Oyun İncelemeleri

Far Cry 3

Her erkek hayatının bir döneminde saf aksiyon filmi izlerken o filmdeki karakter gibi korkusuz, savaşçı ve güçlü olmak ister. Film bittikten sonra kişi kendisini biraz daha o karakterin hayali ile yaşatıp daha sonrasında gerçek hayata geri döner.

Ben de bu tarz duygularla çok film izlemiş ve sonrasında etki altına girmişimdir. Özellikle sizi derinden etkileyen bir hikayesi ve sağlam anlatımı olursa o filmin etkisinden kurtulamazsınız lakin gerçek hayata döndüğünüzde kendinizin o karakterden çok çok uzaklarda bir yerde durduğunuzu fark edersiniz. Ben hala insanlığın büyük bir kısmının kötülüğü isteyerek yapmadığını, bir insanı öldürmenin dünyada yapılabilecek en kötü şey olduğuna inandığını düşünüyorum. Tıpkı Jason Brody gibi.

Hayata yeniden başlamak
Jason Brody, 20’li yaşlarında arkadaşlarınca sevilen bir delikanlı. Kendisinin bir büyük bir de küçük erkek kardeşi bulunuyor. Jason, iki kardeşi ve dört arkadaşı ile birlikte Güney Pasifik’te bir adaya tatil ve eğlence için gittiğinde yukarıda bahsettiğim konular hakkında eminim bir kez bile düşünmemiştir. Lakin hayat bazen ciddi anlamda pislik yapıp dünyanın en iyi adamını bile psikopat bir katile dönüştürebilir, dolayısı ile hali hazırda deli olan bir adama neler yapabileceğini siz düşünün.

Sky diving, şelaleden atlamalar, partiler, çılgın eğlencelerle geçen bir tatilin ardından Jason ve arkadaşlarının aklında psikopat Vaas ve diğer manyak korsanlarla karşılaşmak yoktu elbette lakin telefonumuza kaydettiğimiz o eğlenceli görüntülerden sonra kendimizi bambu ağaçlarından yapılmış bir kafeste büyük kardeşimiz Grant ile ellerimiz bağlı bir şekilde Vaas’ı dinlerken bulduğumuzda bu işin sonun iyi olmayacağını hissediyoruz.

Ubisoft, Far Cry serisinin üçüncü oyunu ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor ve bunun için bizleri epey bir zamandır hazırlıyor. Videolar, görseller, röportajlar derken aslında oyun hakkında pek çok bilgiyi hepimiz biliyoruz artık. Dolayısı ile benim size tecrübelerimi aktarmaktan fazla yapabileceğim bir şey yok. Öte yandan buradaki PS3 incelemesinden kısa bir zaman sonra oyunun bir de PC versiyonu için ayrı incelemesi olacağını düşünüldüğünde Far Cry 3’te anlatılacak değil de yaşanacak pek çok şey olduğunu söylemek mümkün.

Her masalın klasik bir kötü adama ihtiyacı vardır
Her şeyden önce Far Cry 3’ün en çok sevdiğim yanının hikaye anlatımı olduğunu söylemek isterim. Yalnız dikkat! Hikaye değil, hikaye anlatımı. Nitekim hikayemiz aslında klişe bir konudan geliyor fakat olayların anlatımı, karakterlerin kişiliklerini nasıl yansıttığı, yoğun duygu karmaşası oyunu sürükleyici kılan en büyük unsur.

Asker olan büyük kardeşi Grant’in gözleri önünde ilk defa bir insan öldürmesi, Jason’ı doğal olarak bir şoka sokuyor, lakin Jason ilk defa birisini öldürdüğünde ise aslında işlerin ne kadar çabuk ve duygusuz bir şekilde geliştiğini zor yollarla öğreniyor.

Lakin beni esas etkileyen oyunculuğu Jason sergilemedi. Nitekim Jason’ın yüzü bizim için “yok” olduğundan dolayı onunla çok sıkı bir bağ kuramıyoruz öte yandan garip karakter Denis, kabile lideri Citra veya ciddi bir psikopat olan Vaas gibi yan karakterleri izledikçe oyunun size sunduğu o duygu yoğunluğunu ciddi anlamda yaşıyorsunuz.

Oyunun baş tasarımcısı Mark Thompson’la yaptığımız röportajda hatırlarsanız hikaye konusuna da oldukça büyük ilgi göstermiştik. Mark o röportajda bize “Bu oyunda yapmaya niyetlendiğimiz şey normal insanları alıp anormal bir durumun içine atmak. Onların dünyasını yok etmek ve o parçalanmış hayatlarını bir araya getirmeye çalışırken neler olacağını görmekti. Senin ya da benim gibi bir adam, arkadaşlarının kaçırıldığını, kardeşinin öldürüldüğünü ve Vaas gibi psikopat ile karşı karşıya kaldığını görürse ne olur? Bu tarz insanların hayatta kalma içgüdüsü onları ne kadar ileri götürebilir? O insanlar hayatta kalmak için, arkadaşını kurtarmak için öldürmek zorunda kalırlarsa ve hatta daha sonra sadece kendisini güçlü hissettirdiği için, ona kazanma hissini sağladığı için öldürmeye devam ederse ne olur?  Bütün bunlar “normal” kavramını ne yöne iter?” demişti.

İşte oyunda aynen bu evreyi Jason ile yaşıyorsunuz. Ne yapacağını bilmeyen zavallı bir adamdan bir anda güç delisi, kendine güvenen hatta biraz da dozunu kaçıran bir adama dönüştüğünü adım adım yaşıyoruz.

Hayat senin ne istersen yap!
Bütün bu hikaye kurgusu ana görevle ilerlerken o yoğunluktan bir süreliğine ayrılıp kendi başımıza kalmak istersek Far Cry 3 bunu da bizlere sağlıyor. Açık dünya mekaniği üzerine geliştirilen oyunda kocaman bir ada ve ana görev haricinde yapılacak tonlarca şey sizleri bekliyor. Yarışlara katılabilir, atış mücadeleleri yapabilir, adadaki aranan suçluları para için yakalayabilir, hayvanları ister kendiniz isterseniz yardım isteyen NPC’ler için avlayabilir, radyo kulelerine tırmanarak haritanızı genişletebilir ya da adanın kontrolünü ele geçirmek için korsanların 34 outpost’unu teker teker basıp ele geçirebilirsiniz.

Üstelik bunların haricinde oldukça güzel tasarlanmış adamızda atlayıp arabanıza gezebilirsiniz. Tamam belki bu size bir GTA, Saints Row veya Sleeping Dogs deneyimi yaşatmayacaktır lakin canım sıkıldığında biraz arabayla dolaşmak bana her zaman iyi gelmiştir.

Oyunun neredeyse ilk bir saati size neyin nasıl yapıldığını göstermekle geçiyor. Bu süre zarfında aslında hem açık dünyada hem de ana senaryoda güzel ilerliyorsunuz. Bu sırada yeni tanıştığınız dostlarınız oyunda neler yapabileceğinizi gösteriyor. Radyo kulelerinden bahsettik zaten, bunun yanında hayvanları avlayıp derileri ile kendinize çantalar yapabilir ve bu şekilde daha fazla silah ve cephane taşıyabilirsiniz. Ayrıca etraftaki bitkileri toplayarak sağlığınızı düzeltecek şırıngaları oluşturabilirsiniz.

Etraftaki sandıklardan topladığınız değerli eşyaları satıp silah ve cephane alabilirsiniz. Adada silah çeşitliliğini sağlamak istiyorsanız bunun için radyo kulelerini aktif hale getirmeniz gerekiyor. Bu şekilde silah satıcıları dış dünya ile iletişime geçerek yeni silahları dükkanlarına ekleyebiliyorlar. Sandıklar haricine toplanabilir eşyalara (collectibles) da dikkat etmelisiniz.


Tarım hayatından avcılığa

Far Cry 3’ün geçtiği adada tek düşmanınız korsanlar değil, yaban domuzları, çıngıraklı yılanlar, kaplanlar, Komodo ejderleri hatta köpek balıkları da sizleri hevesle bekliyor. Bu her daim oyunda dikkatli olmanızı gerektiriyor. Bu ister ana görev olsun ister yan görev hatta, etrafta boş boş dolaşırken olsun her daim çevrenizde olup bitenlerin farkında olmalısınız. Aksi halde bir korsana gizlice arkadan saldıracakken bir kaplan da size gizlice arkadan saldırıp saçma bir tren oluşturabilirsiniz.

Far Cry 3’ün diğer bir hoş yanı da size her alanda serbestlik sağlaması. Bu oyunun hem genelinde hem de özelinde geçerli. Ana görev sırasında bu özgürlük biraz kısıtlasa da geri kalan yerlerinde bol bol hissedeceksiniz. Öyle ki outpost’lara baskın düzenlerken uygulayabileceğiniz birçok seçenek var. Dilerseniz Rambo misali elinizde SMG ile aralarına dalabilir ve başaracağınızı umabilir, dilerseniz gizli gizli içeri sıza, alarmı kapatır ve herkesi sessizce teker teker avlarsınız. İkisi de sıkıcı mı? O zaman yüksek bir tepe ve bir de nişancı tüfeği bulun ve aşağıdaki zavallı aptalları teker teker avlayın, o da mı çok banal, sizin gibi hayvan dostu olan korsanların yakalayıp outpost’larda kafeslediği vahşi hayvanları serbest bırakıp ortalığı karıştırın ve o karmaşada önünüze geleni indirin aşağıya.

Jason’a ne kadar başarılı işler yaptırırsanız o kadar güçleniyor. Kolundaki dövmenin bir savaşçı dövmesi olduğunu belirten Denis, belli bir tecrübe seviyesine ulaştıkça Jason’ın hayatta kalmasına yardım edecek yeni şeyler öğreneceğini anlatıyor.  Bu şekilde farklı öldürme seçenekleri, el bombası yapma, sağlığın artması gibi avantajlar elde edebiliyorsunuz.

Her zaman bir ama vardır, ama…
Şimdi gelelim madalyonun çamurlu yüzüne. Far Cry 3 sizlere hoş vakitler geçirtebilecek bir oyun orasına laf yok lakin eğer bir FPS hayranı değilseniz bu kadar çok özellik bile sizi en fazla bir iki gün oyalayacaktır. Açıkçası ana görev haricindeki görevlerin birbirine benzerlikleri ve kısa zaman sonra hepsinin rutine dönmesi oyuna olan ilginizi epey azaltıyor. Belki outpost’lara saldırmak oyunu ittirebilir ancak o da bittiğinde yapacak fazla bir şey kalmıyor. Bunu çok ağır bir eleştiri olarak görebilirsiniz, hatta içinizde bana kızanlar da olacaktır ancak size başında da söylediğim gibi ben sadece tecrübelerimi aktarıyorum.

İkinci kısım ise oyunun teknik yanı. Genel olarak oyunun yüz anmiasyonları, dudak mo-cap’leri ve senkronları oldukça güzel olsa da mükemmel değil. Sesler için iyi ya da kötü diyemem. Vahşi hayvanların size yaklaşmakta olduğunu seslerinden anlıyorsunuz, öte yandan ateşli silahlarla çevre sesleri gayet güzel ancak diyaloglarda bir sıkıntı var. Birisi ile konuşurken sırtınızı ona döndüğünüzde kişinin sesi sanki radyodan geliyormuş gibi duyuluyor.

Hadi bunu da geçtim ki oyunun içinde grafik yönünden de irili ufaklı hatalar yok değil ancak en büyük sorun yapay zeka. Artık bu konuda yeni takma isimler bulmak istemiyorum o yüzden doğrudan “mal” diyeceğim onlara. Evet, yapay zeka tam bir “mal”. Size tavsiyem oyunun en başında Grant ile kaçarken sizden ilk defa taş atmasını istediği kısımda taşı ayaklarınızın dibine atmanız ondan sonra neler olacağını bir görün.

Outpost’lara saldırılarda çok sabırsız olmazsanız inanın bana zorlanacak fazla bir şeyiniz olmayacak. Çünkü düşmanlar hiçbir şekilde taktiksel anlamda olumlu işler yapmıyorlar. Ölen bir düşmanın bulunduğu aynı noktaya yeni bir düşman geliyor, uzaktan sniper ile ateş ederken sizin üzerinize gelmek yerine kampın içinde dolanıp duruyorlar vs.

Bu ada kaç kişilik dayı?
Ana hikaye ve serbest dolaşımın yanında Far Cry 3’te iki ayrı mod daha mevcut. Co-op ve çoklu oyuncu modu.

Co-op’u dört kişiye kadar oynayabiliyorsunuz. Tüm ekibi ve yolcuları korsanlara satan gemi kaptanınızı bulup öldürmek ve kazandığı büyük ikramiyeyi ele geçirmek. Kanımca co-op’lar her zaman çok zevkli olmuştur, hatta bazen oyunun kendisinden bile daha zevkli. Niteki Far Cry 3’ün co-op’u da bu çeşit bir zevk sunuyor sizlere. Serbestlik esas oyundaki kadar geniş olmasa da çok da aramıyorsunuz aslında. Co-op’un esas amacı tam bir takım halinde çalışmak ve zorlukları bu şekilde halledebilmek.

Multiplayer için ise söylenebilecek çok fazla bir söz yok. Karakterinizi geliştirebileceğiniz, yeni silahların açıldığı dört farklı modu olan bir bölümden oluşuyor.  Üstelik çoğu rakip multiplayer modlu oyunların yanında teknik anlamda da çok başarılı değil. Lakin işin içinde map editör olması işleri ilerleyen zamanlarda değiştirebilir. Eğer bu özellik sevilir ve kullanılırsa o zaman belki bu mod için iyi bir şeyler söyleyebiliriz aksi halde CoD veya BF’niz varken bulaşmaya çok gerek yok.

Yazının son sözlerini tamamen kendi fikrim olan cümlelerle bitirmek istiyorum, dolayısı ile bunu incelemeden ayrı tutun lütfen. FPS ile arası iyi olmayan birisi olarak Far Cry 3’ün benim için en güzel yanı hikaye anlatımı ve karakterlerin kişiliklerinin yaratılışı olmuş. Ciddi anlamda zaman zaman “Keşke oyun değil de bir film olsaydı” dediğim oldu oynarken. Özellikle Vaas her ne kadar kötü adam olsa da sizi kendisine çekmeyi biliyor kesinlikle.

İkinci yanı ise hem savaşlarda hem de genel anlamda size sunduğu seçeneklerin bolluğu. Tamam belki yüzlerce değil ancak bir oyundan beklenebilecek seviyede.Peki bu iki unsur beni etkiledi mi? Açıkçası hayır. Far Cry 3’ü oynarken birçok kere sıkıldığımı dile getirmeliyim. Hatta ilk bir saatin ardından bırakmayı bile düşündüm. Bütün o yan görevler, açık dünya, serbestlik iyi güzel ancak maalesef biz oyunculara yeni bir şey değil. Ama bunlar dediğim gibi FPS ile arası iyi olmayan bir adamın sözleri yani eğer siz böyle birisi değilseniz oyunun çok hoşunuza gideceğine eminim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
  • Tera
Başa dön tuşu