Oyun İncelemeleri

Fly’N

Bağımsız oyunların o farklı atmosferi beni her zaman cezbetmiştir. Genellikle iki boyutlu dünya üzerine inşa edilen bu oyunların, çizimleri, karakterleri, müzikleri, kısacası tüm kurgusu rakiplerinden farklı olduğunu daima hissettirir. Öyle ki bir çok bağımsız oyun geliştiricisi de vaat ettiği bu farkları oyunculara sunabilmeyi hayal eder. Geçtiğimiz aylarda hizmete giren Steam Greenlight sistemi de yapımcıların bu hayallerini gerçeğe dönüştürüyor.

Fly’N gibi oyunların en büyük dezavantajı uzaktan çocuk oyunu gibi görünmeleridir. Ortaya koyduğu eğlenceli dünyanın yanlış anlaşılmaması için uzaktan yorum yapmak yerine mutlaka göz atıp oynamak gerekir. Açıkçası ben de Fly’N’e başlar başlamaz ‘koş, topla, zıpla, bölümü bitir’ mantığını basite alan sıradan bir oyun olabilir mi acaba diye düşündüm. Yanılmış mıyım acaba? İlerleyip görelim.

Sıradan hikaye, güzel atmosfer
Fly’n hikayenin derinlemesine anlatıldığı bir oyun değil. Oyuncuyu düşünce odasının içinde bir oraya bir buraya çarpmıyor. Gerilim kitaplarının arkasında yazdığı gibi sizi yerden yere de vurmuyor. Onun yerine karakterlerin özelliklerine ve çevre unsurlarına önem veriyor. Hoş, platform oyunlarının büyük çoğunluğu da böyle değil midir?. Yapımcılar atmosferin temelini öyle güzel kurarlar ki bir süre sonra kullanılan malzemeleri göz ardı etmeye başlarsınız. Peki Fly’N’in hiç mi hikayesi yok ? Elbette var.

Oyuna başlar başlamaz itinayla hazırlanmış, enfes çizimlerle donatılan giriş videosu karşılıyor bizi.

Bu videoyla senaryonun geneli hakkında fikir ediniyoruz. Oyun boyunca kovalayacağımız Dyer (-kendisi bir saç kurutma makinesi) , Megabin’ine atlar ve World Trees of Helycia bölgesine gelir. ‘Bölge’ diye geçiştirdiğime bakmayın. Helycia, rengarenk canlıların yaşadığı, yemyeşil bir evren üzerine konumlandırılan, her bir köşesi için yapımcıların hayal gücünü takdir edeceğiniz sevgi dolu bir dünya. Her şeyin oldukça iyi göründüğü bir zamanda Dyer sevgi dolu bu dünyanın üzerine bir karanlık gibi çöker ve ağacın özü ya da yaşam kaynağı olarak kabul edilen Hely isimli bitki özlerini çalar. Ardından Megabin’iyle yaptığı çöp saldırısıyla Helycia’nın rengini hızla soldururken, ağacın köklerinden gelen ve bu dünyayı korumayı kendine amaç edinmiş tomurcuklar ortaya çıkıverir. Biz de oyunda bu tomurcukları kontrol edip, Hely isimli bitki özlerini toplayarak Dyer’a ulaşacak ve onun hain planını engellemeye çalışacağız.

Dört Küçücük Tomurcuk Varmış
Oyunda dört farklı tomurcuğu kontrol ediyoruz. Fly’N(mavi) de bu tomurcuklardan birisi. Diğerlerinin isimleri de Lyft(yeşil) Nyls(siyah) ve Ywork(turuncu). Her birinin renkleri gibi özellikleri de farklı. Fly’N etkileşim karakteri. Çevredeki diğer canlılara şarkılar söyleyerek iletişim kurabiliyor. Bu sayede bölümleri geçmekle kalmıyor, bazı sürprizlerle de karşılaşabiliyoruz. Lyft bulunduğu zemine yapışabiliyor, Nyls ayaklı balon gibi, top olup zıp zıp zıplıyor. Son olarak Ywork, yere düşmeden kendini 3 defa daha sıçratabiliyor. Biz de bu tomurcukların özelliklerini birleştirerek şahane tasarlanmış bölümleri bitirmeye çalışıyoruz. Tabii hayat bu kadar kolay değil. Dyer’ın Megabin’inden fırlayan kırmızı çöp parçaları bizim için en büyük sorun. Sevgili tomurcuklarımız bu parçalara değer değmez ölüyorlar. Aslında bakarsanız oyunda ‘can’ vb sağlık sorunları bulunmadığı için ölümün varlığı da tartışılır. Tomurcuklarla ilerlerken oyun bizi çeşitli kontrol noktalarından geçmeye zorluyor.

Eğer bir hataya kurban gider de ölürsek, bu kontrol noktalarından başlamak üzere oynamaya devam ediyoruz. Dolayısıyla oyunda tam anlamıyla bir ‘ölüm’ bulunmuyor. Diğer taraftan kontrol noktaları oynamak istediğimiz tomurcuğu seçmemize de yardımcı oluyor. Örneğin bölümün o kısmını tamamlamak için Lyft ve Ywork’un özelliklerini kullanmamız gerekiyorsa, kontrol noktalarının çıkışları da ona göre ayarlanıyor. Yeşil boyalı çıkıştan çıkarsak Lyft, turuncu boyalı çıkıştan çıkarsak da Ywork’u seçmiş oluyoruz. Ayrıca oyunun kayıt sistemi de bu ‘checkpoint’ler üzerine kurulu. Oyunu tamamen kapatmadığınız takdirde en son girdiğiniz kontrol noktasından doğuyorsunuz. Oyunu kapatırsanız bölümü en baştan oynamak zorundasınız. 

Engellerimiz çöp parçalarıyla kısıtlı değil. Oyunun bulmaca yapısı sıradan platform oyunlarına göre farklılık sunuyor. Fly’n iki farklı görünüm moduyla oynanıyor. Innate adı verilen ilk tür de görünen basamakları,  atlanacak zeminleri, subtle adı verilen ikinci türde göremeyebiliyoruz. Dilediğimiz zaman  bu iki görünüm arasında  tek bir tuşla geçiş yapabiliyoruz. Bu özellik o kadar güzel kullanılmış ki, 3 metrelik platformlar arasında atlarken bile zorlanabiliyoruz. (-Ne kadar güzelmiş değil mi?)

Bölümleri bitirdiğiniz zaman size yaptığınız işlere göre puanlar veriliyor. Bu puanları steam arkadaşlarınızla, diğer Fly’N oyuncularıyla ya da geliştirici ekiple yarıştırabiliyorsunuz. Puan sistemi dışında sizi oyalayacak co-op vb modlar oyunda bulunmuyor.

Birisi tasarım mı dedi?
Fly’N’in  en güzel yanlarından birisi de bölüm tasarımları. Çizimler üzerinde çok durulduğu daha ilk dakikalardan belli oluyor. Dokuz kişiden oluşan ekibin tasarımcıları hayal gücünü sanala aktarırken hiç zorlanmamış gibiler. Ağaç temalı yemyeşil bir dünyanın parçalarında gezerken, her bir parçanın diğerinden daha kıymetli olduğunu fark ediyoruz. Bölümleri tekrar oynatan şey de, dağıtılan puanlardan çok bu farkındalık oluyor. Karakterler çok basit çerçevelerle sınırlandırılmış yüz yıllık portrelere benziyor. Özgünler. Diğer hiçbir oyun karakterine benzemiyorlar ve kesinlikle sizi etkilemeyi başarıyorlar. Lyft duvarlara yapıştığında çiçek gibi açılıp yeni formuyla size merhaba diyor. Nyls’in balon suratını görmeniz gerek. Her biri çevreyle o kadar uyumlu ki yaşadıkları yerin gerçekten de orası olduğunu düşünüyorsunuz. Bölüm içerisinde, aynı karakterler gibi, diğer tüm unsurların tasarımı da birbirine çok iyi yedirilmiş. Oyun görsellik açısından tavan yapmış durumda. En son Braid’de bu kadar etkilendiğimi hatırlıyorum.

Ağaç olur, yeşillik olur, enfes çizimler olur da güzel sesler olmaz mı ? Oyunda hiç bir karakter konuşmuyor. Seslendirme yok. Sadece tomurcukların o  pamuksu seslerini duyabiliyoruz. Fly’N’ın güzel sesiyle çiçeklere bir şarkı söyleyişi var ki sormayın. Kendinizi sırf o sesleri duymak için ortalıkta çiçek ararken bulabilirsiniz.

Oyun içi müzikler için inanılmaz derecede iyi diyemem. Heyecanın yükseldiği anlarda size tempo tutan ritmik melodiler ya da bölümlerin havasını yansıtan farklı tonlamalar eşlik ediyor. Müzikler süpersonik kategorisine giremese de  kötü de denilemez. 

Yaşasın World Trees of Helycia !
Tomurcuklara yardım edip etmemek sizin elinizde. Rengarenk dört farklı karakterin sıradanlıktan biraz uzaklaşabilmiş dört farklı özelliğini kullanarak Dyer’a gününü göstermek isterseniz hiç durmayın. 5-6 saatlik oyun tecrübesiyle kısa ama öz eğlencenin dibine vuracaksınız. Oyun steam’de 9.99$ a satılıyor. Kısa oyun süresi için fiyat yüksek gelirse, kampanyalı dönemleri bekleyebilirsiniz.

2012’nin en verimli günlerini geçirdiğimiz şu zamanlarda Fly’N ciddi rakiplerine alternatif olacak güçte değil. Nitekim, onun kategorisi daha farklı.

Platform türünden, sade oyun yapısından ve bağımsız oyunlardan hoşlanıyorsanız, dokuz kişilik ekibin elinden çıkan Fly’N’e şans vermelisiniz.

İyi oyunlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu