. Özellikle görüntü ayarlarının çok daha
fazla olmasını umardım. Çünkü oyuna girdiğimizde adeta şok yaşıyoruz! Öyle ki
oyun gerçekten iyi bir sistem gerektiriyor. Aksi halde takılmalara maruz
kalacağınız muhtemel. Oyuna ilk olarak karakter yaratarak başlıyoruz. 6 ırk
arasından dilediğimiz karakteri seçtikten sonra, elimizdeki puanları,
yarattığımız karakterimizin yeteneklerine dağıtıyoruz. Ardından oyunun başlangıç
videosu giriyor devreye, hemen arkasından da kendimizi ormanda buluyoruz!

Artık kontrol bize geçiyor ve ilk olarak dikkatimizi grafikler çekiyor.
Ayrıntılı hazırlanmış grafikler başarılı. Ancak gelin görün ki hareket etmeye
kalktığımızda, sistemi adeta kilitliyor. Adımlarımız bir çok yükleme dolayısıyla
kesik kesik ilerliyor. Açıkcası ofiste kullandığımız sistem, yapımın önerilen
sistem gereksinimleriyle neredeyse aynı. P4 2.4 GHz işlemciye sahip, 512 MB
RAM’li ve 128 MB GeForce FX5700LE ekran kartı ile beklediğimizden çok daha düşük
bir performans aldık. Hal böyle olunca, oyunu direk olarak kayıt edip, tekrar
ayarlara dönmek üzere oyundan çıktık. Anlayacağınız grafik vb… ayarları, oyun
içindeyken değil, çıkıp menüden yapıyorsunuz. Böylelikle, yapımın atmosferinden
bir nebze olsun uzaklaşıyorsunuz. Grafik ayarlarımızı aşağıya çektikten sonra
oyuna bir kez daha giriyoruz. Sonunda oynanabilir kıvama gelmiş olan Dungeon
Lords’un grafiklerindeki düşüş, kısa sürede fark ediliyor.Yapıma, oldukça tehlikeli bir ormanda, kamp kurmuş olarak başlıyoruz. Çevreyi
biraz araştırmak için yola koyulduğunuzda ise gulyabaniler, hırsızlar, dev
fareler vb… düşmanlarla kısa sürede içli dışlı oluyorsunuz(!) Adeta
yediğinizin içtiğinizin ayrı gitmediği bu düşmanlar, belli belirsiz her
karanlıktan veya çalılıktan çıkıveriyorlar. Siz ormanda hiç birşeyden habersiz
salınırken, onların sürekli sizin çevrenizde olduğunu bilmek, hiç şüphesiz
tedirgin olmanıza yol açacaktır. Size tavsiyem mümkün olduğunca çalılıklara
yaklaşmayın, aksi halde bir grup gulyabani’nin saldırısına uğrayabilirsiniz.
Böyle durumlarda savaş yeteneklerinizi konuşturmanız gerekiyor. Mouse’un sol
tuşu ile saldırırken, sağ tuşu ile korunuyoruz. Karakterinizin yeteneklerine
göre sarılın silahınıza! Ben, Wylvan ırkına mensup, kurt adam benzeri
karakterimle, kısa sürede önüme ne çıkarsa devirdim. Fakat oyunda ilerlerdikçe
çok daha zorlanacağınız muhtemel. Hatta ormanda 3’lü 4’lü gezen düşmanlar, bazen
epey canınızı yakacaktır. Özellikle okçular başınıza bela olabilir. Çünkü siz
yakın dövüşçülerle uğraşırken, birbiri ardına okları bedeninizde bulabilirsiniz.

Açıkcası türün müdavimleri ormanda gezinip, deneyim puanlarını arttırmayı
düşünebilirler fakat gerçek RPG oyuncusu olmayanlar ise muhtemelen, ormandaki
yolu izleyip, kaleyi bulacaklardır. Ana kapıdan giremeyeceğimiz, kapıdaki
görevli tarafından bize bildirildikten sonra hemen alternatif bir girişi yolu
arayıp buluyoruz. Yan tarafta, kalenin lahımına açılan bir delik mevcut. Buradan
içeriye girdiğimizde karşımıza bir şalter çıkıyor. Açtığımızda ise odanın
ortasındaki kapaklar açılıyor. Ancak şalteri açmaya kalktığımızda, oyun
içerisinde yaşanan bir kaç saniyelik yüklemelerle karşılaşıyoruz! Gerçi fazla
sürmüyor ama alt tarafı bir kapak açılacak. Bunun için böylesine bir yükleme
olması, pek hoş değil. Hatta bu durum oyun boyunca sık sık açtığınız kapılarda
da yaşanabiliyor.

Tatlı dil, Lord’u zindandan çıkarır

Genel olarak bakıldığında da oyunun yüklemeleri biraz uzun sürebiliyor. Bu da
deneyimsiz oyuncuları, önemli ölçüde çileden çıkartabiliyor. Ayrıca oyunun
yüksek sistem ihtiyaçları da, zayıf makinalarda oynanabilirliği etkiliyor. Öyle
ki özellikle açık alanlarda yaşanan takılmalar, saç baş yolduracak cinsten. Bu
sorunun önüne, detaylı grafik ayarları ile geçilebilirdi fakat yapımcı Heuristic
Park, böyle birşey düşünmemiş olacak ki, son derece kısıtlı bir “Options” ekranı
hazırlanmış.

Grafiklere gelindiğinde ortalamanın üzerinde olduklarını görüyoruz. Özellikle
açık alanlar gayet hoş görünüyor fakat aynı özen karakterlerde pek fazla
gösterilmemiş. Müziklere gelindiğinde, daha ana menüde harika bir müzik
karşılıyor oyuncuyu. Açıkcası gayet güzel hazırlanmış. Seslerde ise hep aynı
efektlerin dönüp dolaştığını duyuyoruz…

Dungeon Lords, bir çok yönden adeta saçmalıyor. Örneğin siz düşmanınıza oranla
epey yüksek bir yerdesiniz fakat o sizin ayaklarınıza vurabiliyor. Böyle bir
durumda hiç öne eğilmeksizin, ileriye doğru vuruş tuşuna bastığınızda,
rakibinizi öldürebiliyorsunuz. Ayrıca korunmalarda da problem mevcut. Çünkü çoğu
zaman siz korunurken, rakibinizin darbesi karakterinizin içinden geçiyor. Bütün
bunlara ek olarak, birde kamera sorunu mevcut! Yapay zekaya gelince, bir eksi
puanda oradan alıyor oyunumuz. Bazen öyle anlar oluyor ki, düşman önünde duran
ufak kayaya takılıp kalıyor. Böyle durumlarda çevresinden bile dolaşmayı akıl
edemeyen yapay zeka için olumlu bir şey maalesef söyleyemeyiz.

Açıkcası Dungeon Lords’u oynadığım süre içerisinde, hiç bir zaman kamera
açısından memnun olamadım. Aslında istediğimiz gibi kamerayı ileri geri ve
yukarı aşağı alabiliyoruz. Ancak bir türlü rahat edemiyorsunuz. Öyle ki tam oldu
diyorsunuz, karakterinizle kamera arasına ağaç giriveriyor! Eğer türün müdavimi
iseniz Dungeon Lords’u deneyebilirsiniz fakat değilseniz asla uğraşmayın. Oyuna
dalıp gerçek hayatı unutmayın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu