Gamescom 2010’un ardından
Muhteşem bir organizasyonu daha geride bırakmış bulunuyoruz. Gamescom 2010, muhteşem şovları, oyunları ve hareketliliğiyle büyük beğenimizi kazandı. Muhtemelen önümüzdeki sene de buralarda olacağımızı tahmin ediyoruz. Öncelikle, bu harika organizasyonun altından başarıyla kalkanları tebrik etmek lazım. Koelnmesse gerçekten çok büyük bir fuar alanı. Devasa bir yerde, bu kadar büyük ve önemli bir organizasyonu sorunsuz tamamlayabilmek büyük başarı. Tabii, buna biraz da insanların yardımcı olduğunu söylemek gerekir. En ufak bir taşkınlık ya da sorun olmaz, herkes seviyeli biçimde eğlenmesini biliyordu. Üstelik, fuar alanında bira içmek de serbestti ve epey de rağbet olmasına rağmen kimse zararlı bir davranışta bulunmuyordu. Organizatörlerin olduğu gibi, insanların da güzel bir şov olmasındaki katkısı büyük.
Eğlence ve ötesi
Fuarda sadece oyunlar yoktu. Fuar alanının dışında, outdoor organizasyonlar da düzenleniyordu. Freestyle oyunlardan tutun da gösterilere kadar. İçeride, oyun standlarının bulunduğu noktalara, sahneler de kurulmuştu ve müzik de ön plandaydı. Rock ve rap müzik sesleri salonun her tarafını dolduruyordu. Özellikle, canlı müzik yapan rock gruplarının da gayet iyi performanslar sergilediklerini söyleyebilirim. Fuarda görevlendirilmiş hoş bayanlar da öne çıkan bir başka unsurdu. Fuarın ilk günü, sadece medya mensuplarına açıktı ve bu sebeple ilk gün birçok oyunu en başından oynama şansına sahip olduk. Ondan sonraki günlerde, halkın da katılımıyla Gamescom 2010 bambaşka ve daha da hareketli bir boyut kazandı. Kalabalığın dozu, özellikle hafta sonu arttı, çünkü Avrupa’nın birçok ülkesinden de gelmeye başladılar.
Görücüye çıkan en önemli oyunları görmek üzere insanlar devasa kuyruklar oluşturmuştu. Tecrübeyle sabit olarak söyleyebilirim ki; minimum 1 saat beklemeniz gereken kuyruklar vardı, ancak buna değdiğini söyleyebilirim. Bazı oyunların oynanabilir demoları bulunurken, bazılarının sadece gösterimleri yapılıyordu. Multiplayer olanlar ise ayrı keyif veriyorlardı. Medal of Honor ve Crysis 2’yi çıktıkları zaman multiplayer oynadığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. 15’er dakikalık multiplayer oyunlarda son derece keyifli kapışmalar yapıldı. Gamescom fuarına gittiğiniz zaman sıkılmak gibi şansınız olamaz, her taraf oyun ve her taraf eğlence. Bundan daha güzel bir şey olamaz.
Fuarın öne çıkan firmalarının başında Electronic Arts geliyordu. Salon 6’nın yarısını parsellemişlerdi. Kocaman barkovizyonlarla birlikte, etrafa kendi oyunlarını serpiştirmişlerdi. NFS Hot Pursuit, FIFA 11, Crysis 2, Medal of Honor, Star Wars: The Old Republic gibi yapımların başı sürekli kalabalıktı. Bir de kendi kafesini açmıştı EA. Buradan gelir de elde ediyordu. Resmen bu fuarın gövde gösterisi yapan firması oldu. THQ da prestijli bir standa sahipti. Özellikle Business kısmında tek bir katı parsellemişti. Oyun alanında da, görsel olarak güzel bir tasarıma sahipti. Oyunlarından maskotlar sürekli etrafta geziyordu. Zaten fuar alanında sürekli karakterler ve maskotlarla resim çektirme imkanına sahip olunuyordu.
Son günün getirdikleri
En son günümle ilgili olarak bir günlük yazmadığım için; biraz son gün izlenimlerimden bahsedeyim. Oyun olarak Red Faction: Armageddon’u görme şansım oldu. Stantları Homefront ile yan yanaydı. Homefront’u daha önceden gördüğümden dolayı tercihimi Armageddon’dan yana kullandım. Açık konuşmak gerekirse; bana göre Armageddon gizli bir bomba olabilir. Grafik motoru çok iyi gözüküyordu. Işık oyunları ve patlamalar çok etkileyiciydi. Esas etkileyici olan ise; 2 silahın öne çıkmasıydı. Bunlardan birisi Magnet Gun’dı. Mantık şuydu; önce bir yere ateşliyorsunuz. Daha sonra ikinci ateşlemeyi yapıyorsunuz ve ilk obje gelip ikincisine çarpıyor. Böylelikle çevrede istediğiniz gibi hasar verebilme ve bunu stratejik olarak kullanabilme şansına sahip oluyordunuz. Yeraltında geçiyordu ve yaratıklar saldırıyordu. İlginç olan diğer bir silah ise Nano-Forge’du. Nano-Forge da Magnet Gun’un tam tersi mantığıyla çalışıyordu. Yani, yıkık olan objeleri bununla birlikte tekrar inşa edebiliyordunuz. Red Faction: Armageddon gösterimini yaklaşık 10 dakika boyunca izleme şansımız oldu.
Son günde ayrıca PlayStation Move ve Kinect’i deneme şansım oldu. İkisi de gerçekten çok sağlam ve kullanması zevkli teknolojiler. PlayStation Move’da elimizde mikrofona benzer bir controller oluyor. Bununla birlikte ekrana hükmediyor ve bu controller’la yaptığımız hareketlerle oyun oynuyoruz. Ben bir tenis ve fizik oyunu oynama şansına sahip oldum. Tenis oynarken, cihazı uygun zamanda savurduğunuzda topa vurabiliyorsunuz. Ayrıca, ne kadar hızlı savurursanız topa da o kadar hızlı vurmuş oluyorsunuz. Fizik oyununda da; kolu sallayarak ekrandaki adamlarınızın koşmalarını sağlıyorsunuz. Ayrıca, cihazı uygun şekilde tutarak; adamlarınızın şekilli bloklardan geçirmeye çalışıyorsunuz. Oynamadığım ama gözlemlediğim bir başka oyunda da, o mikrofon benzeri controller ile şarkı söyleyebiliyordunuz. Gerçekten çok iyi bir teknoloji ürünüydü.
Kinect bambaşka
Kinect ise bambaşka bir olay. Elinizde ya da üstünüzde herhangi bir cihaz olmadan, hareketleriniz tamamen sensörlerle algılanıyor. Xbox 360’ın üzerinde bulunan aletin içerisinde kameralar var ve bunların karşısında durduğunuzda yaptığınız her hareket ekrana yansıyor. Buna özel olarak birkaç oyun bulunuyordu. Kinectimals, Dance Central, Sonic, Sports gibi yapımlar oynanabilir olarak karşımızdaydı. Dance Central’da yapılan tüm dans figürleri ekranda birebir yer alıyordu. Spor oyunlarında da koşma ve zıplama gibi hareketler tamamen bulunduğumuz yerden kendi hareketlerimizle ekrana yansıyordu. Kinectimals’da da, ekranda bulunan hayvan, sizin yaptığınız hareketlerin tamamını taklit edebiliyordu.
Ben; Sonic’i tecrübe etme şansına sahip oldum. Orada görevli olan arkadaşın Türk olması da keyifli bir sohbet yapabilmemize olanak tanıdı. Sonic’te bir başka oyuncuyla birlikte yarış yapıyorsunuz. Altınızda bulunan kaykaya ayaklarınızı sürterek hız veriyor, suya girdiğiniz yerlerde ellerinizle kulaç atarak yüzebiliyordunuz. Öne ve arkaya eğildiğinizde sağa sola gidiyordunuz. Oyunum bittikten sonra sorduğumda; Kinect’in Kasım’da piyasalara sürüleceği ve her türlü Xbox 360 modelinde çalışacağını belirtti.
