Makale

Futbol Efsaneleri

Futbol, hepimizin bir şekilde öyküsüdür. Mahallede mi oynamadık, japon kale mi yapmadık, dokuz adım mı saymadık taşların aralarını, nice kez kavga mı etmedik. Işte hepimizin bir zamanlar vazgeçilmez sevdası futbolun bilgisayar tarihinde temsil edilişine değineceğiz bugün. Zaman tünelinde yaptığımız maçların bir kesitini sunmaya çalışacağım sizlere.

Futbol’un beşiği Ingiltere ve meşin yuvarlağın geçirdiği evreleri bilgisayar piyasasındaki değişimlere paralel tutarak inceleyeceğiz. Aslında çok bir şey yapacağımız yok. Amacımız bazı şeyleri görmeden ve tanımadan büyüyen insanlara geçmişten selam vermek.

Takdir edersinizki bundan 15-18 yıl önce gençlerimiz Fifa82 filan oynamıyordu. O zamanlar, C64 ve amstart gibi efsanevi aletler vardı. Bu makinalara göre güzide oyunlar çıkmaktaydı.

Bir zamana kadar tüm futbol oyunları;kısa zamanda bıkkınlık veren,dandik pas ve mantıksız gollerin atıldığı,çoğunun devrin ünlü isimleriyle adlandırıldığı geçici oyunlardı. Lakin tarih ilk futbol dersini Emlyn Hughes Soccer ile vermişti.

Emily 100 yıl sonra yapılacak bir sıralamada dahi yerini ilk 10’da ve üst sıralarda herzaman tutacak bir oyun. Oyunun efsane olarak bizim tarafımızdan kabul edilmesinin elbette çeşitli nedenleri var. Ilk olarak muhteşem top kontrolü oyunun hakimiyetini yüksek tutan bir faktör. Topla oynarken atacağınız güzel paslar,çekebileceğiniz ani şutlar,paslaşmalar bizim uzun süre ayaklarımızı yerden kesti.

Oyunun ikinci bir yeniliği ise takımların ve oyuncuların birbirinden farklı özelliklere sahip olmasıydı. Kaleci dışında her adamın başında 3 top bulunuyordu ve bu topların doluluk oranın göre adamını kaliteli biri oluyordu. Basit bir sistem gibi görünse de şimdiki oyunların-menejerliklerin de dahil olmak üzere-adam farklılığının temelini oluşturuyordu.

Bunların yanında oyunun esneklikleri vardı. Istediğiniz zaman top,saha,forma renklerini değiştirebilir ve oyun süresiyle oynayabilirdiniz. Bunların dışında tabiki friendly,cup, league,tournament gibi oyunlara katılabilirdiniz. Tüm bunlara ek olarak ve bugün bile benim bildiğin kadarıyla hiç bir oyunda bulunmayan “iki kişinin aynı takımda bulunması” özelliği vardı ki hardcore zevk almak için bire birdi. Onceden seçilen iki oyuncu sahada aynı takımda ter dökerdi. Uyumlu iki arkadaşın bir takımda olması herzaman için rakiplerin korkulu rüyası olmuştur.

Bu oyunun tahtını sonradan sarsmayı başaran ve futbol zevkimize yeni bir soluk getiren başka bir oyun sürülmüştü piyasaya.Ustten görünüşlü oyunların lideri ve yenilikçisi,topun yukarı çıkmasını abartılı biçimde anlayabildiğiniz yegane oyunumuz 80’lerden kalma Microprose Soccer

Bu oyun eminim birçoğumuzun saatlerini ve günlerini çalmayı başarmış ve joysticlerimizi katleden oyunlar kervanında kendine eşsiz bir yer edinmiştir. Ustten görünüşlü futbol oyunları birbirinin kopyasıydı ta ki o güne dek…

Microprose’u yıllar sonra oynadığımda farkettiğim ilk şey,eski oyunların Ingiltere tekelini artık artık brazilya ekolüne terkettiği olmuştur. Shilton’lı Lineker’lı ve Peter Beardsley’li ingiltere kadrosu, yerini nihayet güçlü sambacılara bırakmıştı. Dolayısıyla bu oyundan sonra futbol oyunlarında takım seçmek isteyen gençler hızlı ve golcü brezilya’yı listelerinin başına almışlardır.

Oyunun en büyük özelliği kuşkusuz ki falsolu şutlara imkan sağlamasıydı. Seçeneklerden Banana power’ı high yaptığınızda falso ayarı en yükseğe çıkardı. Bu ayarla çekilen bir şut topun orta sahada 2 tur atmasına bile neden olurdu ki bu muhteşem bir zevkti.

Oyunun bir sonraki yeniliği ise ansızın bastıran yağmurdu. Bir anda başlayan yağmurla zemin kayganlaşıyor,top kontrolü zayıflıyordu. Su an bile hiç bir oyunda bu kadar başarılı bir yağmur efekti ve yağmurun oyuna etkisi gerçekleşmemiştir.

Oyununun en önemli yeniliklerinden biriyse benim hatırladığım kadarıyla futbol oyunlarındaki ilk Replay’e sahip olmasıydı. Artık attığımız golleri defalarca izleyebiliyorduk. Replayi ilk yapan oyun olma yanında bir de orjinalliği vardı. REplay olurken bazen sanki film bandını geri sararken oluşan çizikler ve bozukluklar televizyondan izlermişçesine gerçekleşirdi. Bu gerçekten ufak ve hoş bir ayrıntıydı.Bozuk kasetten film izler gibi ya da hızlı biçimde ileri-geri sararken böyle şeritlerin oluşması müthiş bir doğallık katıyordu oyuna.

Kaleci ise oyuncunun ellerindeydi. Buna alışmak başta zor da olsa zamanla kurt bir kaleci oluyordunuz. Oyunun başarısı üzerine ikincisi de bir iki yıl sonra çıkmıştı. Bu da indoor futboluna ayrı bir renk katıyordu. Kapalı sahada futbol maçları ilki kadar olmasa da yine de oldukça hoştu.

Oyuncuları alıp joystickle tüm yeteneklerinizi sergilemek bir yere kadar. Peki ya takımınızın başına geçip bir antronör ve menejer olarak destanlar yazmak istemez miydiniz? İşte o yıllar, harika bir menejerlik oyunu vardı.

Track Suit Manager.The Godfather of the manager games ehh.

Oyunumuzu C64 zamanlarından hatırlarsınız. Bizleri saatlerce ekran karşında terleten,kurt taktikler hazırlamaya zorlayan oyunumuzu 24bitçiler hatırlamazlar bile. Tracksuit brazilya ekolündeki futbol oyunlarının artık ingiltere takımlarına ağırlık verildiği döneme gelir. Tracksuitdeki güçlü ingiliz milli takımında ünlü kaleci Shilton¸Peter Beardsley,meşhur Lineker gibi yıldızlar bulunmaktadır. Kel alaka olacak ama Turşculuk yapan Adile Naşit ve Münir Ozkul filminde Sener Sen komik ve hayırsız bir kardeşi canlandırıyordu. Neyse Sener Sen traş bıcağı satarken “Papa¸bachenbau ve meşhur Lineker bile bu bıcakla traş olur!!” diye bağırıyordu. Lineker işte¸Sadece aklıma geldi.

Oyun milli takımlar düzeyinde ve ingiltere seçilerek oynanıyordu. Yani siz istediğiniz ligde herhangi bi takımla kariyer yapamıyordunuz. Ingiltere dışından bir takım seçerseniz. Bu takım için 100 tane isim girmek zorunda kalıyordunuz. Emek verip hazırladığını kendi takımınızla veya hazır Ingiliz takımıyla dünya kupası¸dünya takımları ligi gibi turnuvalar düzenleyebiliyordunuz.

Oyunda 3-5-2 hatırladığım kadarıyla yoktu¸biliyosunuz bu 3-5-2 ve kanat oyuncularının defans ve hücuma katkıda bulunduğu trend sistem 90 ve ağırlıklı 94dünya kupasından sonra ortaya çıkmıştır. Neyse seçtiğiniz taktik doğrultusunda adamlarınızın hangi durumda nerede duracaklarını falan belirleyebiliyor¸ korner,serbest vuruş tipi ölü toplara canlı taktikler hazırlayabiliyordunuz. Kısacası klasik tüm menejerlik kriterleri oyuncuya sağlayanıyordu.

Maçlar ise son derece heyecanlıydı. Sahayı temsil eden diktörtgen bir zemin üzerinde hücumun yapıldığı yönü belirten bir şerit sağa sola gitmekteydi ve aşağıdan klişe maç cümleleriyle maç anlatılırdı(yani yazılar kayardı). Bu cümleler arasında “He Shoots’em Death,Ball Hits The Bar” tipi şeyler bolca gecerdi. Istenildiği an oyuna ve taktiğe müdahele edilebilirdi. Iste böyle saatlerce oynanılan müthiş zevkli bir oyundu Track Suit.

Yanılmıyorsam 1997 yılında amigaya Track Suit Manager2 çıkmıştı. Italya,Ispanya¸Ingiltere Liglerinde kariyer yapma fırsatınız vardı. Vardı var olmasına da oyun oldukça kolaydı. Ucuza transfer yapıyor,forveti döşeyip 4 gol atıp geliyordunuz. O oyun da güzel atmosferli olmasına karşın bence pek başarılı değildi ama merak edenler alıp inceleyebilirler.

Veee Amiga demişken, biraz durup dinlenmekte yarar var. Şapkayı çıkartıp bilgisayar atasporu, tüm futbol hastalıklarının ötesinde, tedavisi halen daha bulunamamış bir alışkanlık. Sensible Soccer. Bu oyunu unutmak ya da atlamak mümkün olamaz diye düşünüyorum.

Bu oyunu tüm futbol oyunlarından ayrı tutan özelliği ne grafikleri, ne müzikleri, ne sesleri, ne de patlama animasyonlarıdı(gerçi futbol oyunlarında pek rastlanmaz ama…). En farklı özellik oynanabilirlikti. Zaten Sensible kelimesini türkçeye çevirme çalışmaları göstermiştir ki Sensible duygusal, hassas, duyarlı, duyuya endeksli, duygu asena, ops pardon…anlamına gelir. Yani oyunun kontrolleri gerçek hayattaki gibi. Milyon dolarlık adamlarla bile 360 derece dönüp, fizik ötesi çalımlar atamıyorsunuz. Top adama yapışık değil. Oynadıkça topu kaybedeceğiniz anı tahmin ediyosunuz. Ayrıca oyuna alıştıkça ve ustalaştıkça oyunun hızı sizi oturduğunuz yerde terletmeye yetiyor. Güreş gibi işte adeta… o yüzden ata sporu…

Oyunu hele ki kariyer modunda oynarsanız. Bir takımı en alt ligden alıp, player/manager olarak, transferlerle yukarılara gelmek. Daha sonra gelen teklifleri değerlendirerek başka takımların başına geçmek ya da…milli takım teknik direktörlüğüne terfi edip önü açık maceralara atılmak…Bunlar ne yazıkki artık hiç bir oyunda yok. Fifada bi kupa yaparsınız 12 maç sonra iş biter. Sensibleda ise sizle gelişen ve değişen veritabanında 20 sezonluk bir kariyer şansına sahipsiniz.

Ne oldu böyle? Her güzel şey kısa sürdüğü gibi Sensible amigaya güncellenmemeye başladı. Ardından 3d oyun furyası ve arcade futbol oyunları ağırlığını kazandı. En son pcye bir sensible çıkmıştı ama onlar da 3d olcak diye izometrik (çarpraz gibi görünüm) açılardan falan bi şeyler yaptılar ettiler. Sonuçta şu anki sensible son derece sıradan ve bahsettiğimiz özelliklerden yoksun.

Evet zamanın ötesinde bulunan ve bizi ileriye götüren eski birkaç oyunu anılar eşliğinde sizlerle paylaştım. Bu yazı dizisi futbol tarihinde kilometre taşı olmuş o oyunların öykülerini anımsatmak üzere derlenmiştir. Aslında hava da maç yapmaya müsait…Ne dersiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu