El Matador
Bir yıl önce çıkması gereken El Matador’umuza yeni kavuşmanın heyecanı ile
alıp, oynamaya başlıyoruz… Oyuna dışardan bakarsak: Cenega oyunun yapımını,
yayımını ise Plastic Reality Technologies üstleniyor. Bir yıl ertelenmesini,
umarım oyunu daha da geliştirmişlerdir ümidiyle oyuna girişimizi yapıyoruz.
Öncelikle El Matador’un konusundan bahsedelim ki ne oynayacağımız hakkında biraz
bilgimiz olsun. “DEA” adında ve sadece Güney Afrika’da bulunan uyuşturucu
tacirlerini yakalamak için kurulmuş bir teşkilat var. Burada daha önceki
görevlerimizde başarılı olduğumuz için, daha büyük bir göreve çağrılıyoruz.
Sol, sol, sol, sağ, sol
El Matador’un başında, yapım hakkında daha iyi bilgi almak için, Tutorial’ı
oynamanızı öneririm. Burada çoğu üçüncü şahış görünümlü oyunlarında olduğu gibi;
eğilip, kalkıyoruz, koşuyoruz ve ateş ediyoruz. Bence en önemli kısım
Tutorial’in sonu. Burada yapımın ilerleyen kısımlarında nasıl davranacağımızı
kısaca özetliyor: gizilik ve keskin nişancılık. Bu bölümü bitirince mafya ile
teşkilat arasında olan savaş bizi bekliyor.
Move move move
Tutorial’ı geçtikten sonra, nasıl olsa bu tarzlara alışkınım diyerekten önce
sırayı bozup sonra yavaş yavaş ilerlenir diyerek düşmanlar arasına daldım.
Dalmaz olsaydım sağımda komutan ölmüş yatıyor diğerleri ise yardım çağırıp
saldırmaya devam ediyor. İlk başta birkaç kurşun sıktım (yada ben öyle
zannediyordum) bi baktım adamlar ölüyor, ama benim kurşunda bitiyor. Derken
sağolsun bi arkadaş beni indirmeyi çözüm olarak bulunca haydin tekrar baştan
oyna. Neymiş efendim “Kahramanlık yokmuş”. Bu ilkeye uyunca hakkaten oyun daha
zorlaşıp daha da keyif veriyor. Genel olarak bakarsak, ilk başta herşey güzel
gözüküyor ama gerçekten öyle mi?
El Matador, bazı yönleriyle oyun severlerin gönlünü fetheden Max Payne’e
benziyor dersem yalan olmaz. Öncelikle Tutorial ve Prolog’u geçtikten sonra asıl
oyun başlıyor. Hepsi “Chapter” olarak bölümlere ayrılmış. Bir diğer benzer
özellik ise; artık çoğu yapımda kullanılan zaman yavaşlatması. Gerçekten çok
kalabalık olan düşmanlarımızın arasına bu olay sayesinde rahat rahat
girebiliyoruz. Bu özellikle ilgili tek bir sorun var o da yavaşlatma süresinin
kısa olması.
Eğer bol aksiyon ve macerayı seviyorsanız, El Matador’u severek oynayacaksınız
diyebilirim. Karşınızdaki yapay zekası yüksek olan düşmanı vurmanıza göre ölmesi
beni çok etkiledi. Kolundan vuruyorsanız biraz etkileniyor, ama savaşmaya devam
ediyor.Eğer daha can alıcı bir yerinden vurursanız; el, kol, bacak birbirinden
bağımsız olarak hareket ediyor ve insanlar birbirlerinden farklı olarak
ölüyorlar.
Silahlar
Silahlara kısa bir bakış atarsak, grafik olarak dizaynları fena değil, ama bence
daha iyi olabilirdi. Kullandığımız silahların sesleri ise birbirlerinden farklı
yani, AK47 ile bir MAC’in sesini rahat rahat ayırabiliyoruz. Silahların etrafta
yarattıkları hasar ise doğal olarak birbirlerinden farklı. Pompalıyla kutulara,
sandalyelere ateş ettiğinizde parça parça dağılırken, AK47’de daha farklı
parçalanıyor. Bu da savaş ortamında güzel bir atmosfer yaratıyor.
Etraftan bahsettik birazda düşmanımızı tanıyalım isterseniz. Normal çatışmalarda
karşımıza “Gang” adı altında yapay zekası normal olan düşmanlarla çarpışıyoruz.
Gang’lerin zekası normal dediysem, salak gibi ortalıkta dolaşıp sağ sola ateş
ediyorlar diyemem. Kendilerini koruyarak, attıklarını vuruyorlar ve arada bir el
yada sis bombası atabiliyorlar. Böylece çatışmalarda onu vur geç ilerle şeklinde
olmuyor bir stratejinizin olması şart. Bu grubun bir üstü ise “Mini-Boss”.
Bunlar biraz daha teknik davranıp sizi daha fazla uğraştırmaya çalışanlar
diyebilirim. En üstleri ve en zorlayıcıları ise Boss’lar. Bunlar öncekilerden
daha da uğraştırıcı olabiliyorlar. Etrafınızı sarıp ummadık yerden “bööö”
diyerek üstünüze saldırabiliyorlar. Boss’lar ile savaşırken el bombalarına
alışkın olmanızı ve etrafınızı iyi kollamalısınız derim.
Teknik enzam
Artık yapımın geriye kalan özellikleri, yani grafik ve sese bakabiliriz. Doğruyu
söylemek gerekirse ilk başta grafiklerden çok ümitlendim. Fakat oyunda
ilerledikçe maalesef ki ümitlerim boşa çıktı diyebilirim. Karakterimizi sabit
tutarken yada silahı yaklaştırıp nişan alırken grafikler çok güzel, ancak ani
bir hareket yapıp sağa sola yada arkaya dönünce etraf bir anda değişiyor.
Gerçekten hayal kırıklığı yaşatan diğer nokta ise, duvarın kenarında siper alıp
ateş ederken silahımız ellerimizle birlikte duvarın içine girebiliyor ve işin
kötü yanı girmekle kalmıyor ateş etmeye devam ediyoruz. Seslere gelirsek
müzikleri oynayanı gaza getirmek için birebir. Gerçekten hoş ve değişik parçalar
var. Gizli gizli yürürken çalan müzikle çatışma sırasında çalınan müzik bir
değil. Fakat ilk başta hoş gelen şarkıların bölüm ilerledikçe değişmemesi bir
süre sonra bayabiliyor. Bu da negatif yanı oluyor.
Son sözlere gelirsek; El Matador, bazı yönleriyle Max Payne’e benzesede, konu
itibariyle çoğu oyundan farklı bir hikayeye sahip. Eğer sisteminiz El Matador’a
yetiyorsa bazı grafik hatalarına rağmen denemenizi öneririm.