2011 yılının oyun açısından çok verimli geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Şu zaman kadar gelmiş olan oyunlar ve özellikle yaz ayında çıkacak olanlarla daha aralığa kadar epey bir oyalanacağımız kesin. Üstelik artık oyunlar yavaş yavaş nesil atlamaya da başlıyor. Günümüzde PC’ler bu tartışmaya girmese de konsolların artık bu yeni jenerasyona uygun bir şekilde yeniden yapılandırılması tartışılırken oyun yapım teknikleri de bu yapılandırmayı itekler durumdalar.
Geçtiğimiz sene de pek çok oyun çıkmış olsa da oyun yapım tekniklerinde bu derece bir yenilenme oluşmamıştı ancak özellikle Crysis’in yeniden ortaya çıkıp grafiksel anlamda tekrardan oratama bir atom bombası atması işleri de bir hayli kızıştırdı.
İşte şimdiki yazımızda da bu konuya bir göz atacağız. 2011 yılında öne çıkan üç büyük yeniliği, yani CryEngine 3, Frostbite 2.0 ve Unreal Engine 3, tek bir ortamda birleştirip hangisinin daha başarılı olduğunu veya aralarında bir fark olup olmadığını bulmaya çalışacağız.
Daha elbette oyun dünyasına yardım eden ve bizlere olabildiğince görsel
güzellikler sunan pek çok oyun motoru mevcut. Herşeyden önce kasım ayında çıkacak olan,
merakla beklediğimiz yeni Bethesda motoru Creation Engine ve RAGE ile
aramıza geelcek olan idTech 5 de işin içine girecek. Lakin henüz bu iki
motoru da bir oyun içerisinde aktif olarak görmediğimiz ve ileri
derecede tecrübe etmediğimiz için şimdilik onları listeye katmadık.
Ancak her iki oyunda piyasaya çıkıp ne kadar güçlü olduklarını
gösterdiğinde yeni bir liste yapacağımızdan emin olabilirsiniz.
Zaten olay da bu, ya hepsi ya hiç biri. Seçim sizini, sizce hangisi?
CryEngine 3
Crytek, 2009 yılında GDC’ye geldiğinde yanında CryEngine 3 demosunu da getirmişti. Zaten gerek CryEngine gerekse CryEngine 2 ile neler yapabileceğini kanıtlamış olan firmanın üçüncü nesil oyun motoru da büyük umutlar vaad ediyordu ki bunlar boşa çıkmadı.
Yeni motorun en büyük özelliklerinden bir tanesi de hem üç platformda (PC, Xbox 360, PlayStation 3) çalışabiliyor olması hem de oyun geliştirme aşamasında daha ucuz, daha iyi ve daha hızlı işlemler yapabiliyor olmasıydı. Bunlara ek olarak yeni grafik motoru gelecek olan konsollarda sadece bir güncelleme yaparak çalışabilecek şekilde tasarlanmıştı. Bu şekilde bu motorun lisansını almak isteyen oyun geliştiricilerinin de gelcek için endişeleri ortadan kalkıyordu. Üstelik Crytek’İn daha sonra “What you see is what you play” yani gördüğün gibi oynayacaksın temalı araçlarını da yayınlaması üzerine geliştiriciler her üç platform içinde inanılmaz bir kaynağa ulaştılar. Belki bu konuda CryEngine 3’ün tek olumsuz yanı olarak doğrudan bir Direct X 11 desteğini çıkar çıkmaz sunmaması olarak belirtilebilir ancak elbette bu geçici bir durum.
Frostbite 2.0
90’lı yılların Delta Force’u ile başlayıp Counter Strike ile daha da genişleyen online FPS, ya da nam-ı diğer multi atma olayındaki en büyük gelişme hiç kuşkusuz Battlefield ile olmuştur. Refractor Engine ile hayatına başlayan Battlefield serisi bu motorun ilerlemiş versiyonlarıyle birlikte sürekli bir yenilenmeye giderken 2008 yılında Battlefield: Bad Company ile DICE firması kendi üretimi olan Frostbite’a geçiş yapmıştır. Yeni doğan bu motor daha ilk başlardan beri kendisinde büyük bir potansiyel olduğunu göstermiş ve ilerisi için umut vaad etmiştir. Nitekim bu umut boşa da çıkmadı. Yeni çıkan Battlefiled 3 videolarında gerek animasyonlar, gerek kaplamalar, renderlamalar, gölgelendirmeler ve özellikle de animasyonların ne kadar iyi olduğuna şahit olduk.
Frostbite’ın en son jenerasyonu bunun yanında DirectX 11’in ve 64-bit’in bütün nimetlerinden yararlanması da büyük bir artı olarak görülüyor. İçerisindeki Destruction 3.0 özelliği ile de oyun içerisinde yıkılmaların daha gerçekçi ve etkileyici bir şekilde oluşması onu gözde motorlardan bir tanesi yaptı. Frostbite 2.0 için söylenbilecek olumsuz bir yön DirectX 9 ve dolayısı ile Wndows XP desteğinin olmaması. Ancak artık 2011’e girdiğimizde Xp kullanımı ne kadar yaygındır o da başka bir konu elbette. Özellikle Battlefield 3 için yayımlanan Fault Line serisi için DICE teşekkürü bir borç biliriz.
Unreal Engine 3
Epic Games’in belki de oyun dünyasına çıkarttığı oyunlardan daha çok Unrela motoru ile büyük bir katkısı olmuştur. Unreal motoru ciddi anlamda oyun dünyasının temel motorlarından birisi halini almış ve kısa zamanda sağladığı kolaylıklar açısından geliştiriciler tarafından, sunduğu kalite açısından da oyuncular tarafından bir hayli tutulmuştur.
Epic’in bu ünlü motoru elbette yerinde durmamış ve sürekli olarak bir değişime gitmiştir. Son çıkan Unreal Engine 3 motoru ve kısa bir süre önce çıkan Unreal Engine 3 yeni versiyon (veya kimilerine göre UE 3,5) ile DirectX 9/10/ 11’i desteklemesi, Xbox ve Playstationlarda sorunsuz çalışması, Open GL desteği ile Mac OS X, iOS gibi işletim sistemlerine uyarlanabilmesi ve dolayısı ile iPad hatta iPhone gibi cihazlar için yapılan oyunlarda kullanılabilmesi Unreal motorunu bir efsane olarak adlandırılmıştı. Hangisi iyi hangisi kötü orası tamamen tartışma konusu olabilir ancak şu mutlak bir gerçektir ki Unreal motoru, Quake motoru gibi (ve hatta artık ondan da fazla) dünyada oyun dünyasına en çok yardım eden motor olmuştur.