Röportaj

Fable III – Emrah Elmaslı Röportajı

Çizmek, belki de zihinde yer alan sonsuzluğu kâğıda yansıtabilen tek araç.
Hiç tanımadığımız çizgilerden oluşan tasarımlar; yeni karakterlerin, yeni
dünyaların, kısacası yeni düşünce tarzlarının oluşmasını sağlayabiliyor. Kalemin
etkisi çok önemli, tabii ki düşünmenin de öyle. Oynadığımız oyunların, öncelikle
konsept olarak hazırlandığını ve bu temelin üzerine inşa edildiğini hepimiz
biliriz. Şimdi bu konuya biraz eğilelim ve sihirli bir kaleme sahip Emrah
Elmaslı ile yaptığımız söyleşiyi sizlere sunalım. Zira kendisinden izleri, Fable
III’de fazlasıyla göreceksiniz…

Emrah Elmaslı kimdir? Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İzmir – Karşıyakalıyım. Üniversite dahil, hayatımın büyük bir bölümü bu güzel
şehirde geçti.Lisede istemeden de olsa Fen-Matematik ile cebelleştikten sonra
ani bir u dönüşü ile Güzel Sanatlar okumaya karar verdim (iyi ki de yapmışım).
Aynı şehirdeki Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin grafik
tasarım bölümünü kazandım ve çizime olan ilgim burada daha da arttı.

Dört sene sonra başarı ile mezun olup, hemen ardından İstanbul’a taşındım ve bir
senemi çeşitli reklam ajanslarında; storyboard, konseptboard ve illüstrasyonlar
yaparak geçirdim. Sabahları uyuyup, geceleri çalışmaktan vampire döndüğüm
günlerin birinde, İngiltere’deki küçük bir oyun stüdyosundan teklif geldi ve her
şeyi toplayıp İngiltere’ye geldim. O gün bugündür buradayım. Şuan da Microsoft
Lionhead Studios’da Konsept Tasarımcı olarak çalışıyorum.

Çizim yapmaya nasıl başladınız?
Aslında bu soruyu “çizim yaparak para kazanmaya nasıl başladınız?” diye
değiştirmek daha mantıklı olur. Çünkü herkes çocukken bir şekilde çizer. Sizin
de önünüze boya ve kağıt koymuşlardır kesin. Ben sadece biraz daha çok çizmişim.
İlkokulda arkadaşlarımın resim ödevlerini yapmışım, tahtaya çizilecek şemaları
çizmişim vs… İnsanın içinde varsa bir şekilde çıkıyor demek ki. Eğitim hayatım
boyunca defter sayfalarını ve test kitaplarındaki sorulardan kalan boş yerleri
çizimlerle doldurdum. Çalışmaktan sıkılınca, kendimi çizerken buluyordum. Sonra
bir süre karikatür’e sardırdım… Ama bunları neden yaptığımı hiç bilmiyordum,
sadece yaparken zevk alıyordum. Ailemde de sanat erbabı bir kişi olmadığı için
kendimi doğru yerde bulmam oldukça uzun sürdü. Lise 2 ya da 3’te “yahu ben ne
yapacağım?” diye düşünürken Güzel Sanatlar Fakültesi’nin varlığını keşfettim ve
eğer girersem, devamlı çizebileceği mi öğrendim.

Direkt sınavlara girip kazandım ve hayatımda yeni bir sayfa açılmış oldu. Şans
eseri doğru insanlarla tanışıp, süper yetenekli arkadaşlar edindim ve bu
yaratıcı ortam, beni daha da hırslandırdı. Üniversite 2. Sınıfta, Heavy Metal
dergisini karıştırırken “Justin Sweet”in çalışmalarını gördüm. İşte o anda
sanırım ne yapacağıma karar vermiştim. Konsept Tasarım’ı da hemen akabinde
keşfettim zaten. Bundan sonrası, devamlı araştırma ve burnumdan kan gelene kadar
çizmekle geçti. Ufak tefek işler almam pek uzun sürmedi. Üniversite 3. Sınıfta
çizerek para kazanmaya başlamıştım. Ardından ne olduğunu anlamadan kendimi bu
işin içinde buldum ve hayat beni İngiltere’ye kadar sürükledi. Bakalım daha
neler olacak?

İngiltere yolculuğu nasıl gerçekleşti?
Üniversite son sınıfa doğru yurt dışına gitme fikri kafamda iyice şekillenmeye
başlamıştı. Çalışmalarımı sergilediğim bir portfolyo sitesi kurmuştum ve sitemin
linkini vererek, gördüğüm tüm konsept tasarımcı işlerine başvuruyordum.
Girebileceğimden falan değil, öyle bilinçsizce, ya tutarsa mantığıyla… Sanırım
bu şekilde 2 sene kadar uğraştım. Bu arada yurt dışındaki bazı firmalarla evden
freelance (bağımsız) olarak çalışıyordum zaten. Ayrıca Internet’te bayağı
aktiftim, birçok yabancı forumda işlerimi yayınlıyordum ve çeşitli yarışmalara
katılıyordum.Yabancı sanatçılarla ortak çalışmalar yapıp, elimden geldiğince çok kişiyle
bağlantı kurmaya çalışıyordum. Sanırım 2004 ya da 2005 yılında Ballistic
Publishing’in Expose 3 kitabında, 2-3 çalışmam yayımlandı ve bunlar için ödül
aldım. Ardından birkaç dergiden röportaj teklifi geldi ve bu sayede cv’me
yazacak birçok şeyim oldu.

Bu tarz “kişisel reklamlar” oldukça önemli. Yurt dışında tanınmanızı ve
insanların işlerinizi görmesini sağlıyor. İşte bu şekilde cv’mi geliştirerek
firmalara başvurmaya devam ediyordum. 2006 yılının Ağustos ayında, tam bir sen
öncesinde başvurduğum İngiltere’deki “Digi-Guys” adlı oyun stüdyosundan cevap
geldi. Bu pozisyonla hâlâ ilgilenip – ilgilenmediğimi sordular. Ben de direkt
kabul ettim tabii ki. 4-5 ay sonra İngiltere’deydim. Bu stüdyoda 6 ay kadar
çalıştıktan sonra Lionhead’den teklif geldi. Çok fazla düşünmeden transfer
oldum. O günden beri buradayım.

Bugüne kadar hangi projelerde yer aldınız?
Tam zamanlı olarak yer aldığım projeler arasında; Digi-Guys’dayken çalıştığım
“War Devil”, ardından da Lionhead’de Fable 2, şu an halen geliştirilmekte olan
ve Natal teknolojisini kullanan “Milo” ve şu an üzerinde çalıştığım Fable 3’ü
sayabilirim.

Bir tasarım yapmaya karar verdiğinizde, Öncelikle ne yaparsınız?
Öncelikle yaptığım, ön hazırlık ve araştırmadır. Hazırlayacağım tasarım için
herhangi bir referans gerekiyorsa, elimin altında olan kitaplardan veya
Internet’ten araştırmalar yaparım. Ardından topladığım referanslardan da aldığım
destekle kâğıt üzerinde küçük eksizler yaparım. Bunlar genelde 5 – 6 Cm
genişliğindeki tamamen lekesel ya da kısmen çizgisel siluet çalışmalarıdır.
Tasarımın ana hatlarını genellikle kâğıt üzerinde veririm. Sonrasında hoşuma
giden eksizlerin üzerine biraz daha gidip detaylandırırım. Finalde de bu
eksizleri tarayıcı aracılığıyla tarayıp, bilgisayara aktarırım. Boyamak için de
Photoshop ya da Corel Painter kullanırım.

Kullandığınız araç ve ekipmanlar neler?
Temel malzemelerim tabii ki de kâğıt ve kalemdir. İşimin gereği çoğunlukla
bilgisayar üzerine çalıştığım için PC ya da Mac, bir tarayıcı, dijital olarak
çizim ve boyama yapmak için A4 ya da A3 boyutlarında dijital tablet (ben Wacom
marka tabletleri tercih ediyorum) ve de Adobe Photoshop ile Corel Painter
yazılımları… Bunların dışında genelde başka bir araca ihtiyaç duymuyorum.

Bir çalışmanızda, Orc ve Sultan temalarını birleştirerek yepyeni bir karakter
oluşturmuşsunuz (sitenizde gördüm). Bu fikir nasıl oluştu ve bu tarz çalışmalar,
size göre kullanıcılarda nasıl bir etki bırakır? Zira alışılmış görüntülerin
farklılaştırılması veya birleştirilmesi ilginç olsa gerek.

Evet, bahsettiğiniz karakter aslında kişisel çalışmam. Genel olarak kişisel
işlerime bakarsanız, Osmanlı kültüründen oldukça etkilendiğimi görebilirsiniz.
Bu çalışmada da denediğim, çok bilinen fantastik bir karakteri alıp, onu Osmanlı
ile harmanlamaktı.

Orc yerine başka karakter de kullanabilirdim, çok da önemli
değil. Önemli olan, denemek ve sonucunda belki de daha önce yapılmamış bir şeyi
ortaya çıkarmak. Konsept tasarımın amacı da bu zaten… Sanırım bu tarz harmanları
seviyorum ve çoğu yerde kullanmaya çalışıyorum. Eğer bu tip karakter, bir oyunda
olsaydı, yabancı kullanıcıya ilginç gelebilirdi, fakat bir Türk kıllanıcıyı
eminim ki sevindirirdi 🙂

Şu an hangi proje üzerinde çalışıyorsunuz?
Şu anda Fable 3 üzerinde çalışıyorum. Mekân ve karakter konseptleri yapıyorum.
Şimdiye kadar ki en sağlam Fable olacak gibi gözüküyor. Bir sorun olmadığı
takdirde Xbox 360 sahibi şanslı kişiler, bu oyunu 2010 sonunda oynayabilecekler.Konsept Tasarım aşamasından sonra oyunların grafiklerle resmedilmesi nasıl
gerçekleşiyor? Bir tarafta çizgilerden oluşan tasarımlar dururken, diğer tarafta
tamamen dijital görsellerden oluşturulmuş dünyalar var. Konsept çizimler, grafik
tasarımcılarına neyi sunabilmelidir?

Konsept tasarım, bir oyunun görselleştirilmesindeki ilk aşamadır. Bu yüzden
büyük önem taşır. Herkesi aynı görsel zemin üzerinde topladığı gibi,
heyecanlandırıcı etkiye de sahiptir. Yani konsept tasarımcısından, yapımdaki
mekânı resmetmesi istendiğinde ortaya çıkacak görsel, oyunun son halini temsil
ettiği için daha projenin başında olan ekip üzerinde güzel bir etki bırakır.
Diğer yandan da tabii ki 3 boyutlu modellemeler yapan “modelcilere” referans
olurlar. Mesela karakter tasarımı sonuçlandığında, önde olduğu gibi yandan ve
arkadan da görüntüleri çizilir (Model Sheet). Böylece modelleme yapacak olan
sanatçının elinin altında çok iyi bir referans olur.

Genellikle konsept tasarımdan, oyun dünyasına aktarım bu şekilde olur. Konsept
çizimin, modelciye sunacağı en temel şeyler de; siluet, form, renk ve
materyaldir. Tüm bunların sonucunda sanatçı, tasarımı oyuna en doğru şekilde
aktarır.

Oyunlarda çok beğendiğiniz bölüm veya karakter tasarımları var mı? Varsa,
hangileri?

Fallout serisini çok severim, ama Bethesda’nın yaptığı son versiyonu değil.
Black Isle’ın yağtığı ilk iki oyunun hastasıyım diyebilirim. Hem hikâye, hem de
karakterler bence çok orijinal. Küçükken saatlerce oynadığımı hatırlarım.
Özellikle ana “Dweller” karakteri çok iyi. İlk yapımdaki “Reno” şehrini, sanırım
en sevdiğim bölümler arasında gösterebilirim. Bunun dışında yeni ürünlerden
“Dead Space’deki” ana karakterin tasarımın çok hoşuma gidiyor.Yaptığınız çalışmalar için de “işte bu/bunlar benim için çok değerli”
dediğiniz ürünler oldu mu? Olduysa hangileri?

Çalıştığım sektör, ne yazık ki biraz nankör. Yaptığımız işleri çok hızlı
ürettiğimiz için aynı hızda tüketiliyor. Yani yağlı boya bir resim ile aynı
değerde değil ne yazık ki. Tabii ki de proje esnasında çok beğenilen işleriniz
oluyor ve sağda solda basılıp, yayımlanıyor. Yine de genelde ben çalışmalarıma
bağlanıp üzerinde fazla durmadığım için bitirdikten sonra hemen yenisine geçerim
ve eskisi mazide kalır. Zaten çoğu eski çalışmamı beğenmem, eğer 2-3 sene önce
yaptığım bir işi beğeniyorsam, teknik gelişimim durmuş demektir ki bu benim için
kötü bir şey…

Bu işi yapmak isteyen kişilere neler tavsiye edebilirsiniz?
Öncelikle iradeli olmalılar. Bu işi yapmak isteyenler gözlerini karartıp,
hedeflerini belirlemeliler. Memleketimizde oyun sektörü gelişmediği için yurt
içinde Konsept Tasarımcı olarak çalışmak neredeyse bir hayal. Bu nedenle en
başta Freelance’e yönelebilirler. Ardından da benim izlediğim yola benzer
şekilde Internet üzerinden bağlantılar kurarak ve çalışmalarını sergileyerek
kendilerini tanıtabilirler.

Ayrıca bir Portfolio sitesi kurmayı unutmamalılar, bu çok önemli. Sonrası da
zaten iplik söküğü gibi gelir. Her gün aralıksız çizimleri ve boyamaları
gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. İş tamamen kişinin kendisinde bitiyor.
Kafayı koyan yapar diyeyim ve burada noktalıyım.

Teşekkür ederim,

Emrah ELMASLI
www.emrahelmasli.com

Not: Fable III’e ait detaylı bir yazıyı, yakın zamanda sitemizde
bulabileceksiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu