E3: Electronic Entertainment Expo (2005)
Electronic Entertainmet Expo fuarı, kısaltılmış ismiyle E3, her yıl düzenli
olarak Amerika – San Francisco’da gerçekleştirilen, oyunların tam anlamıyla
nabzının tutulduğu, geleceğin bize oyun ve oyunculuk adına nelerin getireceğini
gösteren, meraklısı için muhteşem bir havası olan devasa bir organizasyondur. Bu
yıl da 17 – 20 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan bu fuara
dünyanın dört bir yanından gazeteci ve resmi kuruluş üyesi akacak, ve önümüzdeki
zaman içerisinde “sadece oyun” adına meydana gelecek olan tüm gelişmeler olan
heyecanının tamamını katılımcılarına yaşatacak. Aslında bizzat orada olup o
inanılmaz heyecanı yerinde yaşamak, ünlü yapımcılar ile bir arada olup onlarla
sohbetler etmek ve oyunları daha ilk elden görmek vardı. Kısmet internet
üzerinden buna ortak olmakmış.
E3’ün gerçekten de inanılmaz bir havası var. Fuar alanında her köşede
birbirinden ünlü yapımcılar en son oyunlarını tanıtacak ve yeni teknolojiler
sergilenecek. Fuar alanı birçok bölgeye ayrılmış vaziyette ve burada stand
sahibi olan her kuruluş kendi olaylarını buralarda görücüye çıkartacaklar. Tabii
ki sektörün en önünde gelen şirketleri oluşturuyor bunlar. Electronic Arts,
Blizzard, NVidia, Sony, AMD, Intel; bu firmalar arasında sadece ilk aklıma
gelenleri oluşturuyor. Sadece firmalar değil konuşmacılar da fuar alanına renk
katacaklar. Kendi ilgi alanım dâhilinde ilk dikkatimi çeken konuşmacılar
arasında BloodRayne’den tanıdığımız Liz Buckley, Grim Fandango’nun yapım
ekibinde yer alan ve son bombası Psychonauts’un keyfini süren Tim Schafer,
Ultima dünyasının mimarı ve şimdilerde Tabula Rasa ile uğraşan, efsanevi isim
Richard Garriot, Black&White gibi bir oyunu yaratan, şimdilerde de Movies,
Black&White 2 ve Spore’un yapımıyla uğraşan, hepimizin çok sevdiği(?!) Peter
Molyneux, Walt Disney’den Larry Shapiro, Sims ve Simcity oyunlarını başımıza
saran Maxis’ten Will Wright ilk olarak dikkatimi çekenler oldu. Ayrıca oyun ve
teknoloji kısmında fuara katılacak firmaların kurucuları ve patronları burada
yerlerini alacak. WOW ile son günlerin en çok dilde olan firması Blizzard’ın
yeri ise en ön saflarda.
Şüphesiz ki bu yılki E3’ün en önemli özelliklerinden biri de yeni nesil
konsolların bütün özellikleriyle ortaya çıkacak olması. XBox 360 cismen bizimle
buluşacak ve ilk kez yabancı bir el ona dokunacak. Her ne kadar görünüşü belli
olsa da onu birinci kişi görüş açısından, kanlı canlı (?) görmek çok iyi olurdu.
PlayStation3’ün neye benzeyeceği kesinlik kazanacak ve artık spekülasyonlardan
kurtularak PS3’ün bütün detaylarını görebileceğiz. Yazımızın ilerleyen
kısımlarında geniş birer XBOX 360 ve PS3 yazısı sizleri bekliyor.
E3 tabii ki bir oyun fuarı ve bundan 30 sene önce bir oyun fuarı fikrinin akla
bile gelemeyeceğini hesaba katarsak insan zekâsının neler üretebildiğini
görüyoruz böylece. Oyunlarımız var ve beklediğimiz onlarca oyunun ilk hallerini
E3 sayesinde görebileceğiz. Yazının ilerleyen sayfalarında aklımıza ilk olarak
gelen birkaç oyun hakkında fikirlerimiz bulunuyor.
Merlin’in Kazanı’nın fuar alanındaki standı ise Electronic Arts ile Ubisoft
arasında yer almıyor maalesef. Şimdilik sadece fuarı internet aracılığıyla
izleyebiliyoruz ve fuar boyunca internetin nimetleri sayesinde size gün boyu
bütün gelişmeleri aktaracağız. Her günün sonunda ise “Gün Raporu” adı altında
fuarın günlüğünü tutmaya, elimizden geldiğince, çalışacağız. Bu heyecanı her
birimizi oyun delisi olarak düşünürseniz en derinden yaşadığımızı
anlayabilirsiniz. Dilerseniz E3 başlamadan önce kısa bir hazırlık yapalım ve
bizleri orada nelerin beklediğine kısaca göz atalım.
Unreal Tournament 2007
Bilenler bilir, zamanında Unreal Tournament denen bu meret, o zamanın dört gözle
yapımlarından Quake 3’ü yerle bir etmiş, FPS oyuncularının kalbini ışık
hızıyla(!) çalmayı başarmıştı. İlkinden birkaç yıl sonra çıkarılan serinin
ikinci ve üçüncüsü Unreal Tournament 2003 ve 2004 ilk oyun kadar sükse yaratmasa
da Online FPS oyunları arasında kendine sıkı bir yer edinmeyi başarmıştı. Şimdi
ise, yapımcılar serinin son oyunu UT 2007 için E3’e sıkı bir tanıtım yapmaya
hazırlanıyor. Peki ne mi var yeni UT 2007’de? Öncelikle, geçen yılki E3’de
tanıtımı yapılan ve görenlerin ağzını açık bırakan Unreal 3.0 motoru
kullanılıyor. Sanırım bu motor hakkında herhangi bir açıklama yapmaya garek yok.
Başka neler mi var? Serinin diğer oyunlarında bulunan silahlardan farklı,
yepyeni 11 yeni silah. Şimdilik bu silahlar hakkında herhangi bir bilgi
bulunmuyor, büyük ihtimalle E3’de açığa çıkacak. Ayrıca birde Conquest adında
yeni bir mod bulunacak. Merakla bekliyoruz..
SW: Battlefront II
Şahsen ben, geçtiğimiz yılın sonlarına doğru piyasaya sürülen Battlefront’u çok
sevmiş, gayet eğlenceli bulmuştum. Battlefront’u bu kadar sevmemein nedeni büyük
ihtimalle, stres atmanıza yardım eden, rahatlatıcı bir oyun olmasıydı. Tabi ki
serinin, tek bir oyunla sınırlı kalması beklenemezdi. Bu yüzden, yapımcılar ksıa
bir süre önce Battlefront 2’yi duyurdu, ve Battlefront hayranlarını meraklı bir
bekleyiş içine soktu.
Hatırlarsanız ilk oyunda, tek kişilik oyun modu pek başarılı bir şekilde
uygulanamamıştı. Yapımcılar da bunun farkında ve Battlefront 2 bu sefer çok daha
başarılı ve ilginç olacak bu yönden. Öyle ki, bu yeni yapımda 6 filmden birçok
ünlü sahneyi gördüğümüz yerlerde, bizzat kendimiz savaşabileceğiz. Hatta bu
yerler arasında Death Star bile bulunuyor! Bu da, çoğu SW hayranını
meraklandırmaya yetecektir sanırım. İkinci Battlefront’da bulunan bir diğer
yenilik de, uzay savaşlarının bulunacak olması. Bu da demek oluyor ki, yeni
oyunda kullanılabilir onlarca uzay aracı bizi bekliyor. Oyun muhtemelen bu
sonbahar piyasalarda olacak. Şimdi yapacağımız tek şey, beklemek..
Quake 4
Quake’in birçok oyuncu için önemli bir yeri vard…Hmm, aynı giriş cümlelerinden
sıkıldınız, değil mi? Evet, bende sıkıldım. O zaman hemen, E3’de büyük sükse
yaratması beklenen Quake 4 hakkında kısa bir hatırlatma bilgisi vermeye
başlayayım. Bildiğiniz gibi Quake 4, geliştirilmiş bir Doom 3 motoru kullanıyor.
Yani, oyundaki grafiklerden herhangi bir şüphe duymamıza gerek yok. Senaryo ise,
Quake 2’in kaldığı yerden devam edecek. Bildiğiniz gibi, Makron imha edildikten
sonra Strogg askerleri lidersiz kalıp dağılmışlardı. Şimdi ise çok daha güçlü
bir Makron tarafından yeniden gruplaşan Strogg’lar hayatta kalmak için çok daha
acımasızca savaşmak isteyecekler. Senaryo en yalın haliyle böyle diyebilirim.
Unutmadan, Quake 4’de kullanılabilir araçlar da bulunacak. Bu da oyunun akışını
değiştireceğe benziyor. Bu yaz beta’sının test edileceği oyunu, umarız E3’de
oynanılabilir bir şekilde görebiliriz.
Call of Duty 2
Şu oyun piyasasında, olmazsa olmaz birkaç konu var; İkinci Dünya Savaşı, Star
Wars, tycoon oyunları gibi. Bu türdekilerin popülasyonu öyle çoğaldı ki, bize de
doğal olarak bıkkınlık gelmeye başladı. Ama bazı bu türde yapımlar var ki, aynı
konuyu işleselerde, bunlara burun kıvırmıyoruz. Hangi oyunlar mı? Brothers in
Arms, Call of Duty… Kısa bir süre önce tanıtılan Call of Duty 2’de, muhtemelen
burun kıvırmayacağımızlardan olacak ve FPS standartlarını yeniden belirleyecek.
Öncelikle, CoD2’de önceden hazırlanmış yani script sahneleri pek bulunmayacak.
Bu da demek oluyor ki, her oynayışımızda yeni bir şeyler görebilme ihtimalimiz
olacak. Görsel yönden ise, tahmin edebileceğiniz gibi, grafik motoru çağa uyacak
ve en son teknolojileri destekleyecek. Yapımcıların en iddialı olduğu noktaysa
yapay zeka. Muhtemelen, CoD2’de akıllı düşmanlarla uğraşırken, saç baş
yolacağız. Ben şimdiden heyecenlanmaya başladım bile, gel sonbahar gel.
Prey
Önceleri, daha doğrusu küçükken, bildiğim birkaç oyun firmasının arasında 3D
Realms en üst sıradaydı. Ayda yılda bir yenilenmesine rağmen hemen hemen her gün
sitelerine girer, eski dandik oyunlarının demolarını bile indirip oynardım;
bundan da inanılmaz zevk alırdım. Tabii ki 3D Realms’ı beynime kazıyan yegâne
oyun Duke Nukem idi. O aralar bir de Prey diye bir oyun yapacaklarının haberini
geçmişlerdi, o günden beri de onun hakkında herhangi ekstra bilgi çıkmamıştı.
Şimdiye kadar! Prey hakkında neler biliyoruz? Doom3 grafik motoru kullanıyor;
dolayısıyla güçlü. Karanlık mekânlar ve üst düzey aksiyon bizi bekliyor. Ayrıca
yapımcılarımız 3D Realms, Human Head ile birlikte çalışıyor. Nedense 3D Realms
dendiğinde normal hayattaki aklıma gelen tüm pisliklerin oyunda da yer alacağı
fikrine kapılıyorum. Human Head ismi ise çok canların yanacağını şimdiden
belirtiyor. İnternet sitesini ziyaret edin kesinlikle.
Duke Nukem: Forever
Kendisini size nasıl takdim edebilirim? “O biiiiir, O biiiir” diye Beyazıt
Öztürkvari, onu öve öve bitiremeyecek bir giriş mi yazsam; yoksa yılların
sonunda artık Duke’ün aslında var olup olmadığını bile bilmediğimizi belirten
bir şeyler mi karalasam? Kimilerine göre mahşere kadar ininden çıkması
beklenilebilecek yeni nesil rambo, gelmiş geçmiş en karizmatik kahraman, bütün
genç bayanları kendinden alıp götüren muhteşem sesin sahibi; kimilerine göre
sadece kabak tadından ibaret. Onun hakkında fazladan söylenebilecek pek de bir
şey yok, çünkü söylenebilecek her şey bir şekilde söylendi ve artık sonu gelmez
bekleyişin bitmesi için dualar ediyoruz. Zira oyunun bizzat yapımcıları bile
meydana gelen bu yılan hikâyesinin farkındalar ve bundan kendileri bile öylesine
sıkılmışlar ki, internet sitelerinde artık oyunun yapımı hakkında söylenebilecek
herhangi bir fıkranın, şakanın yada dalga unsurunun kalmadığını gülümseyerek
belirtiyorlar. Ve ilk kez bir oyunun çıkış tarihi olarak “bittiği zaman” ibaresi
veriliyor. Bu oyun hakkında söylemem gereken ekstra bazı şeyler var. İlk iki
Duke oyununu hatırlayanlar o oyunların iki boyutlu birer platform olduğunu
anımsayacaklardır. Duke Nukem 3D o iki oyundan sonra ortaya çıkıp her yeri
sarsmıştı. Duke’e ait bahsettiğim platform oyunları ve Duke FPS arasındaki farka
dikkat edin lütfen! En son çıkan Duke oyunu olarak Manhattan Project’ın piyasaya
sürüldüğünü, ve o oyunun bir platform olduğunu hesaba katarsak; Duke Nukem:
Forever’ın tek kelimeyle mükemmel olacağına düz mantıktan ulaşıyorum. Bu benim
fikrim. Ve sıkı durun; Duke Nukem Mayıs’ta San Francisco’da olacak!
