Far Cry 3

Jason Brody, 20’li yaşlarında arkadaşlarınca sevilen bir delikanlı. Kendisinin bir büyük bir de küçük erkek kardeşi bulunuyor. Jason, iki kardeşi ve dört arkadaşı ile birlikte Güney Pasifik’te bir adaya tatil ve eğlence için gittiğinde yukarıda bahsettiğim konular hakkında eminim bir kez bile düşünmemiştir. Lakin hayat bazen ciddi anlamda pislik yapıp dünyanın en iyi adamını bile psikopat bir katile dönüştürebilir, dolayısı ile hali hazırda deli olan bir adama neler yapabileceğini siz düşünün.

Ubisoft, Far Cry serisinin üçüncü oyunu ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor ve bunun için bizleri epey bir zamandır hazırlıyor. Videolar, görseller, röportajlar derken aslında oyun hakkında pek çok bilgiyi hepimiz biliyoruz artık.

Her şeyden önce Far Cry 3’ün en çok sevdiğim yanının hikaye anlatımı olduğunu söylemek isterim. Yalnız dikkat! Hikaye değil, hikaye anlatımı. Nitekim hikayemiz aslında klişe bir konudan geliyor fakat olayların anlatımı, karakterlerin kişiliklerini nasıl yansıttığı, yoğun duygu karmaşası oyunu sürükleyici kılan en büyük unsur.

Oyunun baş tasarımcısı Mark Thompson’la yaptığımız röportajda hatırlarsanız hikaye konusuna da oldukça büyük ilgi göstermiştik. Mark o röportajda bize “Bu oyunda yapmaya niyetlendiğimiz şey normal insanları alıp anormal bir durumun içine atmak. Onların dünyasını yok etmek ve o parçalanmış hayatlarını bir araya getirmeye çalışırken neler olacağını görmekti. Senin ya da benim gibi bir adam, arkadaşlarının kaçırıldığını, kardeşinin öldürüldüğünü ve Vaas gibi psikopat ile karşı karşıya kaldığını görürse ne olur? Bu tarz insanların hayatta kalma içgüdüsü onları ne kadar ileri götürebilir? O insanlar hayatta kalmak için, arkadaşını kurtarmak için öldürmek zorunda kalırlarsa ve hatta daha sonra sadece kendisini güçlü hissettirdiği için, ona kazanma hissini sağladığı için öldürmeye devam ederse ne olur?  Bütün bunlar “normal” kavramını ne yöne iter?” demişti.

Oyunun neredeyse ilk bir saati size neyin nasıl yapıldığını göstermekle geçiyor. Bu süre zarfında aslında hem açık dünyada hem de ana senaryoda güzel ilerliyorsunuz. Bu sırada yeni tanıştığınız dostlarınız oyunda neler yapabileceğinizi gösteriyor. Radyo kulelerinden bahsettik zaten, bunun yanında hayvanları avlayıp derileri ile kendinize çantalar yapabilir ve bu şekilde daha fazla silah ve cephane taşıyabilirsiniz. Ayrıca etraftaki bitkileri toplayarak sağlığınızı düzeltecek şırıngaları oluşturabilirsiniz.

Etraftaki sandıklardan topladığınız değerli eşyaları satıp silah ve cephane alabilirsiniz. Adada silah çeşitliliğini sağlamak istiyorsanız bunun için radyo kulelerini aktif hale getirmeniz gerekiyor. Bu şekilde silah satıcıları dış dünya ile iletişime geçerek yeni silahları dükkanlarına ekleyebiliyorlar. Sandıklar haricine toplanabilir eşyalara (collectibles) da dikkat etmelisiniz.

Jason’a ne kadar başarılı işler yaptırırsanız o kadar güçleniyor. Kolundaki dövmenin bir savaşçı dövmesi olduğunu belirten Denis, belli bir tecrübe seviyesine ulaştıkça Jason’ın hayatta kalmasına yardım edecek yeni şeyler öğreneceğini anlatıyor.  Bu şekilde farklı öldürme seçenekleri, el bombası yapma, sağlığın artması gibi avantajlar elde edebiliyorsunuz.

Genel olarak oyunun yüz anmiasyonları, dudak mo-cap’leri ve senkronları oldukça güzel olsa da mükemmel değil. Sesler için iyi ya da kötü diyemem. Vahşi hayvanların size yaklaşmakta olduğunu seslerinden anlıyorsunuz, öte yandan ateşli silahlarla çevre sesleri gayet güzel ancak diyaloglarda bir sıkıntı var. Birisi ile konuşurken sırtınızı ona döndüğünüzde kişinin sesi sanki radyodan geliyormuş gibi duyuluyor.

Outpost’lara saldırılarda çok sabırsız olmazsanız inanın bana zorlanacak fazla bir şeyiniz olmayacak. Çünkü düşmanlar hiçbir şekilde taktiksel anlamda olumlu işler yapmıyorlar. Ölen bir düşmanın bulunduğu aynı noktaya yeni bir düşman geliyor, uzaktan sniper ile ateş ederken sizin üzerinize gelmek yerine kampın içinde dolanıp duruyorlar vs.

Co-op’u dört kişiye kadar oynayabiliyorsunuz. Tüm ekibi ve yolcuları korsanlara satan gemi kaptanınızı bulup öldürmek ve kazandığı büyük ikramiyeyi ele geçirmek. Kanımca co-op’lar her zaman çok zevkli olmuştur, hatta bazen oyunun kendisinden bile daha zevkli. Niteki Far Cry 3’ün co-op’u da bu çeşit bir zevk sunuyor sizlere. Serbestlik esas oyundaki kadar geniş olmasa da çok da aramıyorsunuz aslında. Co-op’un esas amacı tam bir takım halinde çalışmak ve zorlukları bu şekilde halledebilmek.

Multiplayer için ise söylenebilecek çok fazla bir söz yok. Karakterinizi geliştirebileceğiniz, yeni silahların açıldığı dört farklı modu olan bir bölümden oluşuyor.  Üstelik çoğu rakip multiplayer modlu oyunların yanında teknik anlamda da çok başarılı değil. Lakin işin içinde map editör olması işleri ilerleyen zamanlarda değiştirebilir. Eğer bu özellik sevilir ve kullanılırsa o zaman belki bu mod için iyi bir şeyler söyleyebiliriz aksi halde CoD veya BF’niz varken bulaşmaya çok gerek yok.

 

Exit mobile version