Öne çıkanlar
Fuarda olduğunuz için; firmalar burada genelde en büyük kozlarını görücüye çıkartıyorlar. Bunun için de; en sağlam oldukları özellikleri ön plana koyuyorlar. Dolayısıyla; fuarda analiz etmeye kalktığınız zaman oyunlarda kolay kolay eksi taraflar bulamıyorsunuz. Bulduklarınızı da tamamen yüzeysel biçimde ifade etmeye çalışıyorsunuz. Nitekim; burada oynamak ve gözlemlemek için pek de vaktiniz yok. 15 – 20 dakikalık görme sürenizde oyunu tüm özellikleyle sindirebilmek mümkün olmuyor. Yine de; burada birçok yapım hakkında fikir edinmeye ve nasıl olabileceği konusunda tahminde bulunmaya çalıştık. Birçok oyun vardı ki, özellikle fuardaki oyuncular tarafından özel rağbet görüyorlardı. Şimdi biraz da bu ön plana çıkan yapımlardan bahsedelim.
Kendi adıma konuşmam gerekirse; benim dikkatimi en fazla çeken yapımlardan biri Rage oldu. id Software imzalı yapımın kendine has bir tarzı ve oynanışı olacağa benziyor. Grafikler göze oldukça hoş gözüküyordu ve bizlere de birkaç level’ı görebildiğimiz doyurucu bir sunum yapıldı. Bize gerçek zamanlı olan yaşayan ve serbest hareket edebildiğimiz bir dünya sunuluyordu. Kullanabileceğimiz değişik araçlar ve aletler de Rage’i öne çıkartabilecek öğelerdi. Bu yüzden bana göre; heyecanla bekleyebileceğimiz ve çıkınca bizi doyurabilecek bir yapım izlenimi uyandırdı. Belki yapay zeka üzerinde biraz daha çalışılabileceğini gözlemleyebildim çünkü gösterim sırasında gördüğüm kadarıyla yaratıklar ve bandit’ler biraz kolay lokma olarak kalıyorlar ve tahmin edilebilir biçimde saldırıyorlardı.
Crysis 2 farkı…
Bana göre; Portal 2’yle birlikte en sağlam grafiklere sahip yapım, bu fuarda Crysis 2’ydi. Hele, onu multiplayer oynayabilme şansına sahip olmamız güzel bir sürprizdi. Tabii, biz oyuncular doyumsuz olduğumuz için, hani biraz single player da oynayabilsek hiç de fena olmazdı diye düşündük. Oyuna girmeden önce, yaklaşık 15 dakikalık 3D video ile, Cry Engine 3’ün doruklarına ulaştık. Bundan sonra insanlar oynamak için daha fazla can atar oldular. Videodan aldığımız haz ile birlikte; 15 dakikalık bir multiplayer deneyimini yaşadık. Görsel şov aynen burada da devam etti ve heyecanla oynadık. Crysis 2; gerçekten grafiksel olarak çığır açacak ve tadından doyum olmayacaktır.
Fuarın en kalabalık stantlarından biri de; hiç kuşku yok ki Blizzard’ın standıydı. Burada; Diablo 3 ve WoW Catacylism oynayabilmek için herkes sıradaydı. Benim pek fazla WoW geçmişim olmadığı için, tercihimi Diablo 3’ten yana kullandım. İlk izlenimlerime göre; bizi Diablo 3 çıktığında yine uykusuz geceler bekleyecek ve sabahlara kadar level yükseltme çalışmaları başlayacaktır. Demo sırasında seçilebilecek 4 karakter vardı ancak çok uzun süre oynama zamanım olmadığı için hepsini tek tek deneme şansım olmadı. Zira, bir süre sonra görevliler tarafından uyarılıyor ve sırada bekleyen onca insana yer açmanız gerektiği konusunda ikaz ediliyorsunuz. Witchdoctor, Monk, Wizard ve Barbarian’ın olduğu seçimler içerisinde ben Barbarian ile oynadım. Grafik motoru, Diablo 2’den sonra epey ivme kazanmış ve yapılan büyülerle dövüş sırasındaki görseller çok iyi gözüküyordu. Yine vakit darlığından dolayı, Item ve Skiller’le da pek ilgilenemedik ama yine çok ilginç ve büyülü seçimler bizleri bekliyor. Çöl ve kayalık ağırlıklı bir haritada yaratık kesmeye devam ettik ve Diablo 3 hakkında da gayet olumlu izlenimler edinerek buradan ayrıldık. Şahsen şimdi Diablo’yu daha da merakla beklediğimi söyleyebilirim.
Futbol üstünlüğü
Futbolseverler; her zamanki gibi yine FIFA ve PES stantlarını işgal etmişlerdi. Ben neyse ki bu iki oyunu da, basın mensuplarına açık olan günde oynadım da sonraki günlere kalmadı. Yoksa, uzun uzun kuyruklardan pek fazla sıra geleceğini tahmin etmiyordum. Muhtemelen, bu senenin de moda karşılaştırmalarından birisi FIFA 11 vs PES 2011 olacaktır. Benim genel değerlendirmem şu yönde; iki yapım da kendisini iyi bir noktaya getirmiş. FIFA 11’daki hareket serbestliği, yüzlerce pas ve hareket varyasyonu ön plana çıkıyor. Her oyuncunun kendi tarzıyla oynaması ve ayrıca “We are 11” özelliği, FIFA 11’i sevdirecek olan özelliklerden olacak. Bilgisayar yapay zekasının da daha iyi duruma geldiğini söyleyebilirim. PES 2011’de pas sistemi tamamen yeniden yapılandırılmış. Şiddet ve yön bizim kontrolümüzde. Ayrıca Master League sistemi de geliştirilmiş ve Online özelliği de kazanmış. FIFA 11 ve PES 2011’in bu seneki mücadelesi daha heyecanlı olacak gibi çünkü ikisi de gözle görülür değişikliklerle geliyorlar. Yine de bir kıyaslama yapmam gerekirse, FIFA’nın PES’e nazaran daha iyi göründüğünü söyleyebilirim.
Call of Duty: Black Ops da, dikkatimi çeken bir başka yapımdı. Bize yapılan iki bölümlük gösterim, bende çok iyi izlenimler uyandırdı. Zaten çok beğendiğimiz seri, yeni yapımı ile adrenalin pompalamaya devam edecek. Oynanış ve sistem olarak gözümüze aşırı bir değişiklik çarpmadı ancak alışılagelmiş Call of Duty aksiyonu ve muhteşem sahneleri aynen yerini koruyor. İkinci bölümde kullanabildiğimiz helikopter ve etrafı yakıp yıkmak, bize savaşın ortasında olduğumuz hissini fazlasıyla veriyordu. Ayrıca muhteşem ses efektleri de, harika görselleri tamamlıyordu. Oyun alanında da başında en çok sıra beklenen yapımlarından birisi de bu oldu. Fallout konsepti, oyuncular arasında en favori olanlarda birisi. Dolayısıyla; New Vegas standında da hatırı sayılır bir kalabalık vardı.
Her taraf PC’ler, Xbox 360’lar, PS3’ler ve Wii’lerle doluydu. Kafanızı çevirdiğiniz her yerde bir eğlence hakimdi. Beni tebessüm ettiren bir durum da, eski konsolların da fuara teşrif etmeleriydi. Son teknolojil ve grafikli oyunların yanında, ilk göz ağrılarımızı da etrafımızda görmek bizi fazlasıyla memnun etmişti. Bir süre başlarında vakit geçirmekten hiç de gocunmadım. Bunun dışında; insanların müzikle paralel olarak Guitar Hero ve Rock Band oyunlarına da fazlaca katılım gösterdiklerini gördüm. 3 – 4’er kişili gruplar, sahneleye çıkıp oyundaki şarkıları icra ettiler. Ortaya gerçekten çok renkli görüntüler çıktı.
Her şey çok güzeldi
Son sözlerimize gelirsek; Gamescom 2010 renkli görüntüleri, muhteşem oyunları ve ambiyansı ile saf eğlence vadediyordu. Bir gün buralarda böyle bir şey görme şansına sahip olur ve aynı organizasyonu gerçekleştirebilirsek; biz oyuncular için muhteşem bir atmosfer olacaktır. Daha çıkmamış olan birçok oyunu izleyebildiğiniz, oynayabildiğiniz Gamescom 2010’da bulunmaktan büyük keyif aldık.