Prince of Perisa 3
Bana mı öyle geliyor yoksa, Prince of Persia serisi giderek karanlık bir oyuna
mı dönüşüyor? Nedir bu karanlık, gotik bir atmosferde oynama isteği, anlamadım
gitti. Oysa ne güzeldi Sands of Time, zamanın kumları arasında savaşırken her
yer ışıl ışıldı. Ne? Ne dediniz? Prince of Persia 3 mü duyuruldu? Gene mi
karanlık bir oyun mu? Ah, evet tahmin etmeliydim. Birkaç hafta önce 4-5 tane
ekran görüntüleri yayınlanan yeni oyunun ismi şimdilik tam olarak belli değil.
Hatta, konusu bile tam olarak açığa kavuşmuş değil. Büyük ihtimalle, birkaç gün
sonra E3’de, bütün bu detaylar açığa kavuşacak. Ama tahminimce, gene bir prenses
vakası, gene bir kötü kahraman başımızı belaya sokacak. Merakla bekliyorum,
bakalım yeni oyunda prens nasıl olacak, yeni bir imaja mı sahip olacak.
MYST 5: End of Ages
Evet MYST! Adventure oyunlarının son büyük serisi ve türde çığır açan
düzinelerce yeniliğe sahip en büyük, en gözde klasiği. Geçen sene içerisinde
çıkan son oyunu ile MYST’in MYSTic hikâyesinin devamına şahitlik etmiştik.
Serinin önceki dört oyunu ve URU adıyla piyasaya sürülen iki ekstra bölümü
mevcut. İlk oyundan bu yana alıştığımız muhteşem güzellikteki ekran görüntüleri
ile birlikte oyun bizi gerçekte var olmayan; ama gerçekten de var olduğuna
kendisini fazlasıyla inandıran bir dünyaya konuk ediyordu. Üstelik bunu o kadar
iyi başarıyordu ki; kendi halinde bir maceraperest olarak dâhil olduğumuz oyun
dünyasında bütün gelişmelerin aslında nasıl ortaya çıktığını kavramaya
çalışıyor; ve bunu ekranlardan yansıyanlar karşısında mest olmuş bir şekilde
izliyorduk. Oyunda her şey bulmaca çözmeye dayalı olduğundan hikâyenin devamı
sırasında her düzeyden oyuncunun buna ayak uydurması çok zordu. Ama oyunun
havası seri boyunca o kadar akıcı ve bulmacalar öylesine yerindeydi ki her şeye
rağmen devam etmemek oyuna yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biriydi.
Sıradaki oyunumuz “Çağların Sonu” adıyla geliyor ve onu bu yılki E3’te görmek
nasip olacak. Adventure meraklıları için kesinlikle ıska geçilmemesi gereken en
büyük bombalardan birisi MYST 5! Sakın kaçırmayın.
Serious Sam 2
Eğer çok param olsa ve oyun dünyası ile uğraşıyor olsam; ilk olarak yapacağım
işlerin başında kesinlikle Croteam ve 3DRealms’ı satın almak gelirdi, ardından
da Sam ile Duke’ü aynı oyunda buluştururdum. Belki ütopik, belki imkansız gibi
bir şey; ama düşünmesi inanın ki çok zevkli. Croteam Avrupa’nın bağrındaki
Hırvatistan’dan kopup gelen, kendi küçük; ama aslında dev gibi bir yapımcı
firma. 2001 yılında piyasalarda yerini bulan Serious Sam 2 ile tek kelime ile
inanılmaz bir patlama yapan Croteam, o sene pek çok yerden “En İyi Oyun” gibi
birçok dalda “en” ödülünü aldı ve oyunun atmosferi karşısında bunlar hiç de
şaşırtıcı değildi. Oyunda konu diye bir şey yoktu; önüne çıkan yaratığı vur ve
ilerle. Dünya dışı yaratıklarla olan ilk karşılaşmamızdan sonra Serious’u
Sirius’a giderken bırakmıştık ve ikinci oyunun başında da uzayda yaşanan bir
trafik kazası sonrasında dünya tekrar uzaylılara boğulmuştu. Bu seferki
mekânımız Mısır piramitleriydi ve damarlarımızdaki kanın yerini litrelerce
adrenalin almıştı(bayılıyorum böyle tanımlar yapmaya). Ciddi Sam tekrar iş
başına geçmişti ve hepsinin kökünü kazımış, oyunun sonunda da herkes onu
alkışlamıştı(gerçekten de oyunun sonunda millet Sam’i alkışlıyordu). Serious Sam
2 de Nisan 21’de resmen duyuruldu ve ufak tefek detay da verildi. Oyunun önceki
Sam oyunlarından 100 kat daha detaylı olduğunu biliyoruz. Bu bile bu seneki E3’ü
beklemeye değer.
Soul Calibur 3
Neredeyse bütün konsol oyunlarıyla ilk tanışmamda olduğu gibi Soul Calibur ile
de bir arcade salonunda karşılaştım. Mini mini, güzel mi güzel bir hatun kişisi
elindeki kendinden iki kat büyüklükteki kılıcı karşısındaki iri kıyım insan
azmanı, adını şimdi hatırlayamayacağım “yaratığa” çığlık çığlığa savuruyordu;
ama şunu hatırlıyorum ki, doğru dürüst oynamayı beceremediğim bu oyunu oynayan
başkalarını saatlerce seyretmişimdir. Dreamcast’e gelen ilk oyundan sonra
hikâyemiz PS2’de devam etti; o da süperdi. Ve bu yılki E3’te Soul Edge için olan
savaşlar, kavgalar ve katıksız akisyon kaldığı yerde devam edecek. Kilik, Voldo,
Nightmare aklıma gelen karizmatik dövüşçülerden. Ve Ivy! PS2’ciler yaşadı!
PS3 nedir, ne değildir???!!!
“Bilgisayar mı konsol mu” diye herhangi bir forumda konuşulurken “konsol” olarak
tanımlanan ifadenin PlayStation olduğu bariz şekilde ortaya çıkıyor. Elbette
konsol dendiğinde kontroller ve o elimizdeki pad de işin içindeki en büyük
elementler; ama teknoloji devi Sony’nin ürettiği bu oyuncak, dünyadaki
yaygınlığı açısından, neredeyse sözlükte bile konsol deyiminin karşısında yer
alabilme düzeyinde. PlayStation ve PlayStation 2 inanılmaz bir sükse yaptı ve,
PC’nin birçok dezavantajını da göz önünde bulundurursak, oyun oynamanın sanal
âlemdeki karşılığı olarak meydana çıktı. Kronolojik olarak önce PS, sonra PS2.
Şimdi ise PlayStation 3 var.
Bu seneki E3 fuarının en büyük özelliklerinden birisi XBOX 360’ın gösterime
çıkması, bir diğeri ise PlayStation 3’ün neye benzeyeceğinin az çok kesinleşecek
olması. Bu güne kadar internet üzerinde belki de onlarca PS3 fotoğrafı gördük;
ama her birinin ardından bir başka PS3 fotoğrafı ile karşılaşınca hangisinin
doğru olup hangisinin olmadığını bilemedik; hatta hiçbirinin gerçek PS3’e
benzemediğine bile kanaat getirmeye başladık. Fakat her ne kadar PS3’ün dış
görünüşü belli olmasa bile yapımcılarının yaptıkları açıklamalar ışında o
kutunun içinde ne fırtınalar döneceğini veya PS3’ün apartman dairesinde 10
kaplan… düzeltiyorum 10 PC gücünde olduğunu öğrendik. Bunun sonucunda, bir PC
kullanıcısı olarak, sahip olduklarım ve olacaklarım karşısında acaba doğru
saflarda mı yer alıyorum diye düşünüyorum.
Yapılan açıklamalar ile PS3’ün sistem özelliklerinin nasıl olacağı az çok
kesinlik kazanmaya başladı; dış görünüşünün estetiği merak edilse bile elimize
controller’i alıp sürücüye de DVD konduktan sonra yaşanacak heyecan bizi daha
çok alakadar ediyor. Sonuçta PS3 kamyon lastiğine benzese bile fanları
tarafından alınmazlık edileceğini hiç mi hiç sanmıyorum. Bilindiği gibi PS3’te
IBM, Sony ve Toshiba’nın birlikte ürettikleri ve “Cell” adını verdikleri işlemci
yer alıyor. Bu işlemcinin en büyük özelliği olarak üzerinde 234 milyon
transistor bulundurması dikkat çekiyor. İşlemcinin bu özelliği ile birlikte
boyutları ise yaklaşık 22 santimetre kare. Karşılaştırma yapmak için Pentium4
Prescott işlemcinin üzerinde 125 milyon transistor bulunduğunu ve kapladığı
alanın da 12 santimetre kare olduğunu yeri gelmişken belirtelim. Ayrıca Cell,
512 KB’lik L2 bir cache belleğe de sahip. Rambus XDR ve FlexIO teknolojisi ile
donatılan Cell, saniyede 100 GB’ye ulaşabilen data transferine de olanak
sağlıyor. Tüm bunların sonucunda da 4 GHz’den yüksek hızlara erişebilen
inanılmaz bir işlemciye sahip oluyoruz.
Sony ayrıca PS3’te NVidia ile çalıştığını açıklayarak ekran görüntülerinin de
“gerçekçi gerçekliğe” ulaşacağını bütün oyun severlere ve PS fanlarına
müjdeledi. Grafik olarak NVidia’ya güvenen Sony bunda kesinlikle yanlış bir
tercih yapmıyor. Bu arada PS3 için ilk oyun da kendini gösterdi. Oni adlı oyun
ilk PS3 oyunu olarak oyuncuların beğenisine çıkacağını belirtti. KOEI’nin
üzerinde çalıştığı oyun, aynı zamanda yine Oni isminde çekilen sinema filminden
uyarlanıyor. Bir Uzakdoğu aksiyon oyunu olacak Oni’nin ekran görüntülerine
bakılırsa PS3’ün ne kadar detaylara girdiğini ve bu detayları ne kadar da güzel
işlediğini fark etmek mümkün.
Yeni alışkanlığımız olacak olan PS3 hakkında her şey E3’te ortaya çıkacak. Biz
belki orada olamayacağız; ama emin olun, biz de orada olacağız!
x-box 360
Bundan yaklaşık 4 yıl önce konsol severlerin beğenisine sunulan X-Box, ne
yaptıysa, ne ettiyse, gerek oyunlarının satışları bakımından, gerekse kendinin
satışları bakımından büyük rakibi PlayStation 2’nin hep gerisinde kaldı. Her ne
kadar X-Box PS2’den çok daha üstün olsa da, X-Box oyuna başladığında PS2 ona
epey bir frag fark atmıştı. X-Box’un Sony’nin PS2’sinin gerisinde kalmasının bir
diğer nedeni de Microsoft’un bu konuda ilk deneyimini yaşıyor olmasından
kaynaklanan sorunlar ve biraz da acelecilikti muhakkak. Bu iki dev firmanın
konsolları büyük bir çekişmenin ardından tekrar sineğe çekildiler ve ikinci
devre için hazırlıkları yapmaya başladılar. Artık ikisi de çok daha gelişmiş,
çok daha güçlü bir şekilde geri dönmeye hazırlanıyor. İlk raund’dan dersini alan
Microsoft’da bu sefer işini çok daha sıkıya aldı ve hazırlıklara koyuldu. Ortaya
ne mi çıktı? X-Box 360.
Bildiğiniz gibi, yeni jenarasyon konsollar yıl sonuna doğru oyun severlerle
buluşacak ve büyük bir çekişme yeniden alevlenecek. Oyuncuların da, bu yeni
konsolların nasıl olacağı konusundaki soru işaretleri birikmeye devam ederken,
Microsoft bombasını açığa çıkardı ve hepimizin kafasındaki soru işaretlerini
sildi.
Öncelikle şunu söyleyeyim; X-Box 360’ın işlemcisi, 3 adet IBM’in hazırladığı
3.2GHZ’lik işlemciden oluşuyor. Evet, tam tamına üç tane işlemci, X-Box 360’ın
oyunlarını çalıştıracak. Bu işlemcilerin her biri 165 milyon transistöre sahip.
Görünüşe göre IBM bu konuda oldukça iyi bir iş çıkarmış. Ama, söylenti olarak
dolaşan bazı bilgiler, PS3’nin X-Box 360’ın işlemcisinden kat be kat daha hızlı
olduklarını söylüyor. Hatırlarsanız, PS3 bomba etkisi yaratacak gizli sistemi
“Cell”i kullanıyor. Sanırım bu konudaki bütün detaylar E3’de açıklığa kavuşacak.
X-Box 360’ın kullanacağı ekran kartı, ATI’nin haızrladığı, yeni, yepyeni, son
jenarasyon oyunların altından rahatlıkla kalkabilecek, 512mb’lık bir ekran
kartı. Oyunlarda kullanılan son teknolojilerin hepsine sahip olduğu, sessiz
çalıştığı, 500MHz’lik olduğu açıklanan bilgiler arasında. Tabii, böyle bir ekran
katının, HDTV standartlarını destekleyeceğini tahmin edilebiliniyor. X-Box 360
16:9 ratio’suna göre oynanılabilecek ve surround ses sistemlerini sonuna kadar
destekleyecek. Gördüğünüz gibi, Microsoft gene yapacağını yapmış.
Hatırlarsanız ilk X-Box’ın kutusu oldukça büyük ve iticiydi. Bunun farkına varan
Microsoft, yeni konsolu için oldukça sade ve göze hoş gelen, makul bir boyuta
sahip bir kasa kullanmış. Önde iki tane memory card boşluğu, bir DVD-ROM
bulunuyor X-Box 360’ın. Arkada ise, USB 2.0 slotları ve 4 tane controller girişi
bulunuyor. Ayrıca cep telefonlarında kullanıldığı gibi, X-Box 360’ında
değiştirilebilir kabları bulunacak. Bu da gayet iyi bir fikir ve kullanıcısına
konsolunu kişileştirebilme olanağı sunuyor. Unutmadan, X-Box 360 20GB’lık bir
harddisk’e sahip olarak oyunseverlere sunulacak. Yani, Usb 2.0 slotlarıyla,
X-Box’ımıza veri transveri yapabilecek ve Harddisk’i doldurabileceğiz.
Teknik özelliklerden bahsettğimize göre, X-Box 360’ın oyunlarını kısaca
tanıtmaya başlayalım. Remedy’nin Alan Wake’i, Activision’ın Call of Duty 2’si,
Unreal Tournament’ın yapımcılarından Dark Sector, Bethesda’nın Elder Scrolls;
Oblivion’u, EA’nın NFS: Most Wanted’ı ve X-Box’în çok sevilen yarış oyunlarından
Project Gotham Racing 3, X-Box 360’ın önde gelen oyunlarından sadece birkaçı.
Sadece bu listeyle bile, yeni konsolun şimdiden iyi bir oyun listesine sahip
olacağı aşikar.
E3’e kısa bir süre kala, Microsoft ağzındaki baklayı çıkardı. Umarız, Microsoft,
E3’ü dikkate alır ve konsolu fuarda görme imkanına sahip olabiliriz. Şimdi sıra
Sony’de, bakalım E3’de suskunluğunu bozacak mı, yoksa oyuncuların sabır taşını
zorlatmaya devam edecek mi?
E3’ü takip etmenin yolları
– Tüm gün haber girişleri ile Merlin’in Kazanı’nın haber servisi
– Fuar boyunca her günün akşamında yayınlanacak “Gün Özeti” ile fuarda olup
biten her şey
– MMORadio’nun fuar alanından yapacağı canlı yayınlardaki sohbetler, haberler
(www.mmoradio.com)
– E3’ün resmi sitesi (www.e3expo.com)
– Merlin’in Kazanı Forumlarındaki tartışmalar