Oyun İncelemeleri

Fatal Frame III: The Tormented

Korku macera oyunlarına bir soluk arayanlardansanız, gerçekten doğru
adrestesiniz. Bu uğurda birçok yapımı oynayan var. Korku filmlerinin fanatikleri
olduğu gibi korku oyunlarının da fanatikleri bulunuyor. Fakat son birkaç yılda,
bu tarz bazı değişikliklere uğradı. Örnek verecek olursak Silent Hill ve
Resident Evil oyunlarını duymayan kalmamıştır. Bu türün değişmeyen öğeleri de
var tabii. Genelde bir malikânede veya benzeri bir yerde olabiliyorsunuz, ya da
önünüzü göremeyecek kadar sisli bir yolda ilerliyorsunuz. Zaten tarzımız da
böyle. Uğrunda mücadele ettiğimiz konular da biraz tanıdık gelecektir. Mesela
siz ilerledikçe ortaya çıkan virüsler, korkunç deneyimler veya dini törenler
gibi…

Project Zero ya da diğer adıyla Fatal Frame’de; tüm bıçaklar, silahlar, bombalar
ve benzeri silahlarınız sadece kameranın lensinin arkasına yerleştirilmiş.
Kısaca özetlemek gerekirse, kamera mı desem yoksa fotoğraf makinesi gibi bir
cihazı kullanarak hayalet avlıyoruz. Aslında bu tarzı daha önce denemediyseniz
muhakkak bir deneyin derim, çünkü çoğu korku oyununun aksine, bu yönüyle farklı
bir havaya sahip bir yapımı oynamış olacaksınız.

Gülümseyin

Oyunumuza gelince bu kez kahramanımız özgür bir fotoğrafçı kız olan, Rei
Kurosawa adında bir genç. Serinin öncekilerini oynadıysanız o zaman Rei’nin
arkadaşlarını da tanıyacaksınız. Mesela arada bir onunla da ilerlediğimiz Miku
Hinasaki (Kendisini ilk oyundan hatırlıyoruz), Kei Amakura (Kendisi Rei’nin ölen
sevgilisi Yuu’nun bir arkadaşı) onu da ikinci oyundan tanıyoruz. Zaten her bir
karakterimizin kendilerine has güçlü yönlere ve zayıf yönlere sahipler. Fatal
Frame 3’e tabii ki basit bir kamerayla başlıyoruz. Gerçi oyunların mantığı da bu
(basit bir silahla başlayıp daha sonra gelişmiş olanları bulup devam etmek veya
elimizdeki silahı geliştirerek ilerlemek) değil mi? Oyunumuz sizi oturduğunuz
yere çivilemek yerine, ani çıkışlarla sizi zıplatmayı hedefleyen bir yapı
sunuyor. Bu da işe yaramıyor değil hani!

Başlarken

Konu özgür kızımız Rei’nin, asistanıyla birlikte lanetli bir eve fotoğraf turuna
çıkmasıyla başlıyor. Fakat burada işler istenildiği gibi gitmiyor ve bu günün
ardında Rei sürekli tekrarlayan kâbuslar görmeye başlıyor. Rüyasının sonunda
kötü bir hayaletin saldırısına uğruyor ve uyandığında sırtına kadar ilerleyen
bir dövme görüyor. Sakın ola ki bu kâbusların sizi oyaladığını falan düşünmeyin.
Mesela bu rüyaları kullanarak neler olduğuyla ilgili bir bilgi
edinebiliyorsunuz. Bizim (yani Rei’nin) görevimiz tabiî ki bu hurda evde bizimle
ilgili olan bu gizemleri açığa kavuşturmak. Aksi takdirde Rei, bu lanet ve
kâbusların içerisinde yok olacaktır.

İlerledikçe çok tuhaf hareketleri olan çeşitli hayaletlerle karşılaşıyorsunuz.
Bu sıralarda resminizi çekiyor ve hayaleti avlıyorsunuz. Resmi nasıl çekerseniz
o şekilde hayalete zarar verirsiniz. Eğer hayalet size yakın ve çerçevenin tam
ortasına alınmışsa bu ona büyük zarar verir. Yalnız şunu da unutmayın hayaletler
bazen kaybolup tekrar başka bir yerde ortaya çıkabiliyorlar. O yüzden sağlam
olsun diye sağa sola birkaç flaş daha patlatmanızda fayda var. Kameramızı daha da güçlendirmenin bir yolu da, onun cephanesi olan filmleri ya da daha yüksek
kalitedekileri toplamak. Ne kadar yüksek kaliteli bir filminiz varsa hayaletler
üzerinde o kadar güçlü bir tesiriniz olur.

Tecrübe

Oyunumuzda hayalet avladıkça bir de tecrübe puanları kazanıyoruz. Bu puanlarla
hayaletleri daha uzak mesafeden vurabilme veya onlara daha fazla hasar verebilme
gibi kameranızın çeşitli özelliklerini arttırabiliyorsunuz. Fakat bunları
yaparken dikkatli olmalısınız. En azından mantıklı yerlerde ve durumlarda
kullanın. Çünkü oyunu üç ayrı karakterle paylaşıyorsunuz.

Yardım

Oynanabilir karakterlerden bahsedecek olursak, mesela Miko ve Kei isminde iki
zat. Bunlar Rei’e farklı özellikler kazandırıyor. Miko’muz kamerayı daha seri
kullanabiliyor, aynı anda iki resim çekebiliyor ya da zamanı yavaşlatabiliyor.
Bu doğru zamanlama da öldürücü bir etki veya büyük bir hasarla sonuçlanabiliyor.
Kei’nin özellikleri ise çok iyi değil, ama onun da kendine has duvarların
arasına saklanma ve hayaletlerden gizlenme gibi faklı özelliği var. Onu
kullanırken ekrana.görülüp görülmediğinizi gösteren bir gösterge çıkıveriyor Bu
da hayaletlerin arkalarından haklamamızı sağlayan bir özellik. Her hareketi öyle
her istediğimiz görevde kullanamıyoruz, bu yüzden akıllıca davranmak lazım.
Zaten diğer karakterlerle başka yerlerde ilerliyoruz. Her istediğimiz bölümde
istediğimiz karakteri seçemiyoruz.

Genel

Manor of Sleep’in dizaynı güzel ve renkler ise bazen durgun bir görünüme
bürünebiliyor. Duvar çizimleri fena değil, özellikle de soyulan kısımları güzel
yapılmış. Hayaletlere değinecek olursam, bazıları (ne yalan söyleyeyim)
gerçekten korkunç. Hele bazılarının yüz ifadeleri çok korkunç. Dürüst olmak
gerekirse bu oyunu geç saatlerde oynamayın derim. Seslerine değinirsek genelde
müzikten çok efektler ağırlıkta. Genelde hayaletlerin çığlıkları veya inlemeleri
yoğunlukta oluyor.

Malikâne’nin dışında kaldığımız süre boyunca biz uyanık oluyoruz ve Rei’nin
evinde oluyoruz. Burada kendimiz için faydalı şeyler toplayıp lanetin
çözülmesiyle ilgili gizemi ortaya çıkarmak için not toplamakla uğraşıyoruz.

Velhasıl kelam

Project Zero 3: The Tormented ilk başlarda tuhaf karşılanabilir, ama içerisine
girdikten sonra bırakması zor bir hal alıyor. İlk oynadığımda Rei’nin vücudunda
oluşan şekillerle ilgili gizemi çözmek için, devam etmek istedim ve böylece
hikâyeye dalmış oldum. Sizde de böyle olacağını temin edebilirim. Kamera bazen
sizin hayaletleri yakalamanızı güçleştirebildiği gibi bazen de şaşırtıcı atışlar
yapmanızı sağlayabiliyor. Genel anlamda oyunumuz sanki bir öncekini yinelemiş
gibi görünüyor. Sadece karakterler değişmiş ve üzerine bir senaryo yazılmış. Ama
bunu da denemeden geçmeyin deriